Diyarbakır Barosu cezaevi raporunu açıkladı: İşkence mekanına dönüştü

Diyarbakır Barosu cezaevlerindeki hak ihlalleriyle ilgili hazırladığı raporu paylaştı. Raporda, cezaevlerinin işkence mekanları haline getirildiği vurgulandı.

Abone ol

DİYARBAKIR - Diyarbakır Barosu İnsan Hakları Merkezi Cezaevleri İzleme Komisyonu, 2021 yılı içerisinde cezaevlerinde gerçekleşen hak ihlallerine tespitleri içeren bir rapor hazırladı. Oluşturulan rapor, bir otelde düzenlenen basın toplantısında kamuoyuyla paylaşıldı.

Toplantıda hazırladıkları rapora dair konuşan komisyon üyesi Avukat Gizem Miran, Türkiye’de hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı yerlerden birinin cezaevleri olduğunu ifade etti.

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün 30 Ekim’de yayımladığı rapora değinen Av. Miran, bu rapora göre; cezaevlerinde 246 bin 585’i erkek, 9 bin 780’ü kadın, 585’ü çocuk 256 bin 950 hükümlü, yine 35 bin 602’si erkek, 1 bin 810’u kadın, 1 bin 392’si çocuk 38 bin 804 tutuklu mahpus olmak üzere toplamda 295 bin 754 kişinin hapishanelerde tutulduğuna dikkat çekti.

Yapılan bu ve benzeri açıklamalar ile paylaşılan bilgilerden elde edilen bilgiler ışığında tutuklu ve hükümlü sayılarının arttığı ancak cezaevlerindeki kapasite sorununun yalnızca yeni cezaevleri inşa edilerek çözülmeye çalışıldığı vurgulayan Miran, “hapsetme”nin dışında farklı önerilerin ise sunulmadığını dile getirdi.

'CEZAEVLERİ İŞKENCE MEKANLARINA DÖNÜŞTÜ'

Komisyon üyesi Miran, cezaevlerinin “işkence mekânları” haline geldiğini söyledi. Miran, “Sivil toplum örgütlerinin ihlallerin tespitine dair raporlama çalışmaları ve bu ihlallerin kamuoyu ile paylaşılmasına rağmen hapishanelerdeki mevcut gerçeklik değişmemiştir. Türkiye hapishanelerinde halen yoğun olarak ölümler, sevk ve sürgünler, işkence ve kötü muamele, tecrit ve izolâsyon, ailelerle görüş engelleri, haberleşme haklarının engellenmesi, disiplin soruşturmaları, hasta mahpusların hapishanede tutulması gibi çok sayıda hak ihlali yaşanmaktadır” dedi. 

Ceza infaz kurumlarında yaşanan hak ihlallerine değinen Miran, en çok sağlık hakkına erişimin engellenmesi, savunma hakkının engellenmesi, cezaevlerinin fiziki şartlarından ve cezaevi idaresinden kaynaklanan ihlaller, dilekçe, iletişim ve haberleşme hakkına ilişkin ihlaller, kötü muamele, işkence ve diğer konulara ilişkin ihlaller, mahpus yakınlarının yaşadıkları, çocuk mahpusların ve kadın mahpusların yaşadığı hak ihlalleri ile karşılaşıldığını kaydetti.

HASTA MAHPUSLAR

Av. Miran, karşılaşılan bu ihlallerin son bulması için yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:

“* Uluslararası standartlar, sözleşmeler ve protokoller gereği sağlık hizmeti sunumunun toplumun her kesimine olduğu gibi özgürlüğü kısıtlanmış bireylerde eşit bir şekilde uygulanması için etkili, yeterli ve kapsamlı çalışmalar ve düzenlemeler yapılmalıdır. Bu amaçla ‘sağlık hizmetlerinin eşit, nitelikli ve herkesin ulaşabileceği bir şekilde sunumunu’ sağlaması ödevi çerçevesinde cezaevindeki sağlık hizmetleri de genel toplumsal sağlık sistemiyle yakın ilişki içinde, ulusal sağlık sistemiyle entegre ve uyum içinde örgütlenmesine ilişkin düzenlemeler yapılmalıdır.

* Mahpusların tedavilerinin düzenli bir şekilde uygun koşullarda yapılması sağlanmalı, tedavisi yapılmayan hasta mahpusların hekime ve sağlık birimlerine ulaşmada hızlı ve etkin bir şekilde hareket edecek kurumsal mekanizmalar oluşturulmalıdır.

* Hasta mahpuslarla ilgili acil durumlarda sağlık hizmeti derhal ve gecikmeksizin gerekli tedbirlerle yerine getirilmelidir. Acil durumlarda tedavi hizmetleri, kişinin onurunu zedelemeyecek şekilde sağlanmalıdır. Kronik, ağır, terminal dönem hasta mahpuslar için erken tanı, tedavi süreçlerinin sürekliliği, düzenli olarak izlenme vs yönden gerekli sağlık tedbir ve olanak sağlanmalıdır.

