Çağ yangınının tam ortasında: Burada Manzara Harika

Neşe Cehiz, 'Burada Manzara Harika' kitabıyla çağ yangınının tam ortasından sesleniyor okuruna. İnsanı keşfetmemizi istiyor ve sorduruyor: Hangi manzara harika sizce?

Abone ol

 Yağmur Yıldırımay Bayrakçı
 
“Maceraperestlik de bir yere kadar, sakın gitmeyin öteye. Delilik sizi nerede bekliyor bilemezsiniz. Sonunuz bir tımarhane de olabilir,” diyor anlatıcı kitabın sonlarına doğru. Bir uyarı fişeği, olanca parlaklığı ve dikkat çekici hâliyle yanıp duruyor her sayfada. Fakat bu sizi yanıltmasın. ‘Burada Manzara Harika’, bir dikkat butonu değil. “Ölümlü olduğunuzu unutmak için” yolculuklara çıkmanızı teşvik de eden, sizi, deniz dibine külleri yayılmış ölülerin altın dişleri karşılasa da açılmayı salık veren bir kitap. Hangisinin ağır bastığını söylemek güç; Nepal’e yapılan yolculuğun düş mü gerçek mi olduğunu saptamak da. Kitapta önemli olan manzara. Burada manzara, içinde haset ile iyimserliğin, mesafe ile gereksiz samimiliğin, alttaki ile üsttekinin, kentli ile kasabalının farklarını içine alan, görülen, duyulan ama bir türlü dile vurulmayan manzara. İnsanın bilinçli ya da bilinçsiz eylemlerinin değerlendirilmesi gibi duran bu manzarayı değersizleştirme ya da yüceltme yok; görünenin ardındaki gösterme var, bol miktarda alayla da harmanlanmış. Uzaklara gidince iyi olacağınız hissini taşıyorsanız, içinde türlü sanatçıların, mekânların, âdetlerin, müziğin sesinin yankılandığı, Nepal’e yapılan bu yolculuk sizi belki bir gerçekle burun buruna getirebilir: “Ülkeler şehirler mekânlar değişse de düş kırıklıklarını gideremeyeceksin. Sana neyin iyi geldiğini bilemeyeceksin. Anlamak için yorulman gerek biraz daha. Bu çaba bütün ömrünü alsa da.”

MANZARA BİZE NEYİ ANLATIR?

‘Burada Manzara Harika’, hayal mi gerçek mi olduğunu kestiremediğimiz -gerek de duymadığımız- bir Nepal yolculuğunu anlatıyor. Neşe Cehiz, ara başlıklar kullanarak bir nevi Nepal’in haritasını da çiziyor. Gezgin turistlere hitap eden çoğu şeyin sıralandığı bu başlıklarda anlatıcı bazen iyimser bazen kötümser bakış açısıyla bir manzara çiziyor ve bunu yaparken bir perspektif oluşturuyor. Bu perspektifle ortaya çıkan manzarada okurun bakış açısını etkileyecek, algısını değiştirecek dünyaya dair çoğu şeyi görmek mümkün; sınıf farkı ve bu farkın “üstte” olan tarafından ısrarla sınırlarının çizilmesi, fakat “zengin boşluğunun” anlatıcı-yazar tarafından zaman zaman alaya vurulması, insanın “renkli bir malzeme” olarak gezi tablosunda çizilmesine dair eleştiri, ne yaparsan yap içinden çıkamayacağın kentli boşluğu ilk aklıma gelenlerden.

Burada Manzara Harika, Neşe Cehiz, İletişim Yayıncılık, 131S. 2022

Yolculuk temasıyla birleşen bu manzara, aslında bir anlamda hem birey hem de dünya keşfi de diyebiliriz. Karakterler, kendilerini daha iyi hissetmek için yola çıkarlar, anlatıcı onlara kendilerini değiştirebilmeleri için şans verir ama hiçbir şeyin hayallerdeki gibi iyi olmadığına dair de uyarı hâlindedir. Gezgin turistleri bir masala yolcu eden ve masalın aldatmaca olduğunu unutturmayan anlatıcının bu endişeye düşüren tavrı, karakterleri -ve okuru- çelişkili bir ruh hâline sürükler. Yazar, parçalara ayrılan bu modern insanı; günümüz insanının birçoğunu, kitabın kendisini bir köprü yaparak anlatır. Bilinmeyene kurulan, kuşkulara açılan bu köprü, deneyimlerle birlikte toplum dinamiklerinin, insanın nasıl farklı görülebileceğini söyler. Mesela kitapta Nepal’e gitmek iyi hoştur ama davulun sesinin uzaktan hoş geldiğini de unutmamak gerekir.

İletişim kurmakta zorlanırsanız, “Beden dili ne güne duruyor, geliştirin kendinizi. Kendiniz bile dehşete düşersiniz kaçıkcasına soytarımsı hareketlerinizden, olur olmaz ‘namaste’lerinizden. Kafesindeki şempanze gibi zıplayıp durun. Kol boyunuz uzun, birkaç muz yakalabilirsiniz. Maddi manevi harap bitap düştüğünüzü unutursunuz böylece,” der anlatıcı. Kitabın geneline de yayılan bu istihza, anlatıcının uyarıcı mekanizmasının güzel bir aracı olur.


