Güney Kore yeniden sağa kaydı

Kadınlar önemli mevziler elde etseler de ülkede cinsiyet ayrımcılığı ve kadınlara yönelik tacizler büyük sorun olmaya devam ediyor. İşsizlikle boğuşan genç nüfus geleceğe ilişkin karamsarlık içinde.

Abone ol

Hakan Okçal*

GÜNEY KORE ÖRNEK BİR SEÇİM SINAVI VERDİ

9 Mart’ta yapılan Güney Kore cumhurbaşkanlığı seçimlerini muhafazakâr sağ aday Yoon Suk-Yeol, liberal demokrat (sosyal demokrat) aday Lee Jae-myung’a karşı kıl payı kazandı. 61 yaşındaki eski başsavcı Yoon cumhurbaşkanlığı görevini 5 yıllık tek bir dönem için 10 Mayıs’ta devralacak.

Güney Koreliler adil, şeffaf ve barışçıl bir seçim süreci nedeniyle kocaman bir alkışı hak ediyor. Adaylar, partiler, seçmen, medya ve ulusal seçim komisyonu örnek bir demokrasi sınavı verdiler. Seçimi kazanan ve kaybeden arasında yüzde birden az oy farkına rağmen iktidarın sorunsuz şekilde el değiştirecek olması Güney Kore’nin demokratik olgunluğunu gösteriyor. Oy atma işlemi biter bitmez, merkez medyanın ağırlıklı bölümü, artık bir Güney Kore klasiği haline gelen renkli grafikler eşliğinde sandık çıkış istatistiklerine göre kazanan adayı doğru tahmin ettiler. Kaybeden Lee Jae-myung resmi sandıklardan aynı doğrultuda bilgi gelmesi üzerine gecenin ilerleyen saatlerinde kazanan Yoon Suk-yeol’ü kutlayarak seçim sonuçlarını kabul etti. Sabah huzuru ülkesi Güney Kore, adına uygun şekilde sakin bir yeni güne uyandı.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri Güney Kore’nin otuz yıl gibi çok kısa sürede demokratik olgunluğa ulaştığını bir kez daha teyit etti. Ünlü İngiliz Economist dergisi istihbarat birimi (Economist Intelligence Unit-EIU) her yıl yayımladığı dünya demokrasi listesinde Güney Kore’yi artık tam demokrasiler grubunda sınıflandırıyor. 1990’ların başında demokratik bir anayasaya kavuşan Güney Kore sadece sanayi ve teknolojide değil, demokrasi alanında da çok kısa sürede hızlı bir gelişim kaydetti. 1980’lerin sonuna kadar kanlı askerî darbelerle, siyasi yasaklarla ve devlet şiddetiyle anılan Güney Kore bu yıl EIU’in 21 ülkeden oluşan tam demokrasiler grubunda 16’ncı sırada yer aldı. Bu grupta Asya’dan sadece Japonya ve Güney Kore bulunuyor (G. Kore Japonya’nın bir basamak üstünde).

EIU’in tam demokrasiler grubuna Fransa, ABD ve İspanya'nın giremediğini hatırlatalım. Bunlar kendilerine “kusurlu demokrasiler” (flawed democracies) grubunda yer bulabildiler. Türkiye, bu yıl da demokrasi karşıtı uygulamaların görüldüğü “hibrit” grubunun sonunda yer aldı ve hızla otoriter rejimler grubuna doğru ilerliyor. Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore gibi ülkelerin arasına girmemize az kaldı.

GÜNEY KORE KUVVETLER AYRIMINA DAYANAN BAŞKANLIK SİSTEMİ İLE YÖNETİLİYOR

Güney Kore ABD’dekine benzer şekilde, başkanlık sistemiyle yönetilir.
ABD’dekinden farkı, Güney Kore’de bir başbakanın olması. Başbakan cumhurbaşkanı tarafından atanır ve parlamentoda güven oylamasına benzer bir oylamayla göreve başlar. Ancak başbakanın görevi teknik düzeydedir. İcranın tartışmasız başı 5 yıllık tek bir dönem için, tek turlu bir seçimle işbaşına gelen “partili” cumhurbaşkanıdır. Bu açılardan, Güney Kore’de bizde muhalefetin getirmeye çalıştığı “güçlendirilmiş parlamenter sistem”den oldukça farklı bir yönetim tarzı var. Ancak her iki sistemin ortak paydası güçler ayrılığı. Güney Kore’de demokrasilerin “olmazsa olmaz şartı” güçler ayrılığı çok katı bir şekilde uygulanır. Cumhurbaşkanının yetkileri ulusal asamblenin (parlamento) ve yargının sınırlarında sona erer. Güney Kore’de yargı bağımsızlığı en titiz şekilde uygulanırken, parlamento icradan bağımsız şekilde hareket edebilme gücüne sahiptir. Parlamentonun icradan bağımsız hareket edebilmesinin sırrı, siyasi partilerin gevşek hiyerarşik yapıda örgütlenmeleri ve milletvekili adaylarının lider tarafından değil, parti örgütleri tarafından belirlenmesinde yatar.

