Fırtına bulutları toplanırken, büyük dönüşümün eşiğindeki Çin…

Tünelin sonundaki ışık görünmüyor. ABD’de inatçı enflasyon faiz artırımlarını sürdürecek. Çin’de Xi Jinping’in üçüncü dönemi başlıyor. Beklenen yeni ekonomik modeli başarıya ulaştırabilecek mi?

Abone ol

Küresel ekonomide durumun pek parlak olmadığı bir kez daha teyit edildi. Gelen veriler de zaten bu yönde... Geçen hafta neler olduğuna göz atalım. Uluslararası Para Fonu (IMF) son güncellemesinde, merkez bankalarının enflasyona karşı mücadelesini sürdürmesini söylerken, artan yaşam maliyetleri, Ukrayna Savaşı ve Çin'in yavaşlamasından dolayı "en kötünün henüz gelmediğini" ve gelecek yıl dünyanın üçte birinin resesyonda olacağını bildirdi.

IMF'nin baş ekonomisti Pierre-Olivier Gourinchas, fırtına bulutlarının toplanmakta olduğunu, merkez bankalarının enflasyonu yenmek için "lazer yoğunluğunda odaklanmaları" gerektiğini, yukarı yönlü fiyat baskıları devam ederse daha sert eylem ihtiyacı riskinin doğacağını vurguladı.

ENFLASYONİST BASKILARIN GÜCÜ HAFİFE ALINDI

ABD, AB ve Birleşik Krallık'ta enflasyonun 1980'lerin başından beri yaşanmamış seviyelere ulaştığını, enflasyonist baskılarının "oldukça inatçı" olduğunu söyleyen Gourinchas, ayrıca IMF'nin, merkez bankaları gibi, 2021'de ilk ortaya çıktığında enflasyonist baskıların gücünü hafife aldığını belirtti.

Peki ekonomik verilerde ve piyasalarda durum ne?

En önemlisi, ABD'de enflasyon faiz artırımlarına rağmen beklendiği gibi düşmüyor. Eylül'de tüketici enflasyonu aylık yüzde 0.4 ve yıllık bazda yüzde 8,2 ile beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Beklenti yıllık enflasyonun yüzde 8,1’e gerilemesi yönündeydi. Aylık enflasyonda beklenti ise yüzde 0,2 düzeyindeydi. Ağustosta yıllık enflasyon yüzde 8,3 düzeyinde gerçekleşmişti.

ABD’DE FAİZ ARTIRIMLARINA DEVAM

ABD, Merkez Bankası'nın (FED) faiz artırımlarını bir süre daha sürdüreceğini netleştirdi. Kasım toplantısında 75 baz puanlık faiz artırımı ihtimali güçlendi. Enflasyon verisi ve bir kez daha faiz artırımı (yıl içinde beş kez artırım oldu) ihtimali hayal kırıklığı yaratırken borsalar dalgalandı, altın ve Bitcoin geriledi, dolar ve ABD 10 yıllık tahvilleri yükseldi.

Enflasyon verisiyle “FED savaşı kaybediyor mu?” sorusu gündemdeki yerini güçlendirirken, Dow Jones Endeksi 29.500 seviyesinden 28.666 puana kadar indi. Ancak, Perşembe günü gelen tepki alımlarıyla endeks yüzde 2.8 yükselerek 30 bin puanın üzerine çıktı. Cuma günü de yüzde 1.3 düşüşle 29.643 puandan kapandı.

Enflasyon verisi öncesinde hafta başında onsu 1.707 dolara kadar çıkan altın, haftayı 1.649 dolardan kapatırken, dolar endeksi 112 seviyesinden 113.17'ye yükseldi. VIX Korku endeksi 31 seviyesine kadar gerilemişken yeniden 32'nin üzerine çıktı.

Eylül ayı perakende satış verisi de beklentilerin altında gelirken bankacılık sektöründen de kötü haberler geldi. Dünyanın en büyükleri arasında yer alan J.P. Morgan, Wells Fargo, Morgan Stanley ve Citigroup’un zayıflayan ekonomi ve yatırım bankacılığının kötü günler geçirmesi nedeniyle üçüncü çeyrek yılda kârları azaldı.

ALTIN FİYATLARININ DÜŞMESİNİN ARDINDAKİ ÖNEMLİ NEDEN

Burada bir ara parantez açalım; altın fiyatlarının bu seviyelere gerilemesine bir bakalım. Böylesine enflasyonist bir dönemde, gelişmiş Avrupa’nın yanı başında savaşın sürdüğü, nükleer kıyametin gündeme geldiği bir zamanda altın fiyatlarının yeniden 2020 başındaki seviyeye dönmesi, Mart ve Nisan’da ons başına 2 bin dolara yaklaşmışken; 1.650 dolarlara düşmesi sadece ABD’de faiz artırımları, doların aşırı güçlenmesi ile açıklanabilir mi? Kimi uzmanlar bir ülkenin yoğun biçimde altın rezervi sattığını savunuyor.

Bu ülke tabii ki, son yıllarda müthiş altın stoklayan ve şimdi de savaşı finanse etmek için altın satmak zorunda kalan Rusya… Uzmanlar, Rusya’nın savaşı finanse etmek, bütçe dengelerini korumak ve uluslararası tahvil piyasalarında ödeme yükümlülüklerini yerine getirmek için altın rezervlerine yoğun biçimde “müracaat ettiğini” ve altın fiyatlarının gerilemesine önemli ölçüde katkı sağladığını belirtiyor. Bu konuya sonraki yazılarda ayrıntılı biçimde döneriz.

İNGİLTERE FİNANSAL KAOSUN EŞİĞİNDEN DÖNDÜ

Geçen haftanın bir başka önemli gelişmesi de finans piyasaları alt üst olan, maliye bakanı değişikliğine giden İngiltere’de yaşandı. 24 milyar sterlinlik vergi indirimi kararı maliye bakanının başını yerken, Sterlin değer yitirdi, tahvil piyasası altüst oldu, ülke bir finansal krizin eşiğinden döndü. Merkez Bankası 65 milyar sterlinlik tahvil alımı başlatarak istikrar sağlamaya çalıştı. Olan milyarlarca sterlin zarar eden emeklilik fonlarına oldu.

Ülkenin bu yılki dördüncü maliye bakanı olan Jeremy Hunt, “önümüzde zor kararlar var” diyerek bazı vergi oranlarının yeniden artırılacağını söylerken, muhalefetteki İşçi Partisi’nin lideri Keir Starmer ise hükümetin tarihte benzeri olmayan feci bir kaosa yol açtığını savunarak erken seçim çağrısında bulundu.

ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA NELER OLACAK?

Önümüzdeki hafta, ABD’de Bank of America, Goldman Sachs, Netflix, IBM, Tesla ve American Express gibi büyük şirketler üçüncü çeyrek yıl bilançosu açıklarken, İngiltere’deki gelişmeler ve özellikle hükümetin vergi indirimleri konusunda bir U-dönüşü yapıp yapmayacağı, Merkez Bankası’nın piyasaları ne ölçüde sakinleştireceği yakından izlenecek.

İngiltere, Japonya ve Kanada gibi büyük ekonomiler enflasyon verisi açıklarken, Euro bölgesinde tüketici güven endeksi izlenecek. Bu verinin tüm zamanların en düşük noktasına gerilemesi beklenebilir.

ÇİN’DE Xİ JİNPİNG İLE ÜÇÜNCÜ DÖNEM BAŞLIYOR

Aslında, önümüzdeki hafta tüm gözler Çin’de olacak. Çünkü bir hafta boyunca Çin Komünist Partisi’nin 20. Ulusal Kongresi var. Ben de bu yazıyı Çin ve üçüncü beş yıllık dönemde liderliğini ilan ederek, Mao Zedung’tan bu yana en güçlü yönetici olarak yerini sağlamlaştıracak Xi Jinping üzerine yazacaktım, küresel ekonomi ve piyasalarla laf uzadı.

Çin’e geçelim…

Başkan Xi Jinping, Pazar günü yaptığı açılış konuşmasında, döneminde Çin'in kaydettiği ekonomik başarılardan ve Tayvan'ın anakaraya bağlanması hedefinden bir kez daha söz etti. Merkeze kendisini koyarak "ortak refah" hedefi için çağrıda bulundu. Sıfır Covid politikasının süreceğini, Çin'in çevre korumaya ve yeşil yaşam tarzlarını teşvik etmeye öncelik vereceğini ve doğanın korunmasının modern bir sosyalist ülke inşa etmenin önemli bir parçası olduğunu söyledi. Malumunuz; Çin, ABD ile birlikte dünyayı en çok kirleten, en fazla sera gazı salınımı yapan iki ülkeden biri...

ÖMÜR BOYU DİKTATÖR MÜ?

Peki, bu kongre neden önemli? Çünkü, Xi Jinping ikinci döneminin sonunda istifa ederek yumuşak bir liderlik geçişi sağlayacaktı. Ancak 2018'de parti aniden bu konudaki anayasal sınırların kaldırıldığını duyurdu ve Xi Jinping'e bazı uzmanların “ömür boyu diktatör” olarak adlandırdığı liderlik imkânını verdi.

Kendisine karşı herhangi bir kamuoyu muhalefeti zayıflamış durumda ve muhaliflerinin çoğu, son yıllardaki geniş yolsuzlukla mücadele hamlesi sayesinde tasfiye edildi.

Uzmanlar, üçüncü dönemde Xi Jinping’in Çin’i daha totaliter bir yöne doğru hareket ettirmesini ve beş günün sonundaki kapanış konuşmasında bu yönde sinyaller vermesini bekliyor.

EKONOMİ YILLAR SÜREN PARLAK DÖNEMDEN SONRA ZORLU GEÇİTTE

Ekonomiye dönelim, çünkü Çin'in de sert bir biçimde yavaşlaması nedeniyle dünya zorlu bir 2023 ile karşı karşıya. Çin'deki yavaşlamanın boyutu büyük ölçüde Xi Jinping'in Parti Kongresi'nden sonra Çin ekonomisinde ne kadar kararlı bir şekilde vites artıracağına bağlı.

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi zor bir yıl geçirdi. En büyük sorunu, çökmekte olan emlak piyasasıydı. Çünkü gayrimenkul sektörü Çin'de GSYİH'nın beşte birini oluşturan geleneksel büyüme motoru denilebilir. Krizin finans sektörüne sıçraması ve yatırımları baltalaması sıkıntı yarattı. Xi Jinping'in aşırı katı sıfır Covid politikasından kaynaklanan şoklar da ekonomiye zarar verdi.

IMF, son raporunda Çin'in GSYİH'sının 2021'deki yüzde 8.1'den bu yıl sadece yüzde 3.2 oranında artacağını tahmin ediyor. Ancak, 2023'te birçok ülkede resesyon beklerken, Çin'in 2023'te yüzde 4.4 büyüyeceğini öngörüyor. Çin gelecek yıl toplam küresel büyümenin yüzde 30'unu oluşturacak. IMF'ye göre dünya ekonomisi 2023'te yüzde 2.7 büyüyecek.

Çin'in küresel büyümeye katkısı ABD'den üç kat daha fazla olacak. Amerika dünyanın en büyük ekonomisi olmaya devam etse de, IMF sadece yüzde 1 büyümesini, Euro bölgesinde bu oranın sadece yarısı olmasını bekliyor.

Xİ JİNPİNG, YENİ DÖNEMDE EKONOMİK DEĞİŞİMİ SAĞLAYABİLECEK Mİ?

Xi Jinping'e büyük umutlar bağlanmış durumda... Ancak büyümeyi canlandırmaya karar verse bile, başarılı olacağı çok açık değil. Çinli lider, insan yaşamında bir kez görülen ekonomik zorluklar ve ülkenin 1,4 milyar insanının yaşamını önemli ölçüde şekillendirecek kararlarla karşı karşıya.

Genç işsizliğinin rekor seviyelerde olması, büyümenin tarihi düşük seviyelerine yaklaşması, emlak krizi ve göz kamaştırıcı borç oranları nedeniyle son kırk yılda etkileyici büyüme oranlarını destekleyen ancak artık sürdürülemez olan ekonomik modeli de yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.

GÖZ KAMAŞTIRICI BÜYÜK YATIRIMLAR DÖNEMİ BİTTİ

Çin'in son 10-15 yıldaki büyümesi inşaat ve yatırıma çok fazla dayandırıldı ve bunun sonucunda borçlanma çok hızlı arttı. Çin bu dönemde dünyanın en büyük yüksek hızlı demiryolları ağını, dünyanın en uzun 10 köprüsünün çoğunu, dünyanın en işlek limanlarını ve bazı tahminlere göre Fransa'nın tüm nüfusunu barındırmaya yetecek kadar boş bina inşa etti. 2010-20 arası ABD'den neredeyse 25 kat daha fazla çimento tüketti.

Uzmanlara göre, artık Çin'in GSYİH'nın yüzde 40-45'i oranında yatırım yapma politikası yerine çok daha yavaş ama sürdürülebilir bir büyümeye hazırlanması gerekiyor.

TÜKETİME DAYALI YENİ BİR MODEL KURULABİLİR Mİ?

Ancak, Çin ekonomisi üzerinde pek çok belirsizlik var: Sıfır COVID politikası, teknoloji ve diğer sektörlere, şirketlere yönelik baskılar, jeopolitik gerilimler ve ihracat pazarlarında artan daralma ile yüksek borçlanma maliyetleri.

Uzmanlar, bu nedenlerle hedeflenen tüketime dayalı yeni büyüme modelinin çok yakın olmadığını söylüyor. Hükümet danışmanları, “Tüketimi orta ve uzun vadeli bir perspektiften değerlendirmeliyiz” sözleriyle bu görüşü onaylıyor.

Yeni dönemde Xi Jinping'in yöneticilerinin seçenekleri arasında satış vergilerinin düşürülmesi, ücret artışının teşvik edilmesi, emekli maaşlarının ve işsizlik yardımlarının artırılması, tıbbi tedavi ve diğer sosyal hizmetlerin sübvansiyonu yer alıyor.

Ekonomistler ise, hane halklarına daha fazla politika desteği verilmesinin tüketime dayalı büyümeye geçişi daha az sancılı hale getireceğini ancak azalan yatırım ortamında bu olasılığın düşük olduğunu söylüyor. İşte bu noktada, Kongre’de sunulacak öncelikler, Çin'in önümüzdeki beş yıl veya daha uzun bir süre için gidişatını belirleyecek.

Kaynaklar: www.reuters.com, www.forbes.com, www.cnn.com, www.theguardian.com, www.wsj.com, www.bbc.com, www.investing.com