İflası bile servete çeviren kadın düşmanı

Amerikalılar, ülke tarihinin en az sevilen iki başkan adayı arasında tercih yapmak için sandığa gidiyor. Peki Cumhuriyetçilerin tartışmalı başkan adayı Donald Trump kim?

Abone ol

DUVAR – Amerikan tarihinin en tartışmalı başkan adaylarından biri… Emlak zengini olarak finansal seçkinlerin bir parçası ama onlardan biri olarak görülmüyor. Milyarlarca doları var, kendi kampanyasını kendisi finanse etti ama mavi yakalılar arasında popüler. Müslüman göçmenler ve kadınlar hakkındaki açıklamalarıyla kendi partisinin önde gelenleri bile ona sırt çevirdi. Peki, dünyanın tehlikeli görerek ‘pek muhatap olmak istemediği’ fakat ABD’de milyonlarca Cumhuriyetçi seçmenin etrafında kenetlendiği Donald Trump kim?

KURALLARI SIKI BİR EVDE BÜYÜDÜ

Donald Trump 14 Haziran 1946’da, New York’un banliyölerinden Queens’de doğdu. Babası Fred Trump, kendi servetini kendisi yaratmış bir emlak zenginiydi; iki limuzini, iki şoförü, geniş bir çevresi vardı. Annesi Mary, babası balıkçı olan bir İskoçya göçmeniydi. Evde kurallar sıkıydı; küfretmek yasaktı. Çocuklar, ailenin bütün servetine rağmen gazete satarak ve yazları çalışarak kendi paralarını kazanmak zorundaydı. Donald da isyankâr bir çocuktu; ilkokulda ‘müzik hakkında hiçbir şey bilmediği için’ bir öğretmene yumruk atmıştı.

13 YAŞINDA SUSTALI ÇAKI TAŞIYORDU

Babası 1959’da, 13 yaşındaki Donald’ın odasında bir sustalı çakı bulduğunda onu disipline girsin diye askeri okula gönderdi. New York Askeri Akademisi, disiplin ve fiziksel güce verdiği önemle tanınan zorlu bir yatılı okuldu. Donald Trump beysbol takımının kaptanıydı; ‘Temizlik ve Düzen Madalyası’ alacak kadar iyi bir öğrenciydi. Fakat çok az yakın arkadaşı vardı. Akademideki oda arkadaşı Ted Levine, o yılları, “İnsanlar onu severdi ama o kimseyle bağ kurmazdı. Sanki etrafında bir savunma duvarı vardı ve kimseyi yaklaştırmazdı” diye anlatıyor. 1954’te mezun olduğunda ilgi odağı olmayı sevdiğini fark etmişti; film okumak istiyordu. Fakat önce Fordham Üniversitesi’ne gitti; iki yıl sonra da ABD’nin köklü eğitim kurumlarından Pennsylvania Üniversitesi’ne (UPENN) transfer olarak işletme okudu.

'Gerçek' Hillary Clinton kim?

KENDİNİ MANHATTAN’A KABUL ETTİRDİ

Üniversiteden 1971’de mezun olduktan sonra Manhattan’a taşınıp iş dünyasına atıldı ve emlak işlerinde erken ‘başarı’lara imza attı. Queens’den gelen ‘banliyölü’ çocuk olarak, başta, New York’un ‘sosyetik’ doğu bölgesinde dışlanıyordu. Fakat cesaretiyle iş dünyasını şaşırttı. Karmaşık bir iş anlaşması yapıp, babasının da yardımıyla 42’inci Cadde’deki meşhur Commodore Oteli’ni 70 milyon dolara satın aldı; binayı renove ederek 1980’de The Grand Hyatt Hotel adıyla yeniden açtı. Yüzde 50 kâr etmişti; para akıyordu. Kodaman iş adamı Donald Trump sahneye çıkmıştı.

ABD seçimleri: Sihirli sayı 270

‘TRUMP TOWER’ ÇOK TARTIŞMA YARATMIŞTI

Bugün hem Donald Trump’ın servetinin, hem de New York’un simgelerinden olan Trump Tower 1982’de, büyük tartışmalarla inşa edildi. Çalışma izni olmayan Polonyalı işçilerin inşa ettiği bina, tarihsel değeri olan Art Deco yapıların üzerinde yükseliyordu. Fakat binanın açılışına dönemin New York Belediye Başkanı Ed Koch dahil 700 davetli katıldı; kutlama için 10 bin balon fırlartıldı. Bina, Trump’ın adını Manhattan’a fiilen yazdırdı. Cumhuriyetçi başkan adayı hâlâ burada yaşıyor ve çalışıyor.

