Kalbe seslenmenin yolları: Roman sanatı

Gizem, macera ve tarihsel kurgu da olmak üzere pek çok formda eser üreten Francis Marion Crawford'un 'Kalbe Seslenmek Zordur/Roman Dediğimiz Şey' isimli çalışması Çınar Yayınları tarafından raflarda yerini aldı. Kitapta, insanlık tarihinin en büyük sanatlarından biri olan roman dair, başka pek çok düşünce ve tartışma mevcut.

Abone ol

19. yüzyılın ortalarında Amerikalı bir ailenin çocuğu olarak İtalya’da dünyaya gelen Francis Marion Crawford, entelektüel bir ortamda doğmuş olmanın getirdiği birikim ile küçük yaşlardan itibaren dil öğrenmeye merak sarar. Crawford'un ölümüne değin tam on sekiz dil öğrendiği bilinir. Türkçeye de hâkim olan Crawford, bir süre İstanbul’da yaşar ve bu şehre dair izlenimlerini, düşüncelerini bir kitapta toplar.

19. yüzyılın son çeyreğinde kurgu metinler kaleme almaya başlar ve başta gizem, macera ve tarihsel kurgu da olmak üzere pek çok formda eser üretir. İngilizcenin ise en yetkin korku edebiyatçılarından biridir. Bu yazıya bahse konu olan çalışması ise 1893 yılında yayımladığı 'Kalbe Seslenmek Zordur/Roman Dediğimiz Şey' isimli çalışmasıdır.

Bir makale için uzun, bir kitap için kısa olan bu çalışmayı, risale olarak tanımlamakta fayda var. Roman sanatına dair bir broşür, bir düşün pratiği gibi daha çok. Örneklemelerle, nitelikli değerlendirmelerle dolu bu çalışma, yazmak isteyenlerin el kitabı olma gayretinde. Üzerinden yüz küsur yıldan fazla geçmiş olmasına rağmen güncel ve kıymetli bir çalışma.

LÜKS BİR MAL: ROMAN

Yazar, bu çalışmasında bir kavram olarak romanı tanımlamakla işe başlıyor. Romanın, “doğrudan yaşamın desteklenmesine veya sağlığın korunmasına katkıda bulunmayan, topluca ‘lüks mallar’ diye adlandırılan sınıfa mensup pazarlanabilir bir metadır” sözleriyle ekonomi-politik bağlamda “kaba” bir nitelemesini yapan yazar, ortaya çıkan “ürün”ün dokunma, tatma, koklama gibi üç temel duyumuzun hiçbirine seslenmediği için “sanatsal lüks mal” sınıfına, görme ve işitme gibi üstün duyularımızın değerlendirmediği için de “düşünsel sanatsal lüks mal” sınıfına ait olduğunu söyler. Ona göre roman, kendisinin deyimiyle, her ne kadar sınırlayıcı bir tanım olsa da, lüks bir maldır.

Kalbe Seslenmek Zordur - Roman Dediğimiz Şey, Francis Marion Crawford, Çevirmen: Fırat Çakkalkurt, 56 syf., Çınar Yayınları, 2020.

Bu tanımlamadan yola çıkarak içeriğe yönelen yazar, yazma halinin, kurgu bile olsa kişisel tecrübelerin sonuçlarını aktarmanın, ziyadesiyle zor olduğunu söyler. Neredeyse bütün yanlış anlaşılmaların ve dolayısıyla bütün tartışmaların, karşılıklı konuşanların ortak ifadeleri algılayışındaki farktan kaynaklandığını iddia eden yazara göre, “Akıllı bir insan kendi söylediklerinin anlamını çoğu zaman bilir ama bundan, aynı anlamı başkalarına ulaştırabildiği sonucu çıkmaz.” Dolayısıyla yazmak, daha doğru ifade edersek, düşündüğünü yazmak ayrı bir meziyettir.

Yazar, bu düşüncelerinin ışığında, dil meselesi üzerine sözlerini dile getirir. Zekânın ve mizahın düşünsel olduğunu, gerçekçi ve samimi bir şekilde ortaya çıktığında/aktarıldığında, metnin herhangi bir dile çevrilmesinde bir sorun olamayacağı noktası üzerinde duran yazar, yerel dil meselesine üzerine ise özellikle yoğunlaşır. Yerel dili, fıkra ve hikâyelerin okunmayıp anlatıldığında, anlatıcının şive taklidi yapmayı beceremeyip, komik bir duygu yaratma gayretiyle atılıp, trajikomik bir durumu düşmesi üzerinden değerlendirir. Günün sonunda ortaya ruhsuz bir hikâyenin çıkacağını söyleyen yazar, “Bir insanın kendi isteğiyle üstlendiği neredeyse tüm sınırlamalar, uğruna kişinin onları üstlendiği imkânları sağlıyor” sözleriyle düşüncelerini özetler. Kanımca, bu denli dil bilen, yaşamı boyunca dil öğrenen bir yazarın da böyle düşünmesi gerekir.

ROMAN SANATININ AMACI

Yazarın kitabında tartıştığı bir diğer nokta da, roman sanatının amacıdır. Crawford, bu sanatın ilk amacının okuru eğlendirmek ve bu yolla onun ilgisini çekmek olduğunu söyler. Niyetin, her zaman için, insanları memnun etmek olduğunu iddia eden yazara göre, roman sanatı kesinlikle bir şey öğretmek yahut herhangi bir konuda vaaz vermek zorunda değildir. Güzel vakit geçindirmek için duygusal histeri gözyaşları döktürmemeyi ve abartılı kahkahalar arttırmayı da bir denge formülü olarak ortaya koyan yazar, terazinin şaştığı noktada uzun ve yorucu bir ıstırabın başlayacağını söyler. Bu noktadan hareketle, gerçekliğe önem vermenin dikkatine yoğunlaşarak, “İnsanların, kitapta yaşadıkları, konuştukları ve davrandıkları şekilde gerçek hayatta yaşayabilecek, konuşabilecek, davranabilecek ve bazılarını insanların muhtemelen taklit etmek isteyeceği erkek ve kadınları görmelerini sağlamaktır” sözleriyle roman sanatının amacını açıklar.

Kitaba ismini de veren “Kalbe Seslenmek Zordur” düşüncesi ise yazara göre modern romancının en büyük çabası olmalıdır. Zira asıl mesele de odur. Ona göre, duygulardan öte, belirleyici olan kalptir ve okuru harekete geçmeye zorlayan, zihinsel yapısını belirleyen dürtü de kalpten geçer. Bu noktada aşk, en temel duygudur. Tarihsel bir örnekten hareketle, Sezar’ın lejyonerlerine yüze vurmalarını emrettiğini ve öldürücü darbeyi bu sayede verebileceklerini dile getiren yazara göre, insanlık, yani romancının ustası ise “ona sadece kalbe vurmasını” söylemelidir.

Kitapta, insanlık tarihinin en büyük sanatlarından biri olan roman dair, başka pek çok düşünce ve tartışma mevcut. Yazarın, kaleme aldığı zamandan bugüne değin uzanan süreyi de düşündüğümüzde, tartışılan noktaların hala güncelliğini koruması ise tarihin bir başka cilvesi. Çınar Yayınları’ndan çıkan kitap, şu günlerde raflarda…