Dünya Forum: Ustra/ Brezilya’nın eski işkencecisi, yeni ilham kaynağı!

Brezilya’nın yeni devlet başkanı Bolsonaro’nun kendisine örnek aldığı Carlos Alberto Brilhante Ustra, 2008 yılında Sao Paulo’daki sivil bir mahkeme tarafından diktatörlük sırasında işkence yapmaktan mahkûm edilen ilk askeri yetkili oldu. Hayatının büyük bir kısmında askeri diktatörlüğün ve anti-komünist hareketlerin savunulması amacıyla askeri kulüp ve derneklerde aktif biçimde politika yürüttü. 15 Ekim 2015 günü 83 yaşındayken Brasilia kentinde bulunan bir hastanede öldü.

Abone ol

DUVAR - Carlos Alberto Brilhante Ustra, 28 Temmuz 1932’de Brezilya’nın Santa Grande kentinde doğdu. Brezilya ordusunda albay rütbesiyle görev yapan bir subayken 1964 darbesinde yer aldı ve uzun bir dönem için Brezilya politik hayatında izi silinmeyecek bir yere sahip oldu. Ustra 1970-1974 yılları arasında İkinci Ordu’ya bağlı bir araştırma ve istihbarat birimi olan DOI-CODI’nin yöneticiliğini yapmıştı. DOI-CODI’nin başkanlığını yaptığı dönemde, resmi kayıtlara göre 47 kişi öldü. Ne var ki, bu döneme ilişkin çok daha fazla sayıda kişinin ölümünde rol oynadığı iddiasıyla hakkında başka soruşturmalar da yürütüldü.

Ustra, 2008 yılında Sao Paulo’daki sivil bir mahkeme tarafından diktatörlük sırasında işkence yapmaktan mahkûm edilen ilk askeri yetkili oldu. Hayatının büyük bir kısmında askeri diktatörlüğün ve anti-komünist hareketlerin savunulması amacıyla askeri kulüp ve derneklerde aktif biçimde politika yürüttü. 15 Ekim 2015 günü 83 yaşındayken Brasilia kentinde bulunan bir hastanede öldü.

DOI-CODI VE USTRA’NIN 'MARİFETLERİ'

Ustra’nın yönettiği birimin resmi adı Departamento de Operaçoes de Informaçoes - Centro de Operaçoes de Defesa Interna (Bilgi İşlemleri Bölümü - İç Savunma Operasyonları Merkezi) idi ve özellikle de 1964-1985 yılları arasındaki askeri cunta döneminde Brezilya devletinin işkence ve cinayet gibi karanlık işlerinin yürütüldüğü merkez konumundaydı.

Cunta dönemi, ordu tarafından sivil hükümete karşı yapılan darbenin ardından 31 Mart 1964 günü başladı ve 1984 yılına dek sürdü. 1964’te demokratik yollardan seçilen Joao Goulart yönetimindeki Brezilya hükümetinin devrilmesinden sonra, ülke ordu tarafından yirmi yıllık bir süre boyunca askeri diktatörlükle yönetildi. DOI-CODI kurumu, rejime karşı iç muhalefetin bastırılmasından sorumluydu. Brezilya polisi, özellikle de cunta yıllarında komünizmle mücadele konusuna yoğunlaşmıştı. “Komünizmle mücadele” kisvesi altında birçok politik eylemci, aydın, sanatçı, üniversite öğrencisi ve gazeteci DOI-CODI tarafından sorguya çekildi ve işkence gördü. İlk DOI birimi Sao Paulo’da “OBAN - Bandeirante Operasyonu” adlı özel bir alt birim olarak kurulmuştu. OBAN, federal polis, sivil polis ve askeri devlet polisi üyelerini içeren yasadışı bir örgüttü. Özel kişiler ve kimi kurumlar tarafından finanse ediliyordu. Özellikle de yıllardan beri Güney Amerika’da komünizm karşıtı bir katliam ve darbe programı yürütmekte olan ABD ve ona bağlı CIA gibi örgütler tarafından büyük bir destek görmekteydi.

1970’li yıllarda Brezilya hükümeti, tüm siyasal muhalifleri ortadan kaldırmak ve düzenli biçimde onları işkenceye maruz bırakmak için çabalarını koordine etmek amacıyla, hepsi diktatörlük rejimleriyle yönetilen ve hepsi de CIA tarafından kontrol edilen Arjantin, Uruguay, Paraguay, Şili ve Bolivya’nın oluşturduğu gruba dahil oldu. Bu zulüm ekseninde, “komünist dünyayı” yok etmek için sistematik bir biçimde şiddet kullanılıyordu.

