EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk: Tüm sorunlara karşın ittifakta ısrar etmeliyiz

Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk, "Bütün ittifak ilişkilerinde sorunlar olur. Sorunlara rağmen birlikte yol yürüme ısrarını sürdürmeliyiz" dedi.

Abone ol

İSTANBUL - Yerel seçimlere neredeyse bir ay kaldı. İki ana hat, AK Parti ve CHP arasında ilerleyen seçimlere bu kez sosyalist örgütlenmeler de kendi adaylarıyla katılacak. Solda birlik sağlanamaması ise bir dezavantaj olarak değerlendiriliyor.

Peki, sol-sosyalist belediyecilik neden bir alternatif olarak yaygınlaşamıyor, sol, sosyalist örgütler yerel seçim öncesi tartışmalarda neden anlaşamadı, farklılıklar neydi? Bu sorulara yanıt bulmak için başladığımız yazı dizisinin ilk altı bölümünde Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Genel Başkanı Aysel Tekerek, Sol Parti Sözcüsü Önder İşleyen, TİP MYK üyesi Yunus Başaran ve DEM Parti Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryaki ile konuştuk. Bugün ise Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk görüşlerini anlatacak. 

‘SORUNLARA GÜNCEL ÇÖZÜMLER ÖNEREMEZSEK KARŞILIK BULAMAYIZ’

Yerel seçimlere iki aydan az bir süre kaldı. AK Parti’den CHP’ye kadar ‘ana akım’ siyaset, yoksulların günlük harcamalarıyla ilgili bir dizi vaatte bulunuyor. Sosyalist parti ve örgütlenmeler emekçilerin sorunlarıyla ilgili yıllardır söz söylüyor. Ancak yine aynı kesimlerden neden karşılık bulamıyor?

Bu konu yalnızca yerel seçimlerle ilgili bir sorun değil. İnsanların somut ihtiyaçları temelinde somut hedeflere ihtiyacı var. Şu an solun en büyük tıkanıklığı bu.

Bir örnek vereyim, sözde en ‘ilerici’ yayın yapan muhalif kanallarda bile söylenen şey, "Asgari ücrete zam yapılınca kısır döngüye giriliyor, enflasyon da yükseliyor." Asgari ücret zaten açlık sınırında. İnsanlar açlık sınırında bile değil, intiharın eşiğinde. Diğer yanda Türkiye solu da asgari ücrete ilişkin yeterince net, akılda kalan bir görüş belirtemedi. Somut rakam bile söylenmedi. En fazla denilen şu: İnsanca bir yaşam.

Biz, "Niye kimse ‘refah sınırından’ kimse söz etmiyor? Açlık sınırı değil, gelin refah sınırını tartıştıralım" dedik; somut bir söz söylemeye çalıştık. Diğer yandan sorduk: "1970’lerde asgari ücret kişi başına düşen gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 80’i iken bugün niye yüzde 40’lara geriledi?" Asgari ücretin olması gereken tutar -en azından başlangıç olarak- gayrisafi yurtiçi hasılanın kişi başına düşen değeridir. Kişi başına düşen milli gelir yıllık 12 bin dolar civarı, "Bunu aylara bölelim, ona göre ödeme yapın" dedik; somut bir öneri sunduk. Bunu beğenmeyebilirler, ama bundan başka somut bir öneri sunan var mı? Yok.

Ücretler meselesinde olduğu gibi önümüzdeki sorunlara somut ve güncel çözümler öneremediğimiz, bu yola girmediğimiz sürece değindiğiniz karşılığı bulmamız çok zor.

‘TEZLERİMİZ RADİKAL GÖRÜLÜYOR’

Yerel seçimle ilgili aday adaylığı süreçlerinden, aday pazarlıklarına kadar bir süredir tartışmalar süregeliyor. Programdan çok adayların konuşulduğu bir sürece tanıklık ediyoruz. EHP’nin bu çerçevede siyasal olarak durduğu konum neresi?

