Hem kötü hem sofistike: Joaquin Phoenix

O büyük Gotham şehrini hep Batman'in gözünden izlemiştik, olayları onun gözünden görmüştük. Bu sefer bütün kötülükleri “esas adam”ın gözünden yaşayacağız. Çok sır verilmemeye çalışılıyor olsa da bu seferki Joker karakteri bugüne kadar gördüğümüz draması ve derinliği en yoğun versiyon olacak gibi duruyor. 4 Ekim 2019'da vizyona girecek filmde Joaquin Phoenix bu rol için biçilmiş bir kaftan diyebiliriz.

Abone ol

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada patlama etkisi yapan Joker filminin çekim görüntüleri daha şimdiden hepimizi heyecanlandırmaya başladı. Bir de baktık ki Gladyatör Maksimus'un düşmanı hain imparator Joaquin Phoenix. Aslında bu kadar sıra dışı bir “karakter” olan Joker ilgili yazılacak herhangi bir yazıya sıradan bir kültür-sanat yazısı kıvamında giriş yapmamamız gerekirdi. Neyse, çok geç değil.

1960'larda TV dizisindeki Joker'i canlandıran Cesar Romero'yu bir kenara bırakırsak ve son 30 yılda beyaz perdede izlediğimiz Joker'leri mercek altına alırsak ilk isim Jack Nicholson yazılır. 1989 yılında Tim Burton'ın yarattığı “gotik” Gotham şehrinin tam anlamıyla sayfalardan fırlamış canlı bir çizgi roman Joker'i oldu. Tim Burton'ın resmettiği Joker, bir mafya üyesi profilinde tam bir “çılgın”dı.

2005'te ise Christopher Nolan “Batman hikayesi”ni eline aldı ve meseleyi başka bir boyuta taşıdı diyebiliriz. O çizgi romanlardan ayrıştırıp biraz daha realist, biraz daha gerçekçi bir karaktere dönüştürdü. Batman'i belki de Nolan'dan önce kimse bu kadar yakından tanımıyordu. Nolan, karakterleri ve aralarındaki hikayeleri kişiselleştirdi ve bunu gerçekçi hayatlar üzerinden anlattı. Kimse ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordu ki 2008'de serinin ikinci filmi “Kara Şovalye” vizyona girdi. Heath Ledger'ın sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmasına sebep olan bu film ve karakter, seriye bir tanım getirdi. Artık herkes biliyordu Nolan'ın nasıl bir iş yaptığını. Nolan'ın Joker'i bir “anarşist” profilindeydi diyebiliriz. Yani akli dengesi problemli bir palyaço olmasının ötesinde bir “dava adamı”ydı. Var olan kurulu düzenin içinde ve ona karşı olarak hareket ederek yaptıkları ve söylemleri mükemmel bir tema ve mantık üzerine kuruluydu. Heath Ledger'ın bu karaktere hayat vermesinin dışında çekimlerin ardından hayatını kaybetmesi de açıkçası filmin ve karakterin popülerleşme hızını katladı diyebiliriz.

2016'da Suicide Squad'da ise Joker çok geri planda kalmış bir karakter olarak çokça eleştiri aldı. Jared Leto'nun canlandırdığı Joker, yine farklı bir boyut getirdi ve açıkçası işi bir hayli zordu. Çünkü insanlar Joker'e son hayat veren Ledger'ın etkisinden hâlâ kurtulamamıştı. Film başarılıydı ama Joker, bayıldığımız “kötü” olmayı başaramadı bu sefer.

GOTHAM'DA KÖTÜLÜK ONDAN SORULACAK

Joaquin Phoenix Hollywood'un sessiz aktörlerindendir esasında. Son 20 yılın en yetenekli oyuncuları arasında hep konuşulur ve geriye baktığımızda Gladyatör'deki rolü hep akıllardadır. Aslında birçoğumuz onu Nicolas Cage'in 8mm filminde Max California karakteriyle tanıdık. Kimsenin aklına onun bir gün karşımıza Joker olarak çıkacağı gelmezdi.

Joker filmi adından da anlaşıldığı gibi Joker karakterinin etrafında oluşturulmuş bir hikaye. Bence böyle bir proje için geç bile kalındı diyebilirim. İnsanlar ardından uçan kaçan, gözlerinden ateş saçan kahramanlardan sıkıldı. Zaten bu yüzden biraz ezberlerin dışında hazırlanmış “Deadpool” filmi seyircinin bir anda ilgisini topladı. Kara Şovalye serisi de keza böyle “dramatik” bir temada şekillendirildi.

O büyük Gotham şehrini hep Batman'in gözünden izlemiştik, olayları onun gözünden görmüştük. Bu sefer bütün kötülükleri “esas adam”ın gözünden yaşayacağız. Çok sır verilmemeye çalışılıyor olsa da bu seferki Joker karakteri bugüne kadar gördüğümüz draması ve derinliği en yoğun versiyon olacak gibi duruyor. 4 Ekim 2019'da vizyona girecek filmde Joaquin Phoenix bu rol için biçilmiş bir kaftan diyebiliriz. Karakter için inanılmaz kilo veren Phoenix, tip olarak da role cuk diye oturmuş. Russel Crowe'un Oscar aldığı görkemli Maksimus karakterinin olduğu bir hikayede, kötü adam “Commodus” rolüyle izleyicinin belleğinde bu denli kalıcı iz bırakmak her yiğidin harcı olmasa gerek. Kötülük onun kumaşında var esasında. Daha önceki karakterlerinden de biliyoruz ki o klasik bir kötü adam figürü değil. Çünkü o hem çok kötü, hem çok sofistike.