'Operasyon Condoru' diye anılan bu plan üç ana koldan yürütülüyordu: Muhalif siyasi mültecilerin ve sürgündeki insanların takip edilmesi, özel ekipler tarafından gizli ayaklanma karşıtı eylemlerin tertiplenmesi ve özel gruplara ya da bireylere yönelik imha eylemlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla sınır içinde ve dışında faaliyet gösteren katil gruplarının oluşturulması. Muhalifler, gizli gözaltı ve işkence merkezlerine hapsedildi. 1964’ten itibaren birçok devrimci grup Brezilya’daki askeri cuntaya karşı bir direniş örgütlemeye başlamıştı. Bunların büyük kısmı ALN (Ulusal Kurtuluş Hareketi) veya MR-8 (8 Ekim Devrimci Hareketi) gibi öğrenci çevrelerinde bir araya gelmişti. Bu iki grup, Latin Amerika'daki askeri diktatörlüklere verilen Amerikan desteğini lanetliyor ve çeşitli gerilla eylemlerine katılıyorlardı.

‘ÖLÜM MELEĞİ’ USTRA

Darbeci ve işkenceci Albay Carlos Alberto Brilhante Ustra, insan hakları grupları tarafından 500 solcunun yasadışı biçimde tutuklanması ve işkenceye maruz kalmasına yol açan emirler vermekle suçlanıyordu. Zira Brezilya’nın askeri cuntayla yönetildiği yıllarda, bir katliam makinesi gibi çalışan DOI-CODI birimini bizzat Ustra yönetmişti.

Mayıs 2013’te gerçekleşen bir Hakikat Komisyonu oturumunda, Ustra “Ben terörle savaştım” diyerek kendini savunmaya çalışmıştı. Ona göre ordu, Brezilya’nın bir “proletarya diktatörlüğüne” dönüşmesini engellemişti. Ustra, cuntaya karşı savaşan sol gruplara karşı yürüttüğü işkence ve katliamlardan asla pişmanlık duymadı ya da özür dilemedi. Hakikat Komisyonu’na verdiği ifadede, “Amaçları orduyu tasfiye etmek ve Brezilya’da komünizmi hayata geçirmekti. Bu onların programlarında yazılıydı. DOI-CODI’nin hücrelerinde hiç melek yoktu” demişti.

Albay Ustra, 2011’den 2016 Ağustos ayına dek Brezilya Devlet Başkanı olarak görev yapan Dilma Rousseff için de, ülkede komünist bir diktatörlük kurulmasını destekleyen “dört terör örgütüne üyeydi” açıklamasını yapmıştı. Rousseff, siyasi faaliyetleri sebebiyle 1970 yılında Sao Paulo’da tutuklanmış ve işkence görmüştü. Ustra, bu konu hakkında yasaları asla çiğnemediğini ve kendisinin yalnızca üstlerinin emirlerine itaat ettiğini söyledi.

Bu ifadelere karşın, eski bir DOI-CODI ajanı olan Marival Dias Chaves Hakikat Komisyonu’na verdiği ifadede, Albay Ustra’nın iki farklı işkence merkezinin sorumlusu olarak çalıştığını beyan etti. Chaves, “O, bu durumlarda yaşam ve ölümün efendisiydi. Kimin yaşayacağına ve kimin öleceğine o karar verirdi,” açıklamalarında bulundu.

Carlos Brilhante Ustra, kendisine yöneltilen suçlamalar karşısında savunma niteliğinde iki kitap yazdı. Bu kitaplarda suçlamaları reddetti ve işkencelere şahsen katıldığı gerçeğini reddetmeye devam etti.

BİR GARİP YARGI SÜRECİ

2005 yılında, 1972-1973 yılları arasında 11 ay boyunca hapsedilen beş kişilik bir aile olan Teles ailesi, Sao Paulo eyalet mahkemesinde Carlos Alberto Brilhante Ustra’ya karşı bir dava açtı. Yargıç, Teles davasını kabul etme kararında, 1979 yılında ilan edilen affın yalnızca cezai kovuşturmaları içerdiğini ve hukuk davalarına uygulanmadığını belirtti. 9 Ekim 2008’de, mahkeme, Brilhante Ustra’nın Sao Paulo gizli polis şefi olduğu dönemde, bu ailenin üç üyesine işkence yapmaktan suçlu bulunduğunu beyan etti.

