Kerim Abdül Cabbar yazdı: Söz söylemek sorumluluk gerektirir

Yıllarca baskı altına alınarak söz söyleme hakları engellenen sporcular, uzun bir mücadelenin sonucunda artık fikirlerini ifade etme şansına sahipler. Ancak söz hakkı, başkalarının hayatlarına karşı saygı duyma sorumluluğunu da beraberinde getirir.

Abone ol

Kareem Abdul-Jabbar

Yıllar boyunca kendilerine "Kapa çeneni ve oyna" denildikten sonra, sporcular soyunma odasından çıkmak için yıllarca mücadele ettiler ve nihayet fikirlerini kamuya açık biçimde dile getirmeye başladılar. Bazı insanlar, bizlerin sessiz nöbetçiler gibi kalmamızı tercih ederdi. Ne var ki bu, cinsel istismarın farkına varan din görevlilerinden, konuşmak yerine 'susup dua etmelerini istemek' gibi bir şey olurdu.

Atletler çok çalıştılar ve basmakalıp aptal sporculardan fazlası olarak görülüp ciddiye alınmak için birçok şeyi feda ettiler. Profesyonel spor organizasyonları ve kulüp sahipleri, sporcuları susturmak için para cezaları ve hatta kariyerlerini yok etmekle tehdit ettiler. Buna karşın, geçen yıl sporcular -LeBron James’ten beyzbolda Clayton Kershaw’a ve teniste Naomi Osaka’ya varıncaya dek- insanlık için bir koro oluşturdular.

‘KONUŞMA ÖZGÜRLÜĞÜ’ SAÇMALAMA ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİLDİR

Ne yazık ki, bu aydın ve açık sözlü seslerin yanı sıra, sporcuların seslerini kesecek biçimde eski ‘aptal taşralı’ klişesine indirgenme tehlikesi yaratan ve sosyal eşitlik yönündeki ilerlemeyi baltalayan bazı düpedüz aptalca görüşler de işittik.

Bu ayın başlarında, eski NFL (Ulusal Amerikan Futbolu Ligi) oyuncusu Herschel Walker, organizatörlerden ikisinin Marksist olduğu iddia edildiği için Black Lives Matter’ı (kısaca BLM - Siyahların Hayatı Değerlidir) reddettiğini belirten bir video yayınladı: “Desteklediğiniz kişi bu mu? Eğitimli bir Marksist size hükümete, Amerika’ya, Hıristiyanlığa ve her şeye karşı olduklarını söylüyor.”

Bu ifadeye ilişkin her şey yanıltıcı, mantıksız ya da kısaca yanlıştır ('her şey karşıtı' ne demek acaba?). Walker BLM’nin ne olduğuna veya onu kimlerin desteklediğine ilişkin açık bir anlayış eksikliği gösteriyor. BLM adını kullanan bazı kuruluşlar var ama bunlar gevşek biçimde bağlı grupları ve bireyleri kapsayan daha büyük bir hareketin sadece küçük bir parçasıdır. Sivil haklar aktivisti DeRay Mckesson, bu hareketi, “Siyahların hayatlarının önemli olduğunu açıkça beyan eden ve zamanlarını ve enerjilerini buna adayan herkesi” içeren bir yapı olarak tanımlıyor. Walker gibi bir siyah, sözlerinin kafa karıştırıcı ve sorumsuzca olduğunu nasıl olur da bilmez?

Eğer bu konu hakkında herhangi bir okuma yapmış olsaydı, dört farklı ankette BLM protestolarının Amerika tarihinin en büyük eylemleri olduğunu ve gösterilere 15 milyon ilâ 26 milyon insanın katıldığının tahmin edildiğini biliyor olurdu. Bu milyonlarca Amerikalı 'Marksist' ideolojiyi desteklemiyor, Amerikan karşıtı ırkçılığı protesto ediyor.

IRKÇILIĞA VE BENCİLLİĞE HİZMET EDEN GENELLEMELER

Walker’ın çok daha büyük bir grup hakkında bir sonuca varmak için küçük bir örneğe başvuran düşüncesiz genellemesi, birçok ırkçı iddianın da temelini oluşturmaktadır. Aynı türden kusurlu bir muhakeme, sadece aynı yerde oldukları için protestocuları, isyancıları ve yağmacıları tek bir grupta bir araya getirmek için de kullanılmıştır.

