Duvar yazarları Türkiye-İzlanda maçını değerlendirdi

İzlanda'ya 3-0 yenilen Türkiye, Dünya Kupası'na gitme şansını kaybetti. Duvar yazarlar Onur Salman ve Volkan Ağır, maçı ve Türkiye Milli Takımı'nın durumunu değerlendirdi.

Abone ol

DUVAR - Türkiye A Milli Futbol Takımı, 2018 Dünya Kupası Avrupa Elemeleri maçında İzlanda'ya 3 golle mağlup oldu.

Grup lideri İzlanda, puanını 19'a çıkarırken; Türkiye 14 puanla dördüncü sırada kaldı. Son maçlar öncesinde Türkiye'nin Dünya Kupası'na gitme şansı kalmadı.

Gazete Duvar yazarları Volkan Ağır ve Onur Salman'ın, Türkiye-İzlanda maçıyla ilgili değerlendirmeleri şöyle:

ONUR SALMAN: GALİP OLSUN BU YOLDA MAĞLUP

Türkiye futbol tarihinin en yetenekli ve en kariyerli futbolcu topluluğuna sahip bu A Takım. Hatta 4-5 oyuncuyu bu kadrodan çıkarsanız, o zaman belki de futbol tarihimizin en sempatik oyuncu topluluğuna bile erişebilirsiniz. Çağlarlı, Enesli, Nurili, Hakanlı, Cengizli, Cenkli kadroya kim hayır diyebilir ki. Genç yaşlarında çalışmış, belli noktalara gelmiş, gelişmeye açık, kabiliyetli, Avrupa yüzü görmüş çocuklar bunlar. Ama yetenek her şey demek değil. Takım olmak zorundasınız. Takım olmadığınız zaman, aldığınız gazın etkisi de ancak yumurtanın kapınızı tıklattığı anların birinde ya da ikisinde size yardımcı olur.

Yine de şunu söylemek lazım. Zehirli otlar temizlenirse, bu çocukların önünde bir gelecek var. Motivasyonu değil aklı ve mantığı asli değer tutacak bir teknik direktör bulunursa enseyi karartmaya gerek yok. Ancak Türkiye Futbol Federasyonu’nu, Türkiye’deki konjonktürü, her alandaki yöneticileri düşününce, kara bulutların arasından sızan ışık demetlerinin de çok olduğunu söyleyemeyiz.

Yine de var bir ışık. Bu çocuklar var elimizde. İzlanda’ya yenilerek bu Dünya Kupası’na da gidememek artık değişim getirsin beraberinde. Hatta Vedat (Okyar) abimizin Beşiktaş için söylediği bir söz vardı: Sen Beşiktaş’san, hakemleri de yeneceksin. Biz onu son söz olarak bükelim: Siz tarihimizin en kariyerli ve en yetenekli oyuncu grubuysanız, futbolumuzu yönetenlerin acizliğini de tarihe gömüp başaracaksınız.

VOLKAN AĞIR: ESAS KAVGAYI HERKES KENDİSİYLE VERMELİ

Galiba Türkiye A Milli Futbol Takımı, 90'lar ve 2000'lerden bu yana katıldığı ya da katılmak için mücadele verdiği büyük turnuvalar öncesi grup aşamalarında hiçbir zaman rahat olamadı. İçimizdeki İrlandalılardan başlayan süreç ilerleyen yıllarda teknik direktör-oyuncu, gazeteci-teknik direktör, gazeteci-futbolcu, gibi kombinasyonlardan oluşan tartışmalarla devam etti. Bazılarında bir şekilde de olsa hedefe ulaşıldı. Ama hiçbirinde elini kolunu sallaya sallaya gidemedi Türkiye. Yine takımın bizzat kendisiyle, takımın medyayla, teknik direktörün-federasyonla, teknik direktörün-oyuncuyla herkesin herkesle kavgalı olduğu bir ortamda yine de ne olursa olsun kalan 2 maçını kazanırsa Dünya Kupası'na direkt gidebileceği bir konumdaydı. Kavgadan beslenen takımın en büyük güvencesi tam 1 sene öncesinde Selçuk'un attığı son dakika serbest vuruşuyla kazanılan maçtı. Ama Selçuk da hem kendi takımıyla hem de milli takımla kavgalıydı. Ve geçen seneki galibiyeti hatırlatırken o maçtaki kırılmayı yaşatan oyuncu bile yokken baskı nasıl kurulacaktı?

İlk birkaç dakika bir kıpırdanma yaşandı. Çoğunlukla soldan, Arda ve Caner'le akan ataklarla ilk 45 dakikayı tamamlamaya çalıştı Türkiye. Sahaya net bir oyun planı koyamadı bu süre içinde. Ve bunun nedeni de Lucescu'suzluktan ziyade 'abi'cilikti. Tek bir futbolcunun kahraman olmaya çalışması hem pozisyonsuzluk hem de 2-0'lık mağlubiyeti getirdi ilk 45 dakika sonunda. Net 3 atağa girebilen İzlanda 2'sini golle sonuçlandırdı.

Türkiye'nin genetiğinde var diye düşünmekten kendimizi 2008'den beri alamadığımız geri dönüş ihtimali istemsiz şekilde herkesin içinde bir şeyleri hareketlendirse de esas hareketlenen şey devrenin hemen başında Türkiye'nin kalesine girip ağları havalandıran meşin yuvarlaktı. İzlanda'nın skoru 3-0'a getirmesinden sonra, maç bitti. Arda'nın saha kenarına gelirken ki yüz ifadesi ise maça dair aklımda kalan en net görüntüydü.

Bunca yıl kavgadan beslenerek bir şekilde yolunda ağır aksak olsa yürüyen Türkiye'de belki de herkesin önce kendisiyle kavga edip kendisi düzeltmesi, altyapı hamlesinden de, yabancı oyuncu sayısı değişikliğinden de en önlemli hamle olur.