Hava kirliliği azaltılsa yılda 45 bin erken ölüm önlenebilirdi

Temiz Hava Hakkı ve ÇİSİP’deki uzmanların yaptığı bir çalışmaya göre DSÖ’nün eski kılavuz değerlerine uyulsaydı dahi, Türkiye’de yılda yaklaşık 45 bin erken ölüm engellenebilirdi.

Abone ol

DUVAR - Türkiye, hava kirliliğinin en yoğun yaşandığı ülkelerden biri. Hava kirliliği, Türkiye ve dünyada en fazla ölüme neden olan çevre kirliliği olarak öne çıkarken; bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında yüksek tansiyon ve sigara kullanımından sonra üçüncü sıradaki ölüm nedeni.  Türkiye’de de 2017 - 2019 yılları arasında hava kirliliği nedeniyle trafik kazalarının neredeyse 6-7 katı kadar ölüm yaşandı.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün 2021 yılında güncellediği değerler, hava kirliliğinin daha önce tahmin edilenden daha zararlı olduğunu gözler önüne seriyor. Avrupa Komisyonu 2022’nin ikinci yarısında hava kirliliği sınır değerlerini revize etmeye hazırlanırken, Türkiye’nin 2029 için belirlediği ince partikül madde (PM2.5) kirliliği limiti, DSÖ sınır değerlerinin 5 katı.Sağlık uzmanları, hava kirliliğinden kaynaklanan milyonlarca can kaybının önlenmesi için Türkiye’nin de DSÖ’nün yeni sınır değerlerine uymasını talep ediyor.

Çevre, İklim ve Sağlık için İş Birliği Projesi (ÇİSİP) ve Temiz Hava Hakkı Platformu çatısı altında bir araya gelen STK’lar ve kurumlar, Türkiye’de hava kirliliği kaynaklı ölümlerin arttığına dikkat çekerek, Türkiye’nin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün 2021 yılında revize edilerek aşağı çekilen sınır değerlerini benimsemesi ve önlem alması çağrısını yineledi. DSÖ, hava kalitesini ve kirlilik seviyelerini belirlemede en önemli ölçüt kabul edilen PM2.5 sınır değerini 2021 Eylül ayında güncelleyerek 10 μg/m3'ten 5 μg/m3'e düşürmüştü.

Türkiye’de mevcut durumda ise hava kalitesi DSÖ’nün halk sağlığını korumak için belirlediği güncel sınır değerlerini de, bir öncekini de karşılamıyor. Hava kalitesini ölçen bu değerlere göre ülkemizde hiçbir yerde hava kalitesi sağlıklı düzeylerde değil yani ülkemizdeki hava kirliliği insan sağlığına zarar verecek boyutta.

Hava kirletici maddelerden en büyük sağlık tehdidi oluşturan PM 10 için Türkiye’deki mevcut değer DSÖ’nün 2021 yılı öncesi için belirlediği değerin bile 2 katıyken, PM 2.5 için ise tam bir ölçüm bulunmuyor. 

DSÖ’nün güncel değerlerine uyum konusunda 2021 yılında tüm ülkeler sınıfta kalırken, Türkiye’de de durum farklı olmadı. Temiz hava için özellikle PM2.5 için ulusal limitlerin DSÖ hava kalitesi kılavuzu ile uyumlu olması ve PM2.5 ölçüm istasyon sayısının artması büyük önem taşıyor. Türkiye’de PM2.5 ölçümlerinin ülke genelinde yaygın olmaması ve PM2.5 sınır değerine ilişkin bir mevzuatın yürürlükte olmaması en büyük eksiklik olarak görülüyor.

Türkiye’de, geçtiğimiz yıl Avrupa Birliği Müktesebatına uyum çerçevesinde hazırlanan ve henüz taslak aşamasında olan yeni yönetmelik de ihtiyaçları karşılamaktan uzak. Henüz yürürlüğe girmemekle birlikte taslak mevzuatta PM2.5 sınır değerinin 2021’de yıllık 30 μg/m3 olması azalarak 2029 için 25 μg/m3’e ulaşması hedefleniyor. Ancak bu değerler DSÖ’nün ne eski ne de yeni değerlerini karşılamıyor, hatta DSÖ’nün yıllık 5 μg/m3 olarak belirlediği yeni sınır değerinin neredeyse 5-6 kat üzerinde. 

ÇİSİP ağında yer alan sağlık uzmanlarına göre 2021 yılında açıklanan yeni DSÖ hava kalitesi sınır değerleri dikkate alarak hava kirliliği ile mücadele edilmesi, dolayısıyla yönetmelikte belirlenen değerlerin bu doğrultuda güncellenerek yürürlüğe girmesi gerekiyor. Temiz Hava Hakkı ve ÇİSİP’deki uzmanların yaptığı bir çalışmaya göre DSÖ’nün eski kılavuz değerlerine uyulsaydı dahi, Türkiye’de yılda yaklaşık 45 bin erken ölüm engellenebilirdi. 2021 yılından bu yana geçerli olan daha düşük alt sınır değerlerine uyulması halinde ise daha fazla erken ölüm engellenebilecek.

Hava kirliliğinin her yıl 8 milyon erken ölüme yol açtığı tahmin ediliyor. Bu ölümlerin 4.2 milyonu sanayi, trafik ve ısınma gibi kaynaklı dış ortam hava kirliliği, 3.8 milyonu ise evlerde ısınma ve yemek amaçlı kullanılan yakıtlardan kaynaklanan iç ortam hava kirliliği nedeniyle gerçekleşiyor.  Yüksek tansiyon, tütün kullanımı ve bulaşıcı hastalıklardan sonra üçüncü önde gelen ölüm nedeni hava kirliliği. 2019 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından hazırlanan Küresel Hastalık Yükü araştırmasına göre dünya genelinde kadınlarda 2.92 milyon ölümün (tüm kadın ölümlerinin %11,3’ü), erkeklerde 3.75 milyon ölümün (tüm erkek ölümlerinin %12,2’si) hava kirliliğine bağlı gerçekleştiği hesaplandı. 

Türkiye’de ise, ÇİSİP’de yer alan uzmanların da destek verdiği Temiz Hava Hakkı Platformu tarafından 2020 yılında yayınlanan ve DSÖ 2005 değerlerini baz alan araştırmaya göre 2017-2019 yılları arasında hava kirliliği nedeniyle trafik kazalarının neredeyse 6-7 katı kadar ölüm yaşandı. Aynı araştırmaya göre hava kirliliği DSÖ kılavuz değerine indirilseydi; 2019 yılında tüm ölümlerin %7,9’u (31.476 ölüm) ve 2018 yılındaki tüm ölümlerin %12,13’ü (45.398 ölüm) önlenebilirdi. Yeni DSÖ değerlerinin baz alınması durumunda ise bundan da fazla ölüm engellenebilirdi.

Semih Ayta.

ÇİSİP ve Temiz Hava Hakkı Platformu’nda yer alan sağlık uzmanlarından Çocuk Nörolojisi Uzmanı, Doç. Dr. Semih Ayta: Hava kirliliğinden etkilenmeyen organ ve sistem neredeyse yoktur. Özellikle kalp damar ve solunum sistemleri daha çok etkilenmektedir. Maruziyet düzeyi ve süresi ile kalp damar hastalık riski artsa da yapılan çalışmalarla güvenli bir eşik değer olmadığı sonucuna varılmıştır. Anne karnında metil civa, kurşun gibi ağır metallere maruz kalmanın çocukta IQ düzeylerini etkileyebildiği kabul edilmektedir. Çocuk hastalarla yapılan çalışmalar, gene özgü DNA metilasyonunun hava kirliliği ile astım atakları arasındaki olası aracı rolünü ortaya koymuştur.  

Çiğdem Çağlayan.

Halk Sağlığı Uzmanı, Prof. Dr. Çiğdem Çağlayan:  “Türkiye’de 2018 yılında 19 milyon çocuğun (0-14 yaş, nüfusun %23’ü) ortalama 49 μg/m3 PM10’a maruz kaldığını tahmin ediyoruz. Aynı yıl için DSÖ araçlarıyla yaptığımız bir çalışmada maruz kalınan PM10 kirliliği eski DSÖ sınırlarına düşürülseydi, 2018’de gerçekleşen 8.959 hastane başvurusunun, %17,8 akut ölümün ve %11,9 bebek ölümünün önlenebileceği saptadık. Ülke çapında hava kirliliğinin izlenmesi halk sağlığı açısından alınacak tedbirlerde büyük önem taşıyor Özellikle PM2.5 için ulusal limitlerin DSÖ hava kalitesi kılavuzu ile uyumlu olması ve PM2.5 istasyon sayısının artması ve veri erişiminin kolaylaştırılması atılması gereken önemli adımlar. 

Melike Yavuz.

Halk Sağlığı Uzmanı, Dr. Öğretim Üyesi Melike Yavuz “Fosil yakıt kullanımın azaltılması hava kalitesini iyileştirebilir. Kısa süre önce yayımlanan bir araştırmaya göre, 2018 yılında fosil yakıt kullanımı 8,7 milyon ölüme neden olmuştur. İklim Değişikliği kaynaklı aşırı hava Olayları, hava Kirliliği ve aero alerjenlerdeki artış sonucu ortaya çıkan solunum hastalıkları nedeniyle ölümler artıyor. Araştırmalar iklim değişikliği sebebiyle Avrupa’da 2050 yılına kadar kanarya otu poleni hava konsantrasyonunun dört katına kadar çıkabileceğini gösteriyor. Bu durumdan etkilenen insanların sayısının 33 milyondan 77 milyona çıkacağı anlamına geliyor.”

TEMİZ HAVA HAKKI PLATFORMU

Temiz Hava Hakkı Platformu, çevre ve sağlık alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelmesiyle 2015 yılında kurulmuştur.  Platformun amacı bileşenlerin hava kirliliği ve bu kirliliğin insan sağlığına etkileri hakkında bilgi ve deneyimlerini kamuoyuna ve karar vericilere aktararak, halk sağlığını ve temiz hava hakkını korumaktır. Temiz Hava Hakkı Platformu’nun bileşenleri; Avrupa İklim Ağı (CAN Europe), Çevre için Hekimler Derneği, Greenpeace Akdeniz, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanları Derneği (İMUD), Pratisyen Hekimlik Derneği, Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL), Türk Nöroloji Derneği, Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Yeşil Barış Hukuk Derneği, Yeşil Düşünce Derneği, Yuva Derneği, WWF-Türkiye ve 350.org’dir. (HABER MERKEZİ)