Kızbes Aydın: İzmir'in sosyal dokusuna sahip çıkacağız

İzmir Kent Konseyi Başkan Adayı Kızbes Aydın adaylığını ve seçimi kazanırsa yapacaklarını Gazete Duvar'a anlattı. Aydın, "Temsil ettiğimiz sivil toplumun yerel yönetimdeki beş duyu organı gibi çalışacağız" dedi.

Abone ol

İZMİR - Kent konseylerinin kurulması, 2005 yılında yayımlanan Belediye Yasası’nın 76. Maddesi ile belediye örgütü olan yerlerde zorunlu hale getirildi. Şeffaf, katılımcı ve etkin kent yönetimi için kurulan kent konseyleri ile halkın yerel yönetimde temsili amaçlanıyor.

‘Katılın Birlikte Yönetelim’ sloganıyla kurulan İzmir Kent Konseyi, 29 Şubat’ta Kent Konseyi Başkanı’nı ve Yürütme Kurulu’nu seçecek. Adaylardan Kızbes Seyhan Aydın, “Kent konseylerini pekala biz kadınlar da en iyi şekilde yönetebiliriz. Nitekim İzmir’in tarihçesine baktığımızda ismini bile kurucusu Smyrna’dan almış. Kuruculuğunda kadın emeği olan bir kadın kenti. O halde şimdi de çağdaş Smyrna’lar neden yönetmesin ki?” diyor.

'KIZBES İSMİ, MÜCADELE İÇİNDE YER ALMAMA NEDEN OLDU'

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Adım Kızbes yani “kız yeter”. İki ağabeyim, bir ablam doğmuş benden önce. 15 yaşında ilk çocuğunu dünyaya getiren, bir “çocuk gelin” olan annem, ikinci kız çocuğu olarak beni dünyaya getirince; “Yine kız doğurdu” diye itibar kaybına uğramış. Ailede bir telaş başlamış. Hatta bizim oralarda beddua ederken “eteğine oğlan çocuğu siymesin” derler. Babama, “Baba benim adımı niye Kızbes koydunuz?” diye sorduğumda “Oğlum çok olsun, kazanıp malıma mal katsın, kız olursa malımı bölüp eloğluna götürür diye düşündüm” demişti. Aslında babamın bu düşüncesi tam da eril bakış açısıyla toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kökenini ele veriyordu. İnsanlık tarihinde özel mülkiyetin ortaya çıkması ve “erk”ek elinde toplanmasıyla kadın da ikincil duruma düşerek erkeğin özel mülkü, erkeğin eşiti olmaktan çok erkeğe ait olma haline getirildi. Yani ben daha doğarken eşitsizlik ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalmışım. Onun için Kızbes ismi benim hep eşitlik adalet, hak, hukuk mücadelesi içinde yer almama neden oldu. Emekli öğretmenim. Ancak öğrenciliğim de halen devam ediyor. Şimdi altmış beş yaşında kamu yönetimini açık öğretimle bitirmeye çalışıyorum. Öğretmenlik mesleği boyunca eğitim emekçilerinin hak mücadelesinde yer aldım. Bu uğurda 3 sürgün, 1 yıl cezaevi 1.5 ay gözaltı ve işkence gördüm. 12 Eylül faşizmi bana, bel fıtığı, tansiyon, kalp, migren, koah, gibi bir 'hastalık paketi' hediye etti.

'KENT KONSEYİ’NİN ÖTEKİSİ OLMAZ'

Kent Konseyi Başkanlığı’na aday olduğunu açıkladınız. Kent Konseyi nedir? Ne yapar? Bize bilgi verebilir misiniz?

Elbette… Kent konseyleri, çağdaş, katılımcı, çoğunlukçu değil ama çoğulcu, demokratik sivil yönetişim mekanizmalarından birisidir. Kent konseyleri doğrudan yerel demokrasinin izlerini taşır. Çağdaş, katılımcı, çoğulcu sivil yerel demokrasilerde, yerelde yaşayan sivil toplumun, yerelde “söz-yetki-karar” mekanizmalarına katılım mekanizmasıdır. Bunu yaşadığımız kente indirgersek; İzmir, İzmir’de yaşayan herkesindir. İzmir yerelinde ve İzmir’e yönelik uygulanan politikalardan herkes birebir doğrudan etkilenir. Dolayısıyla kim olursa olsun; din, dil, cins, cinsel yönelim, düşünce, siyasi parti, felsefi inanç, etnik köken farkı gözetmeden kenttaş olarak, kent politikalarında söz hakkına sahip olmalıdır. Bu anlamda kent konseyleri kapsayıcı ve birleştirici olmalıdır. Kent konseyinin ötekisi olmaz. Hele hele kent konseylerinde siyasi hizip kapışması hiç olmaz. Tam tersine bütün farklılıkların, bütün hiziplerin ortak kent politikaları paydasında ortaklaştığı, kucaklaştığı, birlikte başarının tadıldığı yerler olmalıdır.

'BİRLİKTE BAŞARMAK İÇİN ADAYIM'

Neden aday oldunuz?

Madem nüfusun yarısı biz kadınlarız, diğer yarısı da bizim doğurduklarımız. O halde toplumu ilgilendiren her şey aynı zamanda biz kadınların da sorunudur. Sorunu yaşayanlar olarak en iyi çözümü üretme gücümüz de var. Bu özgüvenle kent konseyi başkanlığına adayım. Dolayısıyla kent konseylerini pekala biz kadınlar da en iyi şekilde yönetebiliriz. Nitekim İzmir’in tarihçesine baktığımızda ismini bile kurucusu Smyrna’dan almış. Kuruculuğunda kadın emeği olan bir kadın kenti. O halde şimdi de çağdaş Smyrna’ları neden yönetmesin ki?