Mevcut parlamentoda Demokratik Parti’nin yüzde 60 çoğunluğunun olması yeni Cumhurbaşkanını muhalefet ile uzlaşmaya zorlayacak. Yoon’u zor günler bekliyor. Güney Kore’de ayrıca eksiksiz şekilde uygulanan ifade ve basın özgürlüğü, sınırları çok geniş gösteri hakkı, bağımsız denetim ve düzenleme kurumları ve başta işçi sendikaları olmak üzere, güçlü sivil toplum örgütlenmeleri demokrasiyi ayakta tutan temel payandalar arasındadır. Gazete Duvar’da daha önce sıkça yazmaya çalıştığım gibi, demokrasi ve özgürlükler Korelilere gökten zembille indirilmedi. Bunlar yüksek bedeller ödenen acılarla dolu uzun bir mücadele sürecinin sonucu olarak elde edildi.

ADAYLAR VE SEÇİM SÜRECİ

9 Mart cumhurbaşkanlığı seçimlerinde esas olarak üç aday yarıştı: Halkın Gücü Partisi (PPP) adayı Yoon Suk-yeol, Demokratik Parti (DP) adayı Lee Jae-myung ve solcu Adalet Partisi (JP) adayı Sim Sang-jung. Seçim baştan itibaren Yoon ve Lee arasında geçti. Kuzey Kore yandaşı olarak yaftalanan JP’nin kadın adayı ancak yüzde iki civarında oy alabildi. Kamuoyu yoklamaları baştan itibaren Güney Koreli seçmenin her iki adayı da içine sindiremediğini ortaya koyuyordu. Sonuçta seçmen “az sevilen” iki adaydan “daha az kötüyü” kendine göre tercih etmek zorunda kaldı. Seçim kampanyası boyunca her iki aday da skandal gaflar yaptılar, yolsuzluğa bulaşmakla ve halka yalan söylemekle suçlandılar. Örneğin hem Lee’nin hem de Yoo’nun eşlerinin bazı şaibeli işleri olduğu, resmi makamlara yalan beyanda bulundukları ortaya çıktı. Yoo’nun ülkede kadınlara karşı yapısal bir ayrımcılığın olmadığını iddia etmesi ve genç kadınları, genç erkeklere nazaran haksız şekilde kayırdığını iddia ettiği Cinsiyet Ayrımcılığıyla Mücadele ve Aile Bakanlığı’nı lağvedeceğini açıklaması çok eleştirildi. 

Yoo’nun ülkenin en kanlı diktatörü Chun Doo-hwan için “darbe ayrı tutulursa, ülkeye iyi hizmetlerde bulundu” şeklindeki skandal sözleri hafızalara kazındı. Güney Kore dışarıdan bakanlara göre Covid’le örnek mücadele vermiş, müreffeh bir yüksek teknoloji ülkesi. Gençler K-Pop nedeniyle Güney Kore’ye sempati duyuyorlar. Oysa ülkede özellikle genç nesilleri ilgilendiren önemli ekonomik sorunlar var. Kadınlar önemli mevziler elde etseler de ülkede cinsiyet ayrımcılığı ve kadınlara yönelik tacizler büyük sorun olmaya devam ediyor. İşsizlikle boğuşan genç nüfus geleceğe ilişkin karamsarlık içinde.

Güney Kore’nin en büyük vilayeti Gyoenggi’nin Valisi (valiler seçimle iş başına geliyor-darısı başımıza) Lee iktidar partisi adayı olduğu halde, ülkedeki ekonomik güçlükler ve verilen sözleri yerine getirmemekle suçlanan mevcut Cumhurbaşkanı Moon Jae-in’le arasına mesafe koyarak seçim kampanyasını yürütmeye çalıştı. İktidar, artan hayat pahalılığı, genç ve diplomalı kesimdeki yüksek işsizlik, aşırı yükselen konut fiyatları nedeniyle genç nesillerin ev sahibi olmasında karşılaşılan güçlükler, ülkede eskiden beri var olan sosyal
mobilitenin yavaşlaması, yandaşların kayrılması ve yolsuzluklara çözüm bulunamamış olması gibi eleştirilerin hedefindeydi. Bunların yanı sıra Moon Jae-in’in yumuşak Kuzey Kore politikası ve kadınları daha çok kayırdığı şeklindeki eleştiriler de Lee’nin Kampanyasını etkiledi. Gerilerden başlayan Lee aradaki farkı kapatsa da az bir oy farkıyla rakibine yenilmekten kurtulamadı.

