Che’ye üstat bulanlara cevaplar

Mevliyar Er’in makalesindeki rivayetlerden arınmış tek temellendirme girişimi “Similarities in the Conduct of Operations”. 24 sayfalık makalenin altı sayfası. Askeri harekatlara dair somut bir karşılaştırma ortaya koyamıyor. Yakın anlamıyla yazacak olursam “Che’nin Bayo’dan öğrendiği taktiklerin Rif’e kadar izi sürülebilir çünkü Harris’in anlatımıyla bakacak olursak 'Che’nin pusu taktiği bir buluştur'.” (Harris’ten bir alıntı) türünden yakınlaştırmalardan öteye gidemiyor.

Abone ol

Sertaç Canbolat

Bu bir cevap yazısı. İslam Özkan’ın 27 Kasım tarihli “Che ve Mao’nun gerilla üstadı: Abdülkerim el-Hattabi” başlıklı yazısına bir cevap. Aslında benim internetten okuyabildiğim özet kısmıyla Mevliyar Er’in “Abd-el-Krim al-Khattabi: The Unknown Mentor of Che Guevara” adlı makalesindeki iddiaların Türkçeye taşınmış hali sanırım.

İslam Özkan yazısının bütünüyle Mevliyar Er’in makalesine dayandığını düşünüyorum çünkü iddiaları için Mevliyar Er’in yazısından başka bir kaynak göstermemiş. Mevliyar Er’in yazısının özet ve kaynakçası şu bağlantıda. Mevliyar Er’in yazısının tamamını okudum. Che ile sözde akıl hocası Hattabi arasında “gerilla savaşı” açısından tespit edilen “bağ”, Mevliyar Er’in canı istediği için kurulmuş. Evet Mevliyar Er’in kaynakçaları var, Mevliyar Er iddiası için kaynakçadaki “aktarımları”, hatta “tanıklıkları” gösteriyor ama bu tanıklıklar birbirleriyle organik olarak ilişkilenmiyor; Mevliyar Er bunları yukarıda bir yerlerde soyutladığında canı istediği gibi ilişkilendiriyor.

Buradaki iddialar hadisçilerin aktarım modeline uygun. “Ahmet demiş, Mehmet aktardı, ben de doğru olduğunu düşünerek ondan aktarıyorum”. İslam Özkan’ın makaleyi aktarırken kimi hatalar yaptığını da hemen saptayabiliyoruz.

1) Castro, biyografisinde Abdülkerim’in 1921 yılında İspanyollara karşı son derece başarılı saldırılar gerçekleştirdiği Enval Muharebesi’ne ilişkin ayrıntıları okuduğunu anlatır. Ayrıca Che’nin 1951 yılında Abdülkerim’i ziyaret ettiği rivayet edilir. (Mevliyar Er, Abd-el-Krim al-Khattabi: The Unknown Mentor of Che Guevara).

Mevliyar Er ve ondan aktaran İslam Özkan burada Ignacio Ramonet’nin kitabını kastediyor. Ramonet’nin yazdığı biyografinin İngilizce baskısının 496’ıncı sayfasındaki ifade şu: “Franco took part in a colonial war, in Morocco, in which the army had massive casualties. There was one battle, at Annual,1 in which Spain lost over 3,000 men. I’ve read the whole history of that war.” Castro, Franco’dan bahsederken “Enyal Savaşı’nın bütün tarihini okudum” diyor ya tarih belirtmeden, buradan neyi anlıyoruz? Elbette ki reddedilemeyecek bir ilişki mevcut! Diğer taraftan İslam Özkan bir yazım hatası yapmış, Mevliyar Er, Che’nin Hattabi ile 1959 yılında Kahire’de görüştüğünü iddia ediyor, 1951 yılında değil. 1951’de Che Latin Amerika’yı geziyordu. Başkalarından ödünç fikirler alıp anlattığınız konuları bilmezseniz yaptığınız tapaj hatasını da okuyup düzeltmeniz mümkün olmaz; çünkü hata yaptığınızı anlamazsınız. Evet Che, resmi bir geziyle Mısır’da Kahire’ye gidip Nasır’la görüştü. Mevliyar Er de makalesinde Kahire’de Hattabi’yle görüşmesinin kanıtını “rivayete” bağlıyor.

2) (…) Bununla birlikte ne Bayo ne de Che, açıkça Abdülkerim’in yöntemlerini kullandıklarını söylemezler. Bunu açıkça söyleyen gerilla lideri Nikaragua’nın isyancı lideri Cesar Sandino’dur.

Bu ifade de Mevliyar Er’in makalesinin “abstract” kısmından çeviri. İngilizcesi şöyle: “However, neither Bayo nor Che (or their biographers) mention that any of the tactics imparted during the training were from the time of Abd-el-Krim's struggle. The only person praised by both men is the Nicaraguan rebel leader Augusto César Sandino.” İslam Özkan burada da çeviri hatası yapmış, Mevliyar Er’in cümlesini yanlış anlamış. Mevliyar Er, Bayo ve Che’nin Sandino’yu andıklarını ama ne onların ne de biyografilerini yazan kişilerin Hattabi’yi konu etmediğini söylüyor. İslam Özkan bu cümleyi, “Bayo ve Che’nin El-Hattabi’nin taktiklerinden yararlandığını Sandino söylüyor” biçiminde yanlış anlamış ve Mevliyar Er’in iddiasını çeviri hatasıyla inanılmaz bir boyuta taşımış.

