'İnsanlığın işlediği korkunç suçlara bakıyoruz'

KHK ile ihraç edilen akademisyen Süreyya Karacabey, listede adını gördüğü zaman özel bir şey hissetmediğini belirtti. Karacabey, "O nedenle bir başkasının adını görmektense, kendi adımı görmek bana daha iyi geldi desem yalan olmaz" diye konuştu.

Abone ol

DUVAR - Ankara Üniversitesi Tiyatro Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Süreyya Karacabey, 679 sayılı KHK ile görevinden ihraç edildi. Bir farsın (güldürünün) içinde yaşadığımızı söyleyen Karacabey, "Brecht’in 'Ne iş yapıyorsunuz' diye sorulduğunda 'Bir sonraki yanılgıma çalışıyorum' diye cevap veren Bay K'nın durumuna benziyor durumumuz” dedi.

Evrensel gazetesinden Birkan Bulut'un sorularını yanıtlayan Karacabey, ihraç listelerinde arkadaşlarının ismini görmekten dolayı çok mutsuz olduğunu belirtti.

Bu nedenle adını listede görünce özel özel bir şey hissedemediğini dile getiren Karacabey, “O kadar absürt bir dünyada yaşıyoruz ki; dolayısıyla ona ben de eklemlendim. O nedenle bir başkasının adını görmektense, kendi adımı görmek bana daha iyi geldi desem yalan olmaz” şeklinde konuştu.

Süreyya Karacabey'in ihracına öğrencilerinden tepki

'GÜLDÜRMEYEN BİR ŞAKANIN ORTASINDAYIZ'

Karacabey, ihraç kararlarının ardından birçok akademisyende “Ya onlar gidiyor, biz niye kalıyoruz” duygusu oluşturduğunu aktardı.

O kadar emeğin, insanların başka biçimlerde kurdukları ilişkilerin böyle bir kararla, sözle kaldırabileceklerine inanılmasını sadece gülünç bulduğunu ifade eden Karacabey, cevap verecek kadar ciddiye almak istemediğini fakat güldürmeyen bir şakanın ortasında olduklarını söyledi.

‘ONURLU İNSANLAR OLARAK KALACAĞIZ’

Bugüne kadar çıkar hesapları yapmadıklarını belirten Karacabey, şunları söyledi:

“Bu yolun sonuna gelindiğinde biz vicdanı rahat, insan olmaya çalışmış ve insan olmanın bir siyaset olduğunu bize öğreten zavallı bir ülkede ayakta kalmaya çalışan onurlu insanlar olarak kalacağız. Onun dışındakiler düşünsünler. İşbirlikçiler, uzlaşmacılar, çıkar hesapları yapanlar düşünsünler. Biz bunların hiçbirini yapmadık! Herhangi bir canlıya verilmiş bir zarar karşısında tepkimizi verdik, vermeyi de sürdüreceğiz. Bu özel bir alkışı da hak etmiyor. Bunun da farkındayım. Bir sürü fabrika işçisi, yığınlarca emekçi işinden çıkarılırken ben sadece utanç duyabilirim. Onlardan bir farkımız, ayrıcalığımız yok. Onlardan tek farkım elim kalem tutuyor ve belki bu yüzden de sesimi daha fazla kimse dinliyor. Dolayısıyla ben onların sesleri olmayı sürdüreceğim. Bunu da engelleyemezler.”

'HİKAYENİN SÜRÜKLEYİCİ UNSURU OLMAK GEREKİYOR'

İhraçlarla muhalif sayılan kesimlerin üniversitelerden uzaklaştırılmaya çalışıldığının dile getiren Karacabey, "arzulanan medresenin" yaratılmaya çalışıldığını savundu.

Kendisinin de Barış Bildirgesi'nin imzacılarından olduğunu hatırlatan Karacabey, ancak başka imzacı arkadaşlarının neden kendilerinin ihraç edildiğini sorduklarını söyledi.

İlk KHK’ler yayınlandığında kendisinin de aynı soruyu sorduğunu aktaran Karacabey, “İmza hikayesi dışında bir soruşturmam yok. Artık nasıl bir ölçüt kullanıyorlar bu seçimlerde, bilemiyoruz. Anladığım tek şey sindirme politikasının yaygınlığı. Sırayla ve az sayıda atarak geride kalanlara gözdağı veriyorlar ve daha fenası onları daimi bir huzursuzluğa hapsediyorlar ya da öyle olduğunu sanıyorlar. Arkadaşlarımın hepsi dik durdu bu süreçte çünkü tavizin sonu yok ve yanlışa yanlış demek görevimiz. Bu süreç herkesin sorunu sadece akademisyenlerin değil. Ortak akılla ve ortak eylemlilikle aşılabilecek bir dönem. Yani repertuvar biraz da bize bağlı ve benden duymuş olunmasın ama değişmeyen tek şey değişimdir ve final sadece oyunlarda değil hayatta da vardır. Ve burada hikayedeki sürükleyici unsur olmak gerekiyor seyirci değil” şeklinde konuştu.

'YURTTAŞ DEVLETE YASALARI HATIRLATIYOR'

Bertolt Brecht üzerine çalışmalar yapan ve Türkiye'de yaşananların Hitler’in iktidara yürüdüğü Almanya ile benzetilmesi de sorulan Karacabey, “Brecht’in yaşadığı dönemden farklı bir dönemde yaşıyoruz çünkü o zamanları kaydetmiş bir tarihin karşısındayız ve yaşananlardan ders alıp daha hüman bir dünya kurması gereken insanlığın işlediği korkunç suçlara bakıyoruz” dedi.

Evrensel hak ve özgürlükleri gasp edildiği bir dönemden geçildiğinin altını çizen söyleyen Karacabey, “Ama bildiğimiz bir şey var. O da tarihte ilkin trajik görünenin tekrarında bir farsa dönüşmesi. Evet bir farsın içinde yaşıyoruz. Bir yanda dünyaya, insana, hukuka, siyasete ilişkin gelişkin düşünceleri okuyup, tanık olup öte yandan bunların komik bir biçimde askıya alındığı, yokmuş gibi davranıldığı bir zamanın deneyimi. Sanırım bu eş zamanlılık bizi çok yaralıyor. Sürekli henüz aya gidildiğini bilmeyen birileriyle tartışıyor gibiyiz. Yurttaş kendi devletine yasaları hatırlatıyor. Gülelim diyoruz çok can yandığı için gülemiyoruz da. Brecht’in 'Ne iş yapıyorsunuz' diye sorulduğunda 'Bir sonraki yanılgıma çalışıyorum' diye cevap veren Bay K'nın durumuna benziyor durumumuz” diye konuştu.