* Mahpusların tedavi ve kalan yaşam süreçlerinin hastanelerin mahkûm koğuşlarında geçirilmemesi ve yakınlarıyla son dönem temasların sınırlandırılmaması için gerekli düzenlemeler ve tedbirler ivedilikle ele alınmalıdır. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'unda ‘toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen’ cümlesi yürürlükten kaldırılmalıdır.

* Hasta mahpuslar yönünden infazı ertelenmesi koşulu sadece ‘Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen’ cümlesi olmalıdır.

* Hasta mahpuslarla ilgili polis- jandarma-cezaevi değerlendirilmesine başvurma uygulanmasından vazgeçilmelidir. Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmelidir. Hasta mahpuslar yönünden infazı ertelenmesi koşulu sadece ‘Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen’ cümlesi olmalıdır.

KADIN, ÇOCUK VE LGBTİ+’LARIN DURUMU

* Kadın mahpuslar, çocuk mahpuslar hasta mahpuslar, LGBTİ+ mahpuslar, engelli mahpuslar, yaşlı mahpuslar gibi özel ihtiyaçları bulunan mahpuslara İnfaz kurumlarında uygun koşullar ve özel bakım standartları sağlanmalıdır.

* Dezavantajlı grupların başında gelen çocuk mahpuslar da ivedilikle ele alınmalı ve çocuk cezaevleri kapatılarak çocukların yüksek yararını gözetir şekilde düzenlemeler yapılmalıdır. Mahpus olan anneleri ile birlikte cezaevinde kalmak zorunda olan çocukların ihtiyaçları ve ruhsal iyilik halleri gözetilerek gerekli önlemlerin alınması ve çocuğun dış ortam bağının (kreş¸ vb. sosyal ortamlar) engelsiz ve koşulsuz olarak sosyal devlet ilkesi gereği sağlanması gerekmektedir.

SORUŞTURMALAR ŞEFFAF VE ETKİN OLMALI 

* Cezaevlerinde kötü muamele, işkence yasağına ve yaşam hakkı ihlallerine yönelik iddialara karşı adli ve idari pasiflikten vazgeçilmeli, şeffaf ve etkin soruşturmalar yürütülmelidir.

* Mahpusların ailelerinden kilometrelerce uzak hapishanelerde tutulması hem kendilerine yönelik hem de ailelerine yönelik bir dizi hak ihlalini beraberinde getirmektedir. Aile ve mahpus yakınlarının mahpusları ziyaret etmek için uzun yollar gelmek zorunda olması sebebiyle ziyaretlerini asgariye indirmek durumunda kalmışlardır. Hasta ve yaşlı mahpus yakınları bu ziyaretleri sürekli gerçekleştirememiş, mahpuslar da ailelerinin yaşadıkları şehirlerdeki hapishanelere sevk olmak istemişlerdir. 

* Bu sevk taleplerine ek olarak, kötü muamele ve psikolojik baskıya maruz kalmaları sebebiyle yapılan sevk başvuruları bile işleme alınmamıştır. İsteğe bağlı sevk başvuruları farklı gerekçelerle olumsuz sonuçlanan mahpusların talepleri dışında gerçekleştirilen zorunlu sevk uygulaması ise bu yıl içinde de devam etmiştir. 

SEVKLER DURDURULMALI

* OHAL ile yoğunlaşan ve sonrasında da devam eden, özellikle siyasi mahpuslara yönelik kötü muamele ve ayrımcılığın aracı haline gelen zorunlu sevkler bu dönemde de uygulanmıştır. Bu haliyle aile ve özel yaşama saygı hakkının ihlalini oluşturan sevkler aynı zamanda yargı yetkisi dışındaki kilometrelerce uzaktaki hapishanelerde tutulması savunma hakkı bakımından da sorunlar doğurmakta avukata erişim noktasında yaşanan eksiklikler kişinin adil yargılanma hakkını ihlal etmektedir. AİHM’nin yakın zamanda bu uygulamayı sözleşmeye aykırı bulan kararına rağmen devam eden bu uygulamaya derhal son verilmelidir. Yine anadilde savunma hakkının etkin şekilde kullandırılması sağlanmalıdır.

* Hapishanelerde denetimin ve şeffaflığın önemli ve en etkili unsuru olan baroların ve sivil toplum örgütlerinin hapishaneleri etkin bir şekilde ziyaretlerinin önündeki engeller kaldırılmalı, avukat mahpus görüşmelerindeki ihlaller giderilmelidir.” 

Son olarak tutuklu aileleri tarafından Baro binasında 15 Ekim’den bu yana sürdürülen “Adalet Nöbeti’ üzerinde duran Av. Miran, tutuklu aileleriyle aynı kaygıları taşıdıklarını ifade ederek, tutuklulara dönük hukuksuz uygulamalara bir an önce son verilmesi çağrısında bulundu. (DUVAR)