Diyarbakır'da çok kalabalık bir dükkan!

Fadlı Şahin’in işlettiği Diyar Halı dükkanında hediyelik eşyadan antikalara kadar ne ararsanız var. Ancak müşteri yok. Kendisinden daha çok turistlerin alışveriş yaptığını belirten Şahin, Sur olaylarından sonra yabancı turistlerin şehre gelmediğini, yerli turistlerin ise tur şirketleriyle gelip çay bile içmeden gittiğini söylüyor.

Abone ol

DİYARBAKIR - Ahmed Arif Müzesi’ne doğru giderken hem Ulu Cami’nin duvarında hem karşı duvarda halı üzerine işlenmiş portreler vardı. Menzil Şeyhi’nden Şeyh Said’e, Selahattin Demirtaş’tan Turgut Özal’a, Deniz Gezmiş’ten Che Guevara’ya kadar hafızalarda yer etmiş birçok ismin portresi. Aslında bu portrelere Diyarbakır’da birçok yerde rastlamak mümkündü ve geçip gidebilirdim. Ama halıların arasında kalmış küçük bir tabelada, “bakmadan geçme” yazıyordu. Ben de bu uyarıyı dikkate aldım ve dar kapıdan birkaç basamak inerek 'Diyar Halı'dan içeri girdim.

Halılarla ve belki küçük bir halı atölyesi ile karşılaşacağımı düşünüyordum. Ancak merdivenler bitip mahzen gibi bir yere girince başka bir dünyanın içinde buldum kendimi. Kadınlar için geleneksel elbiseler, takılar, plaklar, aydınlatma lambaları, halılar, alçıdan süs eşyaları, pikaplar, bakırdan mutfak eşyaları ve daha neler neler… İnsanın gözünü kamaştıran, aklını karıştıran bir kalabalık. Her şeye dokunma, her şeyin fiyatını öğrenme isteği uyandıran tuhaf bir görüntü. İlk bakışta eşyalar üst üste istiflenmiş gibi görünüyor ancak öyle değil. Bu devasa eşya kalabalığının kendi içinde bir düzeni olduğu, eşyaların arasında açılmış dar koridorlardan geçince anlaşılıyor.

Fadlı Şahin, girişte, solda rahat olduğu hissedilen bir koltukta oturuyordu. Etrafı eşyalarla çevriliydi ama içeri girenleri rahatça görebilecek bir konumdaydı. Hiçbir şey yapmıyordu. Bana eşyalarla konuşuyor, dertleşiyormuş gibi geldi. Selam vermesem belki hiç konuşmayacaktı benimle.

İNSAN SATTIĞI ŞEYİN FİYATINI BİLMEZ Mİ?

Süslü lambalar yan yana dizilmişti. Gece okumak için uygun muydu acaba? Ya fiyatları? Fadlı Şahin, “150 lira” dedi önce, sonra ben pazarlık yapmadan “100 liraya da olur” diye ekledi. Bir köşe deflere ayrılmıştı. Yerde ve duvara asılmış defler… Duvara asılanlar resimliydi ve bazılarında Arapça yazılar vardı. “Bunlar” dedi Şahin, “İran’dan geliyor.” Defler Diyarbakır’da da yapılıyor ama İran’dan gelenlerin, malzeme olarak daha iyi olduğunu duymuştum. Şahin itiraz ediyor, “Burada da kaliteli malzeme kullanan ustalar var” diyerek. Tanesi 30 liradan başlayarak 150 liraya kadar çıkıyor.

Dükkanın bir bölümü de eski kilimlere ayrılmış. Çoğu Serhat bölgesinden kilimler. Bunların da fiyatı değişiyor elbette. Mesela İran halıları bin liraya satılıyor. Elbette antikacı olmadığım için biraz şaşırıyorum bu eski kilimlerin bin liraya satılmasına. “Alıcısı var mı?” diye soruyorum Şahin’e. “Meraklısı çoktur” diyor.

Dükkanın bir köşesi ise pikaplara ayrılmış. İrili ufaklı pikapların sağını solunu inceliyorum. Keşke üstat Orhan Gazi Ertekin görse diye geçiriyorum aklımdan. O bilirdi, tanırdı bunları mutlaka. Onun pikap merakını sosyal medya hesabından dinlettiği şarkılardan biliyorum. Pikapların son dönem moda olmaya doğru gittiğini biliyorum, hatta bir süredir bende de var bir tane. Bu nedenle pikaplardan çok plaklara bakıyorum ama ilgi çekici bir şeye rast gelemiyorum. O kadar kalabalık ki dükkan, bir an bütün bunların fiyatını insan nasıl aklında tutar diye düşünüyorum. Çünkü eşyaların üzerinde bir fiyat etiketi de yok. “İnsan sattığı şeyin fiyatını bilmez mi?” diye biraz alaycı konuşuyor Şahin.

Fadlı Şahin.

