Kürtler ile 'Suriye Baharı'na' doğru

Kürtler-Şam diyaloğu sadece iki tarafı kapsayan görüşmelerin çok ötesinde bir anlam taşıyor. Anlaşma içeride Kürtleri de toplumun diğer kesimlerini de kapsayan gerçek bir “Suriye Baharı” ile sonuçlanacak, dış ilişkilerde ise Suriye’yi 2011 öncesine döndürecektir.

Musa Özuğurlu yazar@gazeteduvar.com.tr

18 Temmuz tarihli “Şimdi Kürtler ile konuşma zamanı” başlıklı yazımızda Suriye’de savaşın ortaya çıkardığı öngörülemeyen tek sonucun Kürtlerin kazanımı olduğunu belirtmiştik.

Şam- Kürtler diyaloğu uluslararası alanda Suriye’yi devlet olarak Arap ve İslam dünyasında eski konumuna getirebileceği gibi iç işlerde “Suriye Baharı” sonucunu getirebilir.

Görüşmeler bundan sonra sorun, gerilimler yaşanmayacağı anlamına gelmiyor. Ama şimdilerde resmiyet kazanan diyaloglar sonrasında iki tarafın da kazançlı çıkacağı bir orta yol bulunabilmesi çok güçlü bir olasılık. Savaş sürecinde iki tarafın da aldığı dersler bunu dayatıyor çünkü.

Kürtler bugüne kadar doğrudan hedef almadıkları Şam’ın tek muhatap olmasa da gerçekçi zeminde işbirliği yapılabilecek tek otorite olduğunu görüyor ve kabul ediyor. ABD ile sonsuza dek gidemeyeceklerinin farkındalar. Kendilerine yardım konusunda samimi olsa bile ABD o bölgede ilanihaye barınamaz. Suriye devleti buna izin vermez.

Görüşmelerin olumlu sonuçlanması halinde;

- Kürtler siyasi olarak Suriye içinde yer almalarına rağmen coğrafi olarak en uzun sınırları paylaştıkları Türkiye’nin ve doğudaki komşuları Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kendilerine karşı aldıkları tavrı pratikte yaşadılar. Kürtlerin bugüne kadar elde ettikleri kazanımları koruyabilmeleri için devlet düzeyinde bir güce ihtiyaçları var. İroni gibi ama Kürtler kendisine karşı elde ettiği kazanımları yaşamaları için Suriye devletini arkalarına alacaklardır.

- Suriye yönetimi yana yana muhalif aradığı ve bulamadığı savaş sürecinin sona erdiği bugünlerde ilk defa gerçek muhalifler ile ülkenin geleceğine dair ciddi görüşmeler yapıyor. Sonuçları diğer bölgeler için önemli siyasi ve idari örnekler teşkil edecektir.

- Kürtler Suriye yönetimine karşı savaşan diğer dinamiklerin, örgütlerin aksine laiktir. Bu Suriye devleti açısından çok önemli bir kriter. Suriye yönetimi çok önemli laik bir gücü yanına almış olacaktır.

- Kürtlerin bulundukları ve sonradan hakimiyetleri altına aldıkları coğrafyadaki yer altı ve yer üstü zenginlikleri, tarımsal üretim iki tarafın da faydasına artacak ve iki taraf da bundan faydalanabilecektir.

Görüşmeler olası siyasi ve idari sonuçları bakımından iki taraftan daha geniş kitleleri de ilgilendiriyor aslında. Bu anlamda Suriye Arap Cumhuriyeti’nin geleceği de çiziliyor.

Suriye yönetimi savaştan ders çıkardı ve bundan sonra Suriye’de eski asık yüzlü otoriter BAAS anlayışını görmek mümkün olmayacak.

Suriye yönetimi 2010’da adem-i merkeziyetçiliği uygulama aşamasına gelmişti aslında. Suriye’de valiler cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Yerel seçimlerde ise belediye başkanlarına değil meclis üyelerine oy veriliyor. Her yönetsel birimde seçilmiş olan meclis üyeleri de kendi aralarından belediye başkanı seçiyor. Ancak seçim sisteminin BAAS adaylarına getirdiği avantajlar nedeniyle neredeyse her yerde BAAS adayları seçiliyordu. Diğer yandan belediye başkanları kendi planlamasını yapıp bağımsız karar alamıyordu. Valinin başkan olduğu, BAAS temsilcisi ve diğer yerel otoritelerin yer aldığı il meclislerinde kararlaştırılan icraatları uygulayan bir memurdu.

2012’deki anayasa belediye meclislerinde başkanın seçilmesini BAAS otoritesinden çıkaracak bazı değişiklikler yapıldı ancak bu yine de durumu fazla değiştirmedi.

Yeni anayasada muhtemelen belediye başkanının tamamen bağımsız, kendi başına aday olabilen ve doğrudan halkın oyları ile seçilmesine olanak sağlayacak değişiklikler yapılacak.

Diğer yandan bölgenin demografik yapısının il meclisi ve belediye meclislerine yansıması da sağlanacak.

Yerel idari otorite o bölgenin demografik yapısına göre şekillenecek. Bunlar şimdi Kürt başlığı altında görüşülüyor olsa da aslında tüm ülkede yapılması düşünülen değişiklikler olacak.

Kürtler ile Şam’ın anlaşması ülkede büyük bir psikolojik rahatlamaya ve savaşın resmen sona erdiği anlamına geleceği için ülke geleceği açısından büyük önem taşıyor. Görüşmeler olumlu sonuçlanırsa Şam yönetimi zaferini resmen ilan etmesinin yanı sıra çerçevelendirmeye çalıştığımız değişikliklerin ötesinde savaşın başında devreye sokmaya çalıştığı reformları da hayata geçirecek.

Yeni anayasa hazırlanacak, referanduma sunulacak, bu anayasa doğrultusunda yerel ve genel seçimler yapılacak ve yeni hükümet oluşturulacak.

ANLAŞMANIN BÖLGESEL ETKİLERİ OLACAK

İki tarafın bir araya gelmesi Türkiye’nin bir alanda daha kaybettiği anlamına da geliyor. Türkiye Suriye savaşına doğrudan ya da dolaylı olarak desteklediği örgütler vasıtası ile müdahil olmuştu. Bugün gelinen noktada bu örgütlerin İdlib dışında bir varlığı yok.

Masadaki pazarlık maddelerinden biri olduğu belirtilen YPG ileride Suriye ordusuna entegre edilir mi bilinmez ancak YPG’nin ve Suriye ordusunun İdlib’e birlikte operasyon yapmaları olası.

Böyle bir işbirliği üç sonuç doğurur: Birincisi Kürtler ile Şam arasındaki görüşmelerin iki tarafın da kazandığı olumlu bir şekilde sonuçlanması neredeyse garanti altına alınmış olur. İkincisi İdlib’ten sonra sıra Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında elde ettiği nüfuz alanlarına gelir. Ama en önemlisi Kürtler Afrin başta olmak üzere ellerinden çıkan bölgelere geri dönerler. Türkiye bu nedenlerle Kürt-Şam diyaloğuna şiddetle karşı çıkacaktır. Türkiye’nin diyaloğa karşı çıkmasının en önemli sebebi Kürtlerin Fırat’ın doğusundaki kazanımlarının şimdi artık Suriye devleti garantisinde olacak olması. Kendi Kürtleri ile sorunlarını çözememiş bir Türkiye için en kötü senaryo bu olsa gerek.

Suriye yönetimi önündeki İdlib (askeri) ve Kürt (siyasi) ajandalarını eş zamanlı götürecek gibi görünüyor. İdlib ve devamında Türk nüfuz bölgelerine askeri harekatların sonucu belli, Kürtler ile siyasi süreç uzun bir zaman alabilir ama yukarıda çerçevelendirmeye çalıştığımız nedenlerden dolayı anlaşma ile sonuçlanması büyük olasılık.

Çok büyük sürpriz olmazsa Kürtlerle diyaloğun başlamış olması siyasi haklar mücadelesinin değil ama savaşın bittiğinin resmen ilanıdır. İdlib’e ve diğer bölgelere yönelik hamleler bundan sonra ancak “askeri operasyon” niteliğindedir.

Suriye’nin Kürtler ile anlaşması ve İdlib sonrası devletin her alana hakim olduğu bir süreç de başlayacak. Bu durum diğer bölge ve Batı ülkelerinin Suriye ile ilişkileri onarması sonucunu getirir ve Suriye Ortadoğu, İslam ve Arap dünyasındaki eski konumuna döner. Suriye’nin yokluğu Arap ve İslam dünyasında büyük bir boşluk yaratmıştı. Bazı ülkeler Suriye’ye karşı savaşmış olsalar da önümüzdeki dönemde diplomatik misyonların tekrar açıldığına şahit olacağız.

Kürtler-Şam diyaloğu sadece iki tarafı kapsayan görüşmelerin çok ötesinde bir anlam taşıyor. Anlaşma içeride Kürtleri de toplumun diğer kesimlerini de kapsayan gerçek bir “Suriye Baharı” ile sonuçlanacak, dış ilişkilerde ise Suriye’yi 2011 öncesine döndürecektir.

Tüm yazılarını göster