Korona virüsü bir Antigone yaratır mı?

Salgının ilk karantina günlerinde gördük ki aslında sanatı icra eden insan her yere sığar ve her yerde sanatını üretir. İster bir ev, ister bir oda, depo ya da sokak vs… Şimdiden Instagram, Facebook, Twitter ve çeşitli internet ağları üzerinden yapılan paylaşımlardan bunu görebiliyoruz.

Abone ol

Gülsün Odabaş

Aralık ayında Wuhan şehrinde başlayan yangının tüm dünyayı kaplamasını acı ve kaygı içinde seyrediyoruz, tabii yangından henüz kurtulmuş olanlar seyretme ayrıcalığına erişebiliyor. İlk bir ay, henüz olayın şokundayken ailemizle birlikte ilk defa nereye gittiğini bilmediğimiz bir trenin içindeymişiz gibi davrandık ve her şey çok güzeldi. Akşam yemekleri yeniliyor, çaylar kekler hazırlanıp televizyonun karşısında yeni dizimizi bekliyoruz: Bugün virüsten kaç kişi etkilendi, kaç kişi hayatını kaybetti. İçimizden bir ohhh çekiyoruz… Bugün de yaşıyoruz çok şükür diyerek, değişen ahlak ve toplumsal değerlerimizi de sindirmeye çalışıyoruz. Annemiz babamız ya da babaanne ve anneanne, dedelerimizi, sevdiklerimizi kaybetme korkumuzu da bir ayda atlatıp her şeyin hızlıca değişmeye başladığı bu günlerde –ki artık sıkça duyduğumuz bu yeni dünya düzeninde- ilk bellek kartımıza onları kaydetmiyoruz. Bugün de yaşıyoruz… Bu virüsten hayatını kaybeden insanlar bizim için artık sadece bir rakamdan ibaret. 120 bin 863 kişi…

Bütün dünyada hayatını kaybedenler ailelerinden uzak Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği kurallar gereğince defnediliyorlar. Ölüm… Yeryüzündeki yaşamın sonu. Bir kopuş. Bir daha asla görememek. Sevdiklerinden kopuş. Peki, ne oldu şimdi? Sevdiklerimizin arkasından bir gözyaşı ya da bir avuç toprak atamayacak mıyız? Bugüne kadar ailede, toplumda ve sistemde kafamıza vura vura öğretilen değerler ve yasalar bir anda nasıl böyle hızlıca değişebiliyor?

YASAYI UYGULAMAK

Bir oyuncu olarak Antigone adlı oyun geliyor aklıma. Antigone, M.Ö. 440’lı yıllarda Sofokles’in yazmış olduğu yüz kadar oyundan günümüze kadar ulaşmış ve Kral Oidipus ile başlayan tragedya üçlemesinin son oyunudur. Antigone, Annesi Iokaste’den çocuk sahibi olan Kral Oidipus’un dört çocuğundan bir tanesidir. İsmene, Eteokles ve Polüneikes adlı üç kardeşi vardır. Oidipus’un ölümünden sonra ülkeyi dönüşümlü olarak Polüneikes ve Eteokles yönetmeye başlar. Eteokles sırası gelen Polüneikes’e tahtı devretmez ve bunun üzerine savaş başlar. Polüneikes, kardeşi Eteokles tarafından Thebai’den sürülür. Tahtın kendi hakkı olduğunu düşünen Polüneikes, tekrar büyük bir orduyla geri gelir ve savaş başlar. Bu savaşta kardeşler karşılıklı çarpışıp ikisi de hayatını kaybeder ve akrabaları Kreon tahta geçer. Antigone oyunu da burada başlar. Kreon, Eteokles’in cesedinin törenlerle ayinlerle gömülmesini sağlarken, vatana ihanetten Polüneikes’in cesedinin gömülmeden açıkta kurda kuşa yem edilmesi gerektiği üzerine kural getirir ve gömmeye cüret eden olursa ölümle cezalandırılacağını duyurur. Antigone, kardeşine yapılan bu haksızlığa razı gelmez ve Kreo’nun emrini ihlal edip, ölümü göze alarak kardeşi Polüneikes’in cesedini gömer. Gözlemciler Antigone’u kardeşinin başında onun üzerine bir avuç toprak atarken yakalar ve Kreon’un karşısına getirirler. Antigone, aynı zamanda Kreon’un oğlu Haimon’un nişanlısıdır ve Haimon babasını iknada başarısız olur ve kendini asmış olan Antigone’un cesedine sarılarak intihar eder. Kreon’un eşi Eurydike de oğlunun üzerine kendini öldürür ve Kreon koymuş olduğu yasayı uygulamaktan vazgeçmeyerek bütün ailesinin ölümüne neden olur. Kreon’un erki de böylece yıkılır.