KORUK ÜZÜMDEN BAL TADI ALMAK DA MARİFETTİR

Kitabın temel noktalarından biri, aidiyet duygusu, daha doğrusu bir yere/şeye ait olma isteği. Karakterler böyle isterler, çünkü iyi olacaklarını düşünürler. Bu sebeple kendilerine kötü gelen yaşadıkları yerden uzakta, “masal gibi hayal gibi” olan yerlere çevirirler yönlerini. “Gizemli” Doğu’dur burası. “Batı’nın gerçeklerle yetiştirilip gerçekleşebilecek hayalleri kurmaya meyilli ve bilgiyle dolup taşan” bu karakterleri boşluktalardır, “uzaklara gidersem iyi olacağım” fikrine sahiplerdir, fakat gidilen yere ne kadar yakınlaşılırsa yakınlaşılsın uzaklık perçinlenir deniliyor kitapta. Bunun sebebi gidilen yere “vitrin seyreder gibi bakıyor” olmak, manzaranın ardını görememek ya da bile isteye görmek istememek olabilir. Zira Nepal’e giden karakterlerin harcadıkları paralarla, “bunca yoksulluğun içinde sürekli güleç kalan” Nepalliler ev alabilir! Bir coğrafya eleştirisinin eleştirisi olarak da okuyabileceğimiz bu yerlerde anlatıcı, iyimser tavrını elden bırakmıyor, tabii alaysız değil.

Diyor ki, yine de Nepal’i gezdirenlerin “tekmeleyerek tepinerek” verdikleri “Himalayaları gezmelisiniz!” arzusunu es geçmemek gerek. Tılsımlı dağ yollarında gezmelisiniz, hayal kurmalısınız, doğaya boyun eğmelisiniz, “doymazcasına deklanşöre basmalı”, “yerli bir kadının sırtındaki ağır küfeye aldırmadan ona defalarca ‘namaste’ yaptırıp en doğru fotoğrafı çekmeye” çalışmalısınız. Çünkü manzara, buradan bakınca harika!

Bu noktada şu soruyu sorduruyor anlatıcı bize: Arzuların peşinden gitmek yıkıcı mı yapıcı mı? Sanırım cevabı, kitabın göstermek istediği “manzara”sında ki yazarın eleştirisi de burada belli oluyor. Zira bu manzara Nepal’in kırsalında; “eşit oranda her şeyden mahrum kalan” insanların hayatında şekilleniyor. Bu insanlar, “bilişim sektörünün geleceği parlak mühendislerinden Can”ın; hayat enerjisini yitirip işten ayrılan gazetecinin gördüğü sadece bir “renk” değil. İnsanın kendini keşfi, doğa üzerinde kurduğu hükümdarlıkla ölçülmemeli diyor yazar: “Halk topluluklarının hayat tarzını küçümsemek sizi önemli biri yapmayacaktır. Kendinize dönün ve maske gibi takındığınız hâkim görüntünüzün gelişiminize faydası var mı yok mu irdeleyin. Bir kaçış ya da tutunuş yolu bulabilmek akıl gerektirir.”

Ve ekliyor: “Fırtına da şiddetli yağmur da var olmak zorunda unutmayın. Hazza kesinkes ulaşmışken az sonra yüzünüz beyaza kesebilir. Her şeyin en iyisi başınıza gelmiyor her zaman, hatırlayın bu gerçeği.”


GÖRÜNENE DEĞİL GÖRÜNENİN ARDINA BAKMANIZ GEREKİYOR

‘Burada Manzara Harika’nın her alt başlığının altında bu uyarıyı bulmak mümkün: Görünenin ardına bak. Aksi hâlde insanı da dünyayı da kavramak pek mümkün değil. “Sizin yaşam tarzınızın tam zıddı yaşayan birileri var. Tam anlamıyla devrim yaratabilir zihinsel anlamda. Tek bir olguyu tam tamına anlayabilmek değişimi başlatır.”

“Modern çağın nevrotikleri” olarak bunu görmek gerek. Neşe Cehiz, çağ yangınının tam ortasından sesleniyor okuruna. “Bir yaşam planı kurmamış, fotoğraf çektirmek için para verilen” Sadular; gerçekle iç içe yaşayan ama gerçekleri göremeyen Keloğlan; sıkılınca ne yaparsınız diye sorulduğunda, “Başka bir şey yaparım,” diyen Muazzez İlmiye Çığ da ve Nepal’e dair muhtelif ayrıntılar da bu yolculuğun içinde. Gerçekte ya da düşte, fark etmez, yapılan yolculuğun geride bıraktıklarını görmemizi, insanı keşfetmemizi istiyor, sorduruyor: Hangi manzara harika sizce?