İLK KİTABI: ANLAŞMA SANATI

Donald Trump, Türkçe’ye ‘Anlaşma Sanatı’ (Art of the Deal) adlı kitabıyla da tartışma yarattı. 1987’de yayımlanan kitapta, okuyuculara başarısının sırlarını anlatıyordu. Kitap New York Times’ın en çok satanlar listesinde 48 hafta kaldı; 13 hafta boyunca bir numaradaydı. Trump bu sayede sadece milyonlarca dolar kazanmakla kalmadı, ismini New York’un dışında da duyurdu. Artık ‘kendi kendini var etmiş’ bir işadamı imajıyla küresel çapta tanınıyordu. Şirketinin kârı zirve yaparken, ilerleyen yıllarda Trump Havayolları’nı kurdu; yüzlerce yeni bina inşa etti; lüks harcamalarıyla tanındı.

1990’LAR: BOŞANMA VE İFLAS

Fakat Trump için 1990’lar maliyetli bir boşanmayla başladı. Marla Maples’la ilişki yaşadığı ortaya çıkınca ilk eşi Ivana’dan ayrıldı. New York emlak piyasasını darmaduman eden ekonomik duraklamayla işleri kötüye gitmeye başladı. Son ödeme tarihlerinin neredeyse üçte ikisini kaçırıyordu; 1991’de Atlantic City’deki binası Taj Mahal iflas beyanında bulundu, bir yıl sonra da Trump Plaza. İş dünyasının dâhisi olarak imajı sarsılıyordu. Bir noktada, sokaktaki evsiz bir adama devasa borcunu kast ederek “Ben senden 900 milyon dolar daha yoksulum” dediği biliniyor.

İFLASI DA SERVETE ÇEVİRDİ

Trump 1990’ların başındaki mali sorunlarını atlatmak için çarpıcı adımlar attı. Yatını ve Trump Havayolları’nı sattı. Beklenmedik bir hamleyle eğlence sektörüne girerek ‘Miss Universe’ güzellik yarışmalarını satın aldı. Trump yarışmalardan nasıl para kazandığını, şu cinsiyetçi sözlerle anlatıyordu: “Mayolar küçüldü, topuklar yükseldi ve ratingler arttı.” Cumhuriyetçi başkan adayı, ikinci kitabı ‘Geri Dönüş Sanatı’ (Art of the Comeback) ile mali sıkıntılarını da paraya çevirdi: Borçlarını nasıl ödediğini, 1993-1997 arasında Marla Maples ile yaptığı kısa evliliği ve ikinci kızı Tiffany Trump’ın doğumuyla süslediği hikâyesi yine en çok satanlar listesine girdi.

Hangisi gelirse Türkiye nasıl etkilenecek?

BABASINDAN NE KADAR MİRAS KALDI?

Donald Trump 199’da, babası Fred Trump’ı kaybetti. 650 kişinin katıldığı cenazede, hayatının en zor gününü geçirdiğini söylüyordu. Fred Trump’ın arkasında 250-300 milyon arasında bir servet kaldığı ve alkolizmden ölen oğlu Fred’in ailesini de bu servetten mahrum bıraktığı biliniyor. Miras, Donald Trump ve diğer kardeşleri arasında paylaştırıldı.

İLK ‘ADAYLIĞI’ ÇOK DAHA LİBERALDİ

Trump’ın Hillary Clinton’la yarışı, Beyaz Saray için ilk girişimi de değil. 1999’da, Reform Partisi’nin 2000 seçimlerindeki başkan adayı olabilmek için aktif bir biçimde çalıştı. Federal bütçe açığını düşürmek için en zengin kesime bir kereliğine yüzde 14.25 oranında vergi kesilmesini, eşcinsellere yönelik ayrımcılığı yasaklamayı ve şirketlere daha fazla vergi keserek her vatandaşa sağlık hizmeti sağlamayı öneriyordu. Ancak parti içi kavgalar sonrasında Şubat 2000’de çekildi.

‘ÇIRAK’LA TELEVİZYON YILDIZI OLDU

2000’li yılların başında, yapımcı Mark Burnett Trump’ı bir ‘televizyon yıldızı’ da yaptı: The Apprentice (Çırak) isimli yarışmada, katılımcılar Trump’ın şirketinde iş sahibi olabilmek için çeşitli görevlerine getirecekti. Program Trump’ın şirketini çalışmak istenecek bir yer olarak, kendisini de bir iş dünyası otoritesi olarak resmediyordu. Programın ilk sezon finali, Amerikan beysbol liginin şampiyonluk gecesi olarak bilinen Superbowl’dan sonra ikinci en çok ratingi aldı; Trump servetine servet kattı.