Bir zamanların gözünü budaktan sakınmayan başsavcısı Yoo Suk-yeol, başta iktidardaki Demokratik Parti’nin yıldızıydı. Yoo, Moon Jae-in’den önceki iki cumhurbaşkanını, Samsung’un patronunu ve Yüksek Mahkeme’nin eski başkanlarından birini yolsuzluk ve resmi makamı kötüye kullanmak suçlarından hapse attırmıştı. Ancak, soruşturmaları iktidar partisinin üyelerine yönelince Cumhurbaşkanı Moon’la araları açıldı ve hiç beklenmedik bir şekilde bir zamanlar kendisini düşman ilan eden Halkın Gücü (PPP) partisinin adayı odu. Güney Koreliler liberal demokratların yolsuzluklar karşısındaki samimiyetsiz tutumunu “Nae Ro Nam Bul” (benimki aşk, seninki zina) olarak tanımlıyor.

Popülist söylemleri nedeniyle muhalif kesimlerde Koreli Trump olarak tanımlanan Yoon, sona ermekte olan Moon Jae-in iktidarıyla kadın-erkek eşitliği ve ülkede yaşayan yabancılara hoşgörü konularında ayrı düşüyor. Yoon ataerkil Kore toplumunda tavrını işsiz genç erkeklerden yana koymakla ve ülkede yaygınlaşmaya başlayan Çinli göçmenlere karşı kamuoyunun hoşuna gidecek ayrımcı dil kullanmakla oy toplamış olabilir, ancak Aile Bakanlığı’nı lağvetmek, yabancı göçmenleri sosyal yardımlardan mahrum bırakmak, seçim meydanlarında söylendiği kadar kolay olmayacak. 

YOON İKTİDARININ GÜNEY KORE DIŞ POLİTİKASINA GETİREBİLECEĞİ DEĞİŞİKLİKLERİN SINIRI VAR

Rusya’nın Ukrayna saldırısı nedeniyle dikkatler Doğu Avrupa’ya odaklanmış olsa da Asya-Pasifik Bölgesi’nde Tayvan ve Kuzey Kore sorunları yakıcılıklarını koruyor. Kuzey Kore’nin silahlanma programı Çin dahil tüm Pasifik ülkelerinde endişe ile takip ediliyor. Kuzey Kore sadece birkaç gün önce atmosfer dışına uydu yerleştirme gerekçesiyle Hwasong-17 tipi kıtalararası bir balistik füze atışı yaptı. 13 bin km menzilli ve çok başlık taşıyabilen bu füze ABD karasını menzili içine alabiliyor. Moon Jae-in döneminde Güney Kore tarafından yapılan tüm iyi niyet jestlerine rağmen Kuzey Kore’nin hem nükleer programını hem füze programını yavaşlatmadan sürdürmesi en çok güneyde endişe yaratıyor. Sağcı Yoon iktidarının bu duruma seyirci kalması beklenemez.

Mayıs’ta görevi devralacak olan yeni Cumhurbaşkanı Yoon’un Güney Kore dış politikasına getireceği en büyük değişiklik Kuzey Kore politikasında olacak. Güney Kore’de sağ ve liberal demokrat iktidarlar Kuzey Kore konusunda iki farklı çizgi izleyegelmiştir. Sağ iktidarlar Kuzey Kore’ye temkinli yaklaşır ve Kuzey Kore’den silahlanma konusunda güven verici adımlar atarak samimiyetini göstermesini beklerken (Trust Policy-Güven Politikası), liberal demokrat iktidarlar Kuzey Kore’ye olumlu jestlerde bulunarak açılım yapmasını teşvik etme (Sunshine Policy-Güneş Işığı Politikası) siyaseti izlemişlerdir. Yoon iktidarının, kampanya boyunca vurgulandığı üzere Kuzey Kore’ye uzatılan zeytin dalını geri çekerek şarta bağlamasını ve ilk adımın Kuzey Kore’den gelmesini beklemek daha doğru olur. Bu yönüyle
Yoon’un Kuzey Kore politikası ABD’ye daha yakın olacak.

Yoon iktidarı Moon Jae-in tarafından alınan Rusya’ya karşı yaptırım kararlarını sürdürecek ve ABD’yle daha yakın bir iş birliği içinde olacaktır. Ancak, Yoon liderliğindeki Güney Kore’nin Çin konusunda ABD’ye çok yaklaşmasını, örneğin QUAD grubuna katılmasını beklemek gerçekçi olmaz. Güney Kore devleşen doğudaki komşusunu karşısına alma lüksüne sahip değil. Bunun askeri, siyasi, ekonomik, toplumsal ve tarihi pek çok nedeni var. Güney Kore öncelikle Çin’e Kuzey Kore sorunu sebebiyle ve ekonomik nedenlerle muhtaç. Ayrıca hiçbir Güney Kore hükümeti tarihi nedenlerle Japonya’yı tercih edip Çin’i karşısına almaz. Bu yüzden Güney Kore’nin Yoon iktidarı altında da ne kadar ABD’ye yakın olursa olsun, mevcut statükoyu devam etmesi beklenir.

*Emekli Büyükelçi