Kırmızı ette kriz: ‘Vatandaş 1 kilo kıymayı 8’e bölüyor’

Giresun Şebinkarahisar'da besicilik yapan 35 yaşındaki Uğur Avşar, “Son 10 yılın en büyük hatasını hayvancılığa başlamak olarak görüyorum” diyor.

Abone ol

DUVAR - Hayat pahalılığının rekor düzeyde arttığı Türkiye’de, temel ihtiyaçlara erişim giderek zorlaşıyor. Fiyat artışından gıda ürünleri de payını alıyor.  En çok zamlanan gıda maddelerinden biri de kilosu 80-115 lira arasında değişen kırmızı et.

Fiyat avantajı nedeniyle önünde uzun kuyrukların oluştuğu Et ve Süt Kurumu, geçtiğimiz günlerde kırmızı ete yüzde 48 oranında zam yaptığını duyurdu. Bunun ardından Et ve Süt Kurumu'nda 1 kilo sığır kıymanın fiyatı 83 TL’ye, sığır kuşbaşının fiyatını ise 92 TL’ye yükseldi. 

Öte yandan Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yapılan düzenlemeyle Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti dışındaki tüm ülkelere kırmızı et ihracatı yasaklandı. Bu iki gelişme, "Türkiye’nin et stoğu tükendi mi, et krizi kapıda mı?" sorularını gündeme getirdi.

‘HAYVANLAR KESİME GİDİNCE STOK AZALDI’

Et ve süt üretiminin birbirinden bağımsız düşünülemeyeceğini savunan uzmanlara göre, yüksek girdi maliyetleri ve çiğ süt fiyatının baskılanması üreticilerin zarar etmesine sebep oldu. Süt üretiminden kazandığıyla geçinemeyen üreticiler, dişi hayvanları kesime göndermek zorunda kaldı. 

Geçtiğimiz günlerde Gazete Duvar'a açıklamalarda bulunan Kasaplar Federasyonu Başkanı Fazlı Yalçındağ, dişi hayvanların kesilmesi nedeniyle yeterli sayıda buzağı doğmadığını belirtti. Hayvan stokunun azaldığını söyleyen Yalçındağ, besicilerin besleyecek hayvan bulamadığını vurguladı.

‘3 YILDIR ALARM VERİYORDU, BAKAN KULAK TIKADI’

Öte yandan 2018 yılından bu yana devam eden girdi maliyetlerindeki artış nedeniyle, besiciler de baktıkları hayvan sayısını azaltıyor. Giresun Şebinkarahisar'da bulunan bir köyde besicilik yapan 35 yaşındaki Uğur Avşar da, o üreticilerden biri.

“Yem fiyatlarını düşünerek bazı hayvanları kurbana sattım. Bu, 3 yıldır alarm veriyordu ve maalesef tarım bakanı bu işlere kulak tıkadı. Karadeniz'de bizim mera hayvancılığında çok büyük bir azalma yok, en çok yüzde 20-30’dur. Ama büyük mandıralarda yüzde 50’ye varan bir azalma var.”

Üç yıl önce köye yerleşerek ata mesleği olan hayvancılığa devam etmeye karar veren Avşar, maddi birikimini bu alanda kullanmış. Yeterince kazanç sağlayamadığı için kararından memnun olmadığını belirtiyor ve “Son 10 yılın en büyük hatasını hayvancılığa başlamak olarak görüyorum” diyor. Şu anda 20 büyükbaş hayvana bakıyor. Bir büyükbaş hayvanın günlük yem masrafının 40-50 lirayı bulduğuna dikkat çekiyor ve hayvanlarını gerektiği kadar besleyemediğini söylüyor:

“Hayvan boğazıyla olur. Hayvana ne kadar yem verirseniz o kadar et verir, süt verir. Hayvan bir günde 5-6 kilo kaba yem yani saman, 5-6 kilo da normal yem yiyor. Ben bu yıl veremedim, mümkün olduğunca az verdim. Zaten meralar olmasa hayvanlarıma bakamazdım. 7 ay merada bakıyorum, tarlamdan bir miktar ot ve saman çıkartıyorum. Bunlarla 4-5 ay besleyip hayvanlarımızı bahara çıkarıyoruz. Mevcut 20 hayvanımızın varlığının korumamızın nedeni de bu.”

Besici Uğur Avşar, girdi maliyetleri nedeniyle hayvancılığın sürdürülebilir olmadığı görüşünde.

‘DEVLET BİZİMLE REKABET EDİYOR’

Avşar, tüketici refahını sağlamak için yurt dışından hayvan ithal edilmesinin besicileri zor durumda bıraktığı görüşünde. “3 yıldır devlet bizimle rekabet ediyor. Biz 5’e satıyorsak o getirip 4'e satıyor.”

