HDP'li Özsoy: Kongre, Biden'ı kapatma davasında inisiyatif almaya çağırabilir

Heyet olarak gittikleri ABD'deki temaslarını paylaşan HDP Dış İlişkiler Komisyonu Sözcüsü Hişyar Özsoy, ABD Kongresi'nin kapatma davası konusunda Biden'ı inisiyatif almaya çağırabileceğini söyledi.

Abone ol

DUVAR - Halkların Demokratik Partisi (HDP) heyeti, Avrupa Konseyi ve Avrupa Konseyi Parlementerler Meclisi ziyaretlerinin ardından 28 Haziran-2 Temmuz tarihlerinde Amerikan Birleşik Devletleri'nde (ABD) bir dizi temaslarda bulundu. Partinin Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Dış İlişkiler Komisyonu Sözcüsü Hişyar Özsoy ve Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan'dan oluşan heyet, ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, bazı senatörler ve Ortadoğu özelinde çalışan kimi kurum temsilcileriyle bir araya geldi. 

Ziyaretlerde, HDP'ye yönelik baskılar ve kapatma davası, Türkiye'deki hak ihlalleri, Kuzey ve Doğu Suriye başta olmak üzere Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler ele alındı. HDP'li yetkililerin bu görüşmelerin ayrıntılarını kamuoyuyla paylaşmasına rağmen hükümet yanlısı medya, bu temasların "gizli bir plan" kapsamında yapıldığını ileri sürdü. 

Heyette yer alan Dış İlişkiler Eş Sözcüsü Hişyar Özsoy, ABD’de bulundukları temas ve amaçlarına, görüşmelerin gündemine ve Biden yönetimindeki ABD'nin Ortadoğu politikasındaki olası değişimlere ilişkin Mezopotamya Ajansı'nın sorularını yanıtladı. 

ABD ziyaretiniz çokça konuşuldu, tartışıldı. Bu ziyaretinizin amacı neydi? Bu kimlerle, hangi konu başlıklarında temaslarda bulundunuz?

Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Kongre temsilcileri, senatörler, Temsilciler Meclisi üyeleri ve düşünce kuruluşlarıyla görüştük. Özellikle Türkiye, Suriye ve Ortadoğu üzerine çalışan, bu konularda bilgi üreten bütün çevrelerle konuşma imkanımız oldu. 

İktidar medyası daha önceden olduğu gibi bu ziyaretin “gizli bir plan” kapsamında yapıldığını öne sürdü. Gizli bir görüşmeniz ya da kamuoyuna açıklamadığınız bir temas oldu mu?

Bizim hiçbir gizli ajandamız yok. Biz Amerika’yı, yine Avrupa’nın kimi başkentlerini rutin bir şekilde ziyaret ederiz. HDP olarak Washington’da temsilciliğimiz var, yine Brüksel’de, Strasburg’da, Berlin’de ve Hewlêr’de (Erbil) temsilciliklerimiz var. Hem Türkiye hem Kürtler açısından önemli merkezler. Rutin olarak bu merkezlere gideriz. Dünyanın küresel güçleri bunlar. Biz de zaman zaman bu başkentlere ziyaretler gerçekleştiririz. Türkiye ve Kürtler hakkında neler düşünüyorlar? Bunları dinlemek için gideriz. Kendi fikirlerimizi aktarırız. Rutin bir ziyaretti. Aslında geç kalmış bir ziyaretti. Pandemi olmasaydı daha erken düşünüyorduk. Joe Biden sonrası yapabildiğimiz ilk ziyaretti. Önümüzdeki dönemde, sonbaharda tekrar güçlü bir ziyaret gerçekleştirmek istiyoruz. 
Orada Türkiye’de, Meclis kürsüsünde, eylem ve etkinlikler sırasında söylediklerimizin çok az bir kısmını söyleyebildik. Çoğu zaman 30 dakikalık, bir saatlik görüşmeler alıyoruz. Dolayısıyla gizli saklı bir ajandamız söz konusu değil. Rutin diplomatik faaliyetlerimiz.

'TEMEL GÜNDEM KAPATMA DAVASIYDI'

Temaslarınızda hangi konular gündeme geldi?  

Amerika’ya gitmeden bir hafta önce HDP’ye yönelik açılan kapatma davasının iddianamesi kabul edilince, ana tartışma HDP’nin kapatılması ve siyasal çoğulculuk oldu. Çok önemli bir gündem maddesiydi. Kürt meselesinde çatışma durumu, açlık grevleri sürüyor, bu anlamda bir gerilim söz konusu. Rojava bölgesel Kürt meselesinin bir parçası…Güney’e yönelik uzun zamandır süren saldırı dalgası ve sınır ötesi operasyonlar söz konusu. Türkiye-Amerika ilişkileri, Amerika-Avrupa ilişkileri... Bütün bunları konuştuk. Ama bu defa temel gündem HDP’nin kapatılması davasıydı. Bu konuda oldukça ilgiliydiler. 

Meclis Dışişleri Komisyonu'nda bulunan 4 partinin, sizden önce ABD’yi ziyaret ettiği kamuoyuna yansıdı. HDP'nin davet edilmemesini nasıl yorumluyorsunuz?  

Son derece hukuksuz, son derece çirkin bir durum. Haberimiz yoktu. Kesinlikle bize herhangi bir bilgi de verilmedi, davet de edilmedik. Daha önce benzer durumlar olmuş, onlardan da haberimiz yoktu. Tamamen usule aykırı bir şekilde yapıyorlar. Meclis’teki Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı’nı bu konuyla ilgili aradım. Kendisinden bir açıklama istedim. Önce Kovid-19’u öne sürdü, açıkçası saçmaladı. Kovid gerekçesiyle sayıyı sınırlı tuttuklarını söyledi. Ben de kendisine -bunu öğrendiğimiz gün, Deniz Poyraz’ın İzmir’de öldürüldüğü gündü- Deniz’i öldüren faşistin mantığıyla aynı mantığa sahip olduğunu, tam da HDP’yi bu şekilde ötekileştirerek, ırkçı saldırıların hedefi haline getirdiklerini söyledim. Aramızda sert bir tartışma geçti. Biz bu durumu takip ettik, elçilikle de paylaştık.

Nereden bakarsanız bakın, son derece çirkin bir durum. HDP 6-7 milyon insanın oyunu temsil ediyor. Aileleriyle birlikte düşünürseniz, 15-20 milyon insanı temsil eden bir parti. Komisyon başkanına da söyledim; HDP, üzerinde tepinebilecekleri, itip kakabilecekleri bir parti değildir. Biz bunu her platformda gündemleştirmeye devam edeceğiz. İlk Dış İlişkiler Komisyonu toplantısında da bu rezilliği tartışmaya açacağız.

'DAVET ETTİK, ONLAR GELMEDİ DİYE YALAN SÖYLEMİŞLER'

Bu durum temaslarınızda gündeme geldi mi? 

Geldi. Amerika’ya gittiğimizde şunu öğrendik; orada heyetin görüştüğü Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle bizler de görüştük. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Türk delegasyonuna durumu sormuşlar. Türk heyeti, bir de ‘Biz davet ettik, onlar gelmedi’ diye yalan söylemişler. ABD’de biz çok açmayacaktık ama onların (Meclis'teki partiler) da görüştüğü üst düzey Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, ‘Elçilik bizi bilgilendirdi ama dışlandığınızı sizden de duymak istiyorum’ diye sordu. 

Bunu açıklıkla anlattık. Heyet başkanı, ‘Biz HDP’yi davet ettik ama HDP’nin kendisi gelmedi’ diyerek, üstüne üstelik yalan söylemiş. Tam bir rezalet. Bu ırkçı mantıktır. HDP’ye yönelik ırkçı mantığı şimdi de burada gördük. Sıkıntı şu; Meclis’ten, halkın parasıyla bir yurtdışı seyahati yapıyorlar. HDP’yi dışarda bırakma gibi bir lüksleri olamaz. Böyle bir tasarrufları olamaz. HDP’den daha küçük olan iki parti gidiyor. CHP eşlik etmiş, o da ayrıca üzerinde durulması gereken bir durum. Kendilerine de bunun yanlış olduğunu ifade ettik. Maalesef böylesi programlarda ‘muhalefetim’ diyen kesimler, ‘HDP niye yok?’ diye sormuyor ve tavır almıyor. Bu ayrıca not edilmesi gereken bir durum. 

Temaslarınızda ana gündemin partinize dönük kapatma davası olduğunu söylediniz. HDP’ye yönelik baskılar ve kapatma davasına dair ABD’de neler konuşuluyor, ne gibi tepkiler var?  

Bizim görüştüğümüz kesimler, bilgilenmiş bir şekilde gelmişlerdi. Tabi Türkiye’deki Amerika elçilikleri, bu tür görüşmeler öncesi bilgi notları gönderir, Türkiye’deki durum konusunda onları günceller. Biz de tabi ki kendi çerçevemizden anlattık. Üst düzeyde ve açık bir şekilde HDP’nin kapatılmasını doğru bulmadıklarını, Türkiye’de siyasal çoğulculuğun olması gerektiğini ifade ediyorlar. Bunu daha önce Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü üzerinden yapmışlardı. Mart ayında Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürüldüğü ve HDP’ye ilk kapatma davası iddianamesi sunulduğu zaman bir açıklaması oldu. 

Geçen hafta içerisinde Senato Dışişleri Komisyonu, ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşarı Victoria Nuland’ı ‘ABD’nin Türkiye Politikası’ konulu oturuma davet etti. Orada tabi birçok mesele konuşuldu. Senatör Chris Murphy ve Senato Dışişleri Komisyonu Başkanı Robert Menendez’e, hem Selahattin Demirtaş’a dair AİHM kararının uygulanmaması, aynı zamanda HDP’nin kapatılmasına dair spesifik sorular da sordular. Bu şekilde gündemleştirebildiler. Bunun dışında da detaylarını çok paylaşmayayım, Kongre bazı çalışmalar üzerinde duruyor. Yakın dönemde Biden yönetimini, özellikle HDP’nin kapatılması davası konusunda inisiyatif almaya davet edecek. Biz de yakın bir zamanda eğer mümkün olursa eş genel başkanlarımızın da katılımıyla tekrar Amerika’ya bir ziyaret gerçekleştirmek istiyoruz. 

'İnsiyatif alma' durumu sizin beklentiniz mi? 

Ne yapabiliriz diye düşünüyorlar. Bir şekilde Temsilciler Meclisi, Dışişleri Bakanlığı komiteleri, görüşmelerimizi yönetime bildirecekler. Orada Temsilciler Meclisi’nin Dış İşleri Komisyonu’yla da baya bir mesai yaptık. Dolayısıyla Amerika siyasetinde, dış siyasette Kongre’nin belli bir ağırlığı söz konusu. Kongre Beyaz Saray’la da Avrupalı kimi liderlerle de diyalog halinde. Türkiye’de siyasal çoğulculuğun olmasına dair düşüncelerini en üst perdeden paylaşacaklar. Bizim beklentimiz bu yönde. Ama bu sadece beklenti değil, hazırlıklar var. Muhtemelen eylül, ekim ayı içerisinde daha somut şeyler konuşabileceğiz. 

Amerika ziyaretiniz öncesi 21-24 Haziran haftasında Strasburg’da Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin yaz oturumuna katıldınız. Bunun dışında da temaslarınızın olduğunu biliyoruz. Avrupa’da HDP’ye yönelik baskılara dair nasıl bir hava var? 

O oturumlar esnasında Türkiye ve İspanya’daki siyasi tutuklularla ilgili spesifik bir karar tasarısı hem Hukuk Komisyonu’nda tartışıldı, Genel Kurul’a indi ve ezici bir çoğunlukla da geçti. Spesifik olarak HDP’li siyasetçilerin tutuklanmasına dair bir tartışmaydı. Bir kısmı da İspanya’daki Katalan milletvekillerinin durumuydu. Tasarıda da vardı, kesinlikle HDP’nin kapatılmasına karşı net bir ses çıkarabildi. 8 Temmuz’da da Avrupa Parlamentosu yine spesifik olarak HDP’nin kapatılmasına yönelik olarak çok güçlü bir karar tasarısı hazırladı. Bu tasarıya bizim de diyalogda olduğumuz Kürt Dostluk Grubu öncülük etti. Yeşiller, Sol ve Sosyal Demokrat milletvekilleri öncülük etti. Avrupa Parlamentosu’ndan çok güçlü bir karar çıkardılar. Detaylı, güçlü, 603’e 2 oyla kabul edildi. 

Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülke var, Avrupa Parlamentosu’na üye 27 ülke var. Bu ülkelerin milletvekilleri halkı temsil ediyorlar. Neredeyse yüzde 99’u, HDP’nin kapatılmasının yanlış olduğunu, buna karşı olduklarını açıkça deklare ettiler. Sadece Macaristan ve Polonya gibi Erdoğan’a şahsi yakınlığı olan liderlerin ülkelerinden bir iki çatlak ses çıktı. Kimse de çok fazla önemsemiyor. O açıdan önemliydi. Tabi hem Amerika seyahatimiz esnasında Avrupa Parlamentosu’nun, Amerika’ya gitmeden önce Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin bu kararları, bizi Amerika seyahatimize de güçlendirdi. Çünkü bu kararların hepsini, Amerikalı meslektaşlarımıza, siyasetçilere, think-tank  (düşünce) kuruluşlarına da yollamış olduk. Şu ana kadar HDP’nin söyledikleri ortadaydı, ama şuan Avrupa Konseyi’ni, Avrupa Parlamentosu’nu, Avrupa Birliği’ni bağlayan bütün kurumların, hatta Birleşmiş Milletler Parlamentosu’nun somut kararları söz konusu. 

Dolayısıyla çok geniş, yaygın bir meşrutiyet alanı sağladı bize. Bunları dikkate almalarını bekliyoruz. Beklentimiz, Kongre’nin de bu konuda açık bir mektup yazması. Bu mektubu yazarken de Avrupa’daki bu tartışmalardan enforme olması, bunlara referans vermesi. Açıkçası şunu da düşündük. Biden yönetiminin Türkiye’de demokrasi, hukuk, insan hakları, konularında açık bir taahhüdü var. Dış ilişkilerde, diplomaside bu tür konuların ana eksenleri olacağına dair söz verdi. Bizim de önerimiz, demokrasi ve insan hakları konusunda, tabi HDP’nin kapatılması, siyasal çoğulculuk da bunun içerisinde, Amerika ve Avrupalı liderlerin bir şekilde koordine olması. Görebildiğimiz kadarıyla o yönlü de bazı ortaklaşmalar olacak. 

Eski Başkan Donald Trump döneminde ABD’nin Türkiye’deki hak ihlalleri ve baskı politikalarına “göz yumduğu” değerlendirmeleri yapılıyordu. Biden ve ekibiyle bu durum değişti mi? 

Kısmen değişti. Hatırlayın, Gergerlioğlu kararı ve HDP’nin kapatılmasına dair Hükümet Sözcüsü açıklama yapmıştı. Daha sonra Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle ilgili açıklamalar olmuştu. Dönem dönem açıklamalar oluyor. Bu anlamda belli bir fark var. Ziyarette insan haklarından sorumlu müsteşarla da görüşme imkanımız oldu. Uzun bir görüşme oldu. Kendisi aynı zamanda ABD’nin bir önceki dönem Avrupa Konseyi temsilciliğini de yapmış büyükelçiydi. Kendisiyle detaylı görüştük. Bizim de görebildiğimiz kadarıyla, demokrasi ve insan hakları meselesi Biden yönetiminin tabi ajandasında olacak. Ama şu yanılgıya da girmemek gerekiyor. En nihayetinde demokrat parti de olsa, Amerika’nın çıkarlarını her şeyin önüne koyarlar. Bu anlamda bir demokrasi havariliği kimse beklemesin. Fakat Trump yönetimine kıyaslama yapacaksak, biraz daha bu tür talepleri dile getireceklerini hem düşünüyoruz hem bekliyoruz. 

ABD’nin Türkiye’yi “çocuk asker kullanan ülkeler” arasına almasını bu "değişimin" bir parçası olarak yorumlamak mümkün mü?  

İnsan hakları alanında güçlü bir rapor çıktı. Önümüzdeki raporun daha güçlü çıkması bekleniyor. O konuda biraz daha sesli bir Amerika göreceğiz. Ancak Türkiye’deki insan hakları mücadelesini Amerika gelip vermeyecek, bu konuda Avrupa ile daha koordineli bir şekilde, daha istikrarlı bir şekilde bu alana dair söylem üretecek. Trump o açından tam bir facia olduğu için, aslında Biden yönetiminden beklenti biraz fazla. Dolayısıyla çok yüksek beklentiyle girip de hayal kırıklığına uğramamak önemli. Ama böyle açıktan bir taahhütleri var. Biden, demokrasi zirvesi toplayacağını söylüyor. Dolayısıyla demokrasi ve insan hakları meselesini yeniden diplomasinin ana akslarının biri haline getirmeye çalışacak. Sözü bu, göreceğiz. Fakat beklentileri çok yüksek tutmamakta, ihtiyatlı olmakta fayda var. (MA)