Koruma kurulu, arkeologların tescil önerisini neden yok saydı?

1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, yüzey araştırması ekibi tarafından sunulan tescil önerisini neden yok saydı? Kurul, zamanında kendisine sunulan bilgileri doğru değerlendirse ve alanı tescil etseydi tüm bunlar yaşanır mıydı? Germiyan’da yaşanan süreç nasıl bu noktaya geldi?

Abone ol

İZMİR - Urla Çeşme Yarımadası’nda uzun zamandır taş ocakları, balık çiftlikleri ve kontrolsüzce inşa edilen rüzgar enerjisi santralleri (RES) yüzünden yaşam alanlarına yapılan saldırı tüm hızıyla sürüyor. Rant uğruna arkeolojik alanlar, doğal ve kültürel çevre hiçe sayılıyor. Yerel halkın haklı tepkilerine neden olan Germiyan Mahallesi, Kislecik Tepe üzerinde Güral Porselen tarafından inşası sürdürülen RES’ler de bu durumun sadece bir parçası.

Güral Porselen’in, Kislecik’de izinsiz olarak yaptığı çalışmalar hakkında bugüne kadar birçok şey yazıldı, söylendi. Germiyanlılar, İzmir Valiliği başta olmak üzere bütün ilgili kurumlara bu girişimin durdurulması için çağrı yaparak, mitingler düzenlerken, Güral Grubu Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Güral, konuyla ilgili bütün kurumların uygun görüşünü aldığını, bütün süreci kendisine verilen izinler doğrultusunda gerçekleştirdiğini iddia etti.

İsmet Güral’ın bu iddiası, ülkemizde pek çok konuda karşılaştığımız gibi bu konuda da hangi kurumların üzerilerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği veya eksik getirdiği sorusunu beraberinde getirdi. Yaptığımız araştırmaya göre, Germiyan’da yaşanan sürecin bu noktaya gelmesinde, üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmeyen kurumlardan birisi de İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü…

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde görevli arkeologlar, 4 yıl önce, Kislecik Tepe ve çevresinde derlediği bilimsel verileri raporlayarak, tescil önerisiyle birlikte, İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne sundu. Ancak aradan geçen yıllara rağmen, Koruma Kurulu tarafından alanın gerek tespitine, gerekse tesciline yönelik herhangi bir çalışma yapılmazken, kendilerine bilim insanları tarafından ulaştırılan veriler adeta yok sayıldı.

1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, yüzey araştırması ekibi tarafından sunulan tescil önerisini neden yok saydı? Kurul, zamanında kendisine sunulan bilgileri doğru değerlendirse ve alanı tescil etseydi tüm bunlar yaşanır mıydı? Germiyan’da yaşanan süreç nasıl bu noktaya geldi? Bölgede arkeolojik yüzey araştırması yapan ekip ve konunun muhataplarıyla konuştuk.

.

‘KURUL, ARKEOLOGLARIN TESCİL ÖNERİSİNİ GÖRMEZDEN GELDİ’

Gazete Duvar’ın ulaştığı bilgilere göre; 2016 yılında bölgede arkeolojik yüzey araştırmaları yapan ekip, mimari kalıntılar, oda mezar ve antik dönem seramik buluntularının olduğu beş ayrı yerin tescil edilmesi için bir rapor hazırladı. Hazırladıkları raporlar, ekleriyle birlikte aynı yıl İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne resmi bir dilekçe ile sunuldu. Ancak yüzey araştırması ekibinin tescili için önerdiği alanlardan üç tanesi Koruma Kurulu tarafından, ‘1. Derece Arkeolojik Sit Alanı’ olarak tescil edilirken, Güvercinlik Mevkii’nde önerilen Kislecik Tepe’nin de bulunduğu iki alanın tescili herhangi bir gerekçe belirtilmeksizin gerçekleştirilmedi!

