Cumhurbaşkanının ‘barış akademisyenleri’ sözleri AİHM’e taşınıyor

Prof. Dr. Neşe Özgen, akademisyenlere yönelik sözlerinden dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında, hakaret suçundan 2016 yılında tazminat davası açtı. Mahkemelerin ret kararı vermesi ve iç hukuk yollarının tükenmesinin ardından davayı AİHM’e taşımaya hazırlanan Özgen, “Bildirinin içeriğine ruhuna gönülden katılan on binlerce kişinin sevgisini ve desteğini yüreğimde duyuyorum” dedi.

Abone ol

ANKARA - “Barış Bildirisi” imzacısı Prof. Dr. Neşe Özgen, 2016 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, bildiriyi imzalayan akademisyenlere yönelik sözleri nedeniyle hakaret davası açtı.

Yerel mahkemenin davayı reddetmesiyle başlayan süreçte Özgen son olarak Anayasa Mahkemesi(AYM)’ne bireysel başvuruda bulundu. AYM’nin de ret kararının ardından iç hukuk yollarının tükenmesiyle Özgen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM)’ne bireysel başvuruda bulunmaya hazırlanıyor.

ÖZGEN’İN YARGI SÜRECİ 2016 YILINDA BAŞLADI

“Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzalayan akademisyenler arasında yer alan sosyolog Neşe Özgen, 22 Nisan 2016 tarihinde İstanbul Anadolu 21’nci Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında hakaret davası açtı.

Özgen dava gerekçesinde, “Alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş gibi kişilik haklarımı ihlal eden, akademik kimliğimi aşağılayan bu ibareleri, ifadeleri Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı görevini benim adıma yürütmekte olan bir Cumhurbaşkanı’nın ağzından duymayı da kabullenmeyeceğim” ifadelerine yer verdi.

İstanbul Anadolu 21’inci Asliye Hukuk Mahkemesi 24 Ocak 2017 tarihinde davayı reddetti. 17 Mayıs 2017 tarihinde ise istinafa giden dava dosyasının yine reddine karar verildi. Yapılan itiraz sonucu Yargıtay’da görüşülen dosya bu kez de 11 Nisan 2018 tarihinde reddedildi.

ANAYASA MAHKEMESİ DE BAŞVURUYU REDDETTİ

Yargıtay’ın ret kararının ardından Özgen, “Adil yargılanma hakkının, eşitlik ilkesinin ve maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği” iddiasıyla AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. Özgen’in başvurusunu değerlendiren AYM, 1 Nisan 2019 tarihinde verdiği kararla söz konusu iddiaları “Açıkça dayanaktan yoksun” olarak niteleyerek başvuruyu reddetti.

‘DİĞER MESLEKTAŞLARIMIN DAVA RET GEREKÇELERİ DE BENZER’

AYM’nin ret kararının ardından iç hukuk yollarının tükenmesiyle Özgen AİHM’e başvuru yapmaya hazırlanıyor. Son dönemde açılan ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ davalarını hatırlatan Özgen, “Bu karşı hakaret davalarında Cumhurbaşkanının makam ve mevkisine yönelik hakaretamiz ifadelerle parti genel başkanlığına yönelik aynı zemindekilerin birbiriyle harmanlandığı yönünde ciddi eleştiriler var” dedi.

Başka barış bildirisi imzacısı akademisyenlerin de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret davası açtığını ve bunların da benzer gerekçelerle reddedildiğini belirten Özgen şunları söyledi, “Bir siyasi partinin genel başkanının duymayı istemediği sözlerin, ülkenin Cumhurbaşkanı olarak kendisine yönelik hakaretlerin yargılanma sonuçlarıyla; kendi ifadeleri nedeniyle açılmış davaların yargılanma sonuçları ve hızının birbirine zıt olması çok önemli bir bulgu diye düşünüyorum. Keza şimdilik benim açtığım dava daha hızla sonuçlanmış olmasına rağmen diğer meslektaşlarımın dava ret gerekçelerinin neredeyse son derece benzer sözlerle yazılmış olması kuşku vericidir.”

‘BU DAVADA MATUFİYET OLUŞMADIĞINA NASIL KARAR VERİLİYOR?’

“Bir diğer nokta, tüm davaların re gerekçesinin ‘matufiyet olgusunun oluşmadığı, yani konuşma içeriğinin kişisel olmadığı, yani davalının ifadelerinden davacının kişisel olarak kastedildiği sonucunun çıkmadığı’ yönünde. Oysa ne hikmetse biliyorsunuz Barış Akademisyenleri’ne tek bir dilekçedeki imzaları nedeniyle toplu olarak değil tarihte görülmemiş biçimiyle tek tek dava açılıyor. Birbirinin tıpatıp aynı olan, hatta ifade ve yazım hatalarıyla dahi aynı olan iddianameler ve savcı mütalaalarıyla açılmış davalarda tekil olarak sorumlu tutuluyorsam bu davada matufiyet oluşmadığına nasıl karar veriliyor?”

‘TANIK OLDUKLARIMIZ 12 EYLÜL MAHKEMELERİNİ ARATMIYOR’

‘Barış Bildirisi’ imzacısı akademisyenlerin mahkemelerde yargılandığını ve haklarında cezalar verildiğini hatırlatan Özgen, “12 Eylül’de genç bir insan olarak da yargılandım. Pek çok mahkeme dosyasını, yargı süreçlerini takip etmeye o zamanlar da meraklıydım. Bugün mahkemelerde tanık olduklarımız 12 Eylül mahkemelerini hiç aratmıyor” dedi. Özgen sözlerini şöyle sürdürdü, “Yüzlerce akademisyen aşağılanarak hakaret edilerek ve savunma hakları kimi zaman kısıtlanarak yargılanıyor. Avukatlarımızın yaşadıklarını tarife ise kelimeler yetmez. İddianamesinin kabul dahi edilmemesi gereken bir davada, adil yargılanma ve kişilik ve insan haklarını savunma konusunda en çok güvenmemiz gereken kurumdan, yani hukuk sisteminden zedeleniyoruz. Başvurum kişisel olacak elbette. Bu konuda Barış Bildirisi’ni imzalayan akademisyenleri temsil hakkım olduğunu hiç düşünmüyorum. Ancak bildirinin içeriğine, ruhuna gönülden katılan on binlerce kişinin sevgisini ve desteğini yüreğimde duyuyorum.”