Kalben: Her şey sevmekle alakalı...

Kalben'in ilk romanı 'Eski Dünyanın Yangını', Holden Kitap tarafından yayımlandı. Kalben'le edebiyat ve müzik yolculuğu üzerine konuştuk.

Abone ol

DUVAR - Kalben'in albümüyle aynı adı taşıyan ilk romanı 'Eski Dünyanın Yangını', Holden Kitap tarafından okura sunuldu. Bir dostluk hikayesi olarak ortaya çıkan romanda, Kalben'in kurduğu edebi dünyayla tanışıyoruz.

"Şahsi olanın toplumsal da olduğu bir ülkede yaşıyorum. Bana olanlar milyonlarca insana da oluyor. Başımıza gelen tüm kötülükler, yaşadığımız tüm acılar, kaybettiğimiz tüm güzellikler ortak. Öte yandan neşemizde, umudumuzda ve sevgimizde de hayaldaşız" diyen Kalben'le 'Eski Dünyanın Yangını'nı konuştuk. 

Eski Dünyanın Yangını, Kalben, 280 syf., Holden Kitap, 2022.

Eski Dünyanın Yangını hem albüm hem de roman olarak iki ayrı sanat dalında yayımlandı. Roman ve albüm hangi noktalarda örtüşüyor?

Roman ve şarkılar birbirlerini aynalayan iki vücutlar bana göre. Sayfalarda şarkılardan hisler, kesitler ve dizeler bulmak mümkün. Şarkılarda da romandan karakterlerin duygularını, anılarını, deneyimlerini bulmak mümkün.

'HAZIRLANARAK YAZAN BİRİ DEĞİLİM' 

Şarkı sözü yazarlığınız oldukça dikkat çekiciydi. Bu kez bir romanla farklı alanda sanatsal üretimde bulundunuz. Sizin için bu iki farklı sanat dalı arasındaki etkileşim nedir? Roman daha uzun soluklu bir yazma pratiğiyken şarkı yazarlığı farklı bir disiplin içeriyor. Her iki yazınsal üretime nasıl hazırlanıyorsunuz?

Yazmaya hazırlanmayı denediğim birkaç zorlu ancak verimli dönem oldu. Yine de hazırlanarak yazan biri değilim. Etkilendiğimde hemen yazıyorum. Bilinç akışında yazdıklarımı okuyarak yeniden yazıyorum. Şarkılarla bağım ise biraz farklı dediğin gibi. Orada da bir anda gelen ve benden dökülen bir üretim varlığı hakim. Şarkı, bir romana göre çok daha doğrudan ve belirli sınırlarla ve seslerle betimlenen yapıda. Yine de bazen bir şarkı da roman da insanın senelerini alıyor. Her bir anlamda yazabildiğim, söyleyebildiğim, çizebildiğim her anı yaşamak ve de o anların hediyelerini de paylaşmak bana umutlu eylem.

'ŞAHSİ OLANIN TOPLUMSAL DA OLDUĞU BİR ÜLKEDE YAŞIYORUM' 

Eski Dünyanın Yangını, bir dostluk öyküsü… Anlatacağınız hikayede yer yer sizden parçalar görüyoruz. Otobiyografik unsurlar edebiyatınızda ne ölçüde yer aldı?

Şahsi olanın toplumsal da olduğu bir ülkede yaşıyorum. Bana olanlar milyonlarca insana da oluyor. Başımıza gelen tüm kötülükler, yaşadığımız tüm acılar, kaybettiğimiz tüm güzellikler ortak. Öte yandan neşemizde, umudumuzda ve sevgimizde de hayaldaşız. 

Parçalı bir anlatımla karşı karşıyayız. Dramatujinin klasik biçiminin ötesinde bir kurgu yapıyorsunuz. Bu tercihinizin sebebi nedir? Kurguyu oluştururken nelere dikkat ettiniz? 

Hayatın düz bir çizgide yürüdüğünü, zamanın bize öğretildiği gibi kırmızı dijital sayılarla akıp giden ve sınırları keskin bir varlık olduğunu ya da her şeyin sırasına göre geldiğini hiçbir zaman görmedim, bilmedim. Benim için zaman parçalı, genişleyen, dağılan, bozulan, kaybolan ve bulunan bir varlık. Romanda da kendi zaman deneyimimin kurgusunu yapmayı istedim. Belki beceremedim belki becerdim, henüz bilmiyorum ancak okurların sevgisi, anlayışı, idrakı ve kendileriyle iç içe bularak kabullenişi çok ümitli. Şükran doluyum okurlarımıza.

İki kadının hikayesi birbirine paralel olarak ilerliyor ve anlatılanlarda geçmişten bugüne ortaklaşan dertlerle karşılaşıyoruz. Her metin bir mesaj vermek ister. Sizin ana cümleniz nedir?

Her şey sevmekle alakalı...

Ev kavramı bir süredir sanatın birçok dalında ana izlek… Eski Dünyanın Yangını da ev kavramına eğiliyor. Sizin için “ev” nedir?

Tüm hallerimizle kabul gördüğümüz, sevgiyi hissettiğimiz, rahat ettiğimiz, utançsız ve yargısız var olduğumuz, hiçbir kabalığın, zorbalığın, şiddetin karşısında boyun eğmek zorunda kalmadığımız ve zamanı dönüştüren mekan. 

Romanda öne çıkan unsurlardan biri de üslubunuz… Yazarken nelerden beslendiniz? Sizi neler etkiledi?

Sevgili Gizem, bu sorunun çok uzun bir yanıtı olur, belki ömrümün kalanını sana ve söyleşimizi okuyan dostlara anlatarak geçirmem gerekir. Annemin salladığı ceviz ağacından düşen cevizi kapıp giden kargadan Patti Smith’in ellerine, Mardin’de tanıştığım görme engelli çocuk rehber Osman’dan Berlin’de Saçlar ile evlendiklerini anlatan Japon çifte kadar bir sürü şey anlatmam gerekir. Ben her şeyden etkilenmeye açık olarak yaşıyorum. Kimi zamanlarda da hiçbir etki altında kalmamak ve yokmuş gibi düşüncelerimle baş başa kalmak için etkilere kapanmayı denediğim oluyor. İki türlü de etkileniyorum. 

Okurlarınızı bekleyen yeni çalışmalarınız nelerdir? 

Müziğin ve tarihte beni etkileyen müzisyenlerin başrolde olduğu bir eser üzerinde çok sevdiğim biriyle çalışmaya başladık. Çocuk kitapları yazmaya devam ederken Lulu’nun Maceralarını yeniden basıp okurlarla buluşturmak da istiyorum. Bir baba cenazesinin öncesini ve sonrasını anlatan bir metin var üzerinde çalıştığım ancak nereye gideceğini umursamıyorum. Rahat bıraktım onu. Birkaç dergiye yazmayı düşünüyorum, henüz kabul etmedim. Kendimi de rahat bırakıyorum. Yazmakla ilgili kendimi baskılamak istemediğim bir yerde, ilk kez üretme aşkı dışında tüm dinamiklerden bağımsız yaşamak istiyorum belki de bu kereliğine. Dilerim okuyup da hayaldaş olan her insanla yine buluşacağız en tatlı ve gerekli zamanlarda.