Kıraç: Orhan Pamuk'un politik duruşu yok!

Müzisyen Kıraç, yeni albümüyle birlikte yine müzik dışındaki açıklamalarıyla gündeme geldi. Gazete Duvar'a konuşan müzisyen, Nobelli yazar Orhan Pamuk'a dair sözleriyle ilgili "Okumadan yorum yapmak ne kadar doğru" sorusu üzerine "Orhan Pamuk'un politik duruşu yok! Orhan Pamuk o Nobel'i almak için her şeyi yapacaktı, yaptı. Bu adam Türkiye'yi değil, Nobel'i düşünüyor” dedi. Kıraç, Orhan Pamuk ve Elif Şafak'a yönelik eleştirileri nedeniyle cinsiyetçilik suçlamasıyla karşı karşıya kaldığına inanıyor.

Abone ol

DUVAR - Bir dönemin hit şarkılarının cover'larından oluşan bir albüm çıkaran şarkıcı Kıraç, albümünden çok ettiği sözlerle gündeme oturdu. Türkiye'nin tek Nobel ödüllü edebiyatçısı Orhan Pamuk'un yazdıkları için "Zırva" diyen ve kadınlarla ilgili ifadeleriyle tartışılan Kıraç, Gazete Duvar'ın sorularını yanıtladı.

Kıraç, "Orhan Pamuk’un kitaplarına şöyle bir baktım ve hiçbir işe yaramadığını hemen anladım. Yazdıkları zırva, Türkçeyi yanlış kullanıyor. Ne yaşamış? Ne biliyor Orhan Pamuk?" ifadeleriyle ilgili "Kitaplarını okumadan yorum yapmak ne kadar doğru?" sorusuna yanıt verirken "Bir şiirin şiir olmadığını anlamak için tüm kitabı okumak gerçekten çok zaman kaybı olur" dedi. "Pamuk'un politik duruşu yok. Türkçesi berbat" diyen Kıraç, beğendiği yazar olarak ise, Nobel aldığında Pamuk'u öven ve destek olan Yaşar Kemal'i örnek verdi. Kıraç, Yaşar Kemal'in “Seni yürekten kutlarım. Hak ettiğin bu ödülü almana çok sevindim. Bundan böyle de aynı tutkuyla yeni romanlar yazacağına güveniyorum. İnandıklarının ardında da inatla durmaya devam edeceğine hiç kuşkum yok” dediği Orhan Pamuk'u okumamasıyla ilgili "Niye zaman harcayayım? Tekrar alır İnce Memed'i, Yaşar Kemal'i okurum keyfime bakarım" diye konuştu.

Kıraç, kadınlarla ilgili "Şehirli kadın çocuğuna bakmıyor, evde kahvaltı bile hazırlamıyor" gibi cinsiyetçi ifadelerle tartışılan röportajını ise "Hiçbir şekilde o röportajda kadına dair bir saygısızlık, hakaret, bir eleştiri bile yok. Ben kadın çocuk yapsın, kahvaltı hazırlasın mı diyorum" sözleriyle savundu. Evde 'kahvaltı hazırladığını' söyleyen Kıraç, Orhan Pamuk ve Elif Şafak ile ilgili sözlerinden dolayı kategorize edilmeye çalışıldığını öne sürdü.

Kıraç'ın bu konuların yanı sıra 'Beni Ben Yapan Şarkılar' adlı 12 şarkıdan oluşan son albümü, İngilizce konusundaki sözleri ve rap müzik gibi konulardaki sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

Neden kendi şarkılarınızdan oluşan bir albüm yerine cover albümü tercih ettiniz?

Yıllar geçmiş, artık kendi şarkılarımı yapmışım. Hala kendi şarkılarım var tabii ki. Tahmin edilenin aksine birikmiş 15-20 tane şarkım bulunuyor. Fakat uzun zaman önce albüm yapmayacağımı ve sadece özel bir proje olduğunda, yapacağımı belirtmiştim. 'Beni Ben Yapan Şarkılar'da olduğu gibi... Adı üstünde 'Beni Ben Yapan Şarkılar'.

Sizin üzerinizde nasıl bir etkisi var bu şarkıların?

Benim davranışım, kimliğim, kişiliğim, duygularım, yaşadığım birçok şey tanıklık etti yani. Benim için bir ayna gibi. Yürüyüşümle, kalkışımla, çay içişimle... Bu ülkenin insanlarına, kültürüne bakışımla alakalı. Hem kişisel hem de duruş noktalarımız var. Hayata oradan bakıyoruz. İşte bu şarkılar çok etkili oldu. Bundan çok daha fazlası var tabii ki.

