Selçuk Demirel: Dünyanın en ayrıcalıklı işini yapıyorum

Selçuk Demirel’le Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan çalışması 'Birdenbire İstanbul'u konuştuk. Demirel, "Yaşıyor olduğumu her an fark ederek yaşamaya çalışıyorum" dedi.

Abone ol

DUVAR - Dünyaca ünlü çizer Selçuk Demirel’in Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan yeni çalışması 'Birdenbire İstanbul', edebiyatla çizginin buluştuğu yeni bir düzlem. Demirel, şehre dair duyuşlarını edebiyat eserlerinden pasajlarla harman edip veriyor kitapta. Ortaya ise çizginin ayrı, yazının ayrı koldan yürüyerek çepeçevre kuşattığı bir İstanbul masalı çıkıyor.

Birdenbire İstanbul , Selçuk Demirel, 132 syf, Yapı Kredi Yayınları, 2022.

Edebiyatın ünlü isimlerinden yaptığınız İstanbul alıntılarıyla çizgilerinizi buluşturup yeni bir anlatım dili oluşturuyorsunuz kitabınız ‘Birdenbire İstanbul’da. Bu dilden bahsedelim isterim.

Edebiyat ve çizimlerinizi buluşturan İstanbul’a ait yeni bir hikâye diyebilir miyiz bu dile? Yoksa çizginin ve yazının yerini ayrı tartmayı mı önerirsiniz? 

Şiir, edebiyat her zaman çok önemli oldu benim için. Yaptığım işi besleyen önemli kaynaklarımdan biri diyebilirim. İstanbul desenlerimi, yılların birikimini bir kitaba dönüştürmeye karar verdiğimde bu desenlerle birlikte mutlaka İstanbul üzerine yazılmış, yazı, şiir, mektup vb. yazılı metinlerin de eşlik etmesi gerektiğini düşündüm. Bu birliktelikte “bir kitap ortaya çıkabilir mi?” diye yola çıktım. Uzun bir zaman metin taraması ile geçti. 2020 yaz aylarım İstanbul üzerine yazılmış şiir, roman vb. okumakla geçti. Yeni bir dil oluşturup oluşturmadığımı bilmiyorum ama sanırım 'Birdenbire İstanbul' kitabındaki resim ve yazıların birlikteliğinden ortaya çıkan sonuç sevindirici.

Biliyorsunuz Walter Benjamin’in yazı tekniği uzun ve derin okumalarından aldığı notlarını yeniden özgün metinlere dönüştürerek kendine özgü bir yazı tekniği geliştirmişti. Bu aldığı binlerce notla makalelerini, kitaplarını oluşturmuştu. Benim aradığım, resim ve seçtiğim metinlerin birlikteliğinde bir harmoni oluşturmak.

Edebiyatla ilişkinizi de konuşalım isterim... Çizgilerinizi beslediğiniz kaynaklardan biri mi edebiyat?

Evet yukarıda da dediğim gibi edebiyat, şiir, politik metinler, düşünce yazıları, makaleler çalışmalarım için önemli kaynaklar. Bir illüstratör değil de, bir düşünür gibi kendi düşüncelerimin resimlerini yapmasını seviyor ve yapmaya çalışıyorum. Yolculuk etmeyi, başka kültürleri tanımayı seviyorum. Yaşıyor olduğumu her an fark ederek yaşamaya çalışıyorum. Bu durum çalışmalarıma da yansısın isterim.

Daha önce de edebiyat ve çizginin buluştuğu çalışmalarınız oldu. ‘Yazarların Yüzünden’, ’Portakal Mavisi Bir Dünya’ gibi… Sergilerinizden de biliyoruz çeşitlemeleri sevdiğinizi. Bu minvaldeki çalışmalarınız da bir tür çeşitleme mi peki?

'Portakal Mavisi Bir Dünya', 'Yazarların Yüzünden' vb. kitaplarda yazar ve şairlerle buluştum. 'Kıyıda Tek Başına' kitabımda ise daha önceden çizdiğim 60’a yakın resim için metinleri doğrudan kendim yazmayı tercih ettim. Sonuç benim için de şaşırtıcıydı. Çizgilerimde, resimlerimde yazıyı hiç kullanmadım ama resimlerime yazıların eşlik etmesinden hoşlanıyorum. Resimlerimin yazıyla açıklanmasından, onlara bir bilmeceymiş gibi bakılmasından yana değilim.