Mahkeme, Brilhante Ustra’nın yalnızca astlarının tutuklulara işkence ettiğini bilmekle kalmadığını, kişisel olarak da işkencelerde yer aldığını saptadı. Bunun yanında, işkence suçunun da cezalandırılması gerektiğine dikkat çekildi. Ağustos 2008’de Brilhante Ustra’ya karşı açılan davada, kurbanların yakınları, kardeşlerinin ve eşlerinin işkenceye maruz kalması ve ardından öldürülmeleri nedeniyle, Ustra’ya karşı askeri mahkemede yasal bir mücadele başlattılar. Ancak, Eylül 2008’de Sao Paulo ikinci derece mahkemesi, davacının dava açma hakkına sahip olmadığı gerekçesiyle yargılamanın sona ermesine ve yargıçların medeni hukuk süreçlerinde ceza hukuku uygulayamayacağına hükmetti.

Teles davası, Brezilya’da ilk kez bir mahkemenin, askeri yönetimin cunta döneminde işkenceye karıştığını gösteren bir karara hükmettiği önemli bir örnek teşkil etti. Ancak, cuntanın kabul ettiği 1979 tarihli Genel Af Yasası nedeniyle, Brilhante Ustra hapis cezasından muaf tutuldu. Karar, bu nedenle yalnızca işkence konusunda resmi bir sorumluluk beyanı olarak işlev gördü.

2008 tarihli karar, Genel Af Yasası’nı koz olarak kullanan ve yargılanan kişilere yöneltilen suçlamaların geçerli olduğunu savunan Brilhante Ustra tarafından temyiz edildi. 15 Ağustos 2012 günü, Sao Paulo Adalet Mahkemesi temyiz başvurusunu kabul edilemez diyerek reddetti. Mahkeme, Genel Af Yasası’nın hukukî yargı yetkisini yok saydığını ve işkencenin yasal bir korumaya tabi olmadığını, dolayısıyla 2008 tarihli hükmün onaylandığını açıkladı. 2012 yılının Haziran ayında, Brilhante Ustra, gazeteci Luiz Eduardo da Rocha Merlino’nun karısı ve kız kardeşine verdiği manevi zarar nedeniyle tazminat ödemeye mahkûm edildi. Gazeteci Merlino 15 Temmuz 1971’de tutuklanmış, ağır işkencelerden geçirilmesinin ardından dört gün sonra devletin resmi görevlileri tarafından katledilmişti.

HAKİKAT KOMİSYONU VE HUKUKUN MÂKUS TALİHİ

Kendisi de askeri cunta döneminde üç yıl boyunca işkence gören ve gözaltında tutulan Brezilya eski Devlet Başkanı Dilma Rousseff, 18 Kasım 2011’de askeri cunta döneminde işkence ve kaybetme hususundaki yüzlerce iddianın soruşturulması için bir Hakikat Komisyonu kurulmasını sağlayan bir yasa çıkardı. 1979 yılında çıkarılan af yasası nedeniyle hapis cezasına çarptırılması mümkün olmayan Ustra, sonuç olarak yargılanmasına karşın sadece para cezasına çarptırıldı.

Brezilya'nın iki on yıllık askeri diktatörlüğünün en kötü döneminin kimi yıllarında ordu istihbaratının başında olan Carlos Brilhante Ustra, hem erkek hem de kadın mahkumların cinsel organlarına elektrik verilmesi de dahil olmak üzere, çok sayıda kaçırma ve işkence suçlamalarından ceza almadan kurtuldu. 1964-85 yılları arasında süren askeri diktatörlük döneminde, Brezilya’da 430’dan fazla kişi öldürüldü ya da kaybedildi. Brilhante, Sao Paulo’daki DOI-CODI biriminde yalnızca dört yıl boyunca yöneticilik yapsa da birimin en acımasız biçimde işkence ve katliamlar yaptığı şehir burasıydı. Burası, aynı zamanda güney yarım kürenin en büyük şehriydi. Sao Paulo, Küba devriminden sonraki yıllarda, Vietnam Savaşı ve Soğuk Savaş sırasında, komünizm karşıtı organizasyonların ve genel bir kontrgerilla faaliyetinin merkezi konumundaydı.

