Korku edebiyatı ve korku sanatları uzmanı sinema tarihçisi Giovanni Scognamillo'yu kaybettik

Kimi insanları tanımlamak, onları anlatmak çok zordur. Nereden başlayacağınızı, hangi özelliğini anlatacağınızı şaşırırsınız. Bay Giovanni Scognamillo da böyle insanlardandı. Sinema tarihçisi, sinema yazarı, korku edebiyatı ve korku sanatları uzmanı, vampirolog…

Abone ol

Mesut Kara

Sonbahar yine yaprak dökümüyle geldi ve sinemayı vurdu. Nezih Tuncay, Çetin Öner ve Tarık Akan’ın erken vedası… Henüz acımız tazeyken Giovanni Scognamillo’nun ölüm haberi geliyordu.

Kimi insanları tanımlamak, onları anlatmak çok zordur. Nereden başlayacağınızı, hangi özelliğini anlatacağınızı şaşırırsınız. Bay Giovanni Scognamillo da böyle insanlardandı. Sinema tarihçisi, sinema yazarı, korku edebiyatı ve korku sanatları uzmanı, vampirolog…

Aynı dergilerde yazdık, aynı mekânları paylaştık, aynı insanlarla arkadaşlık yaptık. Ne zaman Beyoğlu’na çıksam Giovanni’ye rastlardım. En önemli ortak dostumuz birlikte kitaplar yazdığı ve çok erken yaşta yitirdiğimiz Metin Demirhan’dı. Giovanni’yi çoğunlukla Metin’in Atlas Pasajı'ndaki dükkânı Atılgan’da bulurdum. Giovanni Scognamillo’nun, birlikte yazdığımız Merhaba Beyoğlu dergisinde, “Mesut Kara ve Küçük İskender olmasa Beyoğlu çekilmez” demişliği de vardı.

Birçok kez evinde sohbetler yaptık, söyleşiler yaptık. Birçok konuda, özellikle fantastik sinema alanında Giovanni’ye danışırdım. 2006 yılında Giovanni Scognamillo, Metin Demirhan ve Yılmaz Atadeniz’in danışmanlığında Fantastiğin Sineması adlı belgeselimi çekmiştim. Yeni projelerimiz Metin’in vefatıyla yarıda kalmıştı. Birlikte Erotik Türk Sineması belgeseli çekecektik. Şimdi Giovanni’nin vedasıyla daha da yalnızlaştık.

Sinema tarihçisi, İtalyan kökenli Giovanni Scognamillo 1929’da İstanbul’da doğar. İtalyan Lisesi’ni bitirdikten sonra, İtalyan Kitabevi’ni yönetmeye başlar. Sonra dekoratör yardımcılığı ve 14 yıl bankacılık yapar. Şube müdürlüğü yaptığı bankadan ayrılıp reklam filmleri dağıtan bir şirkete ortak olur. 1964 yılından itibaren İstanbul’da çekilen birçok yabancı filmde, prodüksiyonda ya da reji asistanı olarak çalışır. 1948-60 yılları arasında daha çok yabancı basında muhabirlik yapar, sinema yazıları yazar. 1961’de Akşam gazetesine sinema eleştirmeni olarak girer ve 1967’ye kadar çalışır. 1978’de Erler Film’e girer, 87’ye kadar Erler Film ve Ulusal Video’da çalışır.

Sinemayla ilgisi çocukluğunda başlar. Çünkü babası ve eniştesi sinema alanında çalışıyorlardır. 30’lu yılların başlarında Star Filmin sahibi olan babası, Elhamra Sineması'nın müdürlüğünü yapar bir süre, sonra İpekçiler’in yanında, Fitaş’ta çalışır. 1951’den sonra da o yıl kurulan Atlas Film’e işletmeci olarak girer. Yine 1930’ların başlarında Fox şirketinin İstanbul şubesinde satış müdürü olan eniştesi Viktor Kastro, aynı dönemde Süreyya sinemasının da müdürüdür. Daha sonra da Atlas sinemasında müdürlük yapar. Vedat Ar’la birlikte reklam filmleri çeken bir şirket kuran eniştesiyle, reklam filmleri işletmeciliği de yapar.

