'İstanbul için acilen sokağa çıkma yasağı gerekiyor'

Covid-19 salgının hızla ilerlediğini belirten genetik bilimci Doç. Dr. Çağhan Kızıl, cuma gecesi yaşananlardan sonra Türkiye’nin salgında yeni bir sürece girdiğini belirtiyor. Kızıl, "Cuma gecesi yaşananlardan sonra bu karantina zaten devam etmeli. İki gün çok abes. En az 2-3 haftaya yayılmalı veya duruma göre tekrar uzatılmalı. Şu aşamada en azından İstanbul için ivedilikle yapılması gerekiyor" diyor.

Abone ol

DUVAR - Korona virüsü salgınıyla mücadele kapsamında 10 Nisan Cuma 2020 saat 24.00 ile 12 Nisan Pazar 24.00 arasında 30 büyükşehir ve Zonguldak’ta ilan edilen sokağa çıkma yasağı, başlamasına 2 saat kala duyuruldu. İhtiyaçlarını almak için panikle sokağa dökülenler, sosyal mesafe kuralına uymadan marketlerde, akaryakıt istasyonlarında uzun kuyruklar oluşturdu. İzdihama varan bu görüntülerin artık geri döndürülemez bir zarara yol açtığını söyleyen genetik bilimci Doç. Dr. Çağhan Kızıl, “Sokağa çıkma yasağı hiç ilan edilmeseydi ve yine az olan tedbirlerle devam edilseydi belki daha az vahim bir tablo ile karşılaşırdık” diyor.

Gazete Duvar’ın sorularını yanıtlayan Kızıl, iki günlük bir karantinanın hiçbir işe yaramayacağını ifade ediyor. Kızıl’a göre, kontrolden çıkmış gibi görünen salgının durdurulması için alınacak esas önlem herkesin evde kalabilmesi. Bunu sağlamanın yolu ise acil kamu hizmeti verenler dışında istisnası olmayan kapsayıcı bir sokağa çıkması yasağı.

Covid-19 salgınıyla mücadele tedbirleri kapsamında 10 Nisan Cuma 24.00-12 Nisan Pazar 24.00 tarihleri arasında sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Uygulanan bu iki günlük yasak salgınla mücadelede etkin yöntem midir?

Bunu hastalığın seyri açısından düşünürsek daha anlamlı olur. Virüsü kaptıktan sonra 2- 7 gün arasında bir kuluçka dönemi oluyor ve sonra semptomların ortaya çıkma süreci başlıyor. Bu semptomlar yavaş ilerleyebiliyor, yani birkaç gün ya da bir hafta daha bu ilerleme devam ediyor. Hastane sürecine dair veriler ise hastaların yaşamlarını kaybetme süresinin 2 hafta civarında olduğunu söylüyor. Yani bir haftaya yakın bir kuluçka süresi ve iki haftaya yakın bir hastalığı geçirme süresi var. Hasta sonrasında iyileşiyorsa bir karantina dönemi yaşanıyor. Bu şu anlama geliyor: Eğer bir insan virüsü kapmışsa 1 gün 2 gün bir yerlerden uzak durması ve kendini karantinaya alması yeterli değil, ayrıca anlamlı da değil. Çünkü vücudunda hiçbir şey değişmeyecek. En az iki hafta dememizin nedeni de bu. Bu 14 gün uydurulmuş bir şey değil.

Doç. Dr. Çağhan Kızıl: Her dışarı çıktığınızda bu virüsü kapma ve yayma riskimizin olduğu döngü yeniden başlıyor.

En az iki hafta karantinada olduğumuzu düşünürsek bu süreçte hangi aşamalardan geçiyoruz?

