Demokrasi mi? Dikta mı?

Getirilmeye çalışılan anayasa değişikliği ile yürütme, yasama ve yargı tek elde toplanmaktadır. Bu durum doğal olarak demokrasiyi yok edecektir... Bilinmelidir ki, uzlaşma yerine kavga ve kutuplaşmayla yapılacak anayasa değişikliğinin referandumdan geçmesi halinde dahi tartışması uzun süre bitmeyecektir...

Abone ol

Cihan Paçacı

Türkiye çok riskli ve tehlikeli bir dönemden geçmektedir. Özellikle dış politikada yapılan yanlışlıklar ülkemizi Batı Bloku'ndan uzaklaştırmış ve Ortadoğu batağına itmiştir. Bunun sonucu olarak Türkiye, Ortadoğu kaynaklı terörün hedefi haline gelmiştir.

Ekonomik dengelerde ciddi bozukluklar yaşanmaktadır. Gerek terörün artması ve gerekse evrensel hukukun uygulamalarından doğan problemler, yabancı yatırımcıları ülkemizden uzaklaştırmıştır. Cari işlemler açığının finansmanı zora girmiş ve döviz kurunda ciddi artışlar yaşanmıştır. Ekonomideki bozulmalar önümüzdeki dönem enflasyon oranının yükselmesine sebep olacak ve halkımızın satın alma gücü zayıflayacaktır.

Türkiye terör tehdidi altında antidemokratik uygulamaların hüküm sürdüğü istikrarsız bir ülke konumuna girmiştir.

Bütün bu olumsuzluklar yaşanırken aniden Başkanlık Sistemi’nin Türkiye’nin gündemine taşınması toplumda yeni bir tartışma alanı yaratmıştır.

TOPLUM ADETA İKİYE BÖLÜNDÜ

TBMM’de kavga ve dövüş ile geçirilen 'Anayasa Değişikliği Teklifi' toplumu adeta ikiye bölmüştür. Kutuplaşan ve ikiye bölünen toplum birbirlerine karşı kin ve nefret beslemektedir. Özellikle devlet yönetiminden sorumlu kişilerin bu bölünmeyi önlemeye çalışmak yerine, daha da sertleştirecek beyanlarda bulunması toplumsal bir kavganın oluşmasına zemin hazırlamaktadır.

AKP, “Hayır”cıları terör örgütleriyle işbirliği yapan hainler olarak nitelendirmekten çekinmemektedir. Bu konuda herkesin çok daha dikkatli ve sorumlu davranması, kin ve nefret dili yerine hoşgörülü ve anlayışlı bir dil kullanması şarttır.

Bugüne kadar parlamenter sistemi savunan MHP’nin aniden Başkanlık Sistemi’nin lokomotifi konumuna gelmesi anlaşılır bir durum değildir. Kaldı ki MHP yönetimi de bu çelişkiyi izah etmekte güçlük çekmektedir. Ayrıca MHP, iktidar ile birlikte Başkanlık Sistemi’ni destekleyerek bir muhalefet partisi olarak kendisine siyaset yapma alanı bırakmamıştır. Bundan sonra hükümeti eleştiremeyecek, eleştirse de inanılırlığı olmayacaktır.

MHP TABANI 'HAYIR' DİYOR

Bugün MHP yönetimi ile MHP seçmeni arasında ciddi bir ayrışma söz konusudur. MHP seçmeni getirilmek istenen Başkanlık Sistemi ile Türkiye’de siyasi yapının değişeceğinin ve iki partili sistemde MHP’nin yok edilip AKP içerisinde eritilmek isteneceğinin farkındadır.

MHP seçmeni genelde düşünen, okuyan ve sorgulayan bilinçli bir kitledir. MHP seçmeninin büyük çoğunluğu, getirilmek istenen Başkanlık Sistemi’nin Türkiye’de yaratacağı tahribatı görerek, MHP yönetiminin “Evet” kararına rağmen, referandumda “HAYIR” oyu kullanacaktır.

Ülkemizdeki sistem değişikliği talebi parlamenter sistemin işlememesinden değil, Sayın Cumhurbaşkanı’nın talebiyle gündeme oturmuştur. Böyle olunca da tartışmalar sistemin içeriği ile ilgili değil şahıs odaklı olarak yapılmaktadır. Bu sistemin uzun vadede Türkiye’ye ne getirip ne götüreceği maalesef yeterince tartışılmamaktadır. Seçmen içi boş sloganlarla yönlendirilmeye çalışılmaktadır.

Başkanlık sistemi dünyada genelde eyalet sistemiyle uygulanmaktadır. Üniter yapıyla Başkanlık Sistemi birbiriyle çelişen yapılardır. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı da geçmişte yaptığı değerlendirmelerde “Türkiye’nin, coğrafi bölgeler itibariyle eyaletlere bölünmesi gerektiğini” ifade ederek, eyalet sistemini savunmaktadır. Başkanlık sistemi şayet referandumdan geçer ise orta vadede üniter yapının yerine eyalet sisteminin getirileceğinin bilinmesi gerekir. Eyalet sistemi ise Türkiye’nin bölünmesine yol açabilecektir.

TARTIŞMASI UZUN SÜRE BİTMEYECEK

Getirilmeye çalışılan anayasa değişikliği ile yürütme, yasama ve yargı tek elde toplanmaktadır. Bu durum doğal olarak demokrasiyi yok edecektir. Bilindiği üzere kuvvetler ayrımının olmadığı, denge ve denetlemenin bulunmadığı Başkanlık Sistemi’nin adı “Diktatörlük”tür.

Adeta ateş çemberinin ortasında bulunan ülkemizin geleceğini bir kişinin iki dudağının arasına bırakmak hem tarihe hem de geleceğe ihanet etmekle eş değerdir.

Bilinmelidir ki, uzlaşma yerine kavga ve kutuplaşmayla yapılacak anayasa değişikliğinin referandumdan geçmesi halinde dahi tartışması uzun süre bitmeyecektir.

Nisan ayında yapılması planlanan referandumda Yüce Milletimiz demokrasi mi, dikta mı sorusunun cevabını verecektir.

(*) MHP eski Genel Sekreteri