Helin Şen'i öldüren polis yine tutuklanmadı

Diyarbakır'da zırhlı araçtan açılan ateşle hayatını kaybeden 12 yaşındaki Helin Hasret Şen’in ölümüyle ilgili Polis Abdullah E.’nin yargılandığı davada tutuklama talebi reddedildi.

Abone ol

DİYARBAKIR- Diyarbakır'ın Sur ilçesinde 12 Ekim 2015 tarihinde zırhlı araçtan açılan ateşle hayatını kaybeden 12 yaşındaki Helin Hasret Şen'in ölümüyle ilgili yargılama, bugün Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etti. Sabah saat 09.30'da başlaması gereken duruşma 2 saat 10 dakika gecikmeli olarak 11.40'da başladı. Güvenlik şube, duruşma öncesi gazetecilerin kimlik bilgilerini ve bağlı oldukları kurum bilgilerini almaya çalıştı. Mahkeme salonu önüne çevik kuvvet ekiplerinin konumlandığı duruşmaya gazeteciler, üst aramasının ardından alındı. Sanık polis Abdullah E.'nin, görev yaptığı Maraş'tan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandığı duruşmaya taraf avukatları ve öldürülen Şen’in babası Ekrem ile annesi Nazmiye ve kardeşi Ekrem katıldı.

'SADECE ADALET İSTİYORUM'

Helin Şen'in annesi ve babasının beyanlarının alınmasıyla başlayan duruşmada anne Şen, "Adalet istiyorum" derken, baba Şen ise, "8 yıldır benim davam devam ediyor. Sanığın tutuklanmasını talep ediyorum. Davanın bir an önce sonuçlanmasını istiyorum" diye konuştu. Mağdur avukatlarının beyanları ile devam eden duruşmada savcılığın esas hakkındaki mütalaasına karşı çıkıldı, mütalaanın dün tebliğ edilmesinden ötürü ek süre talep edildi.

Mütalaada, sanık polis memuru Abdullah E.'nin, TCK 85/1, 22/3, 53 maddeleri uyarınca cezalandırılması talep ediliyor.

'MÜTALAA SANIĞI VE EMNİYETİ KORUMAYA YÖNELİK'

İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Avukat Abdullah Zeytun, sanık polisin 8 yıldır görevli olmasından ötürü deneyimli ve tecrübeli olduğunu vurguladı, "Tanık beyanlarının çokluğu, bilgi alma tutanağında yer alan beyanlar, dinleme kayıtları, birbirleri ile bağlantılı çok sayıda delil vardır. Sanığın beyanlarının aksine çok yönlü gerçekler vardır. Disiplin soruşturmasındaki kanaatleri değerlendirdiğimizde sanık açısından emniyetin kanaati kesindir. Emniyet o gün için bir eylem ve etkinliğinin olmadığı ve bu yönlü bir delilin olmadığı bellidir. Bütün delillerden bunları anlıyoruz. Telsiz görüşmelerinde ve ihbar kayıtlarında da net bir şekilde bu durum anlaşılıyor. Mütalaanın bu şekilde hazırlanması, sanığı ve emniyeti korumaya yönelik olduğunu bize gösteriyor" dedi.

SANIK POLİS: BÖYLE BİR OLAY YAŞANDIĞI İÇİN ÜZGÜNÜM

Sanık polis memuru Abdullah E., savunmasında Helin Hasret Şen'i vurmadığını, sadece ölü noktalara atış yaptığını iddia etti, "Maktulü vurmamış olsam da böyle bir olay yaşandığı için üzgünüm. Ben sadece ölü noktalara atış yaptım. Can güvenliği için yaptım çünkü çatışma ortamı vardı... Benim amacım vatandaşları korumak, neden vatandaşa ateş edeyim? Hele ki bir çocuğa" ifadelerini kullandı.

'12 EKİM'E ERTELESEYDİ, ÖLÜM YIL DÖNÜMÜYDÜ'

Katılan vekillerin sanığa soru sorma talebinin reddedildiği duruşma, verilen 15 dakikalık aranın ardından karara bağlandı. Mahkeme, sanık polis memuru Abdullah E.'nin, "Mevcut delil durumu, delillerin toplanmış olması, kaçma ihtimalinin bulunmamasını" nazara alarak katılan vekillerinin tutuklama talebini reddetti. Duruşma, 19 Ekim 2023 tarihine ertelenirken, anne Şen bu karara, "12 Ekim'e erteleseydi, ölüm yıl dönümüydü" diye tepki gösterdi.

