'Görünmeyin, bir şey yapmayın hatta var olmayın!'

LGBTİ hareketinin mücadele tarihindeki anlamı nedeniyle her yıl haziran ayının sonunda gerçekleştirilen "Onur Haftası" etkinlikleri bir kez daha valiliklerin yasaklarına takıldı. OHAL sürecinde LGBTİ bireylere yönelik baskıların arttığını belirten aktivist ve hukukçular, iki yıllık OHAL sürecinde yaşananları değerlendirdi.

Abone ol

ANKARA - ABD'de New York şehrinin Greenwich Village bölgesinde bulunan Stonewell Inn adlı bara polisin 28 Haziran 1969'daki baskınına karşı başlatılan eylemlerin yıl dönümü her yıl olduğu gibi haziran ayının son haftası tüm dünyada LGBTİ'ler tarafından "Onur Haftası" olarak kutlanırken Türkiye'deki etkinlikler yine OHAL'e takıldı. LGBTİ hareketinin, "Onur Haftası" etkinlikleri kapsamında İstanbul'da pazar günü yapmayı planladıkları "Onur Yürüyüşü", İstanbul Valiliği'nin aldığı kararla yasaklandı. Ankara Valiliği de "Komünist LGBTİ" adlı grubun organize ettiği "Onur (Pride)" filminin gösterimini "bazı kesimlerin tepkisini çekeceği ve provokasyonlara neden olabileceği" gerekçesiyle yasakladı. Kasım 2017'de Ankara Valiliği'nin aldığı süresiz yasak kararının ardından bu güne kadar LGBTİ örgütlerinin düzenlemek istediği hiçbir etkinliğe izin verilmedi. OHAL sürecinde  LGBTİ bireylerin daha çok baskı altında olduğunu belirten örgütlerin temsilcileri Gazete Duvar'a tüm Türkiye'de OHAL ilan edilen 20 Temmuz 2016'dan bu yana yaşadıklarını anlattı.

'VALİLİKLERİN GÖREVİ, ETKİNLİKLERİN GÜVENLİ YAPILMASINI SAĞLAMAK OLMALI'

"Uluslararası Homofobi, Bifobi ve Transfobi Karşıtı Günü" olan 17 Mayıs'ta yıllardır Ankara'da yürüyüş düzenleyen LGBTİ örgütlerine 3 yıldır izin verilmiyor. Ankara Valiliği'nin Kasım 2017'de aldığı süresiz yasak kararı sonrası film gösterimi, atölye çalışması başta olmak üzere birçok etkinlik de yapılamıyor. KAOS GL Medya İletişim Koordinatörü Yıldız Tar'a göre OHAL sürecinde LGBTİ bireylere dönük baskılar arttı. OHAL'in insan hakları ve demokrasi açısından her geçen gün telafisi mümkün olmayan zararlara neden olduğunu söyleyen Tar şunları söyledi, "OHAL Kanunu'na dayanarak etkinliklerin yasaklanmasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Daha önce tek bir gün etkinlikler yasaklanırken bu yılla birlikte OHAL'e dayanarak süresiz olarak her etkinlik yasaklanmış durumda. Atölye çalışmasından film gösterimine kadar aklınıza gelecek her şey yasak nedeniyle yapılamıyor. Başkentte yaşayan bir LGBTİ birey 'genel ahlak' vurgusuyla yapılan yasaklarla hedef gösterilmiş oluyor. İdarecilerin getirdiği yasaklar sadece etkinlik bazlı yasaklar değil. Topluma ve kamuoyuna hedef gösteren nefret söylemine varan açıklamalar, uygulamalar yapıyorlar. 'İstenmeyen unsur' olduğumuz algısını yaratmış oluyorlar. Esasında burada valiliklerin kamu organlarının görevi, etkinliklerin güvenli yapılmasını sağlamak olmalı. OHAL'in hayatımıza yansıması, 'Görünmeyin, bir şey yapmayın, hatta var olmayın' mesajına dönüşüyor.

'BASKININ KARŞILIĞI OLARAK MÜCADELE AZMİMİZ ARTIYOR'

İstanbul'da Taksim-İstiklal Caddesi'nde düzenlenmesi planlanan 26'ncı Onur Yürüyüşü, İstanbul Valiliği'nin aldığı kararla yasaklandı. 26'ncı Onur Haftası Komitesi Gönüllüsü Yunus Emre Demir, yasak kararına karşı hak savunucularına seslenerek, "İstiklal Caddesi ve Taksim'de gezinmeleri halinde bize veya bizden bir şeylere rastlayacaklardır. O gün Taksim'de olsunlar" dedi. Onur Yürüyüşü'nün İstanbul Valiliği tarafından 3 yıldır yasaklandığını hatırlatan Demir şunları söyledi, "Yasak kararını toplumun bir bölümünün değer yargılarına aykırı düşeceği ve provokasyon olacağı nedenleriyle alıyorlar. Biz geçtiğimiz yıl açıklamalarımızda da söyledik, toplumun büyük bir bölümü bu yürüyüşü bekliyor. Yasak kararları daima toplumsal duyarlılığa, güvenliğe yedirilmeye çalışılıyor ama bunun bir gerçekliği yok. Biz yürüyüşlerimizi düzenlerken hiçbir sorun yaşamıyorduk. Ne zaman yasaklar çıktı, polisin saldırıları başladı o zaman esnaf ve turistler etkilendi. Gerici ve faşist gruplar polisin yasağından güç alarak ara sokaklarda eylemcileri darp ediyorlar, tehdit ediyorlar. Kendi adıma yasaklar benim mücadele azmimi artırıyor. Bu baskının karşılığı olarak mücadele azmimiz  artıyor. Çok da sesimiz kısılmıyor. LGBTİ+ bireyler konusunda insanları örgütlüyoruz ve birçok alanda çalışmalarımıza devam ediyoruz."

'YASAKLAMALARDA OHAL SÜRECİ BAHANE OLARAK KULLANILIYOR'

LGBTİ örgütlerinin etkinliklerinin yasaklanmasını "keyfi uygulamalar" olarak niteleyen Pembe Hayat Derneği'nin avukatı Emrah Şahin, "Yasaklamalarda OHAL süreci bahane olarak kullanılıyor" diyerek şu açıklamayı yaptı, "En büyük zorluğu hukuki mücadelede yaşıyoruz. Ankara Valiliği'nin yasaklamalarının ardından Ankara Barosu etkinliğimizi düzenlemek istedi. Valilik, Ankara Barosu'ndaki etkinliği de aynı gerekçeyle kopyala yapıştır yaparak "Türk halkı bunu istemiyor" diyerek yasakladı. Bakıldığında Ankara Barosu'nun etkinlik konusunda bildirim yükümlülüğü yok. Ankara'da en son bir film gösterimi yasaklandı. Yasakların keyfi olduğunu şöyle söyleyebilirim aslında, Beyoğlu Kaymakamlığı bir etkinliği yasakladı örneğin, Kadıköy yasaklamadı ve etkinlik Kadıköy'de yapıldı. Bu demek ki güvenlik problemi hususları önemli değil burada. Burada idarecilerin keyfiliği var."

'BİR KISA FİLMDEN Mİ KORKUYORLAR?'

LGBTİ bireylerin yaşadığı sıkıntılardan söz eden avukat Emrah Şahin, "LGBTİ bireyler aktivizm yapamadıklarını, ifade özgürlüklerine yönelik yasaklamalar olduğunu söylüyorlar. Bize başvuran vakalar da o yönde artmaya başladı. Bu kadar yasaklamalara karşı toplumun ön yargıları ve ayrımcılığı da artıyor. Nefret söylemlerinde bulunacak insanlar cesaret bulmuş oluyorlar. LGBTİ bireyler daha fazla ötekileştirildiği için daha fazla ayrımcılığa maruz kalıyor. Onur Haftası'nda etkinliklerin yasaklanması sadece LGBTİ bireyler açısından üzücü durum değil ülkemiz açısından da üzücü. Yurt dışından ülkemize bakıldığında nasıl görüneceği de önemli. Bir kısa filmi valilik, baro başkanını arayarak yasaklattırmaya giderek devlet kendisini aciz ve zayıf gösteriyor. 'Bir kısa filmden mi korkuyorlar' düşüncesi yaratıyor" dedi.

'YASAKLAMALAR NEFRET SUÇLARININ ZEMİN BULMASINA NEDEN OLUYOR'

KAOS GL Hukuk Koordinatörü Kerem Dikmen, Ankara'da valiliğin yasaklama kararı için iç hukuk yollarına başvurduklarını ve olumsuz yanıt aldıklarını, yakında kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götüreceklerini belirterek şunları söyledi, "Bu yasaklamalarla aynı anda birkaç hak ihlal ediliyor. Hem AİHM sözleşmelerinde hem de Anayasa'da belirtilen ifade özgürlüğü, dernek kurma ve toplantı özgürlüğü engelleniyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi devletlere yalnızca hakları engellememe yükümlülüğü değil kullanımını sağlama yükümlülüğü de getirmektedir. Herhangi bir grup Onur Yürüyüşü'nden provoke olurum, yürüyüşe saldırırım diyorsa devletin görevi Onur Yürüyüşü'nü değil yürüyüşü hedef alan provokasyonu engellemektir. Yasaklama kararları LGBTİ hakları alanında çalışan örgütlerin tüzel kişiliğini sonlandıran kararlar değil ancak adeta soyut gettolar yaratan kararlar. Bu yasaklar her ne kadar nefes alma kanallarını tıkasa da bir şekilde faaliyetlerin devamı için elinden geleni yapıyor sivil toplum kuruluşları. Yasaklar LGBTİ'lere  genel kamusal hayatta yaşanılan sıkıntılardan ekstra bir sıkıntı yaşatıyor. Bu tarz kararlar nefret suçlarının ve söyleminin dolaylı olarak daha rahat zemin bulmasına neden oluyor."