Hasta olabileceğini düşündüğünüz biriyle temas ettiğiniz ve sonra eve geldiğinizde hane halkıyla beraber kendinizi karantinaya almanız gerekir. Bu iki hafta içinde herhangi bir semptom görmüyorsanız, bu şu anlama gelir: Virüse maruz kaldıysanız kuluçka dönemini geçirdiniz. Eğer 14 gün içinde sempton görüyorsanız hasta olabilirsiniz ve bu durumda hastaneye başvurursunuz. Ama semptom görmüyorsanız, büyük ihtimalle hasta olmayabilirsiniz fakat taşıyıcı olabilirsiniz. O sebeple bu iki haftanın sonunda yine kontrollü bir şekilde yaşamınıza devam etmeniz lazım. Yani iki hafta karantina uygulamak ve bu süreçte hiçbir semptoma rastlamamak “Bir sorun yok ben çıkayım, gezeyim” anlamına gelmiyor. Her dışarı çıktığınızda bu virüsü kapma ve yayma riskimizin olduğu döngü yeniden başlıyor.

'SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI HİÇ İLAN EDİLMESE BELKİ DAHA AZ VAHİM OLURDU'

Sokağa çıkma yasağını başlamadan 2 saat önce öğrenen milyonlarca kişi, sokaklara akın etti. Yasağı önceden duyurmayan yöneticiler ve sosyal mesafe kuralına uymadan alışveriş yapan kişiler, toplumun çok farklı kesimleri tarafından eleştirildi. Sözün özü, Türkiye 10 Nisan’da kimsenin unutamayacağı bir gece yaşadı. Bu tablodan sonra salgının neresindeyiz?

Bu insanlar şu anda kendilerini karantina altında dahi tutuyor olsalar bile bir anlamı yok. Çünkü yarın yine dışarı çıkacaklar. Sokağa çıkma yasağı hiç ilan edilmeseydi ve yine az olan tedbirlerle devam edilseydi belki daha az vahim bir tabloyla karşılaşırdık. Türkiye’nin uygulamaya çalıştığı şey, iki gün her şeyi kapatalım -ki burada bile her şey kapanmış değil, yasaktan muaf olanların içinde çalışanlar var- ve yayılma hızını azaltalım ise bu kesinlikle azalmayı getirecek bir uygulama değil.

Salgının yayılmasını önlemek için alınan tedbirlerin sınırlı olduğunu söylüyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?

Hastalığın safhasına ve ilerleme dinamiklerine bakınca Türkiye'de gerçekten hızlı bir ilerleme var. Bir hafta öncesi ile bugünü karşılaştırırsak vaka sayıları yaklaşık 2 kattan fazla artarak 25-30 bin oldu ve entübe hasta sayısı da arttı. Bu sebeple “20 yaş altını ve 65 yaş üstünü evde tutalım” ya da “2 gün sokağa çıkma yasağı ilan edelim” gibi tedbirlerle bu salgını kontrol edemezsiniz. 2 gün karantina çok yetersiz bir tedbir. Çünkü burada süreç birbirine bağlı olarak ilerliyor. Bir hafta önceki bir durum, iki hafta sonrayı belirliyor. Dolayısıyla karantina süresi için konuşulan 14-20 gün uydurulmuş bir rakam değil, önemli bir süre.

KARANTİNANIN ETKİSİ 2-3 HAFTA SONRA ORTAYA ÇIKIYOR

2 ya da 3 haftalık bir karantinanın vakalar üzerindeki etkisi ne zaman ortaya çıkıyor?

Mesela İtalya'da ya da Çin’de biliniyor ki, karantina yapıldıktan sonra en erken 3-5 hafta içinde rakamlarda bir iyileşme olabiliyor. İyileşmeden kastımız artan vaka sayılarının düze inmesi, yani artışın durması. Örneğin vaka sayısı 4 binse bu rakamın 3 bin 800'e inmesi. Öte yandan ölümler zaten vakalardan 1-2 hafta geç tekerrür ediyor. Yani vakaları azaltsak bile 1-2 hafta süresince ölümlerle karşılaşacağız. Çünkü iki hafta önce enfekte olmuş insanlar var, onları yok saymıyoruz. Bu durum şuna benziyor: Hani telefonda konuşurken ses birkaç saniye geç gelir ya bu böyle bir şey, yaptığınız şeyin etkisini en erken 2-3 hafta sonra görüyorsunuz. Bu sebeple iki günlük bir şey yapmak hiç akla uygun değil, gereksiz de. Daha önce söylediğim gibi yarattığı bu başarısızlık yüzünden daha da zararlı.

