ÇGD yeni 'Basın Kartı Yönetmeliği'nin iptali için Danıştay'a başvurdu

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın yeni basın kartı yönetmeliği, yargıya taşındı. Çağdaş Gazeteciler Derneği, yönetmeliğin tartışmalı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Danıştay’da dava açtı.

Abone ol

ANKARA - Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Yönetim Kurulu, 14 Aralık 2018’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Basın Kartı Yönetmeliği’nin Anayasa ve yasalara aykırılık içeren maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Danıştay’a başvurdu. Başvuruda 'yönetmeliğin, basın ve ifade özgürlüğüne aykırılık içeren, yasalarla çelişen ve idareye, ilgili yasaların sınırlarını aşan yetkiler veren 6 maddesinin' iptali istendi.

'MUĞLAK İFADELER ANAYASAYA AYKIRI'

Avukat Onur Can Keskin’in, ÇGD adına Danıştay Başkanlığı’na yaptığı başvuruda, yönetmeliğin 29. Maddesinde “Basın meslek onurunu zedeleyecek işler yapma” ve “Milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması veya bu tür davranışları alışkanlık edinmesi” halinde basın kartının iptal edileceğinin düzenlendiğine dikkat çekilerek, “bu ifadelerin muğlak” olduğu ifade edildi. Söz konusu düzenlemeyle bir gazetecinin, mahkeme kararı aranmaksızın basın kartı iptali cezasıyla karşılaşabileceği kaydedilen dava dilekçesinde, “Bilindiği üzere haklar ancak kanunla sınırlanabilir. Ancak sınırlamanın yalnızca kanunla gerçekleştirilmesi yeterli değildir. Sınırlamanın kamu makamlarına sınırsız bir takdir yetkisi vermemesi gerekmektedir” denildi.

'KEYFİYETE AÇIK VE BELİRSİZ'

ÇGD’nin dava dilekçesinde, basın kartıyla gazeteciler için yasayla getirilen mesleki hak ve yetkilerin, muğlak ifadeler taşıyan iptal maddeleriyle herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın, keyfiyete açık şekilde ortadan kaldırılabileceği vurgulandı. Dilekçede, “Bu kararın ne tür bir soruşturma sonucunda verileceği dahi belirsizdir. Kamusal ve mesleki sonuçları olan bu türden önemli bir yaptırımın bu denli keyfiliğe açık olması hukuk devleti, hukuki belirlilik ve öngörülebilirlikle bağdaşmaz” denildi.

'KARTIN İPTAL MADDELERİ ANAYASAYA AYKIRI'

Basın kartının hangi şartlarda iptal edileceğine ilişkin yönetmelik maddelerinin anayasa aykırılıklar da taşıdığı kaydedilen dilekçede, “Basın meslek onurunu zedeleyecek işler yaptığı” “Milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunduğu veya bu tür davranışları alışkanlık edindiği” idare tarafından belirlenecek gazetecilere bir daha basın kartı verilmeyecek olmasının, hak yoksunluğuna yol açacağı vurgulandı. Bu haliyle maddenin Anayasanın “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” hükmüne ve Türk Ceza Kanunu’nun “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz” maddelerine açıkça aykırı olduğu kaydedildi. Dilekçede “Yönetmelikle getirilen düzenleme açık bir hak yoksunluğu ve güvenlik tedbiridir. Bu türden bir düzenlemenin yapılması ancak kanunla mümkündür. Bu haliyle düzenleme açıkça Anayasa’ya ve yasalara aykırıdır ve iptali gerekir” denildi. AİHM içtihatlarında kamunun gözcüsü olarak da tanımlanan gazetecinin görevini yerine getiremeyeceği türden bir müdahalenin aynı zamanda halkın haber alma ve kanaat oluşturma hakkını da ortadan kaldıran bir müdahale olduğu vurgulandı.

'BASIN KARTI TÜM BASIN EMEKÇİLERİNİN HAKKI'

Dilekçede, basın kartının sadece 5953 sayılı Basın İş Kanunu’yla (eski 212 sayılı kanun) çalıştırılan gazetecilere verilebileceğine yönelik düzenlemenin de eşitliğe aykırı olduğu ifade edildi. Basın sektöründe çok sayıda emekçinin 4857 sayılı İş Kanunu’yla çalıştırıldığı, bu nedenle basın kartı alamaması eleştirildi.

Başvuruda “Gazetecinin kendisi dışında ortaya çıkan, 3. Kişinin eylemleri nedeniyle basın kartı hakkının elinden alınması hukuki değildir. Aksi halde muhatap açısından hem sosyal güvenlik hakkının ihlali hem de mesleğini sürdürememesi nedeniyle çalışma hakkının ihlali söz konusu olacaktır” denildi.

Ayrıca gazeteciler yönünden kısıtlamalar arttırılırken, gazeteci olmadıkları halde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı idari kadrolarının da basın kartı alabiliyor olması da eleştirildi ve 14 ve 15. maddelerdeki “en üst yönetici tarafından belirlenecek kişiler” ve “Bakanlıkça uygun görülenler” ifadelerinin, hukuki belirliliğe uygun olmadığı kaydedildi.

YENİ YÖNETMELİK DEVREDE TÜM KARTLAR SİL BAŞTAN

Yeni basın kartı yönetmeliği, yayınlandığı tarihte, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi tarafından yapılan açıklamalarla eleştirilmişti. Basın meslek örgütlerinin yanı sıra pek çok gazeteci ve milletvekili de hükümeti bu adımdan geri dönmeye çağırmıştı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ise yeni yönetmelik uyarınca tüm basın kartlarının yenilenmesi için gazetecilerden sil baştan başvuru almıştı.

'BASIN KARTLARINI, BASIN ÖRGÜTLERİ VERMELİ'

ÇGD Genel Başkanı Can Güleryüzlü de yönetmeliğin iptali yönünde yaptıkları başvuruya ilişkin değerlendirmesinde, siyasi iktidarın, Türk basınını her anlamıyla yeniden yapılandırma sürecinde yeni bir aşamaya geldiğine dikkat çekerek, “Yandaş gazetecilik ve basın kuruluşlarını, Türkiye’de basının geneline yayma adımlarından biri de, Danıştay’a iptal başvurusuyla taşıdığımız Basın Kartı Yönetmeliği ile atılmak istenmekte. ‘Halka doğru haber verme’ sorumluluğuyla mesleğini yerine getirmesi gereken gazeteciler, daha başta hizaya sokulup adeta memur yapılmak istenmekte. Bu yönetmelik gazetecilerin üzerinde bir sopa olarak kullanılmak istenmekte” dedi. Güleryüzlü, basın kartlarının gazeteci meslek örgütleri tarafından verilmesinin, basın özgürlüğü ve ‘halkın doğru haber alma hakkı’ açısından olmazsa olmaz olduğunu vurguladı.