Gaziantep'in kültür mozaiği: Bey Mahallesi!

Gaziantep'te tarihi bir mahalle Bey Mahallesi... Yahudilere, Türklere, Ermenilere ev sahipliği yapmış mahalle hakkında çalışmalar yürüten Berkay Yıldırım, Ermenilerden kalan değerlerden bahsederken; "Değerler bugün başkalaşmış bir formda. En azından mekânsal ve dolayısıyla simgesel anlamda..." diyor.

Abone ol

DUVAR - Gaziantep'in tarihi Bey mahallesi, Ermenilere, Türklere, Yahudilere, Suriyelilere ev sahipliği yapmış bir mahalle. Günümüze gelindiğinde mahalle dar sokakları, müzeleriyle ve geleneksel Gaziantep evleriyle tarihini ayakta tutmayı başarırken kiliseden bozma camisi, özel işletmeye açılan kafeleriyle de bir o kadar değişime uğradı. Bu nedenlerle Bey mahallesi kenti ziyarete gelenlerin de hep ilgi odağı olmayı başardı. Evliya Çelebi Seyahatname’sinde 'Şehrin her sokak başında kale gibi kapıları vardır. Her gece sokaklarında kandiller yanar' diyerek anlattığı mekanın Bey mahallesi olduğu da rivayet edilir..

'Neoliberal Kent Politikaları Işığında Mekânın Ekonomik Dönüşümü ve Simgesel Yeniden Üretimi: Gaziantep Bey Mahallesi Örneği' adlı yüksek lisans tezi çalışmasında mahalleyle ilgili araştırmalar yapan Berkay Yıldırım, mahallenin kültürel dokusundan ve mimariye etkisinden bahsederken; “19.yüzyılın ikinci yarısında mahallede yaşamakta olan Ermenilerin mahallenin kültürel dokusundaki etkisini mimari yapılarda da görmemiz mümkün. Zira evlerin tavanları, giriş kapıları gibi yerlerine çeşitli kabartmalar mevcut, bunun yanı sıra bugüne gelememiş 1. Protestan Kilisesi ise sinema olarak da işlev görmüş ve bu sinema da kentin ilk sineması” diyor.

Yıldırım'la, tarihi Bey Mahallesi'ni, mahallenin mekansal ve sosyolojik yapısındaki değişimleri ve daha birçok konuyu konuştuk...

'RESTORASYON DÖNEMİNE KADAR...'

Daha önce 'özgün yapısı korunarak restore edilecek' denilerek mahallenin restorasyonu yapıldı. Tarihi Bey Mahallesi'ni biraz anlatır mısınız? Halk restorasyon için ne diyor?

Mahalle,  1536'da tahrir defteri kayıtlarına göre 40-50 haneden oluşan bir yerleşke. Mimari yapı olarak evlerin inşasında çevredeki ocaklardan çıkarılan Havara Taşı kullanılmış. Taşların genel yapısı itibariyle kolay işlenilir olmasının yanı sıra kışın soğuğa, yazın sıcağa karşı bir nevi izolasyon işlevi olması vesilesiyle mahalle mimarisine öncülük edenler tarafından tercih edilmiş. Evlerin 'süyük' denilen 4-5 metrelik yüksek bahçe duvarları ardına yapılmış olması o zamanlar için aile mahremiyeti düşüncesinin ön planda tutulduğu fikri veriyor. Yüksek duvarların ardındaki geniş avlularda gündelik yaşamın büyük kısmı geçirildiğinden olsa gerek ki buralara da 'Hayat' denmekte. Yüksek bahçe duvarları mahalle kültüründen kopuk bir hayat sürüldüğü fikri verebilir ama her evin altında yan eve geçişler yapılması mümkün geçitler bulunmakta. Bunun yanı sıra mahalle sakinlerinden Temir amca ile sohbetimizde sokaklarda divan tarzı beton yükseltilerin bulunduğundan söz edip o divanlarda öğleden sonraları mahalleli ile çay içip akşamları yemek yendiği ve geç saatlere kadar bir arada olunduğundan bahsediyordu. Fakat bu sözleri söylerken de, 'Restorasyon dönemine kadar' dedi.

'MEKÂN, TAŞTAN VEYA HARÇTAN BİR MOLOZ YIĞINI DEĞİLDİR'

Bey Mahallesi eskiden günümüze kadar nasıl bir değişime uğradı?

Mekân denilen yapı esasında yalnızca taştan veya harçtan bir moloz yığını değil. İnsanla birlikte değişen dönüşen ve nefes alan bir yapı. İşin içerisinde insan varsa kaçınılmaz olarak bir kültürel varlıktan da bahsetmemiz gerekecek. Dolayısıyla mahalle sakinlerinin farklılık gösterdiği her dönemde kültürel bir farklılaşma da beraberinde gelmekte, yaşam biçiminde bir değişim gözlenmektedir.

Bey Mahallesi'ndeki kafeler...

'PİYANO SESLERİNİN YÜKSELDİĞİNDEN BAHSETMİŞTİ'

Bey Mahallesi'ne her evin bir öyküsü olduğu söyleniliyor... Bu evlerin nasıl bir öyküsü var?

Mahalle içerisinde Nazaretyan ailesinin 1854 yılında inşa ettiği evin avlusunda otururken (o ev bugün Papirüs Kafe olarak faal durumda) mahalle tarihi ve Antep Ermenileri ile ilgili derin bilgisinden yararlandığım araştırmacı tarihçi Murad Uçaner, belli saatlerde evlerden piyano seslerinin yükseldiğinden bahsetmişti. Nitekim gerek ekonomik gerekse kültürel sermayesi değişkenlik gösteren mahalle 2005'te sokak sağlıklaştırma çalışmaları kapsamında yeniden bir dönüşüm yaşamış ve günümüzde mahallede yer yer Suriyeli aileler yer yer de ailesinden kalmış yapılarını koruma güdüsüyle mahalleden ayrılamamış 50 yılı aşkın süredir orada yaşayan mahalle sakinleri olsa da genel itibariyle işletme odaklı faaliyet yürüten kurumların egemenliğinde bir yapılar birliği Bey Mahallesi.

Tarihi Bey Mahallesi rostorasyon öncesi (solda) rostorasyon sonrası (sağda)

Mahallenin mekansal ve sosyolojik değişiminden biraz konuşalım...

Mekân ile insan birbirlerini yeniden tanımlayan bir noktada da tamamlayan iki unsur. Bunun tespiti de sosyolojik bir çıktıyla mümkün. Mekânın değişimi kültürel bir değişimle mümkündür. Bey Mahallesi örneğinde de bunu görmekteyiz. Antep Harbi sonrasında Ermenilerin kenti terk edişi ile mekânda simgesel bir dönüşüm ve yeniden üretim süreci yaşanmış. Bugün hâlâ şans eseri ayakta kalmış yapıların olması çarpışmaların az şiddetli olduğunu değil, yapıların dirayetli oluşundan kaynaklı. Mesela bugün kültür merkezi olarak işler durumda olan Kendirli Kilisesi Ermenilerin kenti terk edişi sonrasında tahrip edilmiş. Dış cephesinde onlarca kurşun izi hâlâ o dönemdeki hiddeti gözler önüne serer nitelikte. Yapının dış cephesinde bulunan haç simgesinin hedef alınması ise meselenin simgesel şiddet boyutu olsa gerek.

Yıldırım: Kendirli Kilisesi Ermenilerin kenti terk edişi sonrasında tahrip edilmiş.

'KATEDRAL BUGÜN KURTULUŞ CAMİİ'

Ermenilerin kenti terk edişinden sonra arkalarında bırakmak zorunda kaldıkları değerleri nasıl bir değişime uğradı?

Sadece bir örnek vererek konuyu somutlayabiliriz: St. Mary Kilisesi veya Surp Asdvadzadzin Katedrali olan mekânın adı bugün Kurtuluş Camii. Unutmadan; bahsettiğimiz yer 12 Eylül döneminde de işkencehane olarak işlev görmekte olduğu biliniyor. Mekânlar, dönemlerin kendi iç dinamikleri ve yaşanılmışlıklarına göre şekil aldığını söyleyebilmek de mümkün. Bir örnek de mahalledeki evlerin yapısal özelliğinden vereyim; evlerin dış cephelerinde kuş sığınakları yapılmış. Ama bugün o kuş yuvaları demir parmaklıklar ile kapatılmış durumda. İç burkan bir görüntü gerçekten. Küçük bir ayrıntı gibi görünüyor olabilir lakin bence çok önemli simgesel bir detay bu. Restorasyon sonrasında Temir amca ve mahallelinin sosyal yaşam ortamlarındaki değişim ve 'yenilik' kadar önemli bir durum. Söylemek istediğim, kentlerin, mekânların, yaşam alanlarının 'yenilenmesi' ve yeniden 'yaşanılabilir' kılınması demek, orayı insan anılarından yoksunlaştırmak ya da doğal yaşamı tahrip etmek anlamı taşımaması gerektiğini düşünüyorum.

'DEĞERLER BAŞKALAŞMIŞ BİR FORMDA'

Peki bu değerler yaşatılıyor mu? Siz bu değerlere baktığınızda neyi görüyorsunuz?

Ermenilere ait değerler bugün başkalaşmış bir formda. En azından mekânsal ve dolayısıyla simgesel anlamda... Kiliselerin camileştirilmiş olması örneğinden bahsettik. Şu an mahalle içlerindeki kafelerde az da olsa görebileceğiniz ayrıntılar mekânlara 'otantik' bir cazibe katıyor. Bunun dışında mekânların esas sahiplerini hatırlatıcı herhangi bir ileti gelmiyor size. Orası hakkında bilgi sahibi olabilmek için bilgi arkeoloğu olmak gerekiyor. Yoksa salt bir mekandan öteye bir şey göremezsiniz. Buna bir çeşit tarihsel kaybolmuşluk mu dersiniz mekânsal dejenerasyon mu orasını bilemiyorum ama şunu da söylemekte yarar var ki bu durumda topu yalnızca özel teşebbüslere, işletmelere atmak kolaycılık olacak. Bu değerleri bu toprakların bir parçası olarak görüyorum ben. Gayet insani bir yaklaşım olarak gelmiştir her zaman bana. Orada doğmuş büyümüş, orada aşık olmuş kentle hemhal olmuşlar. Örneğin Antep yöresel yemekleri olarak bilinen yemeklerin hemen hepsi Ermeniler tarafından da gayet iyi bilinen yemekler. Milliyetçi bir söylem inşası her şeyi yerli yerinden etmiş vaziyette maalesef. Kültür de bu durumdan nasibini almış başlıca alanlardan.

Berkay Yıldırım...

'BEY MAHALLESİ MEMLEKETİMİZ TAM BİR KÜLTÜR MOZAİĞİNİN ÖRNEĞİ'

Şunu da sormak istiyorum: Sizce tarihi Bey Mahallesi kültürel, sanatsal ve toplumsal bellek anlamında ne anlatıyor?

Hani 'memleketimiz tam bir kültür mozaiği!' diyen afişlerle karşılaşırsınız ya kent girişlerinde, Bey Mahallesi gerçekten de öyle bir yer. Ermenilerin var olduğundan bahsediyoruz ama Ermeniler dahi kendi içerisinde tam anlamıyla yekpare bir görünümde değil. Bunun yanı sıra Yahudi ve Türk kökenli halklar var ve bu halkların kendilerine özgü kültür ve gelenekleri var ama bunun yanı sıra bir aradalığın vermiş olduğu bir benzeşmeden de bahsetmek mümkün. Bahsettiğimiz yemek kültürü meselesi de yine buraya tekabül ediyor sanırım.