Devlet politikalarının, kadın ve çocuklara yönelik durmak bilmeyen şiddete etkisi

Kızı, erkeği birey olarak yetiştirmeden, tersine “itaat kültürü” ile kız çocuklarının kişiliklerini bastırdıktan sonra, cinsel suçların kategorilere ayrılarak, “cezaların bireyselleştirilmesinden” söz edilemez. 15 yaşındaki kız çocuğu cinsel hoşlukla duruma onay vermişse de evlilik bilincini kullandığı anlamına gelmez. Siyaset çıkarlarıyla cinsiyet olgunluğu nasıl olur da sürekli evlenmeye kilitlenir?

Abone ol

İnfaz Yasası’nın yürürlüğe girmesinden birkaç gün önce ise, kadın birlikleri tarafından basın ve sosyal medya platformlarında, TCK’nin 103. maddesinin 2. fıkrasına ilişkin olarak, 22.11.2016 tarihinde yapılan ve tepkiler karşısında geri çekilmek zorunda kalınan teklifin (3) tekrar gündemde olduğu, İnfaz Yasası'na sokulmaya çalışıldığı duyuruldu. TCK’nin 103. maddesi üzerine yığılmış acı bir geçmiş olduğundan, kadınlar yeniden ve hızla direndiler. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Av. Şükran Eroğlu, konu hakkında yaptığı açıklamasında çocukları rahat bırakın çağrısında bulundu (4). Görünen oydu ki bu teklifte ısrar eden zihniyet, bir kez daha denemiş ve kadınların, bu konuda ısrar eden, sakat bir zihniyetle mücadelesi bitmemişti.

TCK’nin 103. maddesine dair planlarını bir pandemi döneminde dahi oldubittiyle uygulamaya sokmaya çalışanlar, tasarladıkları erken yaşta ve zorla evliliklerle istismarı devam ettirmeye dair bu cesaretlerini aslında 2005 yılına uzanan Anayasa Mahkemesi kararlarından almaktadırlar. Buradaki incelememize, ilgili Anayasa Mahkemesi kararlarını hatırlatarak devam etmek, tehlikenin büyüklüğünü göstermeye yardımcı olacaktır. Şöyle;

Yeni ceza yasasının hazırlığının gündeme geldiği zamanlarda kadın dernekleri, çocuklara cinsel saldırı ve tecavüz suçlarının ayrı bir suç olarak düzenlenmesine çok katkı sağlamışlardır. 765 sayılı Eski Ceza Kanunu’nda cinsel suçlar, “genel ahlak ve aile nizamı” içinde ele alınırken, 2004 tarihli ve 5237 sayılı yeni TCK’de bu suçlar “kişisel değerlere karşı tecavüz” kapsamında değerlendirilmiş ve böylelikle çocukların cinsel dokunulmazlığı TCK’nin 103. ve 104. maddelerinde yer bulmuştur.

TCK’nin 104. maddesi, 15 yaşını bitirmiş, 18 yaşını doldurmamış çocukla cinsel ilişki suçunu tanımlamaktadır. Madde ilk şeklinde, “çocuğun rızası” konusunda katı bir tutum sergilemekte ve failin beş yaş büyük olması durumunda “rıza ile gerçekleşen” bir ilişkide de failin cezalandırılacağını kabul etmektedir. Fakat zaman içinde Anayasa Mahkemesi kararlarıyla bu madde değiştirilmiştir. Anayasa Mahkemesi, bir bakıma siyasetin yargıya müdahalesine somut örnekler niteliğinde kararlar vermiştir.

1. Anayasa Mahkemesi’nin bu yöndeki ilk kararı 23.01.2005 tarihinde, maddenin 2. fıkrası hakkındaki itiraza ilişkin olmuştur. Bu fıkrada “Fail mağdurdan beş yaştan daha büyük ise, şikayet koşulu aranmaksızın, cezası iki kat artırılır” ifadesi yer alırken, Mahkeme, 15 yaşını tamamlayan mağdurun yakınması yoksa yaş farkı nedeniyle failin cezalandırılmasını doğru bulmamış ve iptal etmiştir (5). Anayasa Mahkemesi üyesi Osman Alifeyyaz Paksüt, bu karara karşı oy kullanmış ve itirazında toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yer vermiştir. “Kadın-erkek eşitliğinden uzak, kız çocuklarının okutulmadığı, feodal değer ve törelerin geçerli olduğu toplumlardaki” duruma işaret etmiştir.

