Davutoğlu’nun günahları…

Sadece bir üniversite arazisi üzerinden “Komisyon kurulsun, hesap vermekten imtina etmem” diyen Davutoğlu’nun yaşanan onca katliama ilişkin söyleyeceği tek bir sözü, vereceği tek bir hesabı yok mu?...

Abone ol

Hayri Demir*

Bugünlerde, görevden alınan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu tam bir Erdoğan “muhalifi” oldu çıktı. Yıllar önce HDP’nin önceki eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın partisinin bir grup toplantısında yapmış olduğu “Göreceksiniz gün gelecek bizden çok Erdoğan’a muhalif olacaklar” sözleri tam da Davutoğlu’nun düştüğü durumu özetliyor.

Evet, Davutoğlu gün geldi “Erdoğan’a muhalif” oldu. Şimdi de bu muhalefet üzerinden yeni kuracağı partisine oy devşirmeye çalışıyor.

Peki ama günahları ne olacak?

Hatırlayacaksınız Cizre’de daha “hendek olayları” olarak bilinen günlere gelinmeden önce HÜDA-PAR ve YDG-H üyeleri arasında çatışmalar çıkmış, bu çatışmalar devam eden çözüm süreci heyetinde yer alan Hatip Dicle’nin ilçeye giderek muhataplarla görüşmesi sonrasında durulmuştu. Ancak henüz Dicle’nin ilçeden ayrılmasının üzerinden saatler geçmemişti ki çatışmaların yaşanmadığı bir mahallede mahallede Nihat Kazanhan (12), “belirlenemeyen bir kurşun” ile yaşamını yitirdi. Olay halen sıcakken Davutoğlu, “Burada net olarak ifade etmek istiyorum; bunun, herhangi bir şekilde emniyet görevlilerimizin kurşunlarıyla öldürülmesi söz konusu değil. Orada ne fiili bir müdahale ne de gaz kullanımı söz konusu oldu” açıklaması yaptı.

Nihat’ın yaşamını yitirdiği günlerde ben de haber takibi için ilçedeydim. Nihat’ın yaşamını yitirdiği sırada birlikte oynadığı çocuklar ve görgü tanıklarının tümü Nihat’ın zırhlı polis aracından sıkılan kurşunla yaşamını yitirdiği konusunda hemfikirdi. O günlerde kimi medya organları plazalardan YDG-H üyelerine atıf yaparak Nihat’ın onların kullandığı av tüfeği ile yaşamını yitirdiği yönünde haberler yaparak, Davutoğlu’nu haklı çıkarmaya çalıştı. Ancak gerçek öyle değildi; Nihat’ın ölümüne sebep olan kapsülün av tüfeğine ait olduğunu bunları satan bayilerin kendisi yalanlıyordu. Nihat’ın yaşamını yitirdiği yerde bulduğumuz kapsülü gösterdiğim satıcılar, böylesi bir mermi kapsülüne ilk defa rastladıklarının altını çiziyordu. İlçede av silahları satan işyerlerinde böyle bir fişeğin bulunmadığını söyleyen esnaflardan A. A. "Cizre'de altı yıldır av tüfeği satışını yapıyorum. Yıllardır bu işi yapmama rağmen Türkiye'de böyle bir fişeği ilk defa görüyorum" demişti.

Normal av fişeklerine ait mermilerin tümünde kimi yazılı ibareler olmasına rağmen söz konusu o kapsülde herhangi bir ibare yoktu. Uzun namlulu bir silaha ait olduğu ve silahtan dönerek dışarı çıktığı anlaşılan kapsül, o günlerde ilçe sakinlerinin sürekli dile getirdiği polislerin envanterlerde kayıtlı olmayan silahlar kullandığı yönündeki iddiaları da güçlendiriyordu. Ama Davutoğlu’na göre Nihat, polisler tarafından açılan kurşunla yaşamını yitirmemişti.

Gerçeğin bir gün mutlaka açığa çıkma gibi bir huyu var. Nihat’ın yaşamını yitirmesinde de öyle oldu. O günlerde nedense o kadar yazılıp çizilmesine rağmen bu cinayeti görmeyen, yerinde araştırmayan medya bir anda ortaya çıkan görüntülerle kendi kendilerini yalanlamaya ve Nihat’ın polislerce öldürüldüğünü kabul etmeye başladı.

