İzmir Belediyesi'ndeki işinden atılan Mahir Kılıç: Çöpçülüğe dönene kadar açlık grevindeyim

İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı şirketteki işinden atıldıktan sonra açlık grevine başlayan Mahir Kılıç, eyleminin 61'inci gününde, Kendisine 'temizlik işçisi' denmesine ‘ben çöp işçisiyim' diyerek tepki gösteren Kılıç, "Bu direnişi sonuna kadar yürüteceğim. Ta ki İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin beni attığı çöp birimine geri dönene kadar” diyor.

Abone ol

İZMİR - Mahir Kılıç, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait şirketlerden, kadro davası açtığı için küçük gruplar halinde işten çıkarılan yaklaşık 200 işçiden biri. Kılıç, işten çıkarılma gerekçesi olarak ‘disiplin kurulu kararı’ gösterildiği için toplu sözleşmede yer alan madde gereği tazminat hakkından da yararlanamıyor.

13 Kasım günü işine geri alınma talebi ile başlattığı açlık grevini sürdüren Kılıç’a belediyedeki işlerinden çıkarılan beş arkadaşı da destek veriyor. Mahir Kılıç'la işten atılma sürecini ve yaptığı eylemi konuştuk. Avukat Volkan Çakır ise belediye ve işçiler arasında yaşananları hukuki boyutlarıyla anlattı.

“Bu direnişi sonuna kadar yürüteceğim. Ta ki İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin beni attığı çöp birimine geri dönene kadar”, diyen Kılıç, açlık grevinin 61'inci gününde.

'HİÇ BİR ZAMAN TEMİZLİK İŞÇİSİYİM DEMEDİM, BEN ÇÖPÇÜYÜM'

Belediyede işe başladığında kendi isteği ile çöp birimini tercih ettiğini ifade eden Kılıç, kendisine ‘temizlik işçisi’ denilmesini de istemiyor:

‘’20 yıl süreyle amatör ve profesyonel olarak futbol oynadım. Standardın çok üzerinde bir hayatım vardı. Belediyede işe başladığımda isteyerek çöp birimini tercih ettim. Yaklaşık 6 yıl boyunca da belediyede çöpçü olarak çalıştım, işten atılana kadar. Hiçbir zaman temizlik işçisiyim demedim. Ben çöpçüyüm. Kızım bana soruyordu ‘baba sen belediyede ne iş yapıyorsun’ diye; diyordum ki soran olduğunda ‘çöpçü’ diyeceksin. Çünkü ben ekmeğimi çöpten kazanıyorum.’’

'KÜÇÜK GRUPLAR HALİNDE İŞTEN ÇIKARILDIK'

Kendisiyle birlikte yaklaşık 200 işçi arkadaşının işten çıkarıldığını aktaran Kılıç, şöyle devam ediyor: “Bugün açlık grevimin 61'inci günü. İlk günkü kararlığım ve direncimle devam ediyorum. Çünkü haklılığımızdan aldığımız bir direnç var. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’na işimizi elimizden almak, bize de direnmek düştü. 7 aydan bu yana devam eden bu süreçte yaklaşık 200 arkadaşımız işlerinden, aşlarından edildiler. İşverenin stratejisi olarak bir seferde bu sayının tamamı çıkarılmadı, küçük gruplar halinde işten çıkarıldık. Bunun adı işçi kıyımıdır. Başka bir açıklaması yok. İşçi kıyımının olduğu yerde de işçi direnişleri gayet meşru bir haktır diye düşünüyorum.”

'İŞSİZLİK MAAŞI ALAMIYORUM'

Tüm bunların ötesinde, Kılıç’ın mağduriyetinin diğer arkadaşlarınınkinden farklı bir boyutu da var. Kılıç, işten çıkarılma gerekçesi olarak ‘disiplin kurulu kararı’ gösterilmesi sebebiyle toplu sözleşmede yer alan madde gereği tazminat hakkından yararlanamıyor:

“İşveren, disiplin kurulu kararı ile işten çıkarmalarda işçiye tazminat ödemek zorunda kalmıyor; dolayısıyla benim durumum tamamen farklı. Diğer arkadaşlarımdan farklı olarak tazminatımı bile alamadım. Atıldığım madde gereği sigortalı bir yerde çalışamıyor, işsizlik maaşı alamıyorum. Disiplin Kurulu kararı ile hakkımda işlemediğim 5 ayrı suçtan tutanak tutuldu.”

Mahir Kılıç, İzmirlilerin eylemine duyarsız kaldığını söylüyor.

İşverenin işten çıkarma gerekçelerinin haksız olduğunu belirten Kılıç, “Eğer beni işten çıkardıkları bu gerekçeleri kanıtlarlarsa direnişimi sonlandırıp mahkeme yoluyla talep ettiğim bütün haklarımdan feragat edeceğim’’ diye ekliyor.

'ATILAN İŞÇİLERİN TAMAMI SENDİKALI'

Kılıç, bu süreçte sendikalarının da kendilerine sahip çıkmadığını ve yalnız bırakıldıklarını söylerken şunları anlatıyor:  “Atılan işçilerin tamamı sendikalı. Ancak sendika ile işveren bu süreçte kol kola girdi. Aralarında organik bir bağ olduğu hepimizin bildiği bir şey. Düşünün ki haklarımızı aradığımızda ‘o direniş alanına giden işinden, ekmeğinden olur’ diye tehdit eden bir sendikamız var bizim. Eylemlere sendika yönetiminden hiç kimse gelmediği gibi gelenleri de işleriyle, ekmekleriyle tehdit ettiler. Oysaki işçi olmazsa sendika olmaz.’’