2. Anayasa Mahkemesi’nin daha sonra 12.11.2015 tarihli ve 2015/100 sayılı kararı (6), TCK’nin, 18.06.2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun'un 59. maddesiyle değiştirilen 103. maddesinin 2. fıkrasına ilişkin olmuştur. Değiştirilen ve iptal edilen 2. fıkra, “Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur” düzenlemesidir. Mahkeme ilgili kararında adeta, yaş kademelerine göre farklı işlem yapma isteğini öne çıkarmış, erken yaşta evliliğe bir takım gerekçeler aramıştır. Karardan bir kesit şöyledir:

“Fiilin farklı yaş kategorilerindeki mağdurlara karşı işlendiği veya failin de küçük olduğu ya da fiilden sonra mağdurun yaşının ikmali ile fiili birlikteliğin resmi evliliğe dönüşmesi gibi her bir somut olayın özellikleri dikkate alınarak ceza tayin edilememektedir. Ayrıca onarıcı adalet kurumunun uygulanması imkânını ortadan kaldırmakta ve bazı durumlarda somut olayın özellikleriyle bağdaşmayacak ve suçla yaptırım arasında bulunması gereken adil dengeyi ortadan kaldıracak ölçüde ağır cezaların verilmesi sonucunu ortaya çıkarabilecek bir niteliğe sahip bulunmaktadır.”

Küçük çocukların gelecek felaketi üzerine çöken bir evlilikten, onarıcı adalet sözü ile bahsedilmesi hukuksal bir söylem değildir. İptal kararına mahkeme başkanı ve başkanvekilinin içinde olduğu 8 üye katılmamıştır. Karara katılmayanların görüşlerinden bazı kesitler aşağıdadır ve bunlar çocuklarını düşünen kadınlarla tam uyumludur.

“Kanun koyucu, yeni ceza kanununu yaparken bu suç yönünden evlenmeye bağlı ceza tecilini öngörmemiştir. Bunda mağdurun tecavüzcüsüyle evlenmeye zorlanması şeklinde ifade edilen yaygın eleştirinin etkili olduğu anlaşılmaktadır. Bu kanun koyucunun bilinçli tercihidir… Kuralın amaçlarından birinin de önemli bir toplumsal sorun olan çocuk yaşta evliliklerin önlenmesi olduğu bilinmektedir… Kanun koyucu, fiilden sonraki gelişmeleri dikkate almadan fiilin işlendiği sırada çocuk mağdurları cinsel istismara karşı korumak istemiş, bu nedenle de cezanın alt sınırını on altı yıl olarak belirlemiştir. Bunun da gözetilen amaç karşısında ölçüsüz olmadığı anlaşılmaktadır…”

Gerçekten de Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar, hukuka uygunluğun çok ötesinde kamuoyuna dönük bir siyasete yanıt niteliğinde olmuştur. Geçerli inanç kültürü doğrultusunda cinsel davranışın hangi yaşta anlaşılabileceğine ve bu cinsel olgunluğa bağlı olarak mağdura irade serbestisi tanınacağına dair konuyu pazarlık zeminine taşımıştır. Asıl mesele 15 yaşını tamamlamış olup olmamaya takılmıştır. Oysa yasalarımıza göre 18 yaşına kadar herkes çocuktur. Hukuk çoğu zaman egemenin elinde bir silahtır. Toplumun ataerkil yapısı içinde Anayasa Mahkemesi'nin verdiği bu kararlar, günümüz yargısının da resmini çekmek yerine geçecektir.

3. Anayasa Mahkemesi daha sonra, 26.05.2016 tarihinde TCK’nin 103. maddesinin 1. fıkrasını da iptal etmiştir (7). Bu iptal kararı ile artık top tamamen siyasetin eline geçmiştir. Ortaya çıkan yasal boşluk Adalet Komisyonu'nun çalışmalarıyla tamamlanmış ve gece yarısı (22.11.2016) bir torba yasayla denenmiştir (8). Mağdurun 12 yaşın altında olması durumunda cezai yaptırımın alt sınırı arttırılmıştır. Bu düzenleme bir bakıma 12 yaş kısıtlamalarına dikkati çekerek, 15 yaşın tamamlanması durumuna serbesti getirme amacına hizmet etmeyi amaçlamıştır. Arzulanan halde, mağdur 15 yaşını doldurmuşsa ve 18 yaşına gelmeden yakınma olmazsa fail serbest kalacak, mağdurun yaşamı ise küçük gelin olarak mahvedilmiş olacaktı.

Bir kız çocuğunun tecavüz sonucu hamile kalmasının, evlenme sonucunu doğurması aslında tek başına bir vahşettir. Bu vahşet çağrısının 12 yaş ile ilişkilendirilmesi, hele ki Anayasa Mahkemesi kararının yol göstericiliğinde ilerlemesi hukuksuzluğun ibret noktası olmuştur (9). Yasa ile tecavüz sonrası evlilik zorlaması ve tecavüz failinin affı düşüncesi tek kelime ile abestir.