'YENİ ŞARKILAR İNSANLARI DOYURMUYOR'

Son dönemde müzik piyasasında tabiri caizse bir 'cover çılgınlığı' söz konusu. Bu da beraberinde kolaycılığa kaçma eleştirilerini doğuruyor. Siz buna ne dersiniz?

Aslında evet bir ölçüde kolaycılığa kaçmak olabilir. Çok fazla şarkı üretiliyor. O kadar çok ki... Dünyada ve Türkiye'de binlerce şarkı denemeleri yapılıyor. Fakat bir şarkı olacak kadar insanların yaşamışlığı yok tabii. Günümüz sosyolojisiyle, dünyadaki siyasi gelişmelerle birlikte sosyal yaşantının, genel kültürün, algının çok farklı bir noktaya gittiğini zaten görüyoruz. Ortaya çıkan yeni şarkılar gerçekten insanları doyurmuyor. İstisnalar kaideleri bozar bazen, genel olarak söylüyorum. Fakat yeni şarkılar insanlara çok duygulu ve samimi gelmiyor. Kendileri de yaptıklarında öyle hissediyorlar. İnsanların içine dokunacak şarkılar isteniyor. Orada her şey var. Şarkının kendisi duruyor. Hem de içli olsun, biraz etkileyici olsun deniliyor. Hepimiz yapıyoruz. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da yapılıyor.

Dünyanın 80'lere kadar harika bir gidişatı vardı belli ölçülerde. Sevgi temelli bir konsept belki yakalanabilir umudu vardı 68 kuşağıyla birlikte. Yapılan şarkılar, sanat eserleri, filmler hep içerikliydi. Biz de o mirası yemeye çalışıyoruz.

Albümde 5 tane de Cem Karaca şarkısı var. 'Vasiyet' dediğiniz şarkıların ve Cem Karaca'nın sizde nasıl bir yeri var?

Burada bana Cem Karaca'nın vasiyeti 'Adsız'dır. Kendisiyle uzun zaman geçirdim ben. “Sizden bir şarkı söylemek isterdim” dedim, birkaç şarkı ismi söyledim. “Onları boşver, benim 'Adsız' diye bir şarkım var. Çok kıyıda köşede kaldı ve senin sesine çok iyi gider. Bunu söyle” dedi. Onun için bu şarkının yeri bende ayrı. Barış Manço şarkılarını da fazlaca kullanmak isterdim fakat orada Edisyon şirketi başka projeler düşündükleri için sadece 'Gülpembe' için izin verdiler.

Geçtiğimiz gün verdiğiniz röportajda Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk ve kentli, hayatın içinde yer alan kadınlarla ilgili söyledikleriniz eleştirilere neden oldu. Bu şekilde gündeme gelmek size ne hissettiriyor?

Bunları gündeme gelmek için yapmıyorum. İnsanlar bu tür şeyleri gündeme gelmek için yapmayan birini hayal edemiyorlar ama ben öyleyim. Benim öyle dertlerim yok. Benim başka dertlerim var.

‘ORHAN PAMUK POHPOHLANIYORDU’

Nedir dertleriniz?

Ülkemizin çok ciddi sorunları var. Tabii bu Orhan Pamuk ve çevresinde gelişen sorunlar da küçük değil, bir yansımasıdır. Ama şu an Türkiye için olağanüstü bir dönemdeyiz. Türkiye için 70 yıldır belki daha geriye de gidilebilir, Amerikan sömürgesi olmaktan kurtulacak mı kurtarılmayacak mı? Sorusunun en önemli sorun olduğunu düşünüyorum. Sürekli Orhan Pamuk'u konuşacak değilim ama enteresandır ki Best FM'den Arzu Çağlan şahittir ve bence hatırlayacaktır. 2000 yılı falandı. Nobel almamıştı daha. Ben yeni yeni ünlü oluyordum ve bana yine soruldu. O zaman da çok pohpohlanıyordu Orhan Pamuk. O zaman okudunuz mu? dediğinde şöyle bir baktım ve yanlış cümleler kullandığını söyledim. “Türkçesi bozuk” dedim. O zaman da Arzu bana kızmıştı. Çünkü benim ne dediğime değil de Orhan Pamuk tarafından bakmak istiyordu. Eleştirdiğimde rahatsız olmuştu. Nobel'i nasıl aldığıyla ilgili sevgili Banu Avar harika bir program yaptı. Youtube'ta izleyiniz lütfen. Hadi Kıraç sen ne anlatıyorsun? Dersin. Ama Banu Avar'ı izleyin. Birilerinin dokunulmaz, eleştirilemez olması çok rahatsız edici. Adam bilmiyor, Tarlabaşı'nı anlatıyor, kulaktan dolma sözcüklerle anlatıyor. Ve cümle yapısı bozuk. Bunu ben değil, İlber Ortaylı da söylüyor. O söyleyince şimdi adama bir şey demeyelim oluyor. Konu ben olunca biz ona vururuz, arka çıkan çok olur diyorlar. Aslında bilmiyorlar ki halk beni tanır. Bu arada ben yanlış şeyler söylüyor da olabilirim. Ama ben samimi düşüncelerimi söylerim. Bazen aşırı da konuşabilirim. Ama soruyorum İlber Ortaylı'ya bir şey söyleyebilir misiniz? Ben İlber Ortaylı için otoritedir demiyorum ama konuşuyor videosu var. Öğrencilerime tavsiye etmem, “Türkçesi berbat” diyor. O adamı sevip otorite kabul ediyorsunuz. Yalçın Küçük mesela değerli bir adamdır ve örneklerle benim 2000 yılında gördüğüm yanlışları anlatıyor. Yazıları var. Biz niye söyleyemiyoruz ya?

