İngiltere’deki boş market rafları bize ne söylüyor?

İngiltere’nin ‘sürü bağışıklığı’ yöntemi izleyeceğini söyleyerek ülke sınırlarını kapatmaması ve karantina uygulamaması kafaları karıştırmıştı. Şimdiyse ülkede bir 'market talanı' yaşanıyor. Ülkedeki toplumsal psikolojiyi Uzman Psikolojik Danışman Sevde Barış Şahbudak değerlendirdi.

Abone ol

LONDRA - İngiltere’nin Covid-19 önlemleri tartışılmaya devam edilirken, ülkede resmi bir karantina ilan edilmemesine rağmen market raflarının tamamen boşalması dikkat çekti. Londra’da Cuma sabahı erken saatlerde marketlerin önünde uzun kuyruklar oluştu. Peki, İngiltere’de yaşanan bu durum toplum psikolojisine dair nasıl bir mesaj veriyor?

Covid-19 salgınında çoğu Avrupa ülkesinin aksine İngiltere’nin ‘sürü bağışıklığı’ yöntemi izleyeceğini söyleyerek ülke sınırlarını kapatmaması ve karantina uygulamaması kafaları karıştırmıştı. Bu hafta başına kadar ‘sürü bağışıklığı’ yöntemindeki ısrarını sürdüren hükümet, virüsün öngörülenden daha hızlı yayılabileceği anlaşılınca stratejisinde bazı değişikliklere gitti. Çoğu kişi tarafından bu bir 'U dönüşü' olarak değerlendirilse de İngiltere, hâlâ resmi olarak bir karantina uygulamayarak ve uçuşları engellemeyerek halkın kendi inisiyatifiyle salgından korunmasını sağlamaya çalışıyor.

Boris Johnson hafta boyunca her akşam saat 17.00’de düzenlediği basın toplantıları ile yeni duyurular yapmayı ve salgınla mücadele kapsamındaki ilerlemeler hakkında bilgi vermeyi sürdürdü. Hafta başında düzenlenen ilk toplantıda halka mümkünse artık evden çalışmaları, pub ve tiyatro benzeri sosyal mekanlara gitmemeleri, hastalık semptomları hissedenlerin evlerinde kendilerini karantinaya almaları istendi. Böylece 5 Mart’ta korona virüsünden yaşanan ilk ölümden bu yana yavaş yavaş inşa edilen bireysel izolasyon kuvvetlenirken kentlerde ilk önce süpermarket rafları boşalmaya başladı.

Geçtiğimiz haftadan bu yana İngiltere’deki süpermarketlerde tükenen tuvalet kağıtları önce sosyal medyada alay konusu olurken çok geçmeden tıpkı el dezenfektanı ve maske gibi ulaşılması güç bir ürüne dönüştü. Pazartesi günü süpermarketler tuvalet kağıdı, antibakteriyel sabun ve mendil gibi ürünlerin satışına sınır getirse de raflar çoktan tamamen boşalmıştı.

.

Perşembe günü, Londra Ulaşım İdaresi’nin bir sonraki duyuruya kadar kentteki 40 metro istasyonunu kullanıma kapattığı duyurusunun ardından kuvvetlenen karantina söylentileri, Başbakanlık sözcüsü tarafından kesin bir dille yalanlandı. Boris Johnson’ın aynı akşam düzenlediği basın toplantısında "İyi tedarik zincirlerimiz ve çiftliklerimiz var. Lütfen alışverişinizde makul olun ve bunu yaparken diğer müşterileri düşünün" çağrılarına rağmen süpermarketlere hücum azalmadı. Tuvalet kağıdı ile başlayan stok yapma çılgınlığı gün be gün artarak Perşembe akşamı itibariyle İngiltere’deki market raflarını tamamen boşalttı. Marketlerde kuru bakliyat ve konserve gibi dayanıklı gıda maddelerinin yanı sıra hemen hemen tüm temizlik malzemelerinin, et ve süt ürünlerinin, taze sebze ve meyvelerin de tükendiği görüldü. Zincir süpermarketlere alternatif olan lokal marketlerde ise fiyat artışları dikkat çekti.

Alışveriş için online sipariş sitelerine yönelenler ise yoğunluktan dolayı servis verilemediği uyarısıyla karşılaştılar.

Bir online alışveriş sitesinin 'servis verilemediği' uyarısı...

Perşembe akşamı marketlerde yumurta dahi bulamayanlar, her sabah yenilenen market stokları öğlen olmadan tükendiği için Cuma sabahı itibariyle marketlerin önünde uzun sıralar oluşturmaya başladılar.

İngiltere’deki marketlerde yaşanan bu kaos en çok yaşlıları, çocuklu aileleri, ekonomik koşulları tek seferde aynı üründen çok sayıda almaya elverişli olmayan kişileri ya da mesaili çalışanları etkiledi. Üstelik söz konusu tablo sadece ülkenin en kalabalık nüfusuna evsahipliği yapan Londra’ya has bir durum da değildi. Nüfusu binlerle anılan kasabalarda bile benzeri manzaralar söz konusuydu.

İngiltere hükümeti, dün akşam açıkladığı yeni kararlarla pub, restoran ve sinema salonu gibi mekanların Cuma gecesi itibariyle resmen kapatıldığını duyursa da ülkede beklendiği gibi bir karantina kararı henüz uygulamaya geçmedi.

