CHP İstanbul Milletvekili Anayasa Hukuku Profesörü İbrahim Kaboğlu: Demirtaş, Anayasa gereğince serbest bırakılmalı

CHP İstanbul Milletvekili Anayasa Hukuku Profesörü İbrahim Kaboğlu, İHAS ve Anayasa açısından kararı değerlendirdi. Kaboğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce de Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararları hakkında benzeri açıklamaları hep yaptığını hatırlatarak "Şimdi Avrupa Mahkemesi hakkında aynısını yapıyor. Dolayısıyla Avrupa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olup olamadığı tartışmalı değil, tartışmasız bağlayıcıdır" diyerek Erdoğan’ın sözlerini eleştirdi.

Abone ol

DUVAR - İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAS), Kasım 2016’dan beri tutuklu bulunan HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk sürecinin uzatılmasının yeterli hukuki dayanaklardan yoksun olduğunu karar vermesinin ardından CHP İstanbul Milletvekili Anayasa Hukuku Profesörü İbrahim Kaboğlu, İHAS ve Anayasa açısından kararı değerlendirdi. Kaboğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce de Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararları hakkında benzeri açıklamaları hep yaptığını hatırlatarak "Şimdi Avrupa Mahkemesi hakkında aynısını yapıyor. Dolayısıyla Avrupa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olup olamadığı tartışmalı değil, tartışmasız bağlayıcıdır" diyerek Erdoğan’ın sözlerini eleştirdi.

Kaboğlu açıklamalarına, "70 yıl önce kurulan ve Türkiye’nin de kurucu üye devletler arasında yer aldığı Avrupa Konseyi’nin, 70 yıllık serüvendeki gelişme sürecinde, tek parti döneminden, AK Parti iktidarlarına kadar hemen hemen her siyasal çoğunluk buna katkıda bulundu. Kısaca, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları mekanizmasına tümüyle dahil olması için her siyasal akım buna katkıda bulunmuştur. Bu da Türkiye Cumhuriyeti olarak açık bir tehahüdün altına girdiğimizi gösterir. Nitekim Madde 46 açıktır ve nasıl ki biz Anayasanın ilgili maddesine göre, örneğin Anayasa madde 153’e göre Anayasa Mahkemesi kararları bağlıcı diyorsak, 155’e göre Danıştay kararları bağlayıcı diyorsak burada da İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi madde 46’ya göre de kararları bağlayıcıdır" diyerek başladı.

'12 EYLÜL'DE ASKERİ YÖNETİM BİLE SIRT ÇEVİRMEDİ'

Kaboğlu, karar ile ilgili açıklamalarına 12 Eylül askeri yönetiminden örnek vererek; “Bizdeki askeri yönetimler bile buna sırt çevirmemiştir, hatta; Yunanistan’da ‘albaylar cuntası’ döneminde Yunanistan’ın üyeliğinin Avrupa Birliği Konseyi tarafından askıya alındığı halde bizde askeri yönetim 12 Eylül, 1980 döneminde ‘hayır biz en kısa zamanda normalleşmeye yöneleceğiz, bizim üyeliğimizi askıya almayın’ diye tehahüdte bulundular ve Avrupa Konseyi de bunun üzerine askıya almadı” dedi.

'138. MADDE İHLAL EDİLMEMELİ'