Başkan Trump, salgının ciddiyeti hakkında halka yalan söylediğini, güzellik yarışmaları sırasında yarı çıplak gençlerin giyinme odasına kasten girdiğini ve karısını aldattığını açık biçimde itiraf etti. Onun davranışlarından tüm Cumhuriyetçilerin cinsel saldırganlar oldukları ve eşlerini aldattıkları sonucuna mı varmalıyız? Tabii ki hayır ve tıpkı Black Lives Matter destekçileri gibi, onların da yekpare bir dikilitaş gibi gruplandırılmamaları gerekiyor.

Ve bir de plaj voleybolunda altın madalya sahibi olan Olimpik sporcu Kerri Walsh Jennings meselesi var; kendisi, gördüğüm en muhteşem sporcularından biri. Jennings, 6 Eylül’de Instagram hesabından, maskesiz biçimde alışverişe çıkmaya dair uzun bir gerekçe paylaştı ve bunu 'cesaret göstermek için küçük bir alıştırma' diye nitelendirdi. Pek çok olumsuz tepkiyle karşılaşan Jennings, 'özgürlüklerimizin yavaş yavaş kendi rızamızla elimizden alındığı gerçeğine dikkat etmemiz gerektiği' hususunda daha fazla saçmaladığı bir yorum yaptı.

Jennings 'eleştirel düşünmeyi savunduğunu' dile getirse de, iki açıklamasında da bu unsur mevcut değildi. Acaba hangi özgürlüklerimizden vazgeçiyoruz? Ölümcül bir hastalığı alışveriş yapan diğer insanlara bulaştırma özgürlüğü mü? Maske kullanmayı reddeden kişiler, kendilerini gerçekte olduklarından çok daha cesur ve özgürlük aşığı olarak görme eğilimi taşıyorlar: Bunlar, mikroskobik organizmaların ölümcül hastalıklara yol açtığı ortaya çıktığında buna gülen ve “Eğer onları göremiyorsanız, yokturlar” diyen eski şüphecilerin modern versiyonlarıdır.

Herkesin cahil olma özgürlüğüne sahip olduğu doğru olsa bile, maske hakkındaki cehaletleri başkalarının sağlığını ve hayatını tehdit ederek, onları büyük bir halk sağlığı tehlikesi haline getiriyor. Onların bu türden ‘cesareti’ 200 bin Amerikalının ölümüne katkıda bulundu.

SÖZ SÖYLEME HAKKI SORUMLULUK GEREKTİRİR

Dünyanın bir numaralı erkek tenisçisi Novak Djokovic, megafonu suistimal eden sporculardan bir diğeri. Haziran ayında, Covid salgınının doruğundayken, oyuncular ve taraftarların maske ve fiziksel mesafe olmadan katıldığı bir tenis turnuvası düzenledi.

O ve eşi, tıpkı diğer katılımcılar gibi virüse yakalandı; buna rağmen Djokovic, “Adria Turu’nu yeniden yapma şansım olsaydı, bunu yapardım” dedi. Turnuvada oynayan tenis yıldızı Dominic Thiem, “O hiçbir kanunu çiğnemedi” diyerek Djokovic’i savunduğu bir açıklama yaptı.

Dünya çapında yaklaşık bir milyon insanın canını alan bir salgın sırasında sorumluluk sahibi rol modelleri olmak, yasalarla ilgili değildir; başkalarının yaşamlarına, özellikle de işini kaybetmeyi göze alamayan ya da yeterli sağlık hizmetlerine erişemeyen diğer insanlar için duyulan kaygı ve saygı ile ilgilidir.

Muhammed Ali, Jim Brown, Tommie Smith, John Carlos ve Colin Kaepernick gibi sporcuların kişisel fedakârlıklarını ve herkes için daha adil ve güvenli bir dünya uğruna seslerini çıkardıkları için ödedikleri ağır bedelleri düşündüğümde, diğer sporcuların bu mirası lekelediğini görmek üzücü bir durum. Evet, söz söyleme hakları var ama aynı zamanda seslerini dünyaya zarar vermekten ziyade onu iyileştirmek için kullanma sorumlulukları da var.


Yazının orjinali LA Times sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)