‘İKİ GÜN ÖNCE ENFEKTE 10 KİŞİ VARSA BELKİ BUGÜN 30'E ÇIKTI’

Cuma gecesi yaşananların zararını geriye döndürmek mümkün görünmüyor. Pek çok uzman bundan sonrası için alınacak tedbirin yasağın en az iki hafta daha uzatılması olduğunu vurguluyor. Bu görüşe katılıyor musunuz? Bundan sonrası için konuşursak ne yapmalı?

Kesinlikle katılıyorum. Cuma gecesi ortaya çıkan yayılım artık geri döndürülemez. Eğer o toplanmalarda, o kalabalık içinde insanlar bir diğerine virüs bulaştırdı ise bunu geri döndürmek mümkün değil. Buradan sonra yapılabilecek şey, virüs bulaştırılmış insanları daha fazla sosyal yaşam içinde tutmamak. En basitinden bu kişilerin toplu taşımaya binip başka insanlara bulaştırmasını önlemek. Şöyle bir örnek verelim etrafımızda 2 gün önce enfekte olan 10 kişi varsa, bu sayı bugün belki 30 kişiye çıktı. Şimdi siz 10 kişi yerine 30 kişinin virüsü yaymasını önlemeye çalışacaksınız. Tabii ki önleyemeyeceksiniz; çünkü birçok insan sahip olduğunun bile farkında değil şu anda ve karantina uygulamazsanız bu sayı 60'a, 100'e çıkacak. En tedbirli yol herkesin evde kalması. Dolayısıyla hasta olanları zaten engelleyemeyeceğiz. Hastaneye başvuracak olanların tedavileri devam edecek. Semptom göstermeyen ama virüs taşıyan insanlar 14 gün sonra farkına varmadan kendi kendilerini iyileştirmiş olacaklar. Asıl mesele budur: Karantinayla semptomu olmayan taşıyıcıların bu virüsü yaymasının önüne geçmek. Cuma gecesi yaşananlardan sonra bu karantina zaten devam etmeli. 2 gün çok abes. En az 2-3 haftaya yayılmalı veya duruma göre tekrar uzatılmalı. Şu aşamada en azından İstanbul için ivedilikle yapılması gerekiyor. Dünü geri döndüremeyiz artık. Birçok insanımız daha artık virüse sahip, bu kesin. Artık öyle küçük adımlar etki yapmayacaklar. Kontrolden çıkmış gibi görünen salgının durdurulması için alınacak asıl önlem, herkesin evde kalmasıdır. Tamamen kontrol altına almak için başka bir önlem yok.

‘YAYILIMI TAMAMEN DURMAK GİBİ BİR NİYET YOK’

Üzerine tartışılan başka bir konu da sokağa çıkma yasağının kapsayıcılığı. İlan edilen 2 günlük sokağa çıkma yasağında acil ihtiyaçlar dışında hayatın durduğunu söylemek mümkün değil. Politika yapıcılar bugün bu yasağı uzatsa bile mevcut koşullar devam ederse nüfusun önemli bir bölümü evde kalamayacak. Kapsayıcı olmayan önlemlerle bize ne anlatıyor?

En başından beri kimsenin işten atılma korkusu yaşamadan evde kalabildiğini bir karantinadan bahsediyoruz. Özellikle bu aşamadan sonra, “Herkes evde kalsın ama çalışanlar işe devam etsin” demek, “Bizim yayılımı tamamen durdurmak gibi bir niyetiniz yok ama azaltmak gibi bir niyetimiz var” anlamına geliyor. Bu ayrıca, asıl önceliğimiz salgının yayılmasını önlemek değil işlerin devam etmesi sağlamak demek. Bu salgını bir şekilde önlemek istiyorsak burada eczaneler, hastaneler gibi çok elzem kamu hizmetleri yapan yerlerin devam etmesi dışında bir istisna olmaz. Bu istisnaların nüfustaki oranı yüzde 2-3'tür maksimum. Ama şu anda Türkiye'ye baktığımızda nüfusun yüzde 50’si isterse dışarı çıkabiliyorlar.