Diyarbakır’da miting: Kadınlar birlikte güçlü

Halay Kürt halkının hem sevinci hem de direniş mevzisidir. Bunu her fırsatta gösteriyorlar. Bu motivasyonla olsa gerek, mitingin başlamasından bitimine kadar halay çekti kadınlar.

Abone ol

DİYARBAKIR - Ofis tarafından İstasyon Meydanı’ndaki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mitinge katıldım. Polis alışageldiğimiz gibi ‘geniş güvenlik önlemi’ almıştı. “Ortalık polis kaynıyordu” yani.

Üç güvenlik noktasından geçecektim. Kalem, çakmak, su içeri alınmayacak, üst baş didik didik aranacaktı. Bu üç aşamalı ince arama meselesi benim gibi kitlesel olarak alana girmek isteyen kadınları da germiş olmalıydı. İlk arama noktasında ciddi bir kalabalık oluşturmuştu kadınlar. Polisin anonsuna “Jin, Jiyan, Azadî” (Kadın, Yaşam, Özgürlük) sloganıyla karşılık veriyorlardı.

Arama noktasından geçerken üstümü arayan polise gerginliğin nedenini sordum. Elbette karşılıksız kaldı sorum. Cüzdanımın içine de bakınca, “Hiç böyle arama görmedim” dedim. Bu sefer, “Güvenliğiniz için” diye karşılık verdi. “Öyle olsun” dedim içimden. Sesli söylesem gerginlik çıkabilirdi.

Birinci arama noktasındaki gerginliğin nedenini HDP milletvekili Ayşe Acar Başaran’a sordum. Gerginliğin nedeni ‘ince’ aramaymış. “Kadınların ayakkabılarını bile aramak istemişler” dedi Başaran. Tertip komitesi ve Başaran polisle amirleriyle görüşmüş, uzun sürse de mesele çözülmüş.

GENÇ KADINLAR, ANNELER...

Kadınlar giydikleri geleneksel kıyafetlerle renk cümbüşüne çevirmişti sahnenin önünü. İçeri girebilenler çoktan halaya durmuştu bile. Daha önce de söylenmiştir mutlaka, ben tekrarlamış olayım: Halay Kürt halkının hem sevinci hem de direniş mevzisidir. Bunu her fırsatta gösteriyorlar. Bu motivasyonla olsa gerek, mitingin başlamasından bitimine kadar halay çekti kadınlar.

Meydandaki kadınların büyük çoğunluğu gençti, çalışan kesimden ve öğrenciydi. Ancak çok sayıda çocuklu kadın da meydandaki yerlerini almışlardı. Bir mitinge kadınların bebekleriyle gelebilmesi sevindiriciydi.

Mitinge Barış Anneleri Meclisi ile hasta ve infazları yakılan tutuklular için Adalet Nöbeti tutan anneler de katılım gösterdi. Talepleri alandaki pankartlardaydı ve soran herkese şunları söylüyorlardı: “Barış istiyoruz. Hasta ve infazı yakılan tutuklular serbest bırakılsın.”

SALİH HOCA DA MİTİNGTEYDİ

Kadınlar, haklarını savunmak için düzenlediği etkinliklere erkeklerin katılmasını istemiyor ve bunun için hatırı sayılır bir mücadele verdiler. Diyarbakır’da da kadınların mücadelesi sayesinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mitingine katılan erkek sayısı zamanla oldukça azaldı.

Yine de eylemler arasında fark gözetmeyen bazı erkeklerin, kadınların eylemine ‘sızdığı’ gözlemleniyor. Bu mitingde de öyle oldu. Alanda, çoğunlukla bir kenarda bekleyen erkekler de vardı. Genç erkekler hem mitingi izlediler hem de halaya katıldılar.

Salih Hoca diye tanıdığım yaşlı adam da mitingdeydi. Sırtını okul duvarına dayamış, alanda halay çekenlere bakıyordu. Beni görünce yanına çağırdı. Sesi iyi değildi. Kalbini göstererek hasta olduğunu söyledi. Mitinglerin, eylemlerin gediklisi, daimi katılımcısı Salih Hoca’yı kadın mitinginde görmek sevindiriciydi ancak onu böyle yorgun görmek üzücüydü. Yanından ayrılırken, “Hakkını helal et” demesi dert oldu içime. Umarım tez vakitte sağlığına kavuşur.

'TUĞLUK İNTİKAM İÇİN HAPİSTE'

Serbest bırakılması istenen tutuklulardan bir de Aysel Tuğluk’tu. Tek başına ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar hasta olan Tuğluk için pankart hazırlanmış, alana asılmıştı. Sahneye çıkan konuşmacılar da Tuğluk’un hastalığını hatırlatarak ve serbest bırakılmasını talep ettiler. Siyasetçinin hasta haliyle hapiste tutulmasını, “hükümetin Tuğluk’tan intikam almak istemesi” şeklinde yorumladılar.

LGBTİ+ bireylere geçen yıl Newroz kutlamasında müdahalede bulunulmuştu. Bir konuşmamızda, bundan sonra Diyarbakır’da düzenlenecek kutlamalara, mitinglere katılmak konusunda tereddüt yaşayacaklarını söylemişlerdi. Dövizlerini, bayraklarını görmek ve alandan bir sorunla karşılaşmadan ayrılmaları sevindiriciydi.

GÜL 20, KARANFİL 10 LİRA

Mitingden sonra Ofis semtinden Sur’a kadar, “Kadınlar birlikte güçlü” sloganının gerçekliğini düşünerek yürüdüm. Çok doğru, haklı ve mümkün bir slogan.

Sur’a ulaşıncaya kadar bazı kadınların elinde çiçekler gördüm. 14 Şubat Sevgililer Günü’nde çiçekçiler iş yapamadıklarını söylemişlerdi. Bir çiçekçi hazırladığı dövizle poz vermişti. Dövizde “Gül 20 TL-Biz utanıyoruz söylemeye, onlar utanmıyor yükseltmeye” yazıyordu.

Annesine ve anneannesine birer gül almak isteyen genç adamın ise 20 lirası vardı. Pazarlık sonuç vermeyince 20 lirayı tezgaha bırakmış, bir gül alıp hızlıca uzaklaşmıştı. O tek gülü kime verdi, bilmiyorum.

Aynı çiçekçinin önünden geçtim. Adam yoktu, çırak, işler iyi mi kötü mü, bilmiyordu. Gülün fiyatı değişmemiş, 20 lira. Karanfil 10 lira.

Yıl boyunca yakınları tarafından katledilen, şiddete uğrayan, işyerinde mobbinge maruz kalan ve aslında hayatın her alanında eşitsizlikle karşılaşan kadınları hatırlatan kadınlar, haklı olarak erkeklerin, “Kadınlar çiçektir” söylemine, “Çiçek babandır” şeklinde karşılık veriyor. Ancak bu karşılıktan habersiz annesine, kız kardeşine, sevgilisine 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde gül, karanfil ya da başka bir çiçek alanlar, almak isteyenler olmuştur mutlaka. Onlara her defasında “Çiçek babandır” sloganının gerekçesini ve kadınlara çiçek almak ya da onları çiçeğe benzetmek yerine, eşitlikçi bir yerde durmak gerektiğini hatırlatmak ihtiyacı var.

“Umarım”la başlayan cümlelerin sonu gelmeyecektir ama umarım her erkeğin, erk olmayı hayatından bir günlüğüne değil, ebediyyen çıkaracağı günler yakındır.