SİSTEME BAŞ KALDIRIRSAN ÖLÜRSÜN!

Antigone, aslında tüm ailesini kaybetmenin vermiş olduğu acıdan kaynaklı ölümü bir kurtuluş olarak görse de bu oyunda karşımıza toplumsal yasalar ve gelenekle, devlet arasındaki uyuşmazlığın en açık göstergesi olarak çıkar. Bugün dahi okuduğumda Antigone, bir insanın en doğal davranışını sergiler. Eteokles ve Polüneikes Antigone’un kardeşidir ve ölmüş olmaları ya da taht kavgalarına girmiş olmaları, birinin iyi diğerinin kötü olması bu gerçeği değiştirmez. İkisi de Antigone’un kardeşidir ve ikisinin de her ne yaşamış olurlarsa olsunlar eşit koşullarda gömülmesi gerektiğini düşünür Antigone.

Antik Yunan tragedyalarında bütün kahramanların sonu bir yıkımla son bulur. Sadece oyunlarda değil insanlık var olduğundan beri anlatılan hikayelerden ya da hayatımıza sığan süreçte biliyoruz ki kahramanlar ölür. Sisteme baş kaldırırsan ölürsün. Bunu artık içinde yaşadığımız sistemde çok iyi biliyoruz.

Salgının ilk karantina günlerinde gördük ki aslında sanatı icra eden insan her yere sığar ve her yerde sanatını üretir. İster bir ev, ister bir oda, depo ya da sokak vs… Şimdiden Instagram, Facebook, Twitter ve çeşitli internet ağları üzerinden yapılan paylaşımlardan bunu görebiliyoruz. Sanat, çağının üretim araçlarını da çok yaratıcı ve en iyi şekilde kullanır. Buna dair bir sürü soru sorulabilir eminim. Bu süreçte yapılan paylaşımlar sanatsal açıdan tartışılacaktır ya da tartışılabilir ama benim asıl üzerine düşündüğüm ve bu süreçte etkilendiğim virüs yüzünden hayatını kaybeden insanların ailelerinden uzak Sağlık Bakanlığı’nın belirlemiş olduğu, belki de haklı yöntemleriyle gömülüyor olmaları. En yakınınız, ailenizden birileri bu virüs yüzünden hayatını kaybedecek ve töreni geçtim ama mezarına gidip bir avuç toprak atamayacaksınız. Peki neden korkuyoruz bu kadar? Virüsten mi korkuyoruz yoksa biz de ölürüz korkusu mu bu? Ya da başka bir şey mi?

Ben en iyisi Antigone’un kız kardeşi Ismene’ye söylediği tiradı paylaşayım:

ANTIGONE

Kreon ağabeylerimizden yalnızca birine

Gömülme onurunu bahşedip ötekini bundan mahrum bırakmadı mı?

Eteokles’i yasaya ve göreneğe uygun bir biçime

verdi toprağa, aşağıda

ölüler ülkesinde saygınlık kazansın diye;

Ama Polüneikes’in zavallı cesedi

Gömülmeyecek, başında kimse gözyaşı dökmeyecek,

Diye emretmiş; öyle gömülmeden,

Yaş dökülmeden, zaten pusuda bekleyen leş kargalarına

Sunulacakmış ziyafet niyetine.

Böyle bir yasak koymuş Kreon hazretleri

Sana ve bana, duyuyor musun: bana da.

Birazdan kendisi buraya gelecekmiş,

Duymayanlar varsa onlara da belletmek için.

İşin şakası yok: Yasağa karşı çıkan

Taşlanarak can verecek halkın gözü önünde.

Durum böyle. Şimdi zamanıdır göstermenin

Doğuştan soylu musun yoksa

Sütü bozuk biri misin?

‘Hayır!’ dememenin imkânsızlığını tatmak ya da 'Antigone'*