Kitaplarını okumadan yorum yapmak ne kadar doğru sizce?

Güzel bir roman okumak istiyorsan onlarca roman var. Hayat her anlamda geçip gidiyor. Bir şiirin şiir olmadığını anlamak için tüm kitabı okumak gerçekten çok zaman kaybı olur. Adam Türkçe'yi kullanamıyor diyorum. Ben niye hepsini okuyup da karar vereyim ki. Her yer karanlıksa gecedir. Güneş tutulması vardır diye her yeri dolaşmak zorunda mıyım? Buna kanaat getirmişim. Ülkemizde, dünyada onlarca romancımız var. Niye zaman harcayayım? Tekrara alır İnce Memed'i, Yaşar Kemal'i okurum keyfime bakarım. Bir estetik yaratırım. Seçenek çok. Ben bir de tadına vararak okurum. Keyif alırım.

.

‘ORHAN PAMUK NOBEL’İ ALMAK İÇİN HER ŞEYİ YAPTI’

Orhan Pamuk'un politik duruşu kitaplarıyla ilgili yaptığınız değerlendirmede bir etki yaratmış olabilir mi?

Orhan Pamuk'un politik duruşu yok! Orhan Pamuk o Nobel'i almak için her şeyi yapacaktı, yaptı. Türkiye'yle ilgilendiğini ve Türkiye'yi tanıdığını sanmıyorum. Hikayelerinden tanımadığı belli. Bir Nazım Hikmet değil o. Nazım Hikmet başkaydı. Belki de bu ülkeyi yıkıp yeni bir ülke kurmak istiyordu. Bu kesim, bu şarlatanlıktan kurtulmak zorunda. Nazım Hikmet Türkiye için bir onurdur. Yurt dışına kaçtı gitti ama hiçbir zaman Türkiye'yi satmadı. Bu devlet onu hapislerde çürütecekti ve ona rağmen satmadı bu ülkeyi Nazım Hikmet. Beni Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün diyecek kadar öyle halkçı bir adamdı. Ama özellikle bu liboş çevrenin bunu farkına varması gerek. Bu adam Türkiye'yi değil, Nobel'i düşünüyor. O Nobel içindi. Belli. Nazım Hikmet'e, Yaşar Kemal'e Nobel verdiler mi? Soruyorum onlara hangisi büyük romancı?

Orhan Pamuk yenilikçi tavırlarıyla dünyaca kabul edilen bir yazar...

Olabilir... Türkçe'sinde sorun var. İlber Ortaylı'ya katılıyorum. Bilmeden, kulaktan duyum birtakım tanımlamaları romanının ya da hikayesinin içine katıyor.

“Tarlabaşı'nı anlatıyor ama oradaki kültürden haberi yok” diyorsunuz. Bir yazarın gerçeklikle ilişkisi üzerine ne gibi eleştirileriniz olur?

Bir yazar kendi kurgusu içinde istediği şeyi yazabilir. Sonsuz bir özgürlüğü var. Ama biz onun yazdığında Ayasofya'nın yanında Sultanahmet Camii varsa sen yanında Süleymaniye var diyemezsin. Bu sürrealizme girmez, bu bilgisizliktir. Bu kadar basit. Aynı şeyler değil. Hayali karakterler yaratırsınız, olmayan şeyleri masalsı bir dille anlatırsınız. Şiirde de var bu, müzik gibi. Maurice Ravel'in kristalleştirdiği müzik. İzlenimcilik. Herkes hemen algılayamayabilir. Ama kendi içinde bir kompozisyonu, bütünlüğü vardır. Süperman çok güçlüdür, uçar falan ama bir fizik uzmanı değildir. Ne kadar uçuk bir hikaye olursa olsun, bu saçmadır.