3) FKÖ lideri Yasir Arafat, (…) ziyarete gittiği Mao’dan bazı taktikler vermesini ister. Mao, Arafat’a “Arapların çok büyük bir gerilla liderine sahip olduğunu başkalarından taktik almasına gerek olmadığını” söyleyerek yanıt verir. Arafat şaşırmıştır, kendisinin bilmediği efsanevi Arap gerilla liderinin kim olduğunu sorar. Mao’nun yanıtı çarpıcıdır: “Büyük Rifli savaşçı Abdülkerim el Hattabi’yi nasıl bilmezsiniz?”

İslam Özkan, Mevliyar Er’in cümlelerini yeterince etkili bulmamış herhalde, biraz heyecan katmak isteyerek öykülemiş. Mevliyar Er şöyle yazmış: “Secondly, there is a possibility that Che might have read Abd-el-Krim’s biography. The Chinese Communist Leader Mao Zedong, for example, is known to have been knowledgeable about Abd-el-Krim’s leadership. He told a Palestinian delegation of Fatah in 1971 the following: ‘‘You have come to me to hear me speaking about a people’s liberations war, but in your own recent history you have Abd-el-Krim. He is of one the most important inspiration sources, of which I have learned what the people’s liberations war exactly is. (58)’’ Burada Mevliyar Er, Che’nin Hattabi’nin biyografisini “okumuş olabileceğini çünkü Mao’nun Hattabi’den haberdar olduğunu söylüyor. Arafat’a değil, El Fetih delegasyonuna söylemiş. Hattâ “Halk savaşının ne olduğunu ondan öğrendim” diyor. Peki Mevliyar Er, 58 numaralı dipnotla hangi kaynağı gösteriyor? Sneevliet’in “The Class Struggle Element in the Liberation Struggle of the Indonesian People” adlı makalesini, daha doğrusu Hollandaca makalesinin “çevirisi”. İşte bağlantısı. Yalnız burada ilginç bir ayrıntıyla Mevliyar Er’in akademisyenliğinde kaynakça göstermenin ne anlama geldiğini de çözüyoruz.

Mevliyar Er’in kaynakçasına baktığımızda dipnotun Sneevliet’e ait olduğunu zannedebiliriz. Mao ve El Fetih dipnotu Sneevliet’e ait değil. Aynı marksist.org’da makalenin Hollandacası var. Buraya baktığınızda Mao ve El Fetih anekdotunun, makaleyi İngilizceye çeviren Rick Denkers’e ait olduğunu görüyoruz (Rick Denkers’in neye dayanarak Marksist kaynaklara rivayet yazdığını bilemiyoruz). Anlaşılan o ki Mevliyar Er, işine ne nerede nasıl geliyorsa onu oradan alıyor, şu benim belirttiğim noktayı kaynakçasında belirtmesini istemek Akademik yönteme bir haksızlık olmasa gerek.

4) Mao, Ho Chi Minh ve Che’nin hayatına dair yüzlerce kitap yazılmış ve akademik araştırmalara konu olmuşken onların üstadı ve ilham kaynağı olan Hattabi’nin bu kadar popüler olmamasının ardında başka şeyler yanında, onun Doğulu ve İslami dünya görüşüne sahip olmasının da etkisi vardır.

Evet, Mevliyar Er bile bu kadar iddialı değilken, “Boynuz kulağı geçer” derler ya, İslam Özkan da hızını alamamış “Mao, Minh ve Che her şeyi üstatları Hattabi’den öğrenmiş ama niye dile getirilmiyor?” diyor. Başka nedenler de var ama eşit nedenler içinde en eşiti, üstadın Müslüman olması.

Mevliyar Er’in makalesindeki rivayetlerden arınmış tek temellendirme girişimi “Similarities in the Conduct of Operations”. 24 sayfalık makalenin altı sayfası. Askeri harekatlara dair somut bir karşılaştırma ortaya koyamıyor. Yakın anlamıyla yazacak olursam “Che’nin Bayo’dan öğrendiği taktiklerin Rif’e kadar izi sürülebilir çünkü Harris’in anlatımıyla bakacak olursak 'Che’nin pusu taktiği bir buluştur'.” (Harris’ten bir alıntı) türünden yakınlaştırmalardan öteye gidemiyor. Mevliyar Er, Che’nin yazdığı stratejik yaklaşım ve özellikle de taktikler ile Hattabi’nin eski lejyonerlerin tanıklıklarına dayanan taktikler arasında askeri çerçevede bir karşılaştırma yapmıyor, bunların “sonuçlarını” benzeştirmeye çalışıyor. Askeri çerçevede karşılaştırma yapamadığından dolayı Mevliyar Er’in savaş konularından anlamadığına ikna oldum. Elbette bu yazının konusu Mevliyar Er’e cevap olmadığından burada böyle bir yüzeysel değerlendirmeyle kapamak zorundayım.

