Diyarbakır'da Ender Toğcu'nun akıbeti soruldu

Diyarbakır'da İHD ve kayıp yakınları 25 yıldır kendisinden haber alınmayan Ender Toğcu'nun akıbetini sordu.

Abone ol

DİYARBAKIR - İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 773. haftasını Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile hak savunucuları katıldı. Eylemde, gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğrafları taşındı.

Bu hafta,  Diyarbakır’da 29 Kasım 1994 tarihinde gözaltında zorla kaybedilen Ender Toğcu’nun akıbeti soruldu.

Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Ercan Yılmaz, "İstanbul ve Diyarbakır’da yaklaşık 30 yıldır kayıp yakınları, 90’lı yıllarda devletin paramiliter güçleri tarafından gerçekleştirilen faili meçhul cinayetler ve gözaltında zorla kaybedilenlerin akıbetini sormak için bir araya geliyor. Bu eylem toplumun birçok kesiminde yaşanan adaletsizliğe bir tepkidir" dedi.

'MAHPUSLAR AÇLIK GREVİNE BAŞLADI'

Cezaevlerindeki ihlallere de değinen Yılmaz, şunları söyledi: "Türkiye’de hapishanelerde yaşanan ihlallere ilişkin çok ciddi kamuoyu tartışmaları sürüyor. Türkiye hapishanelerindeki mahpuslar yine süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemine başladı. Mahpusların İmralı’daki tecridin kaldırılması ve Kürt meselesinin demokratik barışçıl yöntemlerle çözülmesi talebine iktidar tarafından kulak verilmelidir. Hapishanelerdeki problemler uluslararası mevzuata ve Mandela kurallarına uygun bir şekilde yapılacak düzenlemeler ile çözülebilir."

Geçen hafta, 81 yaşındaki hasta mahpus Makbule Özer hakkında Adli Tıp Kurumunun vermiş olduğu raporun vicdanları yaraladığını söyleyen Yılmaz, "Bir kez daha hasta mahpusların uğradığı hak ihlallerinin boyutunu gözler önüne sermektedir. Adalet Bakanlığının yaptığı bazı açıklamalar, çıkarmış olduğu genelgeler mevcut problemi çözecek durumda değildir. İnfaz Kanununun ilgili maddelerinin değiştirilmesi, ATK’nin hasta mahpuslar konusunda tek ve belirleyici merci olmaktan çıkarılmalıdır. Türkiye hapishanelerindeki yaşam koşulları, evrensel hukuk standartlarına göre dizayn edilmelidir" diye konuştu.

'HASTANEYE HİÇ UĞRAMADI'

İHD Diyarbakır Şubesi Üyesi Fırat Akdeniz ise, Toğcu’nun hikayesini paylaştı. Akdeniz şöyle konuştu:

“Evli ve tek çocuk babası olan Ender Toğcu, 29 Kasım 1994 tarihinde saat 15:00 civarında ağabeyi olan Ali Toğcu’ya, hastaneye yatırılan eşinin yanına gideceğini belirtir ve onun yanından ayrılır. Hastanede o gün refakatçi olarak bulunmakta olan Ender Toğcu’nun annesinin beyanına göre oğlu o gün hastaneye hiç uğramaz.

'OĞLUN ELİMİZDE, 3 GÜN SONRA ÖLÜSÜNÜ TESLİM EDERİZ'

Aynı gün gece saat 22:30 civarında Ender’in babasının ikamet ettiği eve 7-8 kişilik sivil polisler tarafından baskın düzenlenir. O esnada polisler evde bulunan baba Hüseyin Toğcu ve küçük oğlunu dövmeye başlar. Polisler, baba Hüseyin Toğcu’yu sürekli olarak oğlunun nerede olduğunu sorarak dövmeye devam eder. Baba Hüseyin Toğcu, korktuğundan dolayı sivil polislere oğlu Ender Toğcu’nun 'üç gün önce Kayseri’ye dayısının yanına gittiğini' söyler. Bunun üzerine polisler babayı 'Oğlun bizim elimizde, üç gün içinde sana ölüsünü teslim ederiz' diye tehdit ederek evden ayrılırlar. 

Evden ayrılan sivil polisler daha sonrasında Ender’in ağabeyi olan Ali Toğcu’nun evine giderler. Ali’ye de aynı şekilde Ender Toğcu’nun nerede olduğunu sorarlar. Ali Toğcu, sivil polislere Ender’in saat 15:00 civarında yanından ayrıldığını ve kendisini bir daha görmediğini ifade eder. Bunun üzerine polisler, Ali Toğcu'yu da yanına alarak babasının evine tekrar gelirler ve babaya 'Evinizde silah var, o silahı bize teslim edeceksiniz' deyip odunluğa girerek silahı çıkarırlar. Polisler babasına silahın yerini Ender Toğcu’nun söylediğini belirtip oradan ayrılırlar.

Aynı gece saat 24:00 sıralarında oradan ayrılan polisler bir süre sonra tekrar eve geri gelip baba Hüseyin Toğcu’ya tutanak imzalatırlar. Polisler oradan ayrılmadan önce karşı komşuya da Ender’in nerede olduğunu sorarlar. Komşuları ise Ender’i tanımadığını ve nerede olduğunu bilmediğini belirtince polisler askerliğini daha önce yapmış olan Ender hakkında 'Ender Asker kaçağı ve onu arıyoruz' deyip oradan ayrılırlar. 

KARDEŞİNİN ÇIĞLIKLARINI DUYDU

Olayın ertesi günü Ender’in ağabeyi Ali, kahvehanede oturduğu sırada Çarşı Karakolu polisleri tarafından kahvehaneden alınıp üç gün boyunca gözaltında sorguya çekilir. Ağabeyine de Ender’in nerede olduğu sorulur, ağabeyi nerede olduğunu bilmediğini söyleyince polisler, 'yalan söyleme, biz onu yakaladık, üzerinde bir liste de çıktı. O listede telsiz ve pil gibi eşyaların fiyatı da yazıyordu' derler. Ender Toğcu’nun babası Hüseyin Toğcu’nun beyanına göre, Ender’in ağabeyi gözaltında kaldığı sürede Ender’in çığlıklarını ve sesini duyar. Ağabeyi olan Ali Toğcu üçüncü gün Ergani yolu üzerinde serbest bırakılır. 

25 YILDIR HABER ALINAMADI

Baba Hüseyin Toğcu, oğlunun kaybedilmesinden sonra her ay Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunur, fakat kendisine oğlunun gözaltına alınmadığına ve gözaltı kaydının bulunmadığına ilişkin cevaplar verilir. Yine Ağabeyi sözlü olarak Çarşı Karakoluna başvuruda bulunur. Ancak yapılan tüm girişimlere ve aradan geçen 25 yıla rağmen Ender Toğcu’nun akıbeti ile alakalı herhangi bir haber alınamaz."

Konuşmaların ardından Ender Toğcu ve diğer tüm kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemi yapıldı. (DUVAR)