‘TRUMP ÜNİVERSİTESİ’ DOLANDIRICI ÇIKTI!

Donald Trump, kendi ünü üzerinden para kazanma eğilimini bir tartışmalı üniversiteyle sürdürmeyi de denedi. 2005 yılında kurduğu ‘eğitim şirketinde’, kendisinin iş dünyasındaki sırlarının ve gayrımenkul işinde başarılı olmanın öğretildiği iddia ediliyordu. Lisans ve yüksek lisans dersleri vardı. Davalar gecikmedi; öğrenciler dolandırıldıklarını söylüyor, New York Savcılığı söz konusu kuruma ‘üniversite’ demenin yasadışı olduğunu duyuruyordu. Reklamlarında Trump’ın “Siz dahil herkesi başarılı bir gayrımenkul yatırımcısına dönüştürebilirim” dediği kurum fazla uzun ömürlü olmadı.

ADAYLIK İLANINDA RENGİNİ BELLİ ETTİ

Donald Trump Cumhuriyetçi Parti’den başkan aday adaylığını, 16 Haziran 2015’te, Trump Tower’da ilan etti. Lobi kuruluşlarına veya bağışçılara bağımlı kalmamak için kampanyayı kendisi finanse edecekti. Aynı konuşmada, Meksikalı göçmenlere ‘tecavüzcü’ ve ‘uyuşturucu satıcısı’ dedi; Meksika sınırına duvar inşa edeceğini söyledi; Obama’nın sağlık reformunu ve bazı dış ticaret anlaşmalarını da geri çekeceğini ilan etti. Bu tartışmalı açıklamalar, daha ilk günden birçok Cumhuriyetçinin Trump’la arasına mesafe koymasına yol açtı.

MÜSLÜMAN KARŞITLIĞINI İLAN ETTİ

Aday adaylığının üzerinden altı ay geçmişken, Trump Amerikan siyasetinin ortasına bir bomba daha attı: Bu kez, ‘Müslümanların ABD’ye girmesini tamamen engellemek’ten söz ediyordu… 7 Aralık 2015’te Güney Carolina’da yaptığı konuşma seçim mitinginde binlerce kişi tarafından alkışlanırken, dünyanın başka yerlerinde tüyler ürpertiyordu.

PARTİSİNİ ERKENDEN BÖLDÜ

Trump, Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olmak için diğer Cumhuriyetçi aday adaylarıyla yarıştığı dönemden bu yana partiyi bölmüş durumda. 2008’de Cumhuriyetçilerin başkan yardımcısı adayı olarak kırdığı potlar ve cehaletiyle dalga konusu olan Sarah Palin Trump'a destek verdi; Obama’nın 2012’de yenilgiye uğrattığı eski başkan adayı Mitt Romney ise Trump’ın başkanlığa uygun olmadığını açıkça dile getirdi.

O ARTIK BAŞKAN ADAYI

Ancak parti içinden ağır ve açık eleştirilere rağmen, temmuzdaki Cumhuriyetçi Parti kongresinde 16 aday adayını yenilgiye uğrattı; yeterli sayıda Cumhuriyetçi delegenin desteğini aldı. Artık resmen Cumhuriyetçilerin başkan adayıydı. “Hillary hapse atılmalı” diye bağıran kalabalıkların ortasında yaptığı konuşmada, Meksika sınırına duvar vaadini yineledi.

KADINLAR ‘PEŞİNİ BIRAKMADI’

Ekim başında, Donald Trump’ın kadınlar hakkında cinsiyetçi ve küfür dolu sözlerinin açıkça duyulduğu bir video ortaya çıktı. Amerikan basını skandalı daha enine boyuna işleyememişken bir dizi başka kadın daha Cumhuriyetçi başkan adayının kendilerini geçmişte taciz ettiğini söyledi. Trump iddiaları reddedip dava açma tehdidi savursa da, Cumhuriyetçi Parti’nin çok sayıda önde gelen üyesi seçimlerde ona oy vermeyeceğini kamuoyuna ilan etti.

8 Kasım’a yaklaşılırken, Trump gözlemcileri şaşırtmaya devam ediyor. Zira kadınlarla ilgili aşağılayıcı sözleri nedeniyle düşen oy oranları, Clinton’ın e-posta skandalının seçime bir hafta kala alevlenmesi nedeniyle yeniden yükseldi. Clinton son 72 saate dört puan önde girse de, sonuca kesin gözüyle bakılamıyor.

Kaynak: BBC News