Ölümüne yakın dönemde, Brilhante, Brezilya Ulusal Hakikat Komisyonu’nun 2013’teki bir duruşmasında herkes için tanıdık gelen bir savunma ile suçlamalara yanıt vermişti: “Ben bir görevdeydim, yalnızca emirleri yerine getirdim. Asla bir insana işkence etmedim. Terörizmle savaştım,” dedi. “Mücadelemiz Brezilya’yı Castro tarzı komünist bir rejim haline gelmekten alıkoydu (…) Mücadelemiz, şu anda keyfini sürdüğümüz demokrasiyi korumaktı.”

Brilhante’nin öne sürdüğü bahaneler, Şili’deki General Pinochet ve General Galtieri ile Arjantin’deki diğer cunta liderlerinin izlerini taşıyordu. Diğer ikisi gibi Brilhante de o dönemde ülkenin sadece zengin kesiminin değil, işadamlarının ve orta sınıfın da güçlü desteğine sahip olduğunu belirtiyordu.  Solcu öğrenciler ve aydınların yanı sıra, Brezilyalı sendikacılar da Ustra’nın DOI-CODI’si tarafından hedeflenenler arasındaydı ve bazı durumlarda büyük şirketler, orduyu kendi işçilerine karşı desteklemekle suçlandılar. Volkswagen (VW) hakkındaki emisyon skandalının sona ermesinden sadece bir ay sonra, Brezilya’daki 12 eski VW çalışanı, askeri cunta sırasında Sao Paolo yakınlarındaki Sao Bernardo do Campo'da bulunan VW tesisinde işkence gördüklerini öne sürerek Alman otomobil şirketine karşı dava açtılar. İşçiler, asker yanlısı VW yöneticilerinin şikâyetiyle gözaltında tutulduklarını ve işkence gördüklerini öne sürdüler.

Brezilya’nın işkenceci Ustra hayranı yeni başkanı Jair Bolsonaro, tıpkı askeri cunta döneminde olduğu üzere, ülkeyi solculardan ‘temizleyerek’ zenginleri ve orta sınıfı tekrar egemen hale getirme niyetinde olduğunu defalarca ifade etti. Komünizm düşmanı ve sermaye dostu yeni başkan, yönetiminin başlıca ilham kaynağının binlerce insanı işkenceden geçiren ve yüzlercesini katlederek kaybeden Albay Ustra olduğunu ifade etmekte de hiçbir sakınca görmüyor.

Öyle görünüyor ki, henüz geçmişin suçlarıyla hesaplaşmasını bitirememiş olan bu kaotik Güney Amerika ülkesinin yakın geleceği de geçmişi gibi karanlık günlere gebe. Yeni başkan Bolsonaro’nun ajandasında ülkenin tüm komünistlerden “temizlenmesinin” yanında, toprağı olmayan halkın haklarını savunmasıyla dünyada adını duyuran Topraksızlar Hareketi, Amazon yerlilerinin haklarını savunan yerli hareketleri, açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren işçilerin sendikaları ve hakkını arayan her kişi ve kurumun da “temizlenmesi” yer alıyor gibi görünüyor. Yıllar geçse de kaderini darbe-ürünü sistemlerden ve anlayıştan ayırmayı başaramayan Brezilya, faşizm hayranı zengin bir adamın peşinden belki de geçmişten daha karanlık günlere doğru yol alıyor. Üstelik bu yol yalnızca sistem muhaliflerinin katledilmesiyle de bitecek gibi değil; dünyanın akciğerleri niteliğindeki Amazon ormanlarının büyük kısmı da Başkan Bolsonaro’nun nakit birikimine eklenecek gibi görünüyor.

Kaynaklar:

https://www.bbc.com/news/ world-latin-america-34546418

https://trialinternational. org/latest-post/carlos- alberto-brilhante-ustra/

https://www.independent.co.uk/ news/obituaries/colonel- brilhante-ustra-feared-army- intelligence-chief-accused- over-brazil-human-rights- abuses-a6697786.html

https://www.huffpostbrasil. com/2015/10/15/ex-chefe-do- doi-codi-na-ditadura-coronel- ustra-morre-aos-83-ano_a_ 21692612/

https://www.theguardian.com/ world/2016/apr/19/dilma- rousseff-impeachment-comments- torture-era-brazil-history