“Bununla söylemek istediğim şu; Türkiye’nin Avrupa konseyi ile ilişkisi kurucu üye devlet sıfatıyla ve sözleşmeyi iç hukukuna dahil etmiş bir devlet olarak bunu partiler ve hükümetler ötesi politika haline getirmiş bulunuyoruz. Nasıl ki bizim Anayasamız yürürlülüktedir ve herhangi bir siyasal parti, birinci parti veya sonuncu parti buna itiraz etmiyorsa, Avrupa Sözleşmesi de buna benzetilebilinir. Bu şekilde bir tür Türkiye’nin devlet ötesi uluslararası hukuk anlamında Anayasasıdır" vurgusunda bulunan Kaboğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklamayı bir talihsizlik olarak niteleyerek, “Cumhurbaşkanı’nın yaptığı bu açıklama, Türkiye’nin bu Avrupa Mahkemesi’nin 2 gün önce açıklamış olduğu kararı uygulamama seçeneğini yaratmamaktadır. Çünkü bunun muhatabı doğrudan doğruya yargı organlarıdır ve Selahattin Demirtaş’ın davasını görmekte olan mahkeme bu konuda Avrupa Mahkemesi kararlarını bağlayıcı bir nitelikte karar olarak gereğini yerine getirmelidir. Eğer ki Avrupa Mahkemesi kararında belirtildiği gibi bu kararın dışında Avrupa Mahkemesi’nin çerçevesini çizdiği kararın dışında Selahattin Demirtaş’ın bir başka suçu olmasın ve yahut da dosyasında eklenebilecek yeni bir bulgu onun tutukluluğunun devamını gerektiren yeni bir konu olmasın. Bunda bir tartışma bulunmamaktadır. Hemen belirteyim Anayasa madde 138 ‘mahkeme kararı bağlayıcıdır, yasama-yürütme ve yargı organları buna uymak zorundadır’. Tersini düşünmek bu kararın uygulanmasını engellemeye çalışmak Anayasanın 138. maddesinin son fıkrasını ihlal etmek anlamına gelir ve bunu engellemeye çalışanlar hakkında da bir hukuki mekanizma işletilebilinir. Tabi ki önemli olan bu aşamaya getirilmemesi" ifadelerinde bulundu.

'ÜLKEMİZ ADINA TALİHSİZLİKTİR'

CHP'li Kaboğlu sözlerine şöyle devam etti:

"Hatırlanacağı üzere geçen sene Anayasa oylamasında “hayırcı”ları hain ve terörist olarak ilan etmişti. Yada birçok gazeteci davasını örnek gösterebiliriz. O bir niteleme yapıyor fakat niteleme yaptıktan bir süre sonra mahkeme kararını veriyor ve bağımsız mahkeme kararını verdi diyor. Enson örneğini rahip Brunson kararında gördük. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı’nın Avrupa Mahkemesi’ni bu şekilde bir eleştiri sürecine sokmuş durumda olması ya da okları ona yöneltmiş olması bu biçimde 70 yıllık Avrupa Konseyi tarihinde ve 28 yıllık Avrupa Mahkemesi’nin Türkiye’nin tanıdığı dönemden beri bir ilk’tir ve bu da bir talihsizliktir ülkemiz adına.

Biz gerçi Türkiye’de Ağustos 2014’den bu yana Anayasasızlaştırma sürecini yaşıyoruz ve bunun öncülüğünü de Sayın Erdoğan yaptı. Fakat Avrupa Hukuku Sözleşmesi hakkında ve onun uygulama organı olan Avrupa Mahkemesi hakkında bu tür açıklamalarda bulunmak doğrusu Anayasamızın 2. maddesindeki hukuk devleti yazan bir devletin temsilcisi tarafından bunun yapılması anlaşılabilir olmadığı gibi kabul edilebilir değildir."

'MAHKEMELER ANAYASANIN GEREĞİNİ YERİNE GETİRMELİ'

"Umuyoruz ve diliyoruz ki Sayın Erdoğan’ın danışmanları ve Adalet Bakanı gibi sorumluluk mevkiinde bulunan kişiler daha bir hukuki çerçevede açıklama yaparlar. Nitekim; iki gün önce bütçe görüşmesi nedeniyle mecliste bulunan Adalet Bakanı “muhatabı mahkemelerdir onlar gereğini yapar” dedi. Bence de öyle olmalı. Mahkemeler daha da fazla zaman geçirmeden Anayasa madde 138’in gereğini ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi madde 46’nın gereğini yerine getirerek Sayın Demirtaş’ın serbest yargılanmasını sağlamalıdırlar" ifadelerinde bulunan Kaboğlu sözlerini, "Tabi hukuka saygımız gereği bu konuda görevin mahkemeye düştüğünü ve muhatap mahkemenin ilgili ağır ceza mahkemesinin bu konuda onun tahliye kararını vermesi gerektiğini bir kez daha belirtelim" diyerek bitirdi. (HABER MERKEZİ)