Bu arada şunu da ekleyeyim: Vikipedya’nın Fransızca versiyonu “Geurre du Rif”, yani Rif Savaşı maddesinde tıpkı İslam Özkan gibi “Mao, Minh ve Che’nin Hattabi’den etkilendiğini iddia ederken bir kaynak daha gösteriyor: Encyclopédie Berbere (Berberi Ansiklopedisi). Bu kaynaktaki ilgili maddeyi okuduğunuzda ise görüyorsunuz ki, “Abdülkerim” maddesinde Ho Chi Minh Abdülkerim El-Hattabi’yi “öncü” diye övüyor ve Rif Savaşı’nın taktiğinin silahlı mücadelede bir örnek olduğunu yazıyor. Ansiklopedi maddesi elbette Minh’in bunu nerede söyleyip yazdığına bir açıklık getirmiyor. Doğru kabul ettiğimizde bile buradaki vurgu da Rif Savaşı’nın kendisinedir.

Minh, savaştan “askeri taktik” hakkında bir çıkarım yapmaktadır, Rif Savaşı’ndan askeri taktik öğrendiğini değil... Vikipedya, Mevliyar Er ve Türkçede İslam Özkan için “usta-çırak” ilişkisine elbette daha ne kanıt olsun! İslam Özkan Mevliyar Er’in iddiasını genişletirken Vikipedya’nın etkisi ne kadar olabilir diye ister istemez insanın aklına soru düşüyor. Mevliyar Er yukarıda özetlediğim tarzda Che’ye “akıl hocası” bulunca, peşinden gelenler kapsama alanını ve iddiayı büyütüp Mao ve Ho Chi Minh’nin de üstadını kolayca buluyor. Hele de bunda marxists.org sitesinin editoryal garipliğinin katkısının olması çok üzücü.

Mevliyar Er ve benzerlerinin unuttuğu bir şey var; Herkes boks maçı izler ama sadece bilenler boksörlerin tekniklerini ve zaaflarını anlar. Herkes güreş izler, sadece bilenler “görür”. Bir savaşın anlatısından strateji ve taktik öğrenemezsiniz. Çünkü öncelikle anlatanın kim olduğu ve nasıl anlattığı önemlidir, ikincisi sizin neyi nasıl bildiğiniz önemlidir. Doğru çıkarımı sadece o konunun bilenleri yapabilir; tam tersinde de aynı şey geçerlidir. Biri şimdi “Düşmanın stratejik odaklarını engellemek için yaygın alanda çok yönlü hareket etmek esastır” dediğinde alanda ne yapılması gerektiği anlaşılmış mı oluyor? Peki biri “Boksta gardınız sadece ayaklarınız doğru hareket ettiğinde işe yarar” dediğinde ustanız mı olmuş oluyor? Hayır.

Askeri tarihte çatışma-harekat bilgisinin ve kuramının tarihi kaynakları ve birikimi vardır. Olaylar hakkındaki anekdotlardan askeri strateji ve taktik öğrenilmez. Anekdotlar “öğrenmek” için değil, öğrenmiş bir halde tahlil etmek için vardır. Kaldı ki bu alanda “öğrenmek” ile “yapmak” arasında da açı bulunur. Mevliyar Er’in rahatça karşılaştırıp sonuçları açısından benzeştirdiği anekdotlardan strateji ve taktik öğrenilecek olsaydı bunu önce askeri akademiler uygulardı. Modern askeri stratejiler üzerinde yazı yazacak olanların askeri akademilerde ne okutulduğunu ayrıntısıyla bilmelerini beklemek insafsızlık olur ama modern askeri doktrinin ne olduğunu bilmelerini elbette bekleyeceğiz. Dolayısıyla şu şunun ustası, bu bunun üstadı türünden kuramsallaştırmalar askeri kuram ve bilgiden yoksun olmaya örnektir. Bunu ben söylemiyorum, askeri tarih söylüyor. Diyeceksiniz ki haydi kanıt göster. Doğru, önce Strategikon ile başlayacaksınız.

Arada bir sürü başka şey okuduktan sonra İspanyol Kraliyet Akademisi’nin 1700’lerdeki sözlüklerinde “gerilla” kelimesine bakacağız. Orada göreceğiz ki, düzenli orduda ileri cephe ve düşman cephesi gerisindeki işler kastediliyor. Oradan Fransızcaya “Küçük Savaş” olarak girdiğini görüp bunların önemini Grandmaison’un “La Petite Guerre ou Traité du service des Troupes Legeres en Campagne” (Düşman Cephe Gerisi Veya Ordu Seferi Sırasında Hafif Birliklerden Yararlanma Üzerine) adlı eserinde okuyacağız ve hatta o eserde “Partizan” kelimesinin çok önceki anlamlarından birini göreceğiz. Ve bugüne kadar gelebilmek için daha da yolumuz kalmış olacak. Dedim ya o belirlemeyi ben söylemiyorum, askeri tarih söylüyor.