Hatim’in oyuncak ayısı vurulduğu yerde asılı kaldı

Telefer'deki IŞİD zulmünden kaçan ailesiyle birlikte Türkiye'ye geçmeye çalışırken sınırda vurulan Hatim’in belden aşağısı hissetmiyor; altı bağlı, konuşmuyor ve emzik emiyor. Evini, ülkesini terk ederken bebekliğinden bu yana birlikte uyuduğu asla yanından ayırmadığı oyuncak ayısı da vurulduğu zeytin ağaçlarının arasında kalmış.

Abone ol

DUVAR - Iraklı Hatim Hannash, 6 yaşında. Hatim’in babası Ali, Telafer’deki IŞİD zulmünden kaçıp ailesini güvence altına almak için nisan ayında insan kaçakçılarıyla anlaştı. Kaçakçılar, 1 Mayıs gecesi 02. 00 sıralarında Hatim ve ailesini Cilvegözü Sınır Kapısı’nın 2 kilometre gerisinde bıraktı. Sınır görevlileri, sınıra yaklaşmaya çalışan dört çocuklu aileyi fark etti. Dev projektörler yandı, sınır görevlilerinin megafonla Türkçe yaptığı "Geri çekilin, geri dönün” anonsu yankılandı.

Işıklar yandığı anda aile bir zeytin ağacının altına gizlendi. Çok geçmeden iki sınır devriyesi Hannash ailesini saklandığı yerden çıkarmak için ağaçlık alana girdi. Güvenlik görevlilerinden biri tüfeğin dipçiğiyle dürterek aile üyelerini ağacın altından çıkarırken diğeri havaya ateş açtı. Baba Ali (33) ve anneleri Ahlem (28) çocuklarını kucaklarına almaya çalışırken 6 yaşındaki Hatim korkuyla geldiği yöne doğru koşmaya başladı. Baba Ali Hannash’ın iddiasına göre askerlerden biri hedef gözeterek tüfeği ateşledi ve Hatim sırtından vuruldu. Kurşun, Hatim’im omuriliğinde kırığa, karın ve böbreğinde de ağır hasara neden oldu. Hatim’in belden aşağısı hissetmiyor; altı bağlı, konuşmuyor ve emzik emiyor. Evini, ülkesini terk ederken bebekliğinden bu yana birlikte uyuduğu asla yanından ayırmadığı oyuncak ayısı da vurulduğu zeytin ağaçlarının arasında kalmış.

ÜLKEMİ BIRAKMAMAK İÇİN YILLARCA DİRENDİM

Ali Hannash, oğlu Hatim’in vurulma anı ve sonrasında yaşananlara ilişkin Duvar’ın sorularını yanıtlarken (Arapça tercüman aracılığıyla) neredeyse her cümlenin sonuna eklediği ve tüm tekrarları aynı içtenlikle kurduğu cümleleri tam çeviri ile okuyuculara aktarmayı sorumluluk hissettim:

“Karımla ülkemizi, evimizi bırakmamak için yıllarca direndik. Mesleğim vardı, şofördüm. Karımla mutluyuz. IŞİD, Telafer’e geldi, Musul’da IŞİD’in denetiminde olmayan bir yere gittik. IŞİD oraya da gelince yeniden Telafer’e döndük. Bu kez Telafer daha tehlikeli oldu. Telafer’de can güvenliğimiz kalmadı. Yeğenlerim öldü. Çocuklarımın ülkemde, ülkelerinde büyümesi için sonuna kadar direndim. Artık son çare Türkiye’ye sığınmaya karar verdik ama bu talihsiz olay başımıza geldi, çocuğum gözümün önünde vuruldu.”

HATİM NASIL VURULDU?

Peki 30 Nisan’ı 1 Mayıs’a bağlayan gece Reyhanlı’da Cilvegözü Sınır Kapısı’nın duvarlarının gerisinde ne yaşandı? Hatim neden vuruldu? Baba Ali Hanhah’tan dinleyelim:

“Telafer’den Türkiye sınırına ulaşmak için bin kilometreye yakın yol geldik. Kaçakçıya 6 bin dolar ödedik. Binek tipi bir araçtı. Güzergâh üzerinden, kaçakçının daha önce anlaştığı birkaç aile daha bindi. Araçta 25 kişi civarındaydık. Kaçakçı, Cilvegözü Sınır Kapısı’na 2 kilometre kala bizleri araçtan indirdi. Sabaha karşı 02. 00 sıralarıydı. Duvara doğru ilerlerken toplu hareket etmemeye dikkat ettik. Ben, karım ve çocuklarım gruptan ayrıldık. Çocuklar zaten kucağımızda. Zeytin ağaçları, çalılıkların olduğu bir arazi. Bir süre yürüdük. Duvara 500 metre kalmıştı. Bir anda dev projektörler yandı. Işıklar yanar yanmaz çocukları yere yatırdım bir zeytin ağacının altına saklandık. Duvarın gerisinde askerlerden Türkçe ‘geri çekilin, geri dönün’ anonsu yapılıyordu. 10, 15 dakika kadar belki de daha fazla ağacın altında kaldık. Askerler ağacın altına saklandığımızı görmüş. Dipçikle itekleyerek ağacın altından çıkarttılar. Çocuklar ağlıyor korkudan. Askerlerden biri o sırada havaya ateş açtı. Nasıl oldu anlamadım Hatim koşmaya başladı. Geldiğimiz yöne doğru koşuyor. Askerlerden biri Hatim’in koştuğu yöne ateş etti, Hatim yüzükoyun yere düştü.”

HATİM, SINIRDAN İÇERİ ALINMADI

Ali’nin anlatımına göre Hatim vurulduktan sonra askerler paniklerler ve koşarak çocuğun yanına gidip yaşayıp yaşamadığını kontrol ederler. Hatim’in yaşadığına kanaat getirince de aileye Türkçe “alın götürün, alın götürün!” diye bağırırlar. Bu sırada sınırı geçmek için onlarla aynı araçla gelen birkaç kişi ailenin yardımına koşar. İçlerinden Türkçe bilen birkaç kişi askerlere çocuğun ağır yaralı olduğunu ve sınırdan geçirilip hastaneye götürülmesi gerektiğini söyler. Askerlerden yine “alın götürün buradan” yanıtını alırlar.

HATİM 50 KİLOMETRE UZAKTAKİ İDLİB'TE BİR HASTANEYE GÖTÜRÜLÜR

Baba Ali, bundan sonra yaşananları şöyle aktarıyor:

“Birkaç kilometre oğlumu kucağımda taşıdım. Bizi sınır kapısına getiren kaçakçı halen oradaydı. Hemen arabaya bindik. En yakın hastane İdlip’teydi. Reyhanlı-İdlip arası en az 50 km. Yarasına sürekli bastırdım. Hastaneye ulaştığımızda oğlum kendinde değildi, çok kan kaybetmişti. Hemen ameliyata aldılar. Dört saat sürdü. Sırtından giren kurşun omurgasını parçalayıp, karnına ve bağırsaklara inmiş, organları da parçalamış. Ameliyatı bittiğinde hayati tehlikesi olduğu söylendi. Hastane teknik açıdan yetersizdi ve Hatay’ta bir hastaneye sevk kararı çıktı. Hastanedeki doktorlar Cilvegözü Sınır Kapısı ile temasa geçti ve ‘ağır yaralı bir hastamız var’ dediler, sınırdan geçiş yapması gerektiğini söylediler. Hudut görevlileri de Suriyeli hekimlerden gelen talebe olumlu yanıt verdi.”

HATİM, VURULDUĞU SINIR KAPISINDAN TÜRKİYE'YE AMBULANSLA GİRDİ

Hatim Türkiye sınırına kadar İdlip’teki hastaneye ait ambulansla getirilir. Sınırda tutulan bir tutanak sonrası saat 11.30'da Hatim ve babasının “gecici” olarak Türkiye’ye girişlerine izin verilir. Hatim, Sağlık Bakanlığı’na ait bir ambulansla sınır kapısından alınarak hastaneye götürülür.

Ali Hannash, Hatim’e iyi bakılmayacağı ya da sınırda engellenebileceği kaygısıyla sınır girişinde oğlunun vurulmasına ilişkin şikâyette bulunmaz. Hastane kayıtlarına “Suriye’de ateşli silah yaralanması” olarak geçer.

ANNESİ VE KARDEŞLERİ TÜRKİYE’YE ALINMADI

Bu sırada Hatim’in annesi ve kardeşlerinin Türkiye’ye girişlerine verilmez. Anne Ahlem diğer üç çocuğuyla İdlip’e geri döner.İki ay boyunca İdlip’te kalırlar. Bu sürenin sonunda Türkmeneli Derneği’nin devreye girmesi ve çeşitli prosedürlerin tamamlanmasıyla Hatim’in annesi ve kardeşleri Türkiye’ye giriş yapabilirler.

HATİM MARAŞ’A SEVK EDİLİR

Hatim, ilk olarak Reyhanlı Devlet Hastanesi’ne götürülür. Reyhanlı’daki hastanenin yetersiz kalması nedeniyle Maraş’ta bir başka hastaneye sevkine karar verilir ve aynı gün sevki gerçekleşir. Hatim 1-9 Mayıs tarihleri arasında Maraş’ta özel bir hastanede omurga, karın ve böbreğinden ameliyatlar geçirir. 9 Mayıs tarihinde ise Maraş Sütçü İmam Hastanesine sevk edilir. Hastane başhekimliği, Hatim’in sağlık masraflarının devlet tarafından karşılanması için Kahraman Maraş İl Göç İdaresi’ne “geçici kimlik” çıkarılması için başvuruda bulunur. Hatim, 52 gün boyunca Maraş’ta hastanede kalır. Ameliyatları tekrarlanır. Hatim’in hayati tehlikesi ortadan kalksa da artık belden aşağısı tutmaz.

BELDEN AŞAĞISI TUTMUYOR, ALTI BAĞLI VE EMZİĞE BAŞLAMIŞ

Ali Hannash, eşi Ahlem ve çocukları şu anda Ankara Demetevler’de bir yakınlarının evinde kalıyor. En büyük çocukları Hanin 8, Mufli 4, Emel 2 ve sınırda vurulan Hatim 6 yaşında.

Bir binanın bodrum katında iki oda bir salon evde altısı yetişkin, yedisi çocuk olmak üzere 13 kişi birlikte yaşıyorlar.

Hatim’in belden aşağısı tutmadığı için altı bağlı. Yaşadığı travmanın etkisiyle yeniden emziğe başlamış ve çevresiyle pek iletişim kurmuyor.

TEKRAR YÜRÜME ŞANSI VAR MI, NET BİLGİ YOK

Baba Ali, Hatim’in tekrar yürüme şansından bahseden doktorlar olduğunu ancak çok kritik bir ameliyat gerektirdiğini söylüyor. Hatim’in tedavisine Yıldırım Beyazıt Araştırma Hastanesi’nde başlanmış. Ancak baba Ali çalışmadığı için hastaneye ulaşım konusunda da maddi sıkıntı yaşıyorlar. Hatim hastaneye toplu taşım araçlarıyla kucakta götürülüyor.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A MEKTUP

Baba Ali, 11 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a oğlu Hatim’in sınırda askerler tarafından vurulduğunu ve Türkiye’de yeni bir hayat kurmak için biriktirdiği parayı hastane masrafları için harcadığını bildiren bir mektup yazmış. Kısa bir süre önce de “Sosyal Yardımlaşma Vakfı’ndan”, Cumhurbaşkanlığı makamına gönderilen mektuba yanıt olarak 300 lira desteğin hesaplarına yatırıldığına ilişkin bir yazı ellerine ulaşmış.

DIŞİŞLERİ: SINIRDA HUKUKİ ZEMİNDE HAREKET EDİLMEKTEDİR

Türkiye’nin geçen yıldan itibaren sınır geçişlerinde “açık kapı” politikasını kademeli olarak sonlandırmasıyla savaş ve IŞİD tehdidinden kaçarak ülkeye kaçak giriş yapmak isteyen mültecilere sınır görevlilerinin fiziksel şiddet uyguladığı iddiaları ulusal ve uluslararası kamuoyunda tartışma konusu oldu.  Uluslararası insan hakları kuruluşlarının tanıklar ve Türkiye’ye kaçak yolla girmek isterken yaşamını yitirenlerin ailelerinin gündeme getirdiği iddialar Dışişleri Bakanlığı tarafından yalanlandı. Görevini Hüseyin Müftüoğlu’na devreden Dışişleri Bakanlığı’nın eski sözcüsü Tanju Bilgiç  iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek “Suriyeli sivillere güvenlik güçlerimizce kasten ateş açılarak ölümlerine sebebiyet verildiği yolundaki bir takım haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Güvenlik birimlerimiz, gerek Suriye'deki ihtilafın gerek terör örgütlerinin ve kaçakçılık şebekelerinin faaliyetlerinin beraberinde getirdiği risk ve tehditler karşısında ülkemiz sınırlarının güvenliğini, durumun hassasiyetine uygun yöntemlerle temin etmektedir. Bu çerçevede güvenlik birimleri, sınırımız boyunca hudut olaylarına ve yasadışı yollarla sınırdan geçme teşebbüslerine müdahale ederken tamamen hukuki zeminde hareket etmektedir” bilgisini kamuoyuyla paylaşmıştı.