Emekli yine unutuldu

Yaşamlarının son dönemlerini huzur ve sağlık içinde geçirme hakkı olan emeklilerin haklarını savunmada; kitle örgütlerine, sendikalara, siyasi partilere büyük görev düşmektedir.

Abone ol

Hasan Aydın*

5 Temmuz` da TÜİK tarafından yüzde 38.21 olarak açıklanan enflasyon oranının ardından iktidar, en düşük memur maaşını 22 bin liraya çıkaran Torba Yasa teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sundu. Birçok ek vergiyi de kapsayan bu teklif TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülecek. Günlerdir kademeli maaş artışı ve refah payı içeren maaş artışı beklentisi içinde olan emekli, AKP Grup Başkanvekili Abdullah Güler' in konuya ilişkin hazırlanan Torba Yasa teklifinin detaylarını kamuoyu ile paylaşması ile hüsrana uğradı. Daha çok seçim harcamalarının telafisine yönelik yüksek oranlı vergi artışı içeren bu yasanın çalışma barışını bozacağı da gün gibi ortadadır.

Bu Torba Yasa'da emekli için ekstra bir artış içeren düzenleme de bulunmamaktadır. Son TÜİK verilerinin ardından SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yüzde 19.77, memur emeklilerine yüzde 17.55 oranında maaş zammı yapılacağı duyurulurken eklenmesi gereken refah payından nedense hiç bahsedilmemektedir. Memur, işçi ve emeklilerin enflasyondan korunmasını sağlamak için devreye sokulan 'refah payı' ne yazık ki 2023 Temmuz maaş artışlarında telaffuz edilmeyerek gündeme alınmamıştır. Halbuki 2023 Ocak ayında emekli maaşlarına yapılan zamma, enflasyon farkının yetersizliği nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yüzde 15'lik bir refah payı eklenmişti. AKP grubunda memur ve emeklilerin maaş artışıyla ilgili konuşmasında "Bakanlarımıza gerekli talimatı verdim, çalışmalara başladılar. Önümüzdeki haftalarda gerekli açıklamaları yapacağız. Enflasyon oranlarının belli olmasıyla memur ve emeklilerimize verdiğimiz sözleri yerine getireceğiz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın refah payı verileceğine dair bir açıklaması da yok.

Bu durumda refah payı desteğinin süreç içinde gündemden yavaş yavaş çıkarılması da söz konusu olabilir. Bu maaş artışı döneminde refah payı artışının açıklanmaması da kritik bir dönemece işaret ediyor. Çünkü 2008'de AKP iktidarı, 5510 sayılı yasayla emekli yaşını kademeli olarak 65'e yükseltirken emekliye ödenen refah payı oranını da yüzde 100'den yüzde 30'a indirmişti. Emekli aleyhine alınan bu kritik kararların sonuçları ve kalıcı izleri yıllar boyu sürdü.

Seçim öncesi en düşük emekli maaşını 5 bin 500 liradan 7 bin 500 liraya çıkaran, (aradaki 2 bin liralık artışı hazineden karşılayan) gerçek kök maaşa zam yapmayan ve zamanında yüksek prim ödeyerek 7 bin 500 liranın üzerinde maaş alan 7 milyon civarındaki emekliyi bu haktan mahrum bırakarak tüm emeklileri sefalette eşitlemeye çalışan iktidar, bugün aynı uygulamayı çalışan memurlar için de devreye sokmuş durumda. Kök maaşı 7 bin 500 liranın altında kalan emekliler, aynı maaşı bu dönemde de almaya devam edeceklerdir. Meclise sunulan Torba Yasa teklifiyle çalışan tüm memurların maaşlarına toplu sözleşme ve enflasyon farkı olan yüzde 17.55'lik zamma ek olarak 8 bin 77 liralık seyyanen bir zam da eklenecek. Bu 8 bin 77 liralık artış tutarı da en düşük emekli maaşı artışında olduğu gibi hazineden karşılanacak. Çalışan memurlara verilecek bu ilave zam emekli maaşına yansıtılmayacak. Üretimden gelen gücü yok denilerek sendikal örgütlenmesinin önü kesilen, alacağı maaş zamları çalışan memurların toplu sözleşme oranlarına göre belirlenen emeklinin, seyyanen zam hakkı, iktidarın seçim öncesi en düşük emekli maaşının 22 bin 17 liraya yükseltilmesi vaadi nedeniyle kesintiye uğramış oldu.

Çalışan memurların aylık maaşlarına yapılacak 8 bin 77 liralık seyyanen zam, ilerde emekli olacaklarda veya emekli olmak için dilekçesini verenlerde tereddütlere, bazılarında ise haklı bir paniğe yol açtı. Emeklilik dilekçesi veren memur ve öğretmenlerin çoğunluğu 8 bin 77 liralık gelir kaybına uğramamak için dilekçelerini geri almışlardır. Artık emekli olma hayalleri kuranların istekleri bir başka bahara kalmıştır. Çalışan memurun 22 bin 17 liralık zamlı maaşına çalışan eş ve 2 çocuğa ödenen paralar da dahildir. Bekar olan veya iki çocuğu olmayan memurun maaşı da 22 bin liranın altında kalacaktır. Diğer yandan memur maaşına seyyanen yapılacak 8 bin 77 liralık zam emekli aylığına, emekli ikramiyesine ve bundan sonra yapılacak maaş zamlarına yansıtılmadığı için çalışırken verilen bir ödeme olarak kabul edilecektir.

2024 yılı Ocak ayı maaş tespitinde bu yılın Temmuz ayında yüzde 17.55 artırılan kök maaş esas alınacak ve yeni artışlar bu miktara eklenmiş olacaktır. Bir başka deyişle 8 bin 77 liralık ek ödeme dikkate alınmayacaktır.

Bu düzenleme ile ortalama ve daha yüksek memur maaşlarına yapılan zamlı maaş artışları sınırlı kalacak, memurlar arasında eğitim durumu, ünvan, görev zorluğu ve riski gibi etkenler de ortadan kalkacak, memur açısından çalışma barışı da bozulacaktır. Ocak 2023'ten bu yana maaşları yüzde 52 oranında eriyen emeklilerin, maaşlarına ek bir zam yapılmaması, emekliyi önümüzdeki günlerde ciddi oranda sıkıntıya sokacaktır. Torba Yasa ile 6 Şubat tarihli ve Maraş merkezli depremlerin yarattığı mali yükü azaltmak ve hazinenin nakit rezervini artırmak için getirilen vergi artışları da tüm halkın ve özellikle de emeklinin belini bükecektir. 1999 Marmara depremi sonrası bir kereye mahsus olmak üzere alınacağı söylenen ve daha sonra da kalıcı hale gelen vergilerin akibeti de yıllardır hep tartışılır. Şubat'taki deprem sonrasında ulusal düzeyde yayın yapan Tv'lerin canlı yayınları aracılığı toplandığı iddia edilen paraların ne kadarının tahsil edildiği ve ne kadarının nerelere harcandığı da vatandaşlarca tam bilinmiyor.

Memur maaşlarına yapılacak zam oranının açıklanmasının ardından çeşitli mal ve hizmetlere gelen zamların ardı arkası kesilmedi. Akaryakıta otomatik ÖTV zammının getirilmesi, kurumlar vergisinin yüzde 20'den yüzde 25'e çıkarılması, KDV'nin yüzde 18'den yüzde 20'ye çıkarılması, yurt dışından getirilen telefondan 20 bin liralık harç vergisi alınması gibi onlarca zam ve vergi artışı sıralanıp gidiyor. Özellikle araçlardan alınan MTV (Motorlu Taşıt Vergisi)'nin ikinci kez tahsil edilmesinin Anayasa'ya aykırılığı da tartışılır oldu. Sayısal olarak büyük toplumsal güç olan, fakat gücünün bir türlü farkına varamayan emeklilerin şikayetten öte örgütlü mücadele etmelerinde fayda vardır. Sınırlı sayıdaki üyeleri ile sokağa çıkıp emeklilerin haklı taleplerini dile getiren sendikalı emeklilere dudak bükerek küçümseyici tavır sergileyen, emeklinin sendikası mı olurmuş? diyen, sürekli yetkililerin verecekleri kırıntı haklarla kendini avutan ve son seçimlerde ileri bir öngörüyle tavrını belirleyemeyen emekli, bu olumsuz, ikircikli tavrının gelecekteki ekonomik ve psikolojik olumsuz sonuçlarını bizzat yaşayarak görecektir. Yaşamlarının son dönemlerini huzur ve sağlık içinde geçirme hakkı olan emeklilerin haklarını savunmada; kitle örgütlerine, sendikalara, siyasi partilere büyük görev düşmektedir. Sinerek, sütre gerisinde saklanarak ne verilirse almaya razı toplumlardaki bireylere hakların mücadele edilmeden altın tepside sunulmadığı gerçeği sabırla anlatılmalıdır. "Ben nasıl olsa geçinebilecek maaş zammı aldım, diğer emekçinin, emeklinin ve yoksulun sorunu da beni ilgilendirmiyor" gerekçeli 'bencillik' kokan savunmalar da mahkum edilmelidir. Emekten yana ve yüreği sevgi ile dolu olan emekçilerin bıkmadan, sabırla hak alma mücadelelerini sürdürmeleri de artık bir zorunluluktur.

*Eğitimci