On yılı aşkın bir zamandır kent konseyinde bizzat emek veren, deneyim biriktiren biri olarak kent konseyinin işlevini daha iyi yerine getirebileceğine inanıyorum. Ülkemizde yaratılan kutuplaşmalardan, yapay gerginlik ve düşmanlıklardan insanlar bıkmış durumda. Bunu İzmir’den yıkmak ve İzmir’e yakışan bir ilki daha gerçekleştirmek üzere kent konseyinin, kapsayıcı bütünleştirici, birleştirici, barış içinde bir arada yaşama kültürünü yeşertmek ve yükseltmek için adayım. Kent konseyi ile belediye yönetiminin zıtlaşması, kamplaşması çekişme ve çatışma çizgisi yerine diyalog, iş birliği, kent yaşamı yararına politikaların hayata geçmesi için, birlikte başarmak için adayım.

'TOPLUMSAL YAŞAMDA EŞ TEMSİLİYET OLMALI'

Sizce eşbaşkanlık sistemi kadın temsiliyetini artırır mı?

Evet. Sadece başkanlıkta değil, toplumsal yaşamda her statüde eş temsiliyet olmalı. Bu politika toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için pozitif bir destektir. Biliyorsunuz pozitif destekler, eşitlik sağlanıncaya kadar uygulanacak geçici önlemlerdir. Bunu kimin söylediğine, uyguladığına değil, özüne bakmak lazım. Beyaza herkes beyaz der.

Kent Konseyi Başkanlığı’nı kazanırsanız projeleriniz neler olacak?

En büyük projem; Ortak Akıl Projesi. Az önce de bahsettiğim gibi katılımcı, çoğulcu çağdaş yerel demokrasilerde tüm kesimlerin sözünün söylendiği bir yer kent konseyleri. Bu söz hakkı ortak akıl oluşturur. Ortak akıl da en parlak projeleri üretir zaten. Önemli olan ortak akılla üretilen projeleri hayata geçirerek ortak yaşamı güzelleştirebilmek. İlk işim bir hukuk komisyonu oluşturarak bu anti demokratik yönergenin daha kapsayıcı bir şekilde demokratikleştirilmesini sağlamak olacak.

Gerek İzmir Kent Konseyleri Birliği, gerek Egekent Konseyleri Birliği ve ülke çapındaki kent konseyleri platformlarına konuyu taşıyarak ilgili kanun maddesinin yeniden ele alınması için TBMM’de grubu bulunan partilerle lobi çalışmasının yanı sıra ülke çapında kamuoyu oluşturma faaliyetlerine İzmir Kent Konseyi olarak öncülük edeceğiz.

Bu delegasyon sistemini, pasif katılımcı konumdan çıkararak aktif katılımcı hale getirilmesi ile işe başlayacağız. Kurum temsilciliği adı verilen bu sistemde seçimden seçime güncellenen, oy verdikten sonra işi biten bir işlevden çıkarıp temsilcisinden, yöneticisine çalışma grupları ya da meclislerde herkesin elini taşın altına koyduğu alın teri akıttığı, emek verdiği bir kent parlamentosu gibi çalıştığı, gelen kişiye göre değişmeyen kurallar sistemini oturtacağız.

En az üç aylık periyotlarla, İzmir kent yaşamına dair sorunlara ortak çözüm üretmek üzere “temsilci konferansları” gerçekleştirerek öneri ve görüş alma ve temsilci konferans raporlarının, Büyükşehir Belediye Meclisi’ne sunulup karar ve uygulamaya dönüşmesini sağlayarak ortak akılla üretilen sosyal projelerin hayata geçmesi için var gücümüzle çalışacağız.

İzmir’in sosyal dokusuna, doğasına ve çevre sağlığına sahip çıkacağız. Bu minvalde güncelliğini koruyan Urla-Çeşme, Karaburun İris Gölü, kısaca yarımada diye adlandırılan bölgemizde acil kamulaştırma kararlarının ilgili kurumlarla işbirliği içinde rantsal dönüşümlere karşı, sivil toplumu bilgilendirme ve demokratik meşru sivil tepkinin öncüsü olacağız.

Deprem riskine karşı yerel ve kamunun alabileceği tedbirlerin takipçisi olacağız. Bu konularda alternatif sivil politik öneriler geliştireceğiz. İzmir’in tarihsel dokusunu, doğal güzelliğini bozan gökdelen rantına karşı ortak akıl çalışması yapacağız.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı organik tarımın ve kooperatifçiliğin, kadın kooperatifçiliğinin, kadın el ürünleri pazarlarının gelişmesi için belediyenin sivil eli kolu olduğumuz gibi, sivil toplumun sesi olacağız.

Yerel yönetimde, toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının hayata geçirilmesine katkı sunarak, kadınların yerel yönetimlerde ve kentsel yaşamda daha çok yer alması için çalıştaylar, anket ve araştırmalarla katkı sunacağız. Belediyenin eşitlik birimlerinde kadın örgütlerinin ve dezavantajlı grupların yer aldığı danışma kurulları oluşturulması için işbirliği, diyalog ve takip içinde olacağız. Özetle, temsil ettiğimiz sivil toplumun yerel yönetimdeki beş duyu organı gibi çalışacağız.