Edinilen bilgilere göre, söz konusu alan, yüzey araştırması ekibinin tescil önerisini sunduğu tarihten önce Güral Porselen tarafından ihale edilmişti. Öte yandan telefonla ulaştığımız Güral Grubu Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Güral, 1 Numaralı Koruma Kurulu Müdürlüğü de dahil olmak üzere kanunen alınması gereken izinlerin tamamının istisnasız olarak ilgili makamlardan alındığını iddia etti.

‘YOK SAYILAN RAPORLAR, DÖRT YIL SONRA YENİDEN KURULA GÖNDERİLDİ’

Gelişmelerin ardından Çeşme ve Germiyan’daki çevrecilerin çağrısıyla 28 Ağustos tarihinde Germiyan köyündeki RES alanına giden ekip, inşaat sahasında antik Roma devrinden kalan oda mezarın, antik su kuyusu ve yapı temellerinin bulunduğu alanda yeniden inceleme yaptı. Burada yapılan tespitin ardından 1 Numaralı Koruma Kurulu Müdürlüğü’nün bugüne kadar herhangi bir işlem yapmadığı belgeler, ayrıntılı bir şekilde yeniden hazırlanarak Koruma Kurulu’na gönderildi. 4 yıl önce arkeologların, tescil önerisinde bulunduğu raporlarını yok sayan İzmir 1 Numaralı Koruma Kurulu Müdürlüğü’nün şimdi bu alanlara ilişkin kararının ne olacağı merakla bekleniyor.

‘KİSLECİK TEPESİ’NİN SON İŞLEVİ RES OLMAMALI’

Konuyla ilgili görüştüğümüz, bölgede yüzey araştırmalarını sürdüren ekibin başkanı Doç. Dr. Elif Koparal, 2016 yılı yaz aylarında sürdürülen arkeolojik yüzey araştırmaları sonucunda Güvercinlik Mevkii’nde önemli arkeolojik bulgular belgelediklerini söyledi. Yöre halkının da yıllardır varlığından haberdar olduğu arkeolojik kalıntılar içinde oda mezarın yanı sıra temel kalıntıları, gözetleme kulesi, sarnıç ve bunlarla ilişkili seramik parçaları tespit ettiklerini ifade eden Koparal, alanın arkeolojik potansiyeline dair şu bilgileri verdi:

"Bu alan erken dönemlerde gözetleme kulesi, Hellenistik Dönem’de bir çiftlik, Roma Dönemi’nde bir mezar ve Bizans Dönemi’nde bir şapel olarak kullanılmış. Kislecik Tepesi’nin son işlevi, ömrü hepi topu 25-30 yıl olan RES olmamalı. RES inşaatı bölgenin doğal ekolojisinin yanı sıra bugüne dek tahrip edilmeden korunmuş olan arkeolojik kalıntılar için de ciddi bir tahribat tehdidi oluşturmaktadır. Kaldı ki tepenin hemen yakınındaki Güvercinlik de bölgenin derin tarihinin izlerini taşıyor. Burada yer alan teraslardan alınan toprak örnekleri Optik Uyarmalı Luminans yöntemi ile analiz edilerek Geç Roma–Bizans Dönemi’ne tarihlendi. Tarım teraslarına ilişkin bu çalışmalar ülkemizde ilk kez gerçekleştiriliyor. Aynı alanda yine terasların üzerinde ise Tunç Çağlarından Demir Çağı içlerine dek kullanılmış bir kale yer alıyor. Yine Güvercinlik’de yüzey buluntuları, Roma Dönemi’nde bu alanda önemli bir kamu yapısının bulunduğunun göstergesi. Dolayısıyla buradaki RES inşaatı arkeolojik miras açısından tartışmasız şekilde tahribat tehlikesi doğurmaktadır."

'DAĞLARI, TEPELERİ İŞGAL ETTİLER'

"Son yıllarda yoğun ama plansız ve denetimsiz yatırımlarla ciddi çevresel sorunlar yaşayan Yarımada’nın en çok canı yanan yerlerinden birisi Germiyan köyü" diyen Germiyan Köyü’nden Engin Önen, aynı köy içinde dört taş ocağı, bir güneş enerji santrali, sahilinde standartlara uymayan balık çiftlikleri ve köyün etrafını çeviren onlarca RES tribününün yaşam alanlarını tehdit ettiğini anlattı.