'İZMİR BİZE GÖZÜNÜ KULAĞINI KAPATTI'

Eyleminin yurtdışında ve Türkiye genelinde ses getirdiğini ancak İzmir halkının duyarsız kaldığını söyleyen Kılıç, belediyeye karşı şöyle diyor:

“İzmir bize gözünü kulağını kapattı. İzmir halkı bizim direnişimizi Cumhuriyet Halk Partisi’ne, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik bir tehdit olarak ya da onlara karşı bir yıpratma, karalama politikası olarak görüyor. Oysa ki durum hiç öyle değil. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, hükümetin KHK’lar ile 150 bin insana yaptığının aynısını bize yaptı. Bizler kimseye düşman değiliz; düzene karşıyız. Bu, sermayeye karşı bir direniştir. Bugüne kadar sesimizi duyuramamamızın en büyük sebeplerinden biri de ana akım medyanın direnişimi haber yapma taleplerini reddetmem oldu. Şimdiye dek Nuriye’yi, Semih’i; Yüksel direnişçilerini haber yapmaktan kaçınan medya kuruluşlarının özel olarak beni haber yapmak istemelerinin asıl sebebini anlayabilecek kapasitedeyim. Ne kadar mağdur durumda olsak da bugüne kadar yandaş medyanın bizi siyasi malzeme olarak kullanmasına izin vermedik, bu dakikadan sonra da vermeyeceğiz. Bizler ekmeğimizi, aşımızı tekrar kazanabilmek için bu eylemi yapıyoruz. İzmir halkının da sesimize ses olmasını istiyoruz.”

'ÖZNESİ OLDUĞUNUZ BU ADALETSİZLİĞİ GİDERİN'

“Buradan CHP’li milletvekillerine, Aziz Kocaoğlu’na, İzmir halkına sesleniyorum: Bizler sizlerin düşmanı değiliz. Hiçbir şekilde size savaş açmadık. Biz sadece ekmeğimizi büyütebilmek adına bu davaları açtık”, diyen Kılıç, davasına inandığını söylediği CHP’den de beklediği desteği bulamadığını söylüyor:

“Biz nasıl Aziz Kocaoğlu, 396 yılla yargılanırken haksızlığa uğradığını düşündüğümüz için adliye önlerinde sabahladıysak, İzmir Büyükşehir Belediyesi önünde ‘İzmir Aziz’dir, Aziz kalacak’ diye haykırdıysak, şimdi de aynı şekilde adalet istiyoruz. Madem ki elinizde pankartlarla hak, hukuk, adalet adına Ankara’dan İstanbul’a yürüyüş yaptınız, o zaman öznesi olduğunuz bu adaletsizliği de giderin.’’

'SAĞLIK SORUNLARI YAŞAYACAĞIMI BİLİYORUM'

Açlık grevinin 61'inci Gününde olan Mahir Kılıç, işine geri alınana kadar eylemini sürdüreceğini söylüyor: “Her geçen gün sağlık problemleri yaşayacağımı biliyorum. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı sendikayla bir olup beni, 9 yaşındaki kızımı ve 3,5 aylık hamile eşimi açlığın ortasına attı. Ben onurumla direnmeyi tercih ettim. İlk gün ne söylediysem, bugün de aynı şeyi söylüyorum. Yüz beşinci gün geldiğinde de aynı şeyi söyleyeceğim. Ben bu direnişi sonuna kadar yürüteceğim. Ta ki İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin beni attığı çöp birimindeki işime geri dönene kadar.”

AVUKAT ÇAKIR: BELEDİYE DOLAYLI SORUMLU GİBİ GÖRÜNÜYOR AMA GERÇEK ÖYLE DEĞİL

İşçilerin dava süreçlerini takip eden Avukat Volkan Çakır ise İzmir Büyükşehir Belediyesi’ndeki işten çıkarmalarla ilgili yaşanan sürece dair şu bilgileri verdi:

‘’Belediyede son dönemde benim bildiğim 100’ün üzerinde işçi çıkarıldı. Benim bildiğim diyorum çünkü hepsi bize yansımıyor davaların. Bu hukuksuz durumdan İzmir Büyükşehir Belediyesi 'dolaylı' olarak sorumlu gibi görünüyor ama gerçekte şirketin sahibi belediye. Yani taşeron firma dedikleri şirketler belediyenin kendi şirketleri. Belediye iktisadi teşebbüsü deniliyor bunlara. Dolayısıyla bu şirketler aynı belediye gibi, hem İç işleri Bakanlığı’nın, hem de Sayıştay’ın denetimine tabi. Yani işçiyi hangi sebeple çıkarırsa çıkarsın, işçi davayı kazandığında ödenecek tazminattan belediye sorumlu. Nitekim mahkemesi sonuçlanan bazı dosyalar da bunu kanıtlıyor.’’

Bu süreçte dava açan işçilerin gerekçesiz olarak işten çıkarıldığını ve işçilere bir nevi gözdağı verildiğini ifade eden Çakır şunları anlatıyor: ‘’Bu korku ve baskı nedeniyle pek çok işçi davasını geri çekmek zorunda kaldı. İşin en trajik kısmı ise sendikacılar, işveren aracılığıyla işçilere 'davanızı geri çekin, yoksa hepiniz işten çıkarılacaksınız' diye baskı yaptılar. Davasını geri çekenler işten çıkarılmadı. İşçilere mobing uygulandı ve bu şekilde birçok işçiyi ikna edip davalarını geri çekmelerini sağladılar’’

Konu ile ilgili görüşlerine başvurmak için aradığımız İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ise Gazete Duvar’ın görüşme talebine yanıt vermedi.