Sonunda çıkan kriminal raporuna göre de Nihat’ı öldüren kurşunun polislerin silahından çıktığı kesinleşti, polisler tutuklandı, dava devam ediyor.

Peki, Davutoğlu?

Konuşması “söz konusu” değildi, sustu…

Ama Davutoğlu’nun Cizre’deki günahları bununla bitmiyordu. Gelelim asıl günahlarının ne olduğuna…

Bugünlerde Erdoğan’ı yerden yere vurmaya başlayan, mal varlığının açıklamasını isteyen Davutoğlu, o günlerde ilçede yaşananların talimatını veren şahsın bizzat kendisi.

İlk kez yayınlanacak bir belge üzerinden Davutoğlu’nun günah listesini çıkartalım. Başka bir çalışmadan ötürü yayımlanmamış bir belgeyi de konu Davutoğlu’nun günahlarından açılmışken burada paylaşayım.

.
.

Tarih, Cizre’de henüz ağır tablonun yaşanmaya başlamadığı günler. Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü tarafından dağıtım yerleri olarak Genelkurmay, MİT, Emniyet, Jandarma gibi kurumlar yer alıyor. “Gizli” ibareli üç sayfalık yazının altında dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun ıslak imzası bulunuyor. “Başta Cizre ve Silopi ilçe merkezleri olmak üzere Şırnak ilimizde vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerini kullanabileceği huzur ortamını ve kamu düzeninin kalıcı şekilde tesis etmek amacıyla…” diye başlayan belgede 14 maddelik bir talimat listesi yer alıyor.

Talimatların ilki “Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının her türlü imkan ve kabiliyetleri ile operasyonel maksatla görevlendirilmesi” yani ilçede “taş üstünde taş” bırakılmayan o operasyonlar için askeri personellere her türlü imkanın sağlanması. “Kaymakamlıklara tecrübeli personel takviyesi”, “14 Aralık’tan itibaren okulların tatil edilmesi”, “operasyonların Şırnak Valisinin sorumluluğu ve genel koordinatörlüğünde, askeri birliklerin en kıdemli komutanının sevk ve idaresinde icra edilmesi” …

Burada bir parantez açayım; kentteki en kıdemli komutan olarak Şırnak İl Jandarma Komutanı Albay Özturhan görevliydi. Kendisi Ağustos 2016’da “FETÖ üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı.

Talimatlar uzayıp gidiyor. Sadece bunlar bile aslında o günlerde ilçede yaşanacakların habercisi.

Peki bu talimatlardan sonra Cizre’de neler oldu?

Cizre, bu talimatlarla birlikte başlayan ve 2016’ya kadar uzayan çeşitli sokağa çıkma yasakları dönemleriyle yerle bir edildi. O günkü yaralar sarılmış değil. Ayları bulan yasaklar süreciyle ilgili olarak TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyonu'nun yakın zamanda açıkladığı rapora göre; tahmin edilen yaşamını yitiren sayısının 280’in üzerinde olduğu, 110 bin insan yerinden olduğu…

Sur, Nusaybin, Silvan, Yüksekova…

Buralarda da benzer süreçlerin yaşandığı dönemde yine Başbakan Ahmet Davutoğlu idi.

Öncesinde 5 Haziran Diyarbakır, 20 Temmuz Suruç, 10 Ekim Ankara’da bombalı saldırılar gerçekleştirildiği sırada da Başbakan Davutoğlu idi.

Ankara Katliamı'ndan sonra “Anket yaptık oylarımız arttı” diyen de kendisiydi. Bu katliamları gerçekleştirilen IŞİD’liler için “IŞİD terör örgütü değildir, sadece öfkeli çocuklardır” diye de kendisiydi.

Davutoğlu’nun günahlarını bunlarla sınırlamak elbette mümkün değil…

Davutoğlu’nun “muhalefet” yapmaya başlamadan önce bu günahlarıyla yüzleşmesi gerekir ve bu süreçte etkisi olan diğer karar alıcı siyasetçileri hiçbir şarta bağlamadan kamuoyuna açıklaması gerekir.

Sadece bir üniversite arazisi üzerinden “Komisyon kurulsun, hesap vermekten imtina etmem” diyen Davutoğlu’nun yaşanan onca katliama ilişkin söyleyeceği tek bir sözü, vereceği tek bir hesabı yok mu?...

* Gazeteci