Cenk Dost Verdi: Devlet mekanizması biz Galy Gay'lerden birer savaş makinesi çıkartmanın peşinde

"Onu Bir Su Birikintisine Atsan İki Günde Parmaklarının Arası Yüzgeç Gibi Deri Bağlar” oyununun yönetmeni Cenk Dost Verdi uyarlamayı ve Ekip Kafile’nin çalışmalarını konuştuk.

Abone ol

DUVAR - “Onu Bir Su Birikintisine Atsan İki Günde Parmaklarının Arası Yüzgeç Gibi Deri Bağlar” oyununun adının ezberlemek de, unutmak da zor. Bir de buna Anıl İnce, Erden Tunatekin, Müzeyyen Durgun ve Yasemin Ertorun’un başarılı performanslarını ekleyince ortaya seyri kolay, eleştirisi ağır bir oyun çıkıyor.

Direklerarası Tiyatro Ödülleri 2022 “Yönetmen”, Direklerarası Tiyatro Ödülleri 2022 “Kostüm Tasarımı” ödüllerine layık görülen “Onu Bir Su Birikintisine Atsan İki Günde Parmaklarının Arası Yüzgeç Gibi Deri Bağlar” izleyicilerle buluşmaya devam ederken biz de yönetmen Cenk Dost Verdi ile konuştuk. Kendisine uyarlamanın inceliklerini, Ekip Kafile’nin çalışmalarını ve Galy Gay’leri Jeraiah Jip’lere çeviren baskıyı sorduk.

Cenk Dost Verdi

'BRECHT’İN ‘ADAM ADAMDIR’ VE ‘KURALDIŞI VE KURAL’ ADLI OYUNLARININ BİR BİRLEŞİMİ'

“Onu Bir Su Birikintisine Atsan İki Günde Parmaklarının Arası Yüzgeç Gibi Deri Bağlar” nasıl ortaya çıktı? Böyle bir oyunu sahnelemeye nasıl karar verdiniz?

Oyun, Brecht’in 'Adam Adamdır' ve 'Kuraldışı ve Kural' adlı oyunlarının birleştirilmesiyle oluşan bir uyarlama eser. İki metin de kendi başına Brecht’in epik tiyatro kuramı için oldukça değerli. Tiyatrodan zorunlu bir süre ayrı kaldığım dönemde Brecht okumaları yaparken ikisini de arka arkaya okuyunca bunun bir bütün olarak nasıl oynanacağını hayal etmeye başladım ve o dönem metinler üzerine çalışma fırsatım oldu. Yine aynı dönemde Ekip Kafile ile sık sık haberleşiyor ve bu zorunlu ara bittiğinde muhakkak birlikte bir yolculuğa çıkmayı hayal ediyorduk. Özellikle oyuncular açısından oldukça maharetli hale gelen bu birleştirme, Ekip Kafile ile tanışıklığımın ilk ürünü oldu. Yaşam Gülseven ve Tülin Ulutürk’ün dramaturgluğuyla da şimdiki son halini aldı. Oyuncu arkadaşlarımın ve yaratıcı ekibin inancı ve özverisiyle de sahneye taşınmış oldu.

Peki bu uyarlama esnasında nelere dikkat ettiniz, öncelikleriniz neydi?

Etik ve estetik açıdan iki ayrı kriterimiz/kaygımız vardı. Etik açıdan: Türkiye’de uyarlama iş yapmak oldukça handikaplı, kuralları ve sınırları belirsiz bir alan. Bu yüzden suistimale açık bir biçim. Çünkü özellikle yazar açısından emek hırsızlığına düşmeden yapmak birtakım etik hassasiyetler gerektirmekte. Biz bu birleştirmeden doğan yeniden yazımlar nedeniyle işin bir uyarlama olduğu kanısına varabilsek de geri kalan kısımlar için neredeyse gerçek metinlerin (kabaca) yüzde 70’ini kullandık. Bu yüzden aslında elimizde yine de telif ödemesi her yıl düzenli yapılan bir oyun var. Estetik açıdan dikkat edilen tarafı ise, dramatik olarak çift hikâye katmanlı bu birleştirmenin bir bütün olarak anlaşılabilmesi üzerine yapılan dramaturji çalışmalarıydı. Özellikle sadık kalınan metinler gereği çift hikâye katmanının korunması yapılan çalışmalar sonunda vardığımız yeni metin, benim tiyatroda “yeni” olarak kabul ettiğim ve denediğim bir biçim oldu.

Oyuncuların performansı ve aynı anda birkaç karakteri oynadıkları için geçirdikleri ani karakter değişimleri de iyi alkış aldı. Oyuncu seçimi ve yönetimi konusunda neler söylemek istersiniz?

Önerdiğimiz oynayış biçimi aslında bir yenilik değilse de hem fiziksel hem de mental anlamda oldukça yoğun bir kondisyon gerektiriyordu. Bu bağlamda oyuncu arkadaşlarıma emekleri ve sabırları için tekrar teşekkür etmek isterim. Ekip Kafile daha önce de başka ekip ve projelerde beraber çalıştığım, yeteneğine ve mesleki ahlakına güvendiğim insanlardan oluşan bir ekipti ve aslında ben onları değil onlar beni seçmiş oldu. Dolayısıyla bir Brecht işi yaparken gereken ortak ideolojik temel kendiliğinden oluştu ve bu, işin estetiğine de yansıdı diye düşünüyorum.