Kızı, erkeği birey olarak yetiştirmeden, tersine “itaat kültürü” ile kız çocuklarının kişiliklerini bastırdıktan sonra, cinsel suçların kategorilere ayrılarak, “cezaların bireyselleştirilmesinden” söz edilemez. 15 yaşındaki kız çocuğu cinsel hoşlukla duruma onay vermişse de evlilik bilincini kullandığı anlamına gelmez. Siyaset çıkarlarıyla cinsiyet olgunluğu nasıl olur da sürekli evlenmeye kilitlenir (10)? Evlilik aşaması ciddi bir karardır. 18 yaşın doldurulması durumunda dahi evlilik kararı almak kolay değildir. Maddi yeterlilik, evlilikle ilgili önemli bir sorundur. Evlilik kararı alırken kişi ailesine değil kendine güvenebilmelidir. Evleneceklerin ilerde baş gösterecek zorluklara dayanacak güçleri olmalıdır. Devlet bu bağlamda önce çocuk ve kadınların ekonomik olarak yeteri seviyede kalkınmalarını sağlayacak tedbirler almalı ve onları güçlendirmelidir.

Bunu yapamayan hatta belki de yapmayan Devlet üzücüdür ki bu dönemde, kadınların temel hak ve özgürlüklere erişimi için bir bakıma kamu görevi görmeyi üstlenmiş olan kadın derneklerini kapatmaktadır. Yakın zamanda Diyarbakır merkezli yürütülen soruşturma kapsamında, çeşitli illerde baskınlar yapılmış (11), Rosa Kadın Derneği Kurucu üyesi Narin Gezgör, Rosa Kadın Derneği Kurucu üyesi Ayla Akat Ata, Rosa Kadın Derneği Başkanı Adalet Kaya ve TJA (Özgür Kadın Hareketi) aktivisti Gülcihan Şimşek gözaltına alınmışlardır. Kadınlara adalet dağıtımındaki yetersizliklerle mücadele eden kadınların derneklerinin kapatılması, yöneticilerinin gözaltına alınmaları ve bu şekilde gözdağı verilmesi de devletin uyguladığı bir şiddettir. Bu örgütler aracılığıyla hizmet alan, şiddete karşı korunmak amacıyla bu hizmetlere başvuran, ayrıca ileride şiddet ortamından etkilenmesi muhtemel her kadın için de tehlikedir.

Toplumun, özellikle de zorda bırakılan kadınların kendini var etme hakkı yok edilmemelidir. Kadınların kendi varlıklarını koruyabilmesi, tüm toplumun ayağa kalkması olanağıdır. Hükümet kadınların yanında olmalı, devlet siyasetini değiştirmelidir.

*Avukat, Dr. 

1- 7242 Sayılı ve 14.04.2020 Kabul Tarihli CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN

2- https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/babasinin-dovdugu-9-yasindaki-ceylan-4-gunluk-yasam-savasini-kaybetti-5763872/

3- Teklif şu idi; “cebir, tehdit, hile veya iradeyi sakatlayan başka bir neden olmaksızın 16.11.2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçunda mağdurla failin evlenmesi durumunda koşullarına bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir.”

4- https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/infaz-yasasina-eklenen-gecici-madde-cocuk-istismarina-af-mi-geliyor-tartismalarina-neden-oldu-5746806/

5- https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2006/02/20060225-6.html

6- http://www.kararlaryeni.anayasa.gov.tr/Karar/Content/c0fd7bd3-cdce-40f0-873d-13925fb0e6c6?excludeGerekce=False&wordsOnly=False

7- http://kararlaryeni.anayasa.gov.tr/Karar/Content/8295ece8-40f9-4c3a-835f-8bf338189759?excludeGerekce=False&wordsOnly=False

8- Koyuncuoğlu, Tennur, Sistematik şiddete karşı Bir Adalet Savunusu, TBB, 2019, s 94-95

9- http://www.kararlaryeni.anayasa.gov.tr/Karar/Content/c0fd7bd3-cYasadce-40f0-873d-13925fb0e6c6?excludeGerekce=False&wordsOnly=False

10- Koyuncuoğlu, Hikmet, Çocukların cinsel Ergenlik yaşı üzerinden “Toplumsal Gerçeğe Uygun Hukuk” Tartışması, İBD. Cild 91, sayı 1, 2017, s. 247 v.s.

11- https://dokuz8haber.net/featured/manset2/cok-sayida-kurt-siyasetci-evlerine-yapilan-baskinla-gozaltina-alindi/?utm_source=rss&utm_medium=rss&utm_campaign=cok-sayida-kurt-siyas