Şirketler için kapasite belli sınırlarda olsa bile çevre üzerindeki kümülatif etkinin dikkate alınmadığını belirten Önen, her bir santralin tek başına “ÇED gerekli değil” izniyle bu inşaatları yaptığını ama her birinin diktiği üç ya da dört tribünün sanki bölgede yalnızmış gibi değerlendirildiğini ifade etti.

‘Türkiye’de RES’lerin ilk kurulduğu yer Germiyan’dır. Köylüler o yıllarda RES’lerin zararlarını bilmiyordu. Hatta köyümüzün rüzgarından enerji elde edilecek ve belki de bu tesiste köylülerimiz iş sahibi olacak diye çok sevindiler. Ama bir süre sonra bu iyimserlik yerini karamsarlığa bıraktı. Çünkü bu dev çelik kanatlar, öyle eski yel değirmenleri gibi masum değildi. Rüzgarın yönü ve şiddetine göre yaşam alanlarında büyük gürültüye neden oldu. Bunlarla nasıl baş edeceğiz derken, geriye kalan boş tepelere art arda daha büyük tribünler dikildi. Bu arada kamu yararı bahanesiyle meralar ve orman alanları da feda edildi. Zaman zaman projenin ihtiyaç duyduğu özel mülkler de kamulaştırıldı maalesef. Bu ticari girişimler, valilerin, 'ÇED gerekli değildir' izniyle sürekli dağları, tepeleri işgal ettiler."

.

‘MEVZUAT OYUNLARIYLA TÜM HIZIYLA İNŞAATA BAŞLADILAR’

Son tepeyi de yine aynı himayeci ilişkilerle Güral Porselen'in RES inşaatı için işgal edeceğini haber alınca dava açtıklarını ve ‘ÇED gerekli değildir’ kararının iptal edildiğini aktaran Önen, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ancak üç dört yıl sonra, yine mevzuat oyunları ile ve valinin 'ÇED Gerekli Değildir' izniyle, kapasitede biraz azaltma yaparak inşaata tüm hızıyla başladılar. Oysaki mahkemenin verdiği karar Danıştay tarafından da onaylanmış ve nihai bir karardı. Köylüler adına Koruma Kurulu’na, Orman Müdürlüğü'ne, kaymakamlık ve belediyeye yaptığımız başvurular, bu hukuksuz saldırıyı durdurmaya yetmedi. Çünkü Saray rejimi kurumsallaştıkça, özerk olması gereken kurumlar çöküyor. Hukukun uygulanması ve Germiyan’daki yaşam alanlarının korunması için mücadelemize devam edeceğiz, kurumlar çökmüş olsa da, yurttaşlık ve yurtseverlik ayakta kalmalı."

‘BU KARARIN DAYANAĞI İLGİNÇ’

Germiyanlıların mücadelesine hukuksal destek veren Çevreci Avukat Şehrazat Mercan, Güral Porselen tarafından yapılan çalışmalarda gelinen süreçle ilgili şu değerlendirmede bulundu:

"İlk aşamada yani 9 Eylül 2020 tarihinde; 9,6 MW toplam kurulu güçte ve 4 adet türbin için şirket, 'RES olarak ÇED Kapsam Dışı' kararı almışlar. Ancak büyük ihtimalle projeye kredi almak için kurulu gücü 10 MW ve üzerine çıkarmış olmalılar ki ÇED Yönetmeliğine tabi tutulmuşlar ve 2. aşamada; 5 Şubat 2016 tarihinde ilan edilen 'ÇED Gerekli Değildir' kararını, İzmir Valiliği’nden almışlar. (4 türbin x 2,5 MW= 10 MW olmak üzere). Germiyan ve Çeşme'den kalabalık bir davacı grubu ile işte bu ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararını, İzmir 4. İdare Mahkemesi'nin 2016/371 E-2016/916 K sayılı kararı ile iptal ettirmişler. Danıştay 14. Daire de onama kararı verince kesinleşmiş. Bu kararın dayanağı ilginç."