‘KENDİNİ AYDIN SANAN BAZI İNSANLAR TARAFINDAN HAKARETE MARUZ KALIYORUM’

Geçen yıl İngilizce eğitim aldınız. Bu İngilizce eğitim konusunda söylediklerinizle bir anlamda çelişmiyor mu?

Hiç çelişmiyor. Ben bir İngiliz veya İngilizce düşmanı değilim. Ben ortada kendi bakış açımla bir gerçeği anlatmaya çalışıyorum. İngilizce şarkıları severim. Zaman zaman söylerim. Dillere ve kültürlere karşı bir düşmanlığım yok tabii ki. İngilizce'yle ilgili bir laf ettin, onunla ilgili hiçbir laf etmemelisin. Görünürsen yaktım seni! Gibi bir durum oluyor. Ben İngilizce öğrenmeye karşı değilim. Ben görüş bildiriyorum. Bu konuda yetkin bir adam da değilim. Bilimsel verilere dayanarak konuşuyorum. Şu an Türkiye'de okulların birçoğu İngilizce kursu gibi çalışıyor, kreşlerden başlıyor. Milli bir seferberlik halinde çocuklarımıza İngilizce öğretmeye çalışıyoruz. Şu an müfredatlara baktığımızda ortalama haftada 45 saattir. Çocuklar neredeyse 45 saatin yarısını yabancı dil öğrenmekle geçiriyor. İş facia halde şu an. Ona rağmen ben Türkçe'yle ilgili Türkçe'yi savunan sözcükler kullandığım için özellikle de kendini aydın sanan bazı insanlar tarafından hakarete maruz kalıyorum. Bu çocuklar ne zaman müzikle uğraşacak? Ne zaman müzikle uğraşacak, ne zaman Faruk Nafiz Çamlıbel öğrenecek? Liseden mezun olan bir çocuk Türkiye'de Nazım Hikmet'ten, Faruk Nafiz Çamlıbel'den bir şiir biliyor mu? Zamanı kalır mı buna?

Ben bir Yunan vatandaşı olsaydım da diyeceğim şey aynı şekildeydi, ya da Çin'de, Fransa'da...

Bizim okullarımızın birçoğu yabancı dil kursu haline geldi. Sayın Milli Eğitim Bakanımız da bu konuda çok tedirgin, fakat o da benimle aynı düşüncede değil. Bir sanatçı, bir eğitimci olarak pedogojik formasyon almış biri olarak söylüyorum. Ergenlik bitene kadar, yabancı dil zarar vermekten başka bir şey değil. Ergenlikten sonra tabii ki öğrenebilir.

'O RÖPORTAJDA KADINA BİR ELEŞTİRİ YOK!'

Kentli kadınlarla ilgili söylediklerinize gelelim. “Çocuğuna bakmıyor, kahvaltı bile hazırlamıyor” diyorsunuz.

Ben o röportajı verdim ve ne dediğimi çok iyi biliyorum. Geçmişteki mevzuyla ilgili bir soru soruldu. Hiçbir şekilde o röportajda kadına dair bir saygısızlık, hakaret, bir eleştiri bile yok. Ben ‘kadın çocuk yapsın, kahvaltı hazırlasın’ mı diyorum... Televizyonda yayın yaptılar kadın cinayetiyle aynı şeyin içinde geçirdi beni. Hiçbir şekilde öyle demedim.

Ne demek istediniz?

Ben sosyolojik bir durumdan bahsediyorum. Kadınlarla ilgili söylediğim bir şey değil o. Deli Düş kitabında geçen bir cümle üzerinden gelişti. Düşüncem şu: Evliliklerin yüzde 60'ı boşanmayla sonuçlanıyor. Buna kadından dolayıdır da demedim. Benim düşüncem 5 – 10 yıl içinde evlilik kalkacak. Tahmin edilenin aksine kadınlar çabuk toparlanıyor erkekler darma duman oluyor. Ben burada ‘kadınlar çabuk toparlanıyor Allah kahretsin’ de demedim. Ben o haberi niçin o şekilde aksettirdiklerini biliyorum. O röportajın kendisi her şeyi anlatıyor. Beni kadınlara düşmanmış gibi göstermelerinin sebebi bir gün önce Orhan Pamuk'la Elif Şafak'la ilgili söylediklerimden dolayı beni bir yere kategorize etmeye çalışıyorlar.