MÜTALAADAN: ÇOCUKLAR İKAMETGAHLARINA GİRİP ÇIKIYORDU

Savcılığın esas hakkındaki mütalaasında, Cobra 11 no'lu zırhlı araçtaki kamera kaydına ilişkin CD içeriğine dair, "Olay öncesinde sokak içerisinde vatandaşların ve yaşı küçük çocukların değişik zaman aralıklarında ikametlerine girip çıktıkları, Cobra 11 no'lu zırhlı araçta silahçı olarak görev yapan polis memuru Abdullah E.’nin şahıslara hedef almaksızın ölü noktalara 100-105 metre mesafeden güvenlik atışları yaptığı, eyleminin devamı sırasında Helin Hasret Şen’in duvar kenarında yaralı bir vaziyette yakın tarafından kaldırılarak götürüldüğünün görüldüğü" ifadeleri yer aldı.

EMNİYET: TERÖR İHBARI BULUNMUYOR

Sanık polis Abdullah E.'nin, "Zırhlı araca ve aracın arkasında bulunan yaya güvenlik kuvvetlerine çevreden uzun namlulu silahlarla ateş edilmesine" yönelik ifadelerine karşın mütalaada Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü'nün olay tarihine ait 155 ihbar hattına ait bilgilere yer verildi: "Olay anına ilişkin maktulün bulunduğu mahallede terör faaliyetinin gerçekleştiğine dair ihbarın bulunmadığı, ancak olayın hemen öncesinde Sur ilçesinde ve olay yerine yakın mahallede evlere roket isabet edildiğine dair ihbarın bulunduğu, ayrıca gün içinde bölgede birçok benzer terör olayların ihbarının yapıldığı görüldüğü..."

'BAŞKALARININ ÖLEBİLECEĞİNİ ÖNGÖRMESİNE RAĞMEN...'

"CD görüntü inceleme tutanağında çocukların olay mahalinde kamera kayıtlarında gözüktüğü ancak sonradan çocukların olay yerinden ayrıldığına" değinilen mütalaada şu ifadeler yer aldı:

"Kamera açısında herhangi bir çocuğun gözükmediği, sanığın ateş etme eylemleri esnasında maktulün trafo arkasında bulunduğu, ancak kamera görüntülerinde maktulün gözükmediği, sanığın ateş etme öncesinde sokakta çocukların bulunduğu durumu dikkate alındığında çocukların olay yeri veya etrafında olma ihtimalinin devam ettiği, sanığın; bunu bilmesine, olayda başkalarının yaralanabileceği veya ölebileceğini öngörmesine rağmen kimsenin yaralanmasına ummayarak güvenlik atışlarına devam ettiği, ancak güvenlik atışlarını kurşunun sekme durumu ile trafo veya duvarların arkasında insanların olabileceğini düşünmediğinden devam ettiğinden taksirinin bulunduğu, bu taksirinde atış da bulunduğu güvene dayanarak yaptığı, ancak sanığın maktulü görmediği bu nedenle öldürmeye kastının bulunmadığı eylemi neticesinde trafo arkasında bulunan müteveffa Helin Hasret Şen’in ölümüne bilinçli taksirle sebebiyet verdiği..."

Ne olmuştu?

Diyarbakır'ın merkez Sur ilçesinde, sokağa çıkma yasağının devam ettiği 12 Ekim 2015 tarihinde annesiyle birlikte fırına ekmek almaya giden 12 yasındaki Helin Hasret Şen, zırhlı araçtan sıkılan kurşunların hedefi olup hayatını kaybetti. Şen’in bedeni, yaklaşık bir saat sonra bulunduğu yerden alınıp hastaneye kaldırılabildi. Olayla ilgili Diyarbakır Valiliği tarafından “örgüt üyeleri tarafından kolluk güçlerine saldırı olduğu, saldırı esnasında 12 yaşında bir çocuğun yaralandığı ve tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdiği” açıklaması yapıldı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olay hakkında soruşturma süreci başlatıldıktan kısa bir süre sonra dosya hakkında gizlilik kararı verildi. Adli soruşturma kısıtlılık kararı ile devam ederken sanık polis memuru Abdullah E. hakkında İstanbul Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu tarafından yürütülen idari soruşturma süreci 28 Eylül 2017 tarihinde karara bağlandı. Sanık polis memuru Abdullah Ercan’a 2 yıl kıdem durdurma cezası verildi. İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan tazminat davasında ise Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi bakanlığın yüzde 85 kusurlu olduğuna hükmederek, aileye 314 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.

4 yılı aşkın devam eden kısıtlılık kararının ardından sonra düzenlenen 12 Aralık 2018 tarihli iddianame ile sanık polis memurunun “olası kastla öldürme” suçundan cezalandırılması istendi. Ancak, iddianame “sevk maddelerindeki hata” nedeniyle iade edildi. Dosyanın iade edilmesinden yaklaşık bir yıl sonra 14 Ekim 2019 tarihinde bu defa “taksirle öldürme” suçundan iddianame düzenlendi. İddianamenin gönderildiği Diyarbakır 8. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın eyleminin “olası kastla öldürme suçu” oluşturduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verdi. Görevsizlik kararının ardından, sanık polis memuru “taksirle öldürme suçu”ndan Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlandı.