Eski Kocam(ız)/ Forget About Nick: Ve o eski güzel hayatımız…

İlk olarak kocaları yani Nick tarafından terk edilen bu iki kadının olaya bakışları çok farklı. Dolayısıyla filmin devamında basit bir kocadan öç alma veya onun başına çorap örme gibi olaylara tanık olmuyoruz. Jade de Maria da terk edilmesine rağmen kocalarından nefret etmiyor, kin gütmüyor. İşin daha da ilginç olanı biz de seyirci olarak ondan nefret etmiyoruz…

Abone ol

DUVAR - Usta Alman yönetmen Margarethe von Trotta’nın son filmi Forget about Nick (bizdeki adıyla Eski Kocamız) kadın-erkek ilişkilerine, çiftlerin yaşadığı sorunlara ve ayrılıkların insanlara nasıl etki ettiğine dair konulara Avrupalı hassasiyetiyle yaklaşan, hem mizah yönünü hem de gerçekçi havasını dozunda kullanan bizce başarılı bir komedi-dram filmi…

Jade, Newyork’ta yaşayan, ufak bir moda evi sahibi, 40’lı yaşlarında bir kadındır. Nispeten üst düzey bir yaşam kalitesi vardır ve kocası Nick ile şık büyük bir dairede yaşamaktadırlar. Ancak Nick ani bir kararla kendisinden çok daha genç ve güzel bir manken için Jade’i terk eder. Bu terk edilişi çok zor yaşayan Jade, yeni hayatına yön vermeye çalışırken Nick’in yıllar önce ayrıldığı, ilk karısı Maria’nın ansızın gelip kendi dairesine yerleşmesiyle ikinci bir şok yaşar. Nick iki eşinden de ayrılırken aynı daireyi onlara bırakmıştır ve birbirinden çok farklı olan ve Nick açısından halef-selef olan bu iki karakter, bu iki kadın beraber yaşamak zorunda kalırlar…

Öncelikle filmin asıl adının yani ‘Nick hakkındakileri unutmak’ isminin birçok yapımda olduğu gibi filmin Türkçe adından çok daha yerinde ve daha ince olduğunu belirtelim. Çünkü film kadın karakterlere başrolleri ayırsa da aslında filmin az görünen kahramanı belki de kadınları bu duruma sokan Nick karakteri. Nick’in filmin başında yaptığı olay yani (bir kez daha!) genç bir kadın için karısını terk etmesi filmin can damarını ve merkezini oluşturuyor.

YÖNETMEN KONUSUNA HAKİM...

Eski kocamız filmini izlerken, seyirci olarak ilk gözümüze çarpan nokta, yönetmenin filmine ne kadar hakim olduğu ve mizah ve dram öğelerini ne kadar dozunda kullandığı oluyor. Film senaryosu itibariyle çok kolay bir durum komedisine dönüşebilecekken (art arda aldatılan kadınlar!) ve ana olayı sadece birbirine zıt iki karakterin çekişmesi üzerine kaydırabilecekken, yönetmen hem abartılı bir durum yaratmadan hem de karakterlerini derinlikli bir şekilde sunarak bu tuzaklara düşmüyor.

İlk olarak kocaları yani Nick tarafından terk edilen bu iki kadının olaya bakışları çok farklı. Dolayısıyla filmin devamında basit bir kocadan öç alma veya onun başına çorap örme gibi olaylara tanık olmuyoruz. Jade de Maria da terk edilmesine rağmen kocalarından nefret etmiyor, kin gütmüyor. İşin daha da ilginç olanı biz de seyirci olarak ondan nefret etmiyoruz… Bir kadın yönetmen tarafından yapılmış ve iki kadının bakış açısından verilmiş olan bu filmde Nick karakterinin basit bir çapkın ve bir kadından başka bir kadına giden nankör bir adam olarak çizilmediğini görüyoruz. Bu iki kadının da niye bu adamı zamanında sevdiği ve onda ne bulduğu soruları film ilerledikçe cevaplarını buluyor. Jade bu ayrılığı çok sert bir şekilde yaşıyor çünkü anladığımız kadarıyla Nick’in ani gidişine kadar evliliklerinde ciddi bir sorun yok ve kocasının kendisini daha genç bir manken için terk etmesi eski bir manken olan kendi hayatından da izler taşıyor. Kocasını özlüyor ve belki kendisine geri döneceğine dair bir umut taşıyor.

İKİ KADININ FARKLI BAKIŞ AÇILARI…

Maria’nın ise duruma çok daha olgun ve kararında bakış açısı var. Kendisi de aynı terk edilmeyi yaşamış olsa da ( üstelik o da o zaman genç olan Jade için Nick tarafından bırakılmış!) bu durumu çok daha iyi hazmetmiş ve eski kocasıyla bağlarını tamamen koparmamış hatta onunla belli bir arkadaş ilişkisini korumayı başarmış. Belli ki onunla geçmiş hayatına ve seçimlerine dozunda bir saygısı var.

Olayın başlangıç noktası ve merkezini oluşturan iki değişik kadının aynı evi paylaşma konusuna gelirsek burada da hoş bir yaklaşım var. Değindiğimiz gibi bu iki kadın karakter ve yaşayış tarzı açısından birbirinden farklı olsalar da aralarındaki tezat absürd boyutlara ulaşabilecek bir eşitsizliğe veya abartılı bir kavgaya dönüşmüyor. Çünkü aralarındaki karşıtlık çiğ bir şehirli-köylü, akıllı-aptal veya kültürlü-cahil tezatlığı değil! İkisi de belli bir kültüre sahip, genelde mantıklı davranan ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan karakterler. Ancak hayatlarında öncelikler ve nesnelere bakışları ( evdeki pop-art tablo ve sanatsal tabaklar!) farklılıklar taşıyor. Buna rağmen belli bir süre sonra aralarında hassas bir denge oluşturmayı başarıyorlar.

Yönetmen sadece bu incelikli karşıt durum ve eylemlerle yetinmiyor. Filmin bu olaya saplanıp kalmaması ve tekrara düşmemesi için senaryoya yeni karakterler ( Maria’nın kızı ve torunu) ve yeni anlaşmazlıklar (Jade evi satmak, Maria ise satmamak istiyor!) katıyor. Başkarakterler daha da yerine oturuyor, hikaye daha da zenginleşiyor. Bu yeni gelişlerle Jade’in Maria’nın kızıyla çalışmaya başlaması, Maria’nın Alman edebiyatı üzerine verdiği ev dersleri, kadınların ev anlaşmazlığının bir emlakçıya etkileri gibi başlayan yan hikayeler asıl konuyu dağıtmıyor tersine bir eve sıkışmış bu iki kadının hayatlarına zenginlik katıyor. Film bazı bölümlerde biraz tempo kaybetse de genelde hikaye dinamik ve akıcı bir şekilde gelişiyor.

OYUNCULUKLAR ÜST SEVİYEDE…

Oyunculuklar gerçekten üst seviyede. Jade rolünde İngrid Bolso Berdal bu eski manken ve yeni modacı, kırılmış kadını eksizsiz bir şekilde oynuyor. Aynı şekilde bizce daha da karışık bir karakteri canlandıran Katja Riemann üst düzey bir oyunculuk sergiliyor. Performansı dozunda oyunculuğun iyi örnekleri arasında gösterilebilir. Bir de tabii bütün olayı başlatan ve bitiren kilit adam Nick rolünde, bizce yaşayan en büyük oyuncularımızdan biri olan Haluk Bilginer var. Yurt dışı kariyeriyle de medarı iftiharımız olan Bilginer sadece iki ( ama önemli) sekansta görülse de karakterinin bütün yönlerini ve karmaşık psikolojisini büyük bir ustalıkla gösteriyor.

Eski kocam(ız), dinamik bir senaryo, hoş bir mizah, iyi oyunculuk ama özellikle de usta işi bir yönetmenlik taşıyan başarılı bir komedi-dram.  Sadece komedi olarak adlandırırsak haksızlık yapacağımız bizce bu güzel filmi kaçırmamak gerek.

Yönetmen: Margarethe von Trotta

Oyuncular: Haluk Bilginer, Katja Riemann, İngrid Bolse Berdal, Lucie Pohl, Susan Duerden, Megan Gay, Harvey Friedman, Tinka Fürst…

Ülke: Almanya