ESKİDEN HER ŞEY DAHA İYİYDİ

Gazeteci olduğumu öğrenince, “Biraz da güzel şeyler yazın, insanlar Diyarbakır’ı, Sur’u görmeye gelsin” diyor. Onunla eşyaların arasında açtığı oturma bölümünde oturuyoruz. Her tarafında ışıklar olsa da dükkan loş ve bu nedenle hafif gizemli, hatta ürkütücü geliyor bana.

“Eskiden, 3 yıl önce çok turist gelirdi Diyarbakır’a. Şimdi kimse gelmiyor. Turla gelenler birkaç yer geziyorlar, bazıları bir yerde oturup bir çay bile içmeden gidiyor. Böyle olunca Sur esnafı nasıl iş yapsın?” Bunları söylüyor Şahin. Hediyelik eşya sattığı için 3 yıldır kendisinin de işleri kötü gidiyor. Daha önce kahvecilik dahil bir sürü işte çalışarak hayatını kazanmış. 20 yıldır geleneksel şeyler satıyor. Önce Kervansaray’da bir dükkanı varmış, ardından Hasan Paşa Hanı’nda bir dükkana taşınmış. Orası da dar gelince yine eski bir Diyarbakır evinin bodrum katındaki bu yere taşınmış. Öyle anlaşılıyor ki birkaç çeşit hediyelik eşya satmakla yetinmediği, eski ne bulursa satmaya başladığı için önceki dükkanlar yetmemiş kendisine. Sattığı eşyalardan bir kısmı ta İstanbul’dan geliyor ama esas satmaktan keyif duyduğu eşyalar eski olanlar, bir geleneği yaşatanlar. “İnsanlar bizim kültürümüzü, adetlerimizi bilsin istiyorum. Bu eşyaları satarak kültürümüzü hem yaşatıyorum hem de tanıtıyorum” diyor Şahin.

.

SUR TOLEDO MU İSTEDİ?

Kendisi 8 yaşındayken babası köyden Suriçi’ne taşınmış. Bütün hayatı Suriçi’nde geçmiş olsa da birkaç yıldır artık burada oturmuyor. Burada doğup büyümüş herkes gibi, bir gün Suriçi’ne gelmese, esnaf komşusuyla selamlaşmasa rahat edemeyecek. “Sur’u yıktılar” diyor kederle. “Eski haline bir daha dönemeyecek. Geriye kalanlara bir şey olmasın, Sur yine toparlar kendisini. Çünkü Sur Diyarbakır’ın kalbidir, ruhudur.”

Sokaklarında oyunlar oynadığı, büyüdüğü mahalle yok artık. Ama o, Sur’un kendisini toparlayacağına inanıyor yine de. Her Diyarbakırlının söylemeden edemediği “Sur Diyarbakır’ın kalbidir” cümlesini kurarak. Ahmet Davutoğlu başbakanlık yaptığı dönemde “Suriçi’ni Toledo yapacağım” demişti. Bu sözü hatırlatınca gülümsüyor Fadlı Şahin, “Sur’u bilmeden konuştuğu için böyle diyor. Sur ondan Toledo mu istemişti? Yazık ettiler tarihe, yazık ettiler Sur’da yaşayan insanlara. Hepsini sokağa attılar, kimse de sahip çıkmadı onlara” diyor.

Sur’un yasaklı olduğu dönem kendisi de 7-8 ay açamamış dükkanı. “Aylarca dükkanı açamadık, borçlandık tabi” diyor Şahin. Devletin kendisine sadece 3 bin lira verdiğini söyleyen Şahin, “Bir sürü şey söylediler, esnaf mağdur olmayacak dediler ama sonra bu sözlerin hepsini unuttular” şeklinde konuşuyor. Konuşurken sesinde bir kırgınlık yok çünkü en baştan verilen sözlerin tutulacağına dair büyük umutlar beslememiş.

.

AHMET KAYA VE YILMAZ GÜNEY SEVGİSİ

Fadlı Şahin ile halı üzerine portre işlerini de konuşuyoruz. Halı üzerine portre işleri Antep’te yapılıyormuş. Dediğine göre en çok ilgi görenler ise Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney portreleriymiş. Ardından Che Guevara, Şeyh Said geliyor ve “Menzil Şeyhi portresi alan da çok” diyor.

HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da gülümseyen bir portresi var. Demirtaş 2 yıldır hapiste. Onun portresi ilgi görüyor muydu acaba? “Olmaz mı” diye karşılık veriyor Şahin, “Diyarbakırlılar sever Selahattin’i. Eski cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın portresini de merak ediyorum. Özal hayatını kaybedeli uzun yıllar oldu ve gençler onu hiç tanımadı bile. Şahin, “Deniz Gezmiş de, Che de uzun yıllar önce öldü ama kimse onları unutmadı. Özal’ı da hâlâ hatırlayanlar, sevenler var” diyor.

Tekrar uğramak üzere dükkandan çıkarken, “Dünyanın her yeri gibi Diyarbakır’da güzeldir” diyor Fadlı Şahin, “Güzel şeyler yaz, insanlar gelip memleketimizi görsün.”