Et fiyatları son birkaç ayda yükselse de bu artışın yaraya merhem olmadığını düşünen Avşar, 3-4 yıllık zararın kolay kolay kapanmayacağını söylüyor. “Zammın yalnızca bir miktarı üreticiye yansıyor. Üretici olarak direkt tüketiciye ulaşabilirsem bu fiyat beni tatmin eder. Ama aracıya satıyoruz, onlar da kasaplara ve kesimhanelere veriyor. Mesela benim 10 tane arım var. Bahar döneminde bu arıları beslemek gerekiyor ki yaz döneminde bal alayım. Arılara 2 çuval şeker alacağım. Geçen sene 200'e alıyordum şimdi 700-800'e alıyorum. Arım var, ineğim var bakamıyorum, traktörüm var binemiyorum. Maaş kazanmayı geçtik Bağ-Kur’umuzu bile yatıramıyoruz. Bu işler bu şekilde yapılmaz.”

Peki ne yapılırsa üretici hayvancılık yaparak geçinebilir? Uğur Avşar’a bu mesleği kazançlı hale getirecek bir sistemin kurulması gerektiğini ifade ediyor. “Herkes devlet desteği diyor ama destekler ikinci planda. Yem şu anda tarladan çok pahalıya çıkıyor. Öncelikle girdi maliyetlerinin düşürülerek bu işin kazançlı hale gelmesi, sonra da desteklerle üreticinin mutlu edilmesi gerekiyor.”

‘VATANDAŞ BİR KİLO KIYMAYI 4’E BÖLÜYORDU, ŞİMDİ 8’E BÖLÜYOR’

İstanbul Maltepe’de yaklaşık 40 yıldır kasaplık yapan Mesut Bey, gençliğinde köyünde besicilik yaptığını ve 200 kadar hayvana baktığını anlatıyor. Ona göre artışın en önemli iki nedeni, yemde dışa bağımlılık ve devletin çiftçiyi yeterince desteklememesi… “Çiftçi hayvan yemini kendi tarlasında yetiştiremediği için ayakta duramıyor. Adamın parası var ama ekecek yeri yok. Destek de az. Devlet çiftçiye, besiciye, tarımla uğraşana destekle vermediği sürece biz bu fiyatları tutamayız. Vatandaşın yatı var, yatta alem yapana yakıtı 2 liraya veriyor, çiftçilik yapana da 23 liraya mazot veriyor. Biri 2 liraya denizin üzerinde güneşleniyor, öbürü de 23 liraya ırgatlık yapıyor. Böyle şey olur mu?”

Peki zamlar reyona nasıl yansıyor? En çok alınan ürünün kıyma olduğunu söyleyerek şöyle devam ediyor: “Vatandaş bir kilo kıyma alıyordu, dörde bölüyordu. 250 gram 250 gram dört yemeğe yayıyordu. Şimdi bir kilo kıyma alıyor ve sekiz parçaya bölüyor. Hatta artık gelmiyor bile. Hayatımda hiç böyle bir dönem görmedim. Ete 50 kuruş, 1 lira, 1,5 lira zam gelirdi, onu bilirdik. Şimdi devlet yüzde 48 zam açıklıyor.”

Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı Bülent Tunç
‘ÜRETİCİ KAR ETMESE BİLE ZARAR DA ETMİYOR’

Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı Bülent Tunç, üretici ve esnafla aynı görüşte değil. Yılın bazı aylarında et stokunda azalma olsa da bunun genele yayılmayacağını söylüyor. Tunç’a göre piyasada et kıtlığı beklenmiyor. Doğru planlama ile et üretiminin sürdürülebilir kılınacağını ifade ediyor.

“Her şeyin bedeli olduğu gibi etin de bir bedeli var. Ama şu anda üretimle ilgili en ufak bir sıkıntı olmadığını söyleyebilirim. Her şey planlı ve doğru yapılıyor. Yeni bakanımız sektörden birisi, kendisi tarım komisyonu başkanlığı da yapmış. Bizleri daha iyi anladığını ve üretimin dengeli bir şekilde sürdürülebileceğini düşünüyorum.”

Et fiyatlarının zamlanmasıyla üreticinin nefes aldığını belirterek, sektörün daha çok üretmeye istekli olduğunu söylüyor: “Bizim üreticimizin tek endişesi şuydu: Üretiyordu, ürettiğinin karşılığını alamıyordu. Şu anda üretici kar etmese bile zarar da etmiyor. Endişemiz şu, dünyadan kaynaklı bazı sorunlar ülkemize etki ediyor ve üretici de tüketici de bundan nasibini alıyor.”

Son üç yılda çok sayıda üreticinin piyasadan çekildiğini belirten uzmanlar, kırmızı ette arz güvenliğinin sağlanabilmesi için üreticilerin sürdürülebilir kazanç elde etmesi gerektiğini vurguluyor.