Cannes'da seyirciyle dalga geçen film!

Aniden başlayan bir zombi salgınını konu alan film 'The Dead Don't Die' Cannes Film Festivali'nin açılış filmi seçildi. Senaryosu çok iyi şekilde yazılan filmin bazı bölümlerinde eleştirilere de yer veriliyor. Yönetmen Jim Jarmusch, bilinçli olarak seyirci ile dalga geçmeyi hedeflemiş görünüyor...

Abone ol

Ahmet Boyacıoğlu

DUVAR - Cannes Film Festivali bu yıl Jim Jarmusch’un yönettiği 'The Dead Don’t Die' (Ölüler (bir kez daha) ölmez) ile açıldı. Jarmusch, daha önce birçok kez Cannes’a konuk olan ve ödüller kazanan bir yönetmen. Bill Murray, Adam Driver ve Tilda Swinton gibi oldukça güçlü oyunculardan oluşan bir kadroya sahip olan bu filmin açılış filmi olarak seçilmesi kimseyi şaşırtmadı.

'CİDDİ BİR TRUMP ELEŞTİRİSİ'

‘The Dear Don’t Die’ aslında bir şarkı ismi ve bu şarkı filmin içinde birçok kez yer alıyor. Film, 738 kişinin yaşadığı küçük, sevimli bir kasaba olan Centerville’de geçiyor. Bu kasabanın Amerika Birleşik Devletleri’nin ‘Derin Amerika’ olarak niteleyebileceğimiz taşrasını temsil ettiği kesin. Bir zombi filmini izlemeye geldiğimizin bilincindeyiz ama filmin ilk dakikalarında nazik insanların hoş sohbetlerine tanık oluyoruz. Mesela içtiği kahveyi beğenmeyen bir adam, karşısında oturan Afro-Amerikalı arkadaşının yüzüne ‘Bu benim için çok siyah’ diyor, sonra da özür diliyor. Bu sakin kasabada dünyanın ekseninin sapması ve havanın bir türlü kararmaması en büyük sorun gibi gözüküyor. Bu eksen sapmasına bağlı olarak önce hayvanlar tuhaflaşıyor, kediler sahiplerine saldırıyor, inekler ormana kaçıyor. Ters bir şeylerin olacağı kesin. Oysa televizyonda birileri 'her şeyin yolunda gittiğini' söyleyip duruyor. Burada da ciddi bir Trump eleştirisi var.

Öncelikle filmin senaryosunun çok iyi yazıldığını söylemek gerek, zaten öyle olmasa 'The Dead Don’t Die' izlenmez bir film olurdu. Hoş repliklerle zaman geçerken yirmi sekizinci dakikada gece oluyor, ve... ölüler mezarlarından çıkıyorlar.

Jim Jarmusch bu filmi yaparken kesinlikle çok eğlenmiş ve bilinçli olarak seyirciyle dalga geçmeyi hedeflemiş. İlk zombi saldırısından sonra polisler arasında geçen "Vahşi bir hayvan olabilir mi?", "Belki de bir sürü vahşi hayvan" diyaloğu üç kez tekrar ediliyor ve her defasında salonda kahkahalar kopuyor. Senaryoda Hitchcock’un Sapık filmine, Yıldız Savaşları’na, Muhteşem Gatsby’ye ve Moby Dick’e göndermeler var. Zombilerden birinin çıktığı mezarın taşında Samuel M. Fuller yazması da bir başka ayrıntı. (Ek bilgi: Samuel M. Fuller, (1912 – 1997) savaş ve macera filmleriyle tanınan Amerikalı yönetmen)

Bu sırada kasabaya 1968 model bir Pontiac ile üç kentli genç geliyor. İnsan 'herhalde belalarını arıyorlar' diye düşünüyor. Çünkü dünyanın ekseni kaymış durumda, dolunay var ve mezarlarından çıkan zombiler kasabanın sokaklarında dolaşıyorlar.

'TARANTİNO İLE ALAY EDİLMİŞ OLABİLİR'

Tilda Swinton’un canlandırdığı cenaze evi işletmecisi, kıyafetleri, saç modeli ve elindeki kılıç ile tek başına bir filme konu olabilecek kadar ilginç. Jarmusch burada biraz da Tarantino ile alay etmiş olabilir mi, emin değilim. Swinton’un bir uzay gemisi (yani bildiğimiz uçan daire) tarafından kurtarılmasının nedenini ise anlayamıyoruz. Kasabanın diğer sakinlerinin Swinton kadar şanslı olmadıklarını tahmin etmek ise zor değil

Artık zombilerin saldırısıyla karşı karşıyayız ve kasaba halkının hiçbir şansı yok. Genç polis sürekli "Bunun sonu iyi olmayacak" deyip duruyor. Yaşlı meslektaşının "Neden bu kadar eminsin?" sorusuna da "Senaryonun tamamını okudum" diye yanıt veriyor.

- Tamamını mı?

- Evet, Jim bana senaryonun tamamını verdi.

Bu defa sinirlenme sırası yaşlı polisi canlandıran Bill Murray’de:

-Bana vermedi. Puşt herif. Ona yaptığım bunca iyilikten sonra...

Belki Jim Jarmusch biraz daha ileri gidebilirdi. Örneğin şöyle bir replik de çok hoş olurdu:

- Bunun sonu iyi olmayacak. Ancak filmimizin dünyadaki ilk gösterimi Cannes Film Festivali'nde yapılacak.