'SOSYOLOJİK BİR DURUMDAN BAHSEDİYORUM'

Röportajda böyle bir ifadeniz var ama: “Şehirli kadınlarla ilgili söylediklerinize gelelim. Çocuğuna bakmıyor, kahvaltı bile hazırlamıyor.”

Kadınlar üzerinden böyle bir algı var. Kadınlar çocuğuna bakan, kahvaltı hazırlayan, ev işleriyle uğraşıyor gibi bir algı var. Bu algı yok. Şehirli kadınlarda böyle bir şey yok. Bu tekrar öyle olsun demek değil ki... Neden ben kanun yapıcı gibi birtakım kadınlar demek zorunda kalayım ki. Bu söyleşinin samimiyetini azaltır. Kadın eleştirisi değil ki bu. Sosyolojik bir durumdan bahsediyorum. Hatta belki kadın tarafından bakılması gerekir. Kadın geçim sıkıntısından dolayı çalışıyor, çocukları var. Bu demek değil ki baba kahvaltıyı hazırlamasın. Benim yaşantımı görse insanlar anlarlar. Ben keyif alıyorum kahvaltı hazırlamaktan. Benim şahsımla ilgili bir konu değil bu. Sosyal medya üzerinden kendilerine sahte bir yaşantı kurmuşlar. Çile çeken kadınları hiç tanımıyorlar. Bunu kabul etmiyorum. Ben kadınların yanındayım. Başında da Berna Laçin var. Ben yıllarca dizi müziği yaptım. Dizilerin yüzde 90'ı kadınlar için yapılıyor. Kadınlar severse herkes sever diye. Kadın cinayetleri hala devam ediyor. Hala o cinayetler devam ediyor. Hiçbir şeyi çözemediniz. Çok netim bu konuda. Halk beni bilir, tanır.

‘KADINLARA KARŞI NİYE HAKARETİM OLSUN, BEN GERİZEKALI MIYIM?’

Eşiniz ne dedi bu yorumunuza?

Hiçbir şey demedi, benimle aynı görüşte. Onu aramışlar “Sen niye Kıraç'a kahvaltı hazırlamıyorsun?” diye. Oysa ki ben kahvaltı hazırlamayı seviyorum. Bizim böyle sorunumuz yok. Sürekli demogoji yapılıyor. Biri çıkmış program yapıyor. Beni bir şablonun içine sokup iğrenç bir adam gibi göstermeye çalışıyor. Kadınlara karşı niye hakaretim olsun ben gerizekalı mıyım?

'BASINI SORUMLU TUTUYORUM…’

Rap müzikle ilgili yıllar önce “Türkçeyi mahvediyorlar. Kesin uyuşturucu kullanıyorlar, yoksa bu kadar hızlı söyleyemezler” demiştiniz. Bu sözlerin arkasında mısınız?

Rap müzikle ilgili konuşmak istemiyorum. Onların böyle bir tarzı var. Birisi bir şey söylesin de üzerine küfredelim gibi. Bir sataşma ortamı çıksın, biz üzerine bir şey konuşalımdan beslendikleri için. Birçoğu diyorum yine... Onlara o malzemeyi vermek istemediğimden dolayı. Bu arada her rap müzik yapan adama düşmanım gibi bir algı yaratıldığı için bundan da basını sorumlu tutuyorum. Dünyada sevdiğim, beni etkileyen birkaç isim var.

Türkiye'dekilere hakim misiniz peki?

Hayır. Ama bir iki şarkı duyuyorum. Kim olduklarını bilmiyorum ama argonun üzerine çıkan şarkılar var. Toplum buna ne der bilmiyorum ama onlara istedikleri malzemeleri vermek istemiyorum.

‘TÜRK HALKINININ BENİ ANLADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM’

Bir müzisyen olarak rap müziğin bu kadar revaçta olduğu bir süreçte düşüncelerinizi merak ediyorum açıkçası...

Olabilir. 80'li yıllarda da arabesk çok revaçtaydı. Bu sosyolojiyle ilgili bir konu. Ne kadar ticari olduğuyla da ilgilidir. Yoksa içerik konusu çok tartışılacak bir konu değil. Hatta sohbetimiz öyle başladı. Daha içeriksiz yapıldığı için geçmiş şarkılara dönülme sebebinden bahsetmiştik. Burada tek başına rapçilere bir şey demem. Çünkü sonra diğerleri çok matahmış gibi bir anlam çıkabilir. O da doğru olmaz.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bazen sözcükler anlatmak istediklerinizi anlatmaya yetmez ama ben Türk halkının beni anladığını düşünüyorum.