Diyanet, 'evlatlık' fetvasını savundu: Bağlamından koparıldı

Diyanet, depremzede çocuklarla ilgili verdiği ve içindeki 'Evlatlık edilenle evlenme engeli yoktur' ifadesi nedeniyle sildiği fetvayla ilgili yeni açıklama yaptı.

Abone ol

DUVAR - Diyanet'e bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu, depremzede çocukların evlat edinilmesiyle ilgili soruyla karşılık sitesinde yayınladığı fetvayla ilgili açıklama yaparak fetvanın bağlamından koparıldığını savundu.

İnternet sitesinde depremle ilgili özel bir bölüm oluşturan Din İşleri Yüksek Kurulu'na dün "Depremzede çocuklar evlat edinilebilir mi" sorusu yöneltildi. Soruya yanıt olarak yayınlanan fetvada evlatlık edinilen çocuğa öz evlat gibi davranılmaması gerektiği anlatılırken "Evlat edinenle evlatlık arasında evlenme engeli olmadığı" da belirtildi. 

Bu ifade nedeniyle sosyal medyada eleştiriler olunca söz konusu siteden fetva silindi. Din İşleri Yüksek Kurulu, tepki çeken fetvayla ilgili yeni bir açıklama yaptı. Yazılı açıklamada, "Evlat edinenle evlatlık arasında evlenme engeli olmadığı" ifadelerinin bağlamından kopartılarak 'çirkin çağrışımlara kapı aralayacak şekilde yorumlandığı' savunuldu.

YENİ AÇIKLAMADA DA 'MAHREM DEĞİL' VURGUSU YAPILDI

Yeni yapılan açıklamada da silinen fetvadaki "Evlat edinenle evlatlık arasında evlenme engeli olmadığı" ifadesine "Koruyucu aile olunan bir çocuğun bu aile bireylerine mahrem olmaması da bu hükümlerden biridir" ifadesiyle göndermede bulunuldu. 

Din İşleri Yüksek Kurulu'nun bağlamından kopartıldığını iddia ettiği ilk fetva şöyleydi:

"Dinimizde kimsesiz çocukların bakım ve gözetilmesi tavsiye edilmiş olmakla birlikte hukuki birtakım sonuçlar doğuran bir evlatlık müessesi kabul edilmiş değildir. Buna göre, evlat edinenle evlatlık arasındaki bu ilişki sebebiyle bir evlenme engeli doğmadığı gibi, evlatlığın kendi öz anne babasının yerine, evlat edinenlerin nesebine kaydedilmesi de caiz değildir.

Ayrıca evlatlık olarak büyütülen çocukla, evlat edinenler arasında birbirlerine mirasçı olma hakkı da söz konusu değildir. Ancak evlat edinenler hayatta iken diledikleri kadar malı evlatlık olarak büyüttükleri çocuğa hibe edebilecekleri gibi, mallarının üçte birini vasiyet yoluyla da ona bırakabilirler. Bu itibarla, mahremiyet ile ilgili dini kayıt ve şartlara riayet etmek kaydıyla çocuğu olmayan ailelerin kimsesiz çocukları büyütmek üzere yanlarına almalarında bir sakınca görülmemektedir. Ancak bu davranış, evlat edinme olarak algılanmamalı ve aralarında mirasçılık cereyan etmemelidir."

Yeni yapılan açıklamada ise İslam'ın evlat edinme ya da koruyucu aile olma hususundaki yaklaşımını ifade eden Din İşleri Yüksek Kurulu açıklamasının, bazı kişi ve basın organları tarafından çarpıtıldığı ileri sürüldü. "Koruyucu aile olunan bir çocuğun bu aile bireylerine mahrem olmaması" hükmünün bir kez daha tekrar edildiği açıklamada özellikle öksüz, yetim ve himayeye muhtaç çocukların korunup gözetilmesiyle ilgili Kuran'da pek çok ayetin olduğu hatırlatıldı.

'İSLAM ALİMLERİ GÖRÜŞ BİRLİĞİ İÇİNDE'

Açıklama şöyle devam etti:

"Bütün bunlar, Müslümanların bu hususta nasıl bir yaklaşım içerisinde olması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu bağlamda koruyucu aile olmak da elbette son derece değerli ve güzel bir davranıştır. Bununla birlikte İslam, her çocuğun mümkün mertebe kendi öz ailesiyle bağlarının korunmasını ve ailesine nispet edilmesini emreder, anne babası dışında bir kimsenin, her açıdan çocuğu olarak görülmesini doğru bulmaz. (Ahzab Suresi, 33/4)

Nitekim, bir çocuğun gerçek ailesi ile arasında var olan kan bağıyla ortaya çıkan birçok hukuki sonuç, koruyucu aile ve evlatlık ilişkisinde oluşmaz. Koruyucu aile olunan bir çocuğun bu aile bireylerine mahrem olmaması da bu hükümlerden biridir. Bu konuda İslam alimleri görüş birliği içerisindedir. Kaldı ki hiç kimsenin, himayesine aldığı çocuğun kendi soy kütüğü ile ilişkisini kesmeye, ona öz ana babasını unutturmaya hakkı da yoktur."

Hazreti Muhammed'i örnek alarak depremzede bir çocuğu sahiplenip ona kol kanat germenin engin bir ahlaki meziyet olduğuna işaret edilen açıklamada, "Dinimiz açısından dikkat edilmesi gereken tek husus, konunun hukuki zeminine özen göstermektir. Mesele bu kadar açık iken konuyu saygısız bir yaklaşımla bağlamından kopartarak çirkin çağrışımlara kapı aralayacak şekilde yorumlamak, iyi niyetle asla bağdaşmayan bir tutumdur. Büyük bir felaketi yaşadığımız, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz ve hep beraber yaralarımızı sarmaya yoğunlaştığımız şu günlerde bu tür yakıştırma ve yaklaşımların kimsenin iyiliğine hizmet etmediği açıktır." (HABER MERKEZİ)