İHAM: Mahremiyet için tecavüz yargılamaları kapalı yapılabilir

Avukat Benan Molu, İHAM'ın 14 Mayıs 2020 tarihli Mraovic v. Hırvatistan kararını çevirdi. İHAM Mraovic v. Hırvatistan kararı ile "tecavüz mağdurunun özel hayatını korumanın makul olduğuna" karar verdi. Mahkeme devletlerin, tecavüz davalarında çapraz sorgu gibi süreci de barındıran yargılamalarda, tecavüz mağduru kadınları mağduriyetten koruma yükümlülüğü olduğunu belirtti.

Abone ol

DUVAR - İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), başvurucunun tecavüz suçuyla yargılandığı davada kamuya açık duruşmalarda yargılanma hakkıyla mağdurun özel hayatının korunması hakkı arasındaki dengeye ilişkin 14 Mayıs 2020 tarihli Mraovic v. Hırvatistan kararında, altıya karşı bir oyla, Sözleşme’nin 6. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verdi.

Mahkeme, yerel mahkemenin duruşmanın kamuya kapatılması kararının gerekçesinin, yani mağdurun özel hayatını korumanın, makul olduğuna karar verdi. Mahkeme özellikle, devletlerin, hayatının en mahrem anlarına dair bilgilerin ortaya çıkacağı çapraz sorgu gibi oldukça hassas bir süreci de barındıran yargılamalar sırasında tecavüz mağduru kadınları ikincil bir mağduriyetten koruma yükümlülüğü olduğunu vurguladı. Dahası, bu bilgiler, sadece mağdurun çapraz sorguya alındığı anlarda değil, ceza davasının her aşamasında açığa çıkabilir. Bu sebeple, yargılamanın sadece bir bölümünü kapatmak, mağduru daha fazla utanmaktan ve damgalamaktan korumaya yetmez. Adalet sistemi, bu suçun mağdurlarının çektiği ızdırabı arttırmamalı ya da onları bu olayları bildirmekten vazgeçirmemelidir.

Kararın tamamına buradan, Av. Benan Molu tarafından yapılan çevirisine aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Mraovic v. Hırvatistan, Başvuru no. 30373/13, Karar tarihi: 14.05.2020

BAŞVURUYA KONU OLAYLAR

Başvurucu, Josip Mraović, 1948 doğumlu bir Hırvatistan vatandaşıdır. Gospić’te (Hırvatistan) yaşamaktadır.

2005 yılında basketbol oyuncusu olan bir kadın, polise, başvurucu tarafından tecavüze uğradığını bildirmiştir. Başvurucu hemen tecavüz şüphesiyle gözaltına alınmış ve mağdurun kimliğini ifşa ederek yerel polisler tarafından bir basın açıklaması yayımlanmıştır.

Başvurucu, kendi isteği üzerine kamuya kapatılan ve bir yıl süren bir yargılama sonunda beraat etmiştir. Fakat davanın yeniden açılmasının ardından, 2008 yılında tecavüz suçundan suçlu bulunmuş ve üç yıl hapis cezası almıştır.

Bu yargılama sırasında başvurucu, mağdurun daha önce basına röportajlar verdiğini ve kendisinin damgalandığını da belirterek, daha tarafsız bir habercilik yapılmasını sağlamak amacıyla iki kez duruşmaların aleni yürütülmesini istemiştir. Mahkeme bu talepleri mağdurun özel hayatının korunması gereği reddetmiştir.

Duruşmaların kapalı yapılması kararı daha sonra temyiz edilerek Yüksek Mahkeme tarafından incelenmiş ve başvurucunun ceza yargılamasındaki haklarının ihlal edilmediğine karar verilmiştir.

Başvurucu tarafından Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru ise 2012 yılında açıkça dayanaktan yoksun bulunarak reddedilmiştir. Mağdur, polisler tarafından olayın ardından yapılan basın açıklamasında kimliği ifşa edildiği için açtığı tazminat davasını kazanmıştır.

BAŞVURUCUNUN İHLAL İDDİALARI

Başvurucu, Sözleşme’nin 6. maddesinin 1. fıkrasına (adil yargılanma hakkı) dayanarak, yerel mahkemelerin, duruşmaların aleni yürütülmesi hakkı dikkate alınmadan, davasının kamuya kapalı yapılmasının tek gerekçesi olarak mağdurun özel hayatının korunması gerektiğini göstermesinden şikayetçi olmuştur. Yerel mahkemeler, sadece belirli duruşmalar yerine neden bütün yargılamanın kamuya kapatılması gerektiğini de açıklamamıştır.

10 Nisan 2013 tarihinde İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvuru yapılmıştır.

İLGİLİ ULUSLARARASI HUKUK

Birleşmiş Milletler

Suç Önleme ve Ceza Adaleti alanında Kadınlara Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Model Stratejiler ve Uygulamaya Dönük Tedbirler’e 31 Mart 2011 tarihinde eklenen 65/228 sayılı Genel Kurul Kararı:

“15. Üye Devletlerin, aşağıdakilerin sağlanması amacıyla, uygun ve ilgili uluslararası yasal düzenlemeleri dikkate alacak şekilde ceza muhakemeleri usullerini gözden geçirmelerini, değerlendirmelerini ve güncellemelerini ısrarla talep eder:

(c ) Şiddete maruz kalmış kadınların mahkeme süreçlerinde kadınların mahremiyetlerini, kimliklerini ve onurlarını korumalarını; güvende olmalarını sağlayacak ve ‘ikincil mağduriyetten’ kaçınacak yeterli önlemler alınarak ifade vermelerinin sağlanması.”