'BİZ BUNA HUKUKTA ‘KANUNA KARŞI HİLE’ DİYORUZ'

İzmir 4.İdare Mahkemesi’nin kararında açık olarak, "Sadece kurulu güç üzerinden veremezsin. Çünkü kurulu gücün alt ve üst sınırı nesnel bir gerekçeye dayandırılmamış. Bu sınırların çevreye olan etkilerinin değerlendirilmesine yönelik bir rapor, uzman görüşü ya da somut bilgi ve belgeye dayanmamışsın" dediğini belirten Mercan, son olarak şu yorumu paylaştı:

"Bu durumda firmanın yapması gereken; mahkemenin tarif ettiği gibi, raporlar ve değerlendirmeler ile gerekirse projesini revize edip, yeni bir ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı almaktır. Oysa firma bunu yapmayıp, İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne başvurarak; '2011'de aldığım ÇED kapsam dışı Kararı geçerli mi?' diye sormuş. Onlar da 'kurulu gücü 9,6 MW'a ve türbin sayısını da üçe düşürmek kaydıyla ÇED kapsam dışı görüşümüz geçerliliğini koruyor’ demiş. İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, bu görüş ile mahkeme kararının arkasından dolanıp önüne geçmiş ki biz buna hukukta 'kanuna karşı hile' diyoruz."

‘BU HAKSIZ UYGULAMANIN KARŞISINDAYIZ’

Öte yandan Germiyan Rüzgar Enerji Santrali Projesi için sürdürülen kaçak inşaatın derhal durdurulması gerektiğini belirten EGEÇEP Eş Sözcüsü Berna Babaoğlu Ulutaş, "Var olan RES’lerin büyük zararları mevcutken, bir yenisi ile daha Germiyan Köyü'nün tarihi varlıklarına, doğasına, insan yaşamına yönelik haksız uygulamanın karşısındayız. EGEÇEP olarak, Çeşme ve Germiyan çevrecileri ile dayanışma içinde olmayı sürdüreceğiz" diyerek, tüm doğa korumacı yurttaşları da bu süreçte dayanışma içinde olmaya çağırdı.

‘BAZI İNSANLAR, ÇOK ŞEYE İTİRAZ EDİYORLAR, ‘İSTEMEZÜK’ DİYORLAR’

Telefonla ulaştığımız Güral Grubu Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Güral ise çalışma için gerekli izin belgelerinin bulunduğunu söyleyerek şu açıklamayı yaptı:

"Emsallerine göre küçük ölçekli Germiyan rüzgar elektrik santralı (RES) projemiz için kanunen alınması gereken izinlerin hepsi, istisnasız olarak ilgili makamlardan alındı. Ülkemizin bürokratik yapısından ve çok sayıda makamdan alınmasından dolayı izinlerin alınması yıllar sürdü. Germiyan’da halen faal olan 100 civarında rüzgargülü var. Çeşitli firmalara ait RES projelerinin yapımında yine aynı insanlar ‘istemezük’ diye engel olmaya çalışmışlar, sonuçta enerji direkleri dikilmiş, mahkemeden de cezalar almışlar. Bazı insanlar ülkemizde olumlu hiçbir şey yapılmasın arzusu ile pek çok şeye itiraz ediyorlar, ‘istemezük’ diyorlar. Avrupa ve Almanya’da da rüzgargülü tarlaları var.

İlgili tüm kurumlara şikayet ettiler. Türkiye hukuk devletidir. İzinlerimizde herhangi bir eksiklik olsaydı, şikayet ettikleri çeşitli yerlerden gelen kamuya ait memurlar tarafından tutanaklar tutularak ilgili makamlara bildirilir ve ilgili makamlarca çalışmamız durdurulurdu. Yasal olmayan hiçbir şeyimiz olmadığı için çalışmaya devam ediliyor. İtham edenler de itham ettikleri konularla ilgili herhangi bir belge sunamıyorlar, çünkü yok."