Peki, İtalya ve Fransa gibi resmen karantina altındaki ülkelerde bile market rafları böylesine boşaltılmazken İngiltere halkını stok yapmaya iten güdü ne? İngiltere’de yaşanan bu durum, toplum psikolojisine dair nasıl bir mesaj veriyor? Londra’da yetişkin ve çocuklara psikolojik danışma hizmeti veren, Sensight Counselling’in kurucusu, Somatik Deneyimleme Uygulayıcısı uzman Psikolojik Danışman Sevde Barış Şahbudak, Londra’da ilan edilmeyen karantinaya rağmen yaşanan kaos duygusunu değerlendirdi.

'İZOLASYON İNSANLARIN İNİSİYATİFİNE BIRAKILINCA GÜVENSİZLİK YARATILDI'

İngiltere’de resmi bir karantina ilan edilmemesinin toplumdaki kaygı düzeyini yükselttiği görüşlerine katılan Barış- Şahbudak, İngiltere hükümetinin sosyal izolasyonu insanların inisiyatifine bırakmakla güvensizlik yaratan bir açık verdiğini ifade ediyor. Uzman, “İnsanlar kriz anlarında ‘güvende’ hissetmek ve hissedebilmek için duruma aynı anlam ve önemin verildiğini görmek istiyor. Burada sorumluluğun bireylere yüklenmesi farklı yaklaşımlar doğurduğu için bireyler arası çatışma da doğurdu. ‘Panik hisseden ve yetersiz tedbir alındığını düşünen kişi ile ‘bana bir şey olmaz’ ya da ‘abartıyorsunuz’ diye düşünenler karşı karşıya geldiler. Oysa ki herkes ağız birliği yapabildiğinde sakinleşme de mümkün oluyor” diyor.

İnsanların tehdit altındayken güven duygusuna ve tutarlı bilgiler duymaya ihtiyaçları olduğunu belirten uzman, başka ülkelerde daha az sayıdaki ölümlere rağmen tedbirler alındığını görmenin insanları kaygılandırdığını düşünüyor ve mevcut durumun tutarsız olduğunu söylüyor. Şahbudak, şöyle devam ediyor: “İnsanlar aslında tutarlı bilgiye bakıyor. Kim bunu durdurabildi, Çin. Çin nasıl önlemler aldı, böyle. Biz çok farklı şeyler yapıyoruz. Market rafları da belki de insanlar bu karşılaştırmanın aynısını yapıp kendilerini güvensiz hissettikleri için boş. İnsanlar bilinmezlikle baş etmeye çalışıyorlar ve kontrol edilemeyen şey bizi ürkütüyor.”

Sevde Barış Şahbudak

'BOŞ MARKET RAFLARI TEHLİKEDEYİM MESAJI'

Barış Şahbudak, İngiltere’de insanlara market raflarını boşalttıran duygunun en ilkel haliyle aç kalma korkusu olduğunu ve bu durumda beynin sürekli ‘ye’ mesajı verdiğini ifade ediyor. Peki, aslında yetebilecek kadar yiyecek varken neden insanlar ihtiyacından daha fazlasını almaya gidiyor? Sevde Barış Şahbudak yanıtlıyor: “Bu kıtlık psikolojisi. Buna kuşaklararası açıdan da bakabiliriz. Belki anneannelerimiz böyle bir durumda daha sağlıklı hayatta kalırdı çünkü modern toplumda insanlar hem üretmeyi bilmiyor hem de hayatları boyunca tüketime dayalı yaşadıkları için ve her şeye daha hızlı ve kolay ulaşabildikleri için “yokluk” çok daha korkutucu olabiliyor. Çünkü kendi bireysel geçmişlerimizde bizler böyle bir korku ile karşılaşmamıştık. Ve bir şey az ise istek daha fazla oluyor. İnsanlar, marketlerde ürünlerin azaldığını gördükçe ‘tehlikedeyim’ mesajı alıyor. Robert Cialdini’nin sosyal kanıt teorisi bunu açıklıyor: Kriz zamanında insanın bunu düşünmeye vakti olmuyor. Şu an bir deprem olsa sen ocağın altını kapatmayı düşünmezsin. Bu beynin yapısıyla alakalı. Kriz anında en hızlı hayatta kalma devresi “savaş-kaç-don” tepkisi devreye giriyor. Bu teoride de ben uygun davranışı bulmak için düşünme zamanına sahip değilim. Bir kriz var, bir ‘bilinmezlik’ var o zaman ben başkalarının ne yaptığına bakayım. Başkaları ne yapıyor? Makarna alıyor. İnsanlar bu teoriye çok uygun bir şekilde alışveriş yapıyor. Steven Taylor da 'Pandemi Psikolojisi' kitabında salgınlarda insanların iğrenme duyarlılığının arttığını, virüs bulaşmasının iğrenmeyle alakalı olmasının, temizlik ve hijyen duygusuyla tuvalet kağıdının ne kadar bağlantılı olduğunu söylüyor.”

'KAYGI EN HIZLI YAYILAN DUYGU'

Barış - Şahbudak, koronavirüse nasıl baktığımızın soruna ve çözüme nasıl baktığımıza dair de çok şey söylediğini ifade ediyor ve devam ediyor: “Sadece bireylerin hissettiğinin ötesinde aslında ne olduğunu anlamak birey, toplum ve kuşaklararası aktarım açısından önemli. Epigenetik çalışmalar bize travmaların da genler arası aktarılabildiğini gösteriyor. Bir şey bizim için çok ani, çok büyük, çok hızlı olduysa aslında otonom sinir sistemimiz bunu sindiremiyor. Bir travma öteki travmaları tetikliyor. Onun için şu an beyne bir tehlike var mesajı geldiğinde önceki kaygılı zamanlarımızı da anımsıyoruz. Kaygının ve paniğin de bireyler arasında en hızlı yayılabilen geçişken duygulardan biri olduğunu hatırlarsak da, bu kaosu anlayabilmemiz kolaylaşıyor.