Avrupa Konseyi

Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi – İstanbul Sözleşmesi

Madde 49 – Genel yükümlülükler

Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayı ile ilgili soruşturma ve yasal işlemlerin, bir yandan cezai işlemlerin tüm safhalarında mağdurun hakları dikkate alınırken, gereksiz bir gecikme olmaksızın sürdürülmesini temin etmek üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

Taraflar temel insan haklarına uygun bir biçimde ve toplumsal cinsiyet temelli bir şiddet eylemi anlayışıyla, Sözleşme uyarınca belirlenen suçların etkili bir biçimde soruşturulup kovuşturulmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 56 – Koruma tedbirleri

1. Taraflar soruşturmaların ve yargı sürecinin tüm safhalarında, özellikle aşağıdakileri sağlayarak, mağdurların, tanık olarak özel ihtiyaçları da dahil olmak üzere, haklarını ve çıkarlarını koruyacak yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:

a) mağdurların, ailelerinin ve tanıkların, sindirmeye, misillemeye ve tekrar mağdur bırakılmaya karşı korunmalarını sağlayacaklardır;

f) mağdurun mahremiyetini ve görüntüsünü korumak için tedbirlerin alınabilmesini temin etmek;

i) iç hukuk kurallarına uygun biçimde, mağdurun, varsa uygun iletişim teknolojilerinden yararlanarak, mahkeme salonuna gitmeden veya en azından fail olduğu iddia edilen kişinin mahkeme salonunda bulunmadığı bir ortamda ifade vermesini sağlamak.

Avrupa Birliği

Avrupa Parlamentosu ve Konseyi’nin suç mağdurlarının haklarının tanınması, mağdurların desteklenmesi ve korunmasına ilişkin 2012/29/AB sayılı Direktifi’nin ilgili bölümleri.

Mahkeme’nin Kararı

İlk olarak Mahkeme, ceza yargılamaları sırasında cinsel istismar mağdurlarının haklarının korunmasının önemini vurgulamıştır. Mahkeme’ye göre tecavüz gibi ciddi bir suça yönelik ceza yargılamaları sırasında, uluslararası ve Avrupa Birliği standartlarıyla da uyumlu bir şekilde, tecavüz mağdurunun özel hayatını, özellikle mağdurun kimliğini, kişisel bütünlüğünü ve onurunu korumak amacıyla yargılamanın tamamının ya da bir bölümünün kamuya kapatılması mümkündür. Bu sadece mağdurun özel hayatını korumak için değil, mağduru ikincil ve/veya tekrar eden bir mağduriyetten korumak için de gerekli olabilir. Bu, cinsel mağdurlarını olayı ihbar etmeleri için cesaretlendirmek ve bazen aşağılayıcı, onur kırıcı hissettirebilecek kişisel konularda kamunun merakından ya da yorumlarından korkmadan, kendilerini ifade edebilmelerine ve güvende hissedebilmelerine izin vermek için de hayati önemdedir. Özellikle adalet sistemi, bu suçun mağdurlarının çektiği ızdırabı arttırmamalı ya da onları bu olayları bildirmekten vazgeçirmemelidir.

Hırvatistan yasalarına göre, mahkemeler, cinsel istismar davalarında davaların kamuya açık yürütülüp yürütülmeyeceğine karar verme yetkisine sahiptir. Söz konusu davada, her ne kadar mağdur ulusal gazetelere röportajlar vermişse de, Mahkeme’nin görüşüne göre Devlet, yine de mağdur kadını ikincil bir mağduriyetten koruma yükümlülüğü altındadır. Mağdurun basınla paylaştığı bilgiler, kontrolü altındadır. Oysa mahkeme salonunda bu mümkün olmayabilir. Gerçekten de tecavüz mağdurunu mahkemede çapraz sorguya almak, mağdurun hayatının en mahrem yönlerine dair bilgileri ortaya çıkartacağı için oldukça hassastır.

Mahkeme ayrıca Devlet’in, polislerin daha davanın başında kadının kişisel bilgilerini hukuka aykırı bir şekilde paylaşarak mahremiyetini ihlal ettiği ve medyanın en başından beri yoğun ilgisi altında olan bu davada, daha yüksek derecede bir koruma sağlama yükümlülüğü olduğunu kabul etmektedir.

Dahası, bu bilgiler, sadece mağdurun çapraz sorguya alındığı anlarda değil, ceza davasının her aşamasında açığa çıkabilir. Bu sebeple, yargılamanın sadece bir bölümünü kapatmak, mağduru daha fazla utanmaktan ve damgalamaktan korumaya yetmez.

Özetle, bir kişiye yapılabilecek en aşağılayıcı saldırılardan birine yönelik mevcut davanın gizli yapısı ve suçlamaların ciddiliğini akılda tutarak, Mahkeme, yerel mahkemenin kararından tatmin olmuştur. Dahası, bu yaklaşım, bu konuya ilişkin güncel uluslararası standartlarla da uyumludur. (bkz. Avrupa Birliği Direktifi’nin 23. maddesinin 3. fıkrasının d bendi, İstanbul Sözleşmesi’nin 56. maddesinin 1. fıkrasının f bendi ve yukarıda bahsedilen diğer uluslararası sözleşmeler)

Bu nedenle, Sözleşme’nin 6. maddesinin 1. fıkrası ihlal edilmemiştir.

Muhalefet şerhi

Hakim Kaskelo, karara katılmamıştır.

* Bu çeviri ilk olarak anayasagündemi.com'da yayınlanmıştır.