Güneş Hazar’dan mı yükseliyor?

Anlaşmada öncelikle Hazar Denizi kavramı kullanılsa da deniz hukukundan bağımsız bazı unsurlar yer alıyor; bu nedenle özel statülü bir anlaşma demek daha doğru. Buna göre Hazar Denizi'nin yüzey kısmı taraflarca ortak bir şekilde kullanılacak, dip kısmı ve maden rezervleriyse komşu devletlerin arasında, uluslararası hukuk temelinde anlaşılarak paylaşılacak.

Mühdan Sağlam msaglam@gazeteduvar.com.tr

Küresel gündemde İran yaptırımları, Avrupa devletlerin alacağı tutum konuşulurken Avrasya’dan gelen bir haber gözlerin yeniden bölgeye dönmesine neden oldu. Yıllardır kronik bir kriz haline gelen bir türlü anlaşma sağlanamayan Hazar’ın statüsü “ Hazar bir göldür” diyenlerle “Yok artık siz de Hazar bir denizdir” diyen kıyıdaşlar arasında çözümsüzlük sembolü haline gelmişti. Nihayet 12 Ağustos’ta kıyıdaş devletler Hazar’ın statüsüne dönük çözüme kavuştuklarını müjdelediler.

Geçtiğimiz hafta Rus Lider Vladimir Putin ile görüşen Almanya lideri Angela Merkel, 23 Ağustos’ta Güney Kafkasya’yı kapsayan bir geziye çıkıyor. Bu ziyaret öncesi Almanya’nın Avrasya seferini ve olası gelişmeleri doğru yorumlamak için "Hazar’ın kronik sorunu neydi? Çözüm nasıl sağlandı? Anlaşma metni kıyıdaşlara neler sağlıyor, onları nelerle bağlıyor? Hazar’daki enerji kaynaklarının dağılımı nedir? Olası senaryolar nelerdir? Bu durum Türkiye’yi etkiler mi?" sorularına yanıt aramak yerinde olacak.

DENİZ İDİ GÖL İDİ: HAZAR'IN STATÜSÜ PROBLEMİ

Hazar’ın hukuki statüsü 22 yıl boyunca kıyıdaş devletler arasında uzlaşı sağlanamayan en önemli noktaydı. Tarihsel olarak Hazar’ın durumuna mercek tutulduğunda, 18 ve 19'uncu yüzyılda Hazar göl olarak ele alınıp İran ve Rus Çarlığı arasındaki anlaşmalara konu olmuştu. SSCB kurulduktan sonra da 1970’lere kadar Hazar, İran ve SSCB arasında paylaşılırken 1970’lerde SSCB’nin parçası birer cumhuriyet olan Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Rusya ve İran olacak şekilde bölüştürülmüştü. 1991’de SSCB’nin dağılması Avrasya’dan Avrupa’ya büyük bir jeopolitik dönüşüm getirdi. Bu alanlardan birisi de Hazar oldu. Artık Hazar’ı İran, Rusya, Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan’dan oluşan beş devlet paylaşacaktı.

Hazar'ın statüsünü belirlemedeki zorluk, farklı uluslararası hukuk kurallarında göl veya deniz olarak kabul edilmesine dayanıyordu. Eğer Hazar deniz olarak kabul edilirse söz konusu bölgede paylaşım için BM Kıyı Şeridi Konvansiyonu (1958) ve Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin (1982) uygulanması demek. Yani her devletin 12 mil karasuyu ve 12-200 mil münhasır ekonomik bölgeye uygulanması demek. Hazar 200 millik bir MEB’e olanak tanımadığı için de ortak çizgi baz alınarak beşe bölünmesi demek. Bu yaklaşımın en güçlü savunucu Azerbaycan ve Kazakistan’dı.

Havza’nın göl olarak kabulüyse Hazar’ın beş eşit parçaya pay edilmesine ve ortak kullanıma dayanıyor. İran, Hazar’ın bir göl olduğunu ve kıyıdaşlar arasında ortaklaşa kullanılmasını savunuyordu. Rusya, Hazar’ın eşit olarak bölünmesini savunuyor. Nitekim bu çerçevede Kuzey Hazar bölgesinin deniz altı bölgesini Kazakistan ile eşit pay eden bir anlaşmayı hayata geçirdi. Son kıyıdaş Türkmenistan Hazar konusunda en esnek politikaya sahip ülke olup, anlaşma sağlanana kadar kıyıdaşların Hazar’ı ortak kullanmasını savunuyor.

PAY EDİLEMEYEN HAZAR'IN ÖNEMİ

Avrasya’da yer alan Hazar 371 bin kilometrekarelik alana sahip. Hazar’ı paylaşılmaz kılan belirli sebeplere bakmakta yarar var. ABD Enerji Bilgi Dairesi 2017 verilerine göre Hazar’da 48 milyar varil petrol ve 8.76 trilyon metreküp doğal gaz rezervi var. Ancak bölgenin bu dikkat çekici enerji rezervi Hazar’ın doğrudan denize çıkışı olmaması ve bölge devletleri arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden yeteri kadar kullanılamadı. Doğal kaynakların yanında Hazar’ın balıkçılık açısından zengin bir bölge olması ve mineraller açısından doyurucu oranları, devletlerin bölgeye daha fazla önem vermesine neden oluyor.

Ekonomik unsurların yanında Hazar’a kıyısı olan Rusya ve İran gibi küresel siyasette etkin olan aktörler göz önüne alındığında burada bulundurulacak gemi, üs ve donanma gibi unsurlar jeopolitik ve güvenlik politikaları açısından bölgeye ayrı bir önem katıyor. Örneğin Azerbaycan’ın bilinmeyen bir tarihte NATO veya benzeri bir şemsiye altında burada bir tatbikata girişmesi ihtimali Rusya ve İran açısından kabul edilmez bulunuyor. Bu nedenle bölgede kıyıdaşların güvenlik konusundaki hassasiyetini gözetecek çözümler aranıyordu. İşte değinilen bu faktörler ışığında Hazar kıyıdaşları 12 Ağustos’ta Atkau’da (Kazakistan) Hazar’ın statüsünü belirleyen anlaşmayı imzaladı.

ANLAŞMA METNİNİN GÖR DEDİĞİ

Anlaşmada öncelikle Hazar Denizi kavramı kullanılsa da deniz hukukundan bağımsız bazı unsurlar yer alıyor; bu nedenle özel statülü bir anlaşma demek daha doğru. Buna göre Hazar Denizi'nin yüzey kısmı taraflarca ortak bir şekilde kullanılacak, dip kısmı ve maden rezervleriyse komşu devletlerin arasında, uluslararası hukuk temelinde anlaşılarak paylaşılacak.

Kazakistan'ın Aktau kentinde kıyıdaş ülkelerin liderleri, Vladimir Putin (Rusya), Nursultan Nazarbayev (Kazakistan), Hasan Ruhani (İran), İlham Aliyev (Azerbaycan) ve Gurbanguli Berdimuhamedov (Türkmenistan), Hazar Denizi'nin statüsünü belirleyen belgeyi imzaladı. Anlaşmaya göre:

  • Denizcilik, balıkçılık, bilimsel araştırmalar ve ana boru hatlarının döşenmesi, tarafların üzerinde mutabakata varacağı kurallara göre gerçekleşecek. Kapsamlı deniz projelerinin hayata geçirilmesi durumunda mutlaka ekoloji faktörü dikkate alınacak.
  • Güvenlik kaygıları dikkate alınarak dış ülkelerin Hazar bölgesinde askeri varlık göstermesine izin verilmeyecek. Ayrıca beş Hazar ülkesi bölgedeki güvenliğin ve kaynakları işletmenin sorumluluğunu yüklenecek.
  • Hazar Denizi’nin dibi ve toprak altı bölgeleri farklı alanlara bölünürken, deniz yüzeyi de deniz sahası, deniz hududu, balıkçılık alanları ve kaynakların kullanımı gibi esaslara göre paylaştırılacak.
  • Sahilden 15 deniz mili mesafeye kadar olan bölgeler, her ülkenin kendi arazisi olarak kabul edilecek. Bu mesafeye 10 deniz mili eklenerek toplam 25 mil, her ülkenin balıkçılık alanı olarak belirlenecek. Diğer kısımlar ise ortak kullanıma açık, tarafsız bölge olacak.
  • Kıyıdaş ülkelerin iş birliği ilkelerini ve yasal sorumluluklarını içeren ve beş devlet için eşit şartlar getirdiği vurgulanan anlaşma, Hazar’ın dibi, yan yana ve karşı karşıya olan ülkeler arasında bölgelere bölünecek.
  • Hazar Denizi'nin hava sahasının kullanımına ilişkin istişarelere devam edilecek. Ancak, anlaşmayla kıyıdaş beş ülkenin dışında Hazar'da yabancı askeri varlıkların bulunması yasak.

ENERJİDE HAZAR'IN SUNACAĞI OLANAKLAR

Hazar’da bulunan petrol ve doğal gazın Avrupa başta olmak üzere küresel piyasalara aktarımını sağlayacak olan zeminde söz konusu bu anlaşma çerçevesinde ülkelerin paylarına düşen enerji kaynakları dağılımı şöyle:

Kaynak: Vladai Club, Convention on the legal status of the Caspian Sea http://valdaiclub.com/multimedia/infographics/convention-on-the-legal-status-of-the-caspian-sea/

Kıyıdaşlar arasındaki bu dağılım, enerji kaynaklarını kendi bölgesi dışında satmak isteyen üreticiler için olanakların kapısını aralıyor. Daha önce yapımı konuşulan ancak Hazar’ın statüsüne takılan Türkmen gazının Azerbaycan üzerinden Avrupa’ya aktarımı sağlaması beklenen Nabucco gibi projelerin hayata geçirilmesi kolaylaşacak. Yani yeni alternatifler güçlü biçimde gündeme gelecek.

Türkiye açısından duruma bakılacak olursa haziran ayında faaliyete geçen TANAP’a Azerbaycan’ın yanında örneğin Türkmenistan gibi ülkelerin katılımı sağlanabilir. Türkiye’ye alternatif güzergâhlar gündeme gelebilir.

Durum Türkiye ile sınırlı değil. Angela Merkel’in 23 Ağustos’ta başlayacak Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan duraklarını içeren ziyaretinde de ana gündem maddesi enerji olacak. Merkel’in 25 Ağustos’ta Azerbaycan lideri İlham Aliyev ile yapacağı görüşme sadece Almanya için değil, Avrupa enerji çeşitlendirmesi açısında da önemli bir kilometre taşı olabilir. Avrupa’nın İran’dan gaz ve petrol almaya devam edeceklerini duyurdukları metin dikkate alındığında İran’ın yine Hazar üzerinden Avrupa’ya gaz satma ihtimali mevcut. Bu durum Avrupa açısından alternatif bir kaynak. Aynı zamanda halihazırda Türkmenistan ve Kazakistan’dan doğal gaz alan Çin’in bu iki devletin yanında İran ve Rusya üzerinden Hazar gazından faydalanmasını beklemek sürpriz olmayacak. Yakın zamanda Merkel gibi Çin lideri Xi’yi de Hazar turunda görmemiz mümkün. Asıl akıllara takılansa Rusya’nın bu süreçte alacağı tutum.

Tüm yazılarını göster