Yönetmek konusunda da yine “bir Brecht işi yaparken” diye söze girmem gerekiyor sanırım. Bu denli politik bir metni ancak kolektif çabayla ayağa kaldırabilirsiniz. Yönetmen tiyatrosu diye adlandırdığımız çalışma türü ile özellikle oyuncular açısından bu denli verimli bir oyun bu metinlerden elde edilemeyebilirdi. Zaten bu kolektif çalışma Ekip Kafile’nin de kendi tiyatral yaklaşımının temeliydi.

.

'OYUN, GÖSTERMECİ BİÇİMİ DESTEKLER NİTELİKTE'

Oyundaki gölge kullanımı ve kostümler de ayrıca konuşmaya değer. Biraz da bundan bahsedelim mi?

Bertolt Brecht epik tiyatro kavramını tanımlanabilir çerçeveye oturtmuş, geliştirmiş bir tiyatro insanıdır. Bizim tercih ettiğimiz eserleri de bu anlamda iyi örneklerindendir. Dolayısıyla kaçınılmaz olarak epik, yani göstermeci biçim önerisi ile sahnelemeye çalıştığımız oyunun diğer unsurları da bu göstermeci biçimi destekler nitelikte olmalıydı. Yani üslubun desteklenmesi ve oyunun gerçekçilik zeminine oturmaması açısından dekor, siluet ve gölgelerle neredeyse komik-egzajere bir tasarımla var edildi ve bazı kostümler beyaz üzerine siyah, çalakalem boyama tekniği ile boyanarak sadece temsil etmeleri gereken şeyin birer göstergesi şeklinde oluşturuldu. İlginç olansa sanırım birden fazla tipi oynayan oyuncuların tam da o esnada, sahne üzerinde çift yönlü olarak tasarlanmış kostümleriyle sanki bir defter sayfası değiştirir gibi, seyirciden saklamadan kostüm değiştirerek tipler arasında geçiş yapıyor olması. Aldığımız seyirci yorumlarında bu tasarımın oyunun göstermeci biçimini destekleyen, oynamayı ve izlemeyi eğlenceli kılan en baskın unsuru olduğu yönünde.

'MİLİTARİZMİN EN BASİT DENKLEMİ: AÇ BIRAK, KÖLELEŞTİR, ŞÜKRETTİR VE SAVAŞTIR'

Basit bir hamal olan Galy Gay, yoksul ve çaresiz halkın bir temsili olarak duruyor. Galy Gay’i acımasız bir asker olan Jeraiah Jip’e çeviren baskıyı, iktidarın manipülasyonu ve çıkarı üzerinden okuyabilir miyiz?

Evet, tam da öyle. Hem de -ne yazık ki- yüzyıllardır pompalanan militarizmin en basit denklemi diyebiliriz buna. Aç bırak, köleleştir, şükrettir ve savaştır. Devlet mekanizmasını eline geçirmiş her faşist, kapitalist ya da din tandanslı hükümet kendi sömürüsünü baki kılabilmek için biz Galy Gay’lerden birer savaş makinesi çıkartmanın peşindedir. Ve bunu sadece karın tokluğuna razı ederek yapabiliyor olmaları inanılmaz. Bu cevap, galiba ilk sorunuzdaki “Böyle bir oyunu sahnelemeye nasıl karar verdiniz?” sorusuna da bir cevap. Çünkü yine savaş karşıtı bir şeyler söylemenin tam sırası.

.

“Gürültü çıkarmaya devam edeceğiz…” diyen Ekip Kafile’nin ikinci oyunu bu yanılmıyorsam. Bize Ekip Kafile’yi ve yeni çalışmalarınızı anlatır mısınız?

Evet, ilk olarak 2018 yılında Erden Tunatekin’in yönettiği Boris Vian’ın “Generallerin Beş Çayı” oyunundan sonra bu ikinci gürültümüz, yani oyunumuz. Ekip Kafile tiyatral serüvenini kalabalık bir kafile halinde, çeşitli biçim araştırmaları yapmak üzere planlayan bir yapı diyebiliriz. Sadece oyun provalarında değil ekip içi çeşitli okumalar ve fiziksel çalışmalarla da bu araştırmasını devam ettiriyor. Bu çalışmalar sonucunda ortaklaşa edinilen deneyimler, beceriler ve verilen kararlar doğrultusunda yeni projeler elbette gündemde. Fakat ne yazık ki ülkece içine sürüklendiğimiz ekonomik krizin ve bu krizden bağımsız olmamakla birlikte özel tiyatroların kronik sorunlarının, bu sorunların görmezden gelinişinin getirdiği başkaca problemlerin ağır yükü altındayız. Umutsuz muyuz? Hayır, asla. Tüm bunlar sadece çıkartacağımız bir sonraki gürültünün etkisini ve şiddetini artıracak, biliyoruz.

Tiyatroya ilgi duyan gençlere neler tavsiye edersiniz?

Bolca okuyup, bolca oyun izlediklerini zaten var sayarsam ilk ve en önemli tavsiyem kendi bedenlerine sahip çıkmalarıdır. Bu hem fiziksel açıdan hem de psikolojik açıdan bir önemseyiş olmalıdır. Bir de sanırım ne anlatmak, nasıl anlatmak ve neden anlatmak istediklerine bu mesleği yaparken her gün tekrar karar vermeliler. Ve tabii bu işin seyircisiz olmayacağını da hep hatırlamaları gerektiğini söyleyebilirim. Onlarla tanışmak ve çalışmak için hep hazırız biz.

.

Oyunun gösterim takvimini bizimle paylaşır mısınız?

11 Aralık Pazar Kadıköy Boa Sahne, 20 Aralık Salı Cevahir Sahnesi.