Giovanni ilk kitaplarını sinema yazarı ve araştırmacısı Agâh Özgüç’le birlikte hazırlıyor. 1965 yılında, “Türk Sineması’nda Kadın ve Cinsellik” adlı kitabı ve “1965 Sinema Yıllığı”nı hazırlıyorlar birlikte. Giovanni Scognamillo bu kitapların ardından, “Türk Sineması’nda 6 Yönetmen”i yazıyor. Sonra arka arkaya kitaplarını yayınlamaya başlıyor.

'TÜRK SİNEMASI YENİDEN ARAŞTIRILMALI'

Giovanni Scognomillo’nun yazdığı 1896-1986 yıllarını kapsayan iki ciltlik Türk Sinema Tarihi adlı kitabı, daha sonra genişletilmiş içeriğiyle tek cilt olarak da yayınlandı. Bu kitap dışında başka araştırmacı ve tarihçilerin de Türk sinema tarihi kitapları, çalışmaları, araştırmaları var.

“Benim yazdığım sinema tarihi dâhil olmak üzere yeterli olduğunu düşünmüyorum. Türk sinemasını sıfırdan başlayıp yeniden araştırmak gerekiyor. Çünkü acaba ilk Türk filmi Fuat Uzkınay’ın çektiği fakat kimsenin görmediği film midir? İlk gösteri gerçekten Sponeck Salonu’nda yapılan gösteri midir? O gösteriyi gerçekten Sigmund Weinberg mi yaptı? Bu tarz sorular sürekli olarak soruluyor fakat derinlemesine bir inceleme yok. En azından yayınlanmış incelemeler eksik” diyordu Giovanni Scognamillo.

1980-2000 yılları arasında yapılan sinemaya da, sinema yazarlığına da biraz eleştirel bakıyordu Giovanni Scognamillo. 12 Eylül’ün baskılarında doğan sinemanın, kendini aşamadığını düşünüyordu. “Sadece 12 Eylül psikozuyla da açıklanamıyor bu. Cinsellik başta olmaz üzere bazı temalara daha özgürce yaklaşabiliyor Türk sineması. Bu arada unutulan bir şey var. Sinema sanattır fakat aynı zamanda popüler bir sanattır, bir gösteri sanatıdır. Bu filmlerin izleyici sayısına, hâsılatlarına baktığımda merak ediyorum, bu filmler kimler için yapılıyor? Bazen çok tutulan, iyi eleştiriler alan hatta ödüller alan film seyirci bulamıyor. Neden? Tamam, eski Türk sinemasının seyircisi televizyona kaydı fakat bu tür sinemanın seyircisi nerede merak ediyorum. 80’lerden bu yana birçok Türk filmi, yabancı festivallerde ödüller aldı. Ancak o ödül alan filmler, o ödül veren ülkelerde çok ender gösterildi ve o filmlerden birçoğu Türkiye’de de seyirci tarafından çok ilgiyle karşılanmadı. En basit tanımlamayla bir film niye yapılır? Sinemada gösterilmek ve seyircinin ilgisini çekmek için. Elbette bir filmin gişe yapması onun iyi film olduğunun ölçüsü değildir. Değişen sinema kendi seyircisini bulamadı. Her ülkede sanat sineması vardır. Fakat kendi pazarını da yaratır bu sinema. Bizde bu filmlere yeterli tanıtım da yapılamıyor. Bu sadece, salon bulamıyoruz edebiyatıyla da açıklanamaz. Salon bulsak da seyirci bulamıyoruz. Bir ulusal festivalde ödül almak ya da bir iki sinema yazarının övücü yazılarını okumak o yönetmeni ya da yapımcıyı tatmin ediyorsa benim söyleyecek bir şeyim yok.”