.

‘Birdenbire İstanbul’ adı gibi birdenbire gelişmiş bir proje mi sizin için yoksa hazırlık aşaması planlanmış, uzun vadeye yayılmış bir çalışma mı? Nasıl bir çalışma süreci geçirdiniz? Kitap fikri, nasıl doğdu, gelişti ve karşımıza geldi?

'Birdenbire İstanbul', birdenbire ortaya çıkmadı. Dediğiniz gibi uzun bir zaman içinde biriken İstanbul resimlerini bir kitapta toplama düşüncesiyle ortaya çıktı.

Peki, sizce İstanbul’u en vurucu, derinden anlatan yazar ya da şair kim? Ya da bu paralelde sizi en etkileyen isim?

İstanbul’u en iyi anlatan yazarın kim olduğunu söylemek biraz zor. Eskiden İstanbul deyince aklıma Sait Faik, Orhan Veli, Ahmet Hamdi Tanpınar gelirken, şimdi rahatlıkla Orhan Pamuk diyebilirim. 'İstanbul' kitabı ve diğer birçok romanı ('Kar' hariç) bu şehirde geçmekte, yaşam bulmaktadır. 'İstanbul' kitabında, İstanbul bir roman kahramanı gibidir.

Kitapta görüyoruz ki İstanbul söz konusu olduğunda renk skalanız genişleyip zenginleşiyor. Renklerle İstanbul arasında nasıl bir ilişki kurdunuz?

Evet renk ve ışık çok önemli. Bu kitapta her resim bağımsız. Resimlerin kendi aralarında bir devamlılığı yok. Bu yüzden her resim, kendi renk ve formunu anlatılacak konuyla ilgili olarak biçimleniyor. Eğer resimde akşamüstü ve Ayasofya’nın arkasında güneş batıyorsa kırmızı, sarı, portakal rengi, kahverengiler ağırlık kazanıyor vb.

'DÜNYANIN EN AYRICALIKLI İŞİNİ YAPIYORUM'

Fikir aşamasından bize sunulana kadar nasıl değişimlere uğruyor çizgileriniz?

Dünyanın en ayrıcalıklı işini yapıyorum. Defterlerime, önümdeki kâğıtlara dilediklerimi çizip, boyuyorum. Kimseye beğendirmek gibi bir kaygım yok. Olabildiğince çalışma koşullarımı özgürleştirmeye çalışıyorum. Kendimi son 5-6 yıldır her zamankinden daha fazla yaratıcı ve çeşitlilik gösteren işler yaptığımı düşünüyorum. Sergiler, kitaplar ve masamda yakın gelecekte yayımlamayı düşündüğüm birçok kitap projesi yayımlanmayı bekliyor. Bir iki sergi projesi üzerinde düşünüyorum.

.

Çekmecenizde üzerine çalışmak üzere neleri bekletiyorsunuz?

  • 'Ağaçname/Sen Ne Güzel Bir Ağaçsın': Bu kitap için kısa haiku diyebileceğimiz metinler yazdım.'Bambaşka Kediler': Yeni kedi desenlerimi bir kitapta topladım. Daha önce yayımladığım 'Kâğıttan
  • Kediler' kitabının ikinci cildi gibi.
  • 'Ombres Siamoise': Françoise David. 40 desenim için metinler yazdı. Bu kitap önümüzdeki Eylül ayında Fransa’da yayımlanacak.
  • 'Paris Kahvelerinde'(Sous Pression), 'Sinemascope' vb. diğer kitap projelerim.

“Musée de l'histoire de l'immigration” Müzesi 23 desenimi müze koleksiyonuna kattı. Bu 23 desenin her biri için değişik mesleklerdeki yazar, sosyolog, tarihçi, hukukçu kimselere desenlerim üzerine yazı ısmarladılar. Bugünlerde müze yayını olan Hommes&Migration dergisinde yaklaşık 50 sayfalık bir portfolyo olarak yayınlanacak.

Son bir söz; İstanbul’a gelmeyi ve İstanbul’dan tekrar gelmek üzere dönmeyi seviyorum. Sait Faik’in dediği gibi “Gözüm yaşardı. O zaman anladım ki hayallerimizin İstanbul’u hakikisinden daha çok güzeldir.”