Kursiyer teğmen ve askeri öğrenci anneleri adalet arıyor: Bu sessizlik bizi yıpratıyor

Kursiyer Teğmen ve Askeri Öğrenci Anneleri, “Çoğumuz birbirimizle cezaevleri önlerinde tanıştık. Bir araya gelebilmemiz yıllar sürdü. Biz artık bu hak arayışın birlikte sürdürebilmeyi istiyoruz" dedi.

Abone ol

Zafer Kıraç*  

Adalet arayışının yıllardır sürdüğü ülkemizde, evlatları için adalet arayanlara Kursiyer Teğmen ve Askeri Öğrenci Anneleri eklendi. Aileler 8 Mayıs Anneler Günü'nde, Kurtuluş Parkı, Çankaya/Ankara'da bir araya geldiler ve bir basın açıklaması yaptılar. Basın açıklamasından önemli başlıklar şöyle:

"Yüzlerce Askeri Öğrenci ve Kursiyer Teğmen/Astsubay 6 yıla yakın süredir hapiste ve Türk Ceza Kanunun en ağır cezası olan müebbet hapis ile cezalandırıldı. Darbe girişimi esnasında yaşları 18 olan bu genç ve deneyimsiz asker kişiler, hayatlarının en verimli ve değerli yıllarını özgürlüklerinden mahrum bir şekilde geçirdi ve geçirmeye devam ediyor.

Çeşitli davalarda yargılanan askeri öğrenci, kursiyer teğmen, astsubay, uzman çavuş ve er gibi askeri hiyerarşinin en altında bulunan, askerliğe yeni adım atmış kişilerin, farkında olmadıkları ve lehine aktif bir faaliyette bulunmadıkları darbe suçunun direkt faili olarak cezalandırılmaları vicdanen ve hukuken doğru değildir.

Askeri Öğrenci ve Kursiyer aileleri olarak, 6 yıldır beklediğimiz adaleti, bugün burada daha GÜR ve ORTAK bir sesle talep etmek için toplandık. Adaletin er ya da geç tecelli edeceğine olan inancımız, bizi kendi sessiz ve görünmez köşelerimizde beklemeye itti. Bu sessizliği, dayanışma ile bozuyoruz. Çocuklarımız serbest bırakılana kadar da haftalık basın açıklamalarımızı bir sivil itaatsizlik eylemi olarak sürdüreceğiz."

Kursiyer pilot teğmen Alper Kalın’ın annesi Kezban Kalın sorularımızı cevapladı.

'TEMEL İSTEĞİMİZ ÇOCUKLARIMIZIN ÖZGÜRLÜKLERİNE KAVUŞMASI'

Anneler gününde basın açıklaması yaptınız. Talepleriniz neler?

Maalesef annelerin adalet arayışının bitmediği bir ülkede yaşıyoruz. Öncelikle bu çok üzücü bir durum. Taleplere baktığınızda ise hepsinin çok insani ve basit istekler olduğunu göreceksiniz. Anneler olarak, çocuklarımıza kavuşmayı dilemekten ve onlara yapılan haksızlıkların hesabının sorulmasını istemekten başka hiçbir talebimiz yok. Bizim de temel isteğimiz 6 yıldır süren haksız tutukluluklarının bir an önce sona ermesi ve çocuklarımızın özgürlüklerine kavuşması.

'BARIŞÇIL VE SESSİZ BİR EYLEM OLARAK SÜRDÜRMEYE DEVAM EDECEĞİZ'

Her hafta bir araya gelmekte kararlı görünüyor aileler...

Evet kararlıyız. Her hafta basın açıklamalarımızı barışçıl ve sessiz bir eylem olarak sürdürmeye devam edeceğiz. Daha fazla aileye ulaşmayı, sesimizi daha gür ve ortak bir şekilde dile getirmeyi hedefliyoruz. Çocukları askeri öğrenci veya kursiyer olup şu an tutuklu bulunan, hatta müebbet gibi ağır cezalara çarptırılmış yüzlerce aile var, ancak biz birbirimizi tanımıyoruz. Çoğumuz birbirimizle cezaevleri önlerinde tanıştık. Bu nedenle, bir araya gelebilmemiz yıllar sürdü. Biz artık bu hak arayışını bireysel olarak değil, birlikte sürdürebilmeyi istiyoruz. Bunun yanı sıra, sizin gibi bizleri dinlemeye ve bizlerin sesini duyurmaya yardımcı olabilecek basın mensuplarına ve aynı şekilde uğradığımız haksızlığı gündeme getirebilecek siyasetçilere ve sivil toplum örgütlerine de ulaşmaya çalışacağız.

 Kezban Kalın ve oğlu kursiyer pilot teğmen Alper Kalın

'SÖZ KONUSU DARBE GİRİŞİMİNDEN HABERLERİ DAHİ OLMAMIŞ'

6 yıldır neler yaşadınız?

Darbe girişimi gecesinden sonra bugüne kadar yaşadıklarımız tekrar dönüp hatırlamak istemediğimiz ve bir an önce uyanmak istediğimiz kötü bir kâbus gibi, ama yine de size kısaca oğlumun ve bizim yaşadığımız süreci özetlemeye çalışacağım:

Benim oğlum pilotluk eğitimi almak için 2016 yılının haziran ayında, yani darbe girişiminden yaklaşık bir ay önce, Akıncı Üssü’ne kursiyer teğmen olarak kayıt yapmıştı. Bu da Hava Kuvvetleri'nin rutin pilotluk eğitim takvimi doğrultusundaydı. 15 Temmuz 2016 günü, üstleri tarafından “terör tatbikatı” olduğu gerekçesi ile üste kalmaları emredilmiş ve dışarı ile iletişimlerinin kesilmesi için de telefonları dahi toplanmış. Geceyi üste geçirmek zorunda bırakılan bu öğrencilerin ise darbe ile ilişkilendirilebilecek hiçbir faaliyetleri yok. Her şeyden önce, mahkemedeki deliller ve kursiyerlerin kendi ifadelerinden anlaşılabileceği gibi, kendilerinin söz konusu darbe girişiminden haberleri dahi olmamış gecenin ilerleyen saatlerine kadar.

Oğlum, 16 Temmuz sabahı, darbe girişiminin engellenmiş olması ile birlikte evimize geliyor. O günü çok iyi hatırlıyorum. Olan bitenlerden bihaberdi. Biz ona televizyonda duyduklarımızı anlattıkça, o şaşırıyordu. Sabaha karşı Akıncı Üssü'nün bombalanmasından dolayı da çok korkmuş bir haldeydi. Gece boyu kendisinden haber alamadığımız için biz de çok korkmuştuk. Onun eve sağlıklı bir şekilde gelmesinden çok mutlu olmuştum. Tabii bunun kötü günlerin bir başlangıcı olduğundan ne benim ne de oğlumun haberi vardı. Nitekim, 16 Temmuz sabahından 27 Temmuz 2016 gününe kadar da bu doğrultuda bir öngörümüz olmadı. Sanki ülkede olan bitenleri dışarıdan izliyor gibiydik, ta ki öznesi kendimiz olana kadar.

27 Temmuz günü Akıncı Üssü'nden bir subay, kursiyer teğmenleri arayıp, savcının üste dinleme yaptığını ve onların da ifadelerinin alınacağı belirtti. Oğlum da arabasına atladı ve derhal üsse doğru yola çıktı. Sonraki 10 gün kendisinden haber bile alamadık. Sonradan öğrendiğimize göre, kursiyerler Akıncı Üssü'ne gittiklerinde nizamiyede apar topar, sorgusuz sualsiz, ters kelepçe yapılarak gözaltına alınmışlar.

28 Temmuz günü sabahı çocuklarımızı aramaya başladık ancak hiçbir yetkiliden çocuklarımız ile ilgili bilgi alamadık. 6 Ağustos 2016 tarihinde çıkarıldıkları mahkemece tutuklu yargılanmalarına karar verildi ve tutuklandılar.

1 Ağustos 2017 tarihinde ilk duruşma yapıldı ve bu tarihten itibaren üç buçuk yıl mahkeme süreci devam etti. Bu süreç boyunca, her ara karar duruşmalarında tahliye umudu ile bekledik.

26 Kasım 2020 tarihinde karar duruşması yapıldı ve kararda çocuklarımıza çok ağır cezalar verildi.

Ağustos 2021'de gerekçeli karar yayımlandı ve bizler avukatlarımız aracılığı ile İstinaf Mahkemesi'ne başvurduk. Dosya ve davamız şu an Ankara 20. Bölge Adliye Ceza Mahkemesi'nde.

Burada her duruşma veya yeni karar arasındaki sürenin de altını çizmek isterim. Dava süreci çok yavaş ilerletilmekle birlikte gerekçeli kararın çıkması da ayları buldu. 18 Mart 2022 tarihinde oğlumuz ve ağırlaştırılmış müebbet cezası verilen kursiyer teğmenlerin nüfusa kayıtlı oldukları ve ikamet ettikleri yerlere çok uzak illere nakilleri yapıldı. Ailelerin çocuklarını ziyaret etme imkânlarını iyice zorlaştırdılar.

'6 YILDIR SEVDİĞİ YEMEKLERİ YAPAMIYORUM'

Geçtiğimiz hafta Anneler Günü'ydü, cezaevinde olmasaydı neler yaşanırdı. Çıkıp gelse ne yapardınız?

Oğlum cezaevinde olmasaydı ne hediye alırdı inanın bilemiyorum çünkü 14 yaşında askeri liseye girmesinden bu yana hiçbir Anneler Günü'nü birlikte geçiremedik. Tabii son 6 yıldır bu durum benim için daha da acı. Eskiden en azından onun iyi olduğunu biliyordum. Şu an onun yanımda olmasından daha güzel bir hediye düşünemiyorum. Oğlumun yanaklarında güldüğünde daha da belirgin olan çok güzel gamzeleri var mesela. Bana tekrar özgür bir şekilde baksa ve gülümsese benim için en büyük ve hiçbir şeyle değişemeyeceğim bir hediye olur.

Ben ona okuldayken tatillerde geldiğinde yaptığım ve onun en çok sevdiği yaprak sarması ve şekerpare tatlısı yapardım. Hatta şunu belirteyim; 6 yıldır bu yemekleri yapmıyorum, çünkü boğazımdan geçmiyor. Yani anlayacağınız hayatımızın tadı tuzu kalmadı. Şimdi çıkıp gelse ne yapacağımı, nasıl hareket edeceğimi ve duygularımı kelimelerle anlatmak mümkün değil. Şu an böyle bir soruyu duymak bile beni öyle heyecanlandırdı ki heyecanımı anlatmam çok zor, ifade etmek için de kelime bulamıyorum.

Oğlunuz ve diğerlerinin, hapishane şartları nasıl?

Sincan L1 ve T Tipi Cezaevlerinde kaldığı dönem de koğuşlar çok kalabalıktı çocuklarımız sırayla yer yatağında yatıyorlardı. Yani koğuşlarda kapasitenin çok daha üzerinde insan vardı. O nedenle banyo ve lavabo koğuştaki mevcudu karşılayacak yeterlilikte değildi. Görüşlere gittiğimizde gardiyanların tutum ve davranışları çok kabaydı. Gardiyanlara herhangi bir hususta soru sormaya çekiniyorduk; sorduğumuzda ya cevap vermiyorlar ya da sert ve kaba bir üslupla cevaplıyorlardı. Kitap ve dergi sayısı kısıtlıydı. Spor yapmaya imkânları ve alanları yoktu. Şimdi bir de oğlumu ve arkadaşlarını ailelerine haber dahi vermeden her birini ailelerinden oldukça uzak illere nakil ettiler. Oğlum Diyarbakır’a nakil edildi. Biz burada her hafta görüşe gidebilirken şimdi artan maddi ve manevi zorluklarla görüşlere eskisi gibi sık gidemiyoruz, ayda bir kez ancak gidebiliyoruz. Çok zor olan bu süreç, görüşe gitme zorluğumuzun da eklenmesiyle daha da zorlaştı.

Kalın Ailesi

'ARTIK HAYAL DAHİ KURAMIYORUZ, SADECE ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ İSTİYORUZ'

Oğlunuz ve benzer durumdaki arkadaşları için suçlamalar çok ağır, verilen cezalar da öyle. Sizi nasıl etkiledi bu sonuçlar?

Evet gerçekten çok ağır. Verilen bu cezalar ne hukuka ne de vicdana uygun. Bu cezaları hak edecek ne yaptılar? Bu genç ve tecrübesiz askerler 15 Temmuz günü, komutanları tarafından “terör tatbikatı” olduğu belirtilerek aldıkları hukuka uygun emirlere uydukları için “anayasayı ihlal suçu” ile cezalandırıldılar. Daha da önemlisi, mahkemeler topyekûn yargılamalarla yüzlerce gence müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet cezaları verirken, kararlarını destekleyecek deliller sunmadı.

2016’dan beri ailecek hepimizin hayatı büyük ölçüde değişti. Değişim derken aslında bir yıkımdan bahsediyoruz burada. Kurduğumuz tüm hayaller tüm planlar bir gecede alt üst olmuştu. Her aile gibi biz de birlikte ve mutlu olmayı diliyorduk ama artık bütünlüğümüz bozulmuştu. Buna alışmak, bu durumu kabullenmek tabii zaman aldı. Kendimizi inandıramadık çünkü biliyorduk oğlumuzun suçsuz olduğunu ancak ortada bir haksızlık görürken ellerinizin kollarınızın bağlı olup hiçbir şeyi değiştiremiyor olmanız çok yıpratıcı. Oğlumun askeri okula giderken çok büyük bir hayalle; pilot olmak hayaliyle gitmişti.

Canınızdan çok sevdiğiniz evladınızın hayallerinin elinden alınışına şahit olmak bir anne baba için tarif edilemeyecek kadar acı bir duygu. Bu süreç uzadıkça bize verdiği acı da katlanarak artırıyor. Artık hayal dahi kuramıyoruz, sadece özgürlüğümüzü istiyoruz.

'BU SESSİZLİK BİZİ YIPRATIYOR'

Uzunca bir dönem sessiz kalındı, adalete olan inancınız nedeniyle sanırım. Sonra bu sessizlik nasıl bozuldu?

İlk önceleri nasıl bir durum ile karşı karşıya olduğumuz ve böyle bir ortama neden ve nasıl düştüğümüzün şoku ile çok sarsıldık. Ancak yine de ilk günlerden beri ferdi olarak müracaat etmediğimiz ilgili yer ve makam kalmadı. Aslında asıl sessiz olan bizler değil, ilgili ve sorumlu kişiler ve makamlardı. Ve onlar hala bu sessizliklerini sürdürüyorlar. Bu süreçte adalete ve topluma olan inancımız her geçen gün daha da zayıfladı. 26 Kasım 2021 tarihindeki karar duruşmasında çok ağır cezalar verilince hukuk ve adaletin olmadığını çok net anladık. Bundan sonra olacak hiçbir gelişmeyi artık adalet olarak görebilmemiz mümkün değil. Yani, oğlum bugün bırakılsa, adalet yerini bulmuş olmayacak. Haksız yere insanların ömründen çalınan 6 yıl hiçbir şekilde geri getirilemez. Kararın açıklanmasından sonra ailelerle bir araya gelmemiz gerektiğini ve birlikte daha etkili olabileceğimizi, sesimizi duyurabileceğimizi düşünerek Askeri Öğrenci ve Kursiyer Aileleri olarak bir araya gelerek ortak hareket etme kararı aldık. Son bir aydır her hafta sonu basın açıklaması yapmaya başladık.

Sesiniz yeterince duyuluyor mu?

Tabii ki yeterince duyuramıyoruz! Ortada bu kadar çok ağır cezalar varken ve yüzlerce gencin hayatı söz konusuyken, bu sessizlik bizi çok yıpratıyor. Bu durum toplum ve yetkililer tarafından o kadar doğal karşılanıyor ki, en çok da bu bizi üzüyor. Sormak istiyorum: benim oğlum ve diğer onun gibi yüzlerce kursiyer ve askeri öğrenci ömürlerini hapiste geçirmelerini gerektirecek ne yaptılar? Askerliğe yeni adım atmış, genç ve tecrübesiz bu çocuklar mı darbe girişiminin direkt sorumlusu? Kendilerine verilen hukuka uygun emirleri uygulamak veya görev yerlerinde bulunmak mı suçları? İnsan hayatının bu kadar değersizleştiğini görmek beni derinden üzüyor.

* İnsan hakları çalışanı