Hayat ağacına tırmananların hikâyesi

Martine Murray'in yazdığı 'Molly, Pim ve Milyonlarca Yıldız', Can Çocuk Yayınları'ndan çıktı. Kitapta, Molly ve Pim beklemedikleri bir maceraya atılıyorlar.

Abone ol

DUVAR - Hepimizin ortak arzusu, kabul görmek. Bunun yolunun insanın önce kendini (hatta ailesini, çevresini) kabullenmesinden, kendini olduğu gibi kucaklamayı başarmasından geçtiğini kimimiz kolay, kimimiz zor yoldan öğrenmişizdir. Tecrübe ne yazık ki babadan oğula, anneden kıza geçen bir şey değil; en azından her zaman değil; bu yüzden herkes kendi macerasını yaşıyor, yaşamak zorunda kalıyor… Avustralyalı yazar Martine Murray'nin Molly, Pim ve Milyonlarca Yıldız'da anlattığı, Molly’nin bir parça büyülü, bir parça gerçekçi, biraz hüzünlü bolca neşeli öyküsü, kendini kabullenme yolunda zorluk çeken gençlere ilham verebilecek güzellikte ve ustalıkta bir öykü.

Molly, Pim ve Milyonlarca Yıldız, Martine Murray, Can Çocuk, çev. Tuğçe Özdeniz, 248 syf., 2017.

Annesi gündoğumunda çıplak ayakla bitki toplamaya giden, bitkilerle tuhaf karışımlar ve iksirler hazırlayan, babası Küba’da bir yerlerde kayıplara karışmış, ikiz ağabeyleri önce Fas, Madagaskar gibi heyecan verici isimleri olan yerlere, ardından Küba’ya gitmiş sıcak hava balonları uçuran ve düzensiz köşeleri, renkli kilim ve minderleriyle evleri bir çingene karavanını andıran Molly’nin tek ve en büyük derdi en yakın arkadaşı Ellen’ınki gibi bir hayata sahip olmak. Ellen’ınki gibi korunaklı bir hayat; düzenli bir ev, normal bir aile, el işi dersinde kendisine yardım eden bir anne, rafları tamir eden bir baba ve futbolcu bir ağabey. Ve elbette, bir “gıdım bile dikkat çekmemek”.

Ah, Molly ve Ellen dışında bir de Pim var tabii bu öyküde. Okulda herkesin tuhaf bulduğu için uzak durduğu, oysa değişik merakları olduğundan Molly’ye ilginç gelen, kendini bulma yolculuğunda, Molly’yi olduğu gibi kabullenişiyle, kimsenin kendisi hakkında ne düşündüğünü takmayışıyla Molly’nin en büyük destekçisi, yol göstericisi olacak Pim…

ANNE - AĞACIN AKIBETİ NE OLACAK? 

Sakin sakin başlayan Molly, Pim ve Milyonlarca Yıldız, Molly ile annesinin acımasız ve sevimsiz komşuları tarafından taciz edilmeleriyle hareket kazanıyor. Horozları Centilmen’in şafak vakti ötmesiyle uykuları bölünen Prudence ve Ernest Grimshaw çiftinin horozlarına bir şey yapmasından haklı olarak endişelenen Molly’nin annesi bahçeye büyük bir ağaç dikmeye karar veriyor. İki ev arasındaki çitlerden daha sağlam bir bariyer olacak, belki sesi boğacak bir ağaç… Ancak ağaç dediğin bir günde büyümez, bunu da biliyor. O yüzden günlerce uğraşarak kahverengi, balçıksı bir iksir hazırlıyor, çitin yanına dev bir çukur kazıyor. İksiri çukura döktü mü, dertleri bitecek!

Ama aksilik bu ya, çukur kazmanın yorgunluğunu bir çayla atayım derken, çay yerine yanlışlıkla iksiri içiyor ve bir ağaca dönüşüyor. Dallarında değişik değişik ağaçların yaprakları bulunan dev gibi bir anne-ağaca... Prudence ve Ernest Grimshaw çifti dalları kendi bahçelerine uzanan bu ağacı budamaya kalkışınca işler iyice sarpa sarıyor.

Annesinin yokluğunda, Pim’in desteğine rağmen hissettiği yalnızlıkta yolunu bulmaya, kendi “hayat ağacına” tırmanmaya çalışan Molly’nin bu düğümü nasıl çözdüğünü meraklı okuyucuya bırakalım. Molly’nin kendi sıradışı hayatının ve kendi niteliklerinin, bilgisinin değerini ve insanların da gökyüzündeki milyonlarca yıldız gibi birbirinden farklı farklı parladığını anladığı Molly, Pim ve Milyonlarca Yıldız'ı hayatın içindeki küçük harikaları keşfetmek, “dünyaya rengini veren, dünyaya belirli bir his veren şeyleri” anımsamak isteyen herkesin okuyabileceğini söylemekle yetinelim.