Program konusunu, yani hangi soruna nasıl bir somut öneri getirdiğimiz konusunu seçim sürecinin merkezinde görüyoruz. Asıl meselemiz seçimlere kısa bir süre kalmışken sosyalistler olarak topluma ne dediğimiz, topluma tam olarak neyi önerdiğimiz, neyin yapılabileceğini söylediğimiz olmalı. Politik bir program ortaya atılmadığı sürece hem yerelde hem de genel düzeyde tam olarak başarıya ulaşmamız mümkün değil. O nedenle siyasal süreç ilerlerken sosyalistlerin kendi tezlerini ortaya koyması gerektiğine inanıyoruz. Sosyalistler arasında bu anlamda hala ciddi tereddütlerin olduğunu görüyoruz. Biz parti olarak kendi politik tezlerimizi ortaya koyuyoruz ancak pek çok çevre tarafından bu ya gereksiz bulunuyor ya da çok radikal görülüyor. Sürekli bir asgari programdan söz ediliyor ama bahsedilen program nedir, nasıl bir içeriğe sahip olmalı gibi meseleler net değil.

‘EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI PARÇALI ANCAK HALA BİLEŞENİYİZ’

Biliyorsunuz Mayıs 2023 seçimlerinden önce ittifaklar kurulmuştu. Üçüncü yol girişimi olarak sizin de içinde olduğunuz Emek Özgürlük İttifakı da seçimlere girmiş ve seçimler sonrası ittifakın devam edeceği anlatılmıştı. Ancak bugün ortaya çıkan dengelere bakılınca, ittifakın fiilen dağıldığı görülüyor. Bu tarz ‘başarısız’ girişimler kamuoyunda da olumsuz etkiye neden oluyor. İttifakın dağılmasına yol açan sorunlar nelerdi?

EHP olarak biz hala Emek ve Özgürlük İttifakı'nın bileşeniyiz. Ama burada parçalı bir tablo görünüyor. İttifak içinde yer alan bazı arkadaşlarımız Kadıköy’de veya Hatay’da aday gösteriyor. DEM Parti’nin ayrı bir çalışması var. Bu anlamda çok parçalı bir yapıya doğru gittik. Herkes hala birbiriyle nasıl bir denge kuracağını hesaplamaya çalıştı. Bir tıkanıklık, bir dağınıklık yaşanıyor ister istemez.

EHP açısından dile getiriyorum, istediğimiz düzeyde canlı tartışmalar yürütemedik. Biz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bile ortaklaşmaya çalıştık. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaklaşmaya çalışan belediye seçimlerinde ortaklaşmaya çalışmaz mı?

Genel anlamda da ittifakı yerel seçimler açısından istediğimiz noktaya getiremedik. Kürt hareketi de, ittifakın içerisinde yer alan farklı politik kesimler de ittifakın ne kadar işe yarayıp yaramadığını tartıştılar. Fakat EHP’nin görüşüne göre ittifak günahıyla sevabıyla sürdürülmelidir. Bütün ittifak ilişkilerinde sorunlar olur. Sorunlara rağmen birlikte yol yürüme ısrarını sürdürmeliyiz. Doğru olan, böyle bir rejimle karşı karşıyayken ittifak ilişkimizi yürütmeye devam etmektir. Demokrasiden, emekten yana görüşler Emek ve Özgürlük İttifakı sayesinde kendisini daha sistematik olarak ortaya koydu. Kürt halkının yalnız olmadığı daha net ifade edildi. Sosyalistler kendi tezlerini halka daha rahat anlatabildi ve belli düzeyde oy aldı. Bu anlamda ittifakımız kıymetli, önemli ve zaruri.

‘KÜRT HAREKETİNDEN HARİÇ OLMA KOŞULU YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR’

Hatay başta olmak üzere, çeşitli kent ve beldelerde sosyalistler ortak aday konusunda uzlaşamadı. Belki de ‘tarihi’ bir fırsat tepilmiş oldu. Geçmişten ‘iyi’ anılan belediyecilik örnekleri olsa da bugün sosyalist sol, bunun uzağında bir görüntü çiziyor. Seçimler özelinde daha güçlü bir ‘cephe’ kurulabilecekken sonuç olarak buradan da uzak duruldu. Asgari düzeyde bir arada olmak mümkün değil mi?

Görüyoruz ki yerel seçimlere yaklaşırken yapılan bu tür bir cephe kurmak için yapılan toplantılar, görüşmeler istenen sonucu vermedi. Aslında sosyalistler kendilerini 'kaynaşmış bir millet' gibi görme eğilimindeydiler ancak bu varsayım hayatta karşılığını bulmadı. Kayıtsız koşulsuz bir biçimde beraber olma, birlik olma hali söz konusu değil. Bu varsayım bir yönüyle Kürt hareketinden hariç olma koşulunu yaratmak üzere kullanılıyor. Sözüm ona eksiksiz bir sosyalistler topluluğu var ve sözüm ona kendisi kadar sosyalist bulmadıklarından ayrı duruyor.

Ancak en başta genel seçimler sürecinde oluşmuş ittifaklar var. Bu ittifaklar uzun yıllar boyunca ortaya çıkmış politik değerlendirme ve yönelimlerin bir sonucuydu. Doğal olarak bir anda ortadan kaybolmaları mümkün değildi.

Ayrıca eğer ülkede Kürt hareketi gibi yüzde 10 barajını aşabilmiş, çok sayıda yerel yönetim deneyimi yaşamış bir siyasal akım varsa durum buna göre ele alınmalıdır. Ne genel seçimlerde ne de yerel seçimlerde bu tablo göz ardı edilemez. Ülke çapında ve ülkeyi derinden dönüşüme uğratan bir siyaset yapılacaksa bu böyledir. Büyük çapta bir mücadelenin, büyük çapta ittifakları olur. Böyle bir yaklaşım eksikliğinin sonuçlarını görüyoruz.

‘İSTANBUL’DA AKP’Lİ YÖNETİM İSTEMİYORUZ’

Şunu da sormak isterim. Sosyalistler yalnızca seçim odaklı siyaset yapmıyor. Haliyle yerel seçimleri rejimle mücadelede nereye koyuyorsunuz?

Türkiye sakin bir şekilde yerel seçimlere gidilen bir ülke değil. Her açıdan rejimin nereye gittiğine bakmak durumundayız. Buna göre bazı hesaplar da yapmalıyız. Önceki dönem AKP’nin İstanbul’u kaybetmesi olumlu sonuçlar doğurmuştu. İstanbul’un tekrar AKP’li yönetimin eline geçmesini istemiyoruz. Türkiye’de daha fazla otoriterleşmeye giden bir rejimle karşı karşıyayken olan biten her şeyi ülkenin geneli açısından düşünmeliyiz.

EHP olarak bir önceki yerel seçimlerde ayrı bir aday çıkarmıştık. Seçimler sonuçlanıp Ekrem İmamoğlu 13 bin oy farkla kazanınca o dönem partimize dönük “Sizin yüzünüzden İstanbul’u iktidar alacak” gibi eleştiriler aldık. İstanbul seçimleri iptal olup yeniden yapılınca biz de “Tamam bizim hedefimiz iktidarın karşısında bulunan bir ismin kaybetmesi değil. Biz aday çıkardık ve politik programımızı anlattık. Kendimize göre iddiamızı ortaya koyduk. Bizim yüzümüzden iktidar kazanacaksa tekrarlanan İstanbul seçimlerinde adayımızı çekiyoruz” dedik. Bunu neden yaptık? Çünkü bir şekilde AKP ile mücadele etmenin yolunu bulmalıyız.

Yalnızca “Bütün bunlar bizi ilgilendirmez. Biz sosyalistler olarak kendi sözümüzü söyleriz” dediğimizde bu kez daha başka tuzaklara düşme ihtimali ortaya çıkıyor. Tarihten çok ders almamız gerekiyor. O yüzden yerel seçimlerle ilgili çok ferah konuşamıyoruz. Bütün tuzakları hesaba katmak zorundayız.

ÜÇ İLDE BAĞIMSIZ ADAY

Seçime girme yeterliliğiniz yok ancak yine de bağımsız aday çıkaracak mısınız?

Evet çıkaracağız. İstanbul’un Bahçelievler, Kağıthane ve Sultangazi, Ankara’nın Yenimahalle ve İzmir’in de Çiğli ilçelerinde yoldaşlarımız bağımsız adaylar olarak yerel seçim programımızı halka anlatacak.

‘ADAY ÇIKARMADIĞIMIZ YERDE ÖNCELİKLİ OLARAK DEM PARTİ’

Aday çıkarmadığınız yerlerde kimi ve hangi programı destekleyeceksiniz?

Aday çıkarmadığımız yerlerde öncelikle DEM Parti’yi ve koşullara göre Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan diğer sosyalist örgütlerin aday ve programlarını destekleyeceğiz.