'Küçük Ayak' adlı insansı hem yürüyor, hem ağaçlarda sallanıyordu

'Küçük Ayak' adı verilen fosil üzerinde yapılan incelemeler, bu insansının iki ayak üzerinde yürüdüğü dönemde bile ağaçlarla kurduğu beslenme ve korunma ilişkisine devam ettiğini ortaya koyuyor.

Abone ol

Isaac Schultz

'Küçük Ayak' adı verilen homininin (insansının/ç.n.) fosilleşmiş haldeki omuz eklemi, dik yürüyen türlerin, modern insanlarda çoktan yok olmuş bir beceriyle, ağaçlarda sallanma konusunda da yetenekli olduğunu ortaya koyuyor.

Günümüzde Güney Afrika olan bölgede yaklaşık 3.7 milyon yıl önce bir insansı, zamanını ağaç dallarında geçirme eğilimi ile yeni ortaya çıkan yerde yürüme tercihi gibi iki evrimsel ânın arasında kaldı. ‘StW 573’ ya da ‘Küçük Ayak’ diye adlandırılan bu örnek, bir Australopithecus prometheus’du.

KÜÇÜK AYAK EVRİME DAİR BİLGİLERİMİZE MEYDAN OKUYOR

Fosil, keşfedildikten 20 yıl sonra, yani 2018 yılında paleontologlar, fosili içine gömüldüğü taşlaşmış çukurdan çıkarmayı tamamladığında, nihayet tamamen gün yüzüne çıkmış oldu. Küçük Ayak, açığa çıkar çıkmaz insan türünün kökenlerine dikkat çekici bir göz atma imkânı sundu.

Omuz ekleminin morfolojisini tanımlayan araştırma, bu hafta Journal of Human Evolution adlı bilimsel dergide yayınlandı. Araştırma ekibi Küçük Ayak’ın omuz kemerini (‘göğüs kemeri’ olarak da bilinir/ç.n.), yani tam olarak numunenin kürek kemiği ve köprücük kemiğini inceledi. Ekip, omuz kemerinin oluşumunu, kimi büyük maymunlar da dahil olmak üzere diğer insansı türlerinkilerle karşılaştırarak Küçük Ayak ve diğer türlerin nasıl gezindiğini araştırdı.

Güney Kaliforniya Üniversitesi’nde antropolog ve yeni makalenin başyazarı olan biyoloji uzmanı Kristian Carlson, “İlk homininlerin omuz eklemlerinin nasıl şekillendiğini ve daha geniş bağlamda kürek kemiğinin gövde üzerinde nasıl hareket ettiğini anlayarak, çevreyle etkileşimde bulunurken üst uzuvlarını nasıl kullandıklarını anlayabiliriz” diyor. “Bu, evrim tarihimizin bu dönemine ilişkin büyük önem taşıyan bir soru” diye ekliyor.

Küçük Ayak’ın omuz kemeri, bu ince haliyle, araştırmacılara, homininin ağaçları hayatta kalabilmek, belki beslenmek ya da yem olmaktan kaçınmak için kullandığını ortaya koydu. Bu bulgular, geçen yıl numunenin omurları üzerinde yapılan ve Küçük Ayak’ın modern insanların sahip olduğu kapasitenin ötesine geçen (ve tırmanma hususunda fayda sağlayan) baş hareketlerini yapabildiğini gösteren araştırmalarla aynı doğrultuda. Gerçi, Küçük Ayak artık iki ayağı üzerinde duruyordu ve insanlarla ilişkilendirilen dik yürüyüşe sahipti.

HÂLÂ YANITLANMAMIŞ SORULAR VAR

Yeni bulgu, 4.4 milyon yıl öncesinden kalma daha az bilinen bir antik akraba olan ‘Ardi’ (Ardipithecus ramidus türünün bir örneği) ile ilgi çekici bir karşılaştırmayı gündeme taşıyor. Paleoantropologlar, son dönemde, Ardi’nin ellerinin ağaçlarda sallanmak üzere evrildiğini öne sürdüler; buna karşın kimi uzmanlar, Ardi’nin maymundan ziyade insana benzediğini söyleyerek buna karşı çıktılar. Fosil kayıtları fazlasıyla katılaşmış olsa da kazı alanından çıkardığımız kemiklerden ulaştığımız sonuçlar şimdilik muğlaklığını koruyor. Bu omuz kemikleri üzerinden Küçük Ayak’ın yaşam tarzına dair yapılan yorumların isabetli olup olmadığını görmemiz biraz zaman alacak.

Küçük Ayak’ın omuz kemeri, homininlerin maymun ve bonobo atalarından ayrıldığı döneme çok yakın olan böyle bir iskelet yapısına dair bulunan en eski kanıt. Carlson bunun bize kısaca pek çok şey anlatabileceğini söylese de, üst ekstremite*, bu bulmacanın çok önemli bir parçası.

Carlson, “Küçük Ayak o kadar özel ki, yalnızca bir tane var” diyor: “Küçük Ayak iskeletinin diğer anatomik bölgelerini hâlâ yoğun bir şekilde araştırırken, aynı zamanda ilk homininin fosil kayıtlarında, mesela Australopithecus’ta mevcut olduğu bilinen artan morfolojik değişkenliği de değerlendirmeye devam etmemiz gerekiyor.”

Carlson’ın araştırma ekibi, yaptıkları karşılaştırmalara dayanarak Küçük Ayak’ın omuz yapısının, 7-8 milyon yıllık zaman diliminde, daha eski insansı akrabalarında bile bu yapının nasıl göründüğüne ilişkin iyi bir gösterge olabileceğini tespit etti. Fakat bu gerçekleşene dek, şu ana kadar bulunan en eksiksiz Australopithecine fosillerinden birinde takılıp kaldık gibi görünüyor ve devam eden incelemeler her seferinde yeni ayrıntılar ve teoriler ortaya çıkarıyor. Ve çilemiz bir türlü bitmiyor!

*Üst ekstremite kemikleri insanda, humerus (pazu kemiği), antebrachium (radius ve ulna) (dirsek kemikleri), karpal kemikler (bilek kemikleri), metacarpus (el tarak kemikleri) ve phalanx’lardan (parmak kemikleri